Üstün zekalı çocuklar "problem çocuk" olarak görülüyor

Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doktor Özcan Kars "Bu çocukların bazılarının hiperaktif olduğunu da düşündüğümüzde sınıfta öğretmenler tarafından 'problem çocuk' olarak algılanma ihtimalleri çok yüksek" dedi.

 Üstün Zekalı ve Yetenekli Çocuklar Derneği (ÜZYEÇDE) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Özcan Kars, üstün zekalı çocukların, öğretmenleri tarafından "problemli çocuk" olarak değerlendirilebildiğini, bazı akranları tarafından da dışlandıklarını söyledi. Üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların akranları ve öğretmenleriyle sorun yaşadığını anlatan Dr. Özcan Kars " Üstün zekalı ve özel yetenekli çocukların güçlü hafıza, yüksek sportif beceriler, resim çizme, liderlik ve sözel zeka gibi yeteneklere sahip olduğunu biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütüne göre bu çocukların sayısının nüfusun sadece yüzde 2'si kadar" diye konuştu.

Birkaç işi aynı anda yapabilirler

Kars, üstün zekalı çocukların akranlarından farklı olarak birkaç işi aynı anda yapabileceğine dikkati çekerek, "Bu çocuklar bir yandan öğretmeni dinleyip not alırken aynı zamanda ritim tutup dışarıyı seyredebilir. Özellikle bu çocukların bazılarının hiperaktif olduğunu da düşündüğümüzde sınıfta öğretmenler tarafından 'problem çocuk' olarak algılanma ihtimalleri çok yüksek. Çocuk aynı anda birkaç işi yapabilse bile 'Bu çocuk ders dinlemiyor' veya 'Sınıfın huzurunu bozuyor' denilerek cezalandırılabiliyor." dedi.

Üstün zekalı çocukların ışığa ve sese yüksek hassasiyet gösterme, hiperaktivite ve mükemmeliyetçilik gibi özellikleriyle kendilerini fark ettireceğini ifade eden Kars, bu çocukların eğer ödevi 100 puan alacak şekilde yapamayacaksa hiç teslim etmeyebileceğini kaydetti.

Üstün zekalı çocukların, uygun eğitim koşulları sağlanamadığında öğrenme güçlüğü yaşayabileceğini belirten Kars şunları dile getirdi:

Eğitimleri özel olmalı

"Bu çocukların ortak özellikleri yüksek ses ve ışığa karşı hassasiyet göstermeleri. Sınıf içinde öğretmenin, çocukları azarlar şekilde yüksek ses tonuyla konuşmasından aşırı rahatsız olabilirler. Hiperaktif de olmaları nedeniyle etrafta gezmeye dolaşmaya çalışan çocuklar olabilirler. Bizim eğitim sistemimizde sınıfta çocukların sabit durması öğretmenin dolaşması gibi bir yaklaşım benimsendiği için bu çocuklar odak kaybı ve öğrenme güçlüğü yaşayabilirler. Bu çocuklar fark edilmediği takdirde ilgisiz bırakılma veya sürekli sınıftan çıkarılma gibi ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Fark edildiklerinde ise öğretmenler çocuklara çok fazla ödev verebiliyor. Diğer öğrencilerden daha fazla ödev verilerek ayrımcılık uygulandığını hisseden çocuk içine kapanarak yeteneğini köreltebiliyor. Dolayısıyla öğretmenlerin 'parlak çocuk' diye adlandırdıkları çocuklara iyi niyetli olarak fazla sorumluluk yüklemelerinin çocukların potansiyelini ortaya koymasında olumsuz sonuçları olabiliyor.

Üstün zekalı çocuklar farklılıkları dolayısıyla akran grupları tarafından dışlanabiliyor. Özel yetenekli çocukların ortak özelliklerinden biri bu bağlamda kendilerinden 3-5 yaş büyük çocuklarla bir arada olmayı tercih ediyorlar. Çocukların zihinsel olgunluğu ve ince mizah yetenekleri kendilerinden daha büyük çocuklarla daha iyi anlaşmasını sağlıyor.

Aileler için çok yorucu

Özel yetenekli çocuğa sahip olmak aileler açısından tahmin edilenden daha yorucu ve maliyetli. Aileler bu konuda neredeyse tek başlarına mücadele ediyor. Özel yetenekli çocukların derslerde hızlı öğrenmeleri ve bunun sonucunda çabuk sıkılmaları, yaramazlıkları, yerinde duramaz tavırları sınıf içi düzeni de olumsuz etkiliyor. Bunun sonucunda bazı çocuklar ailelerine şikayet edilmekte ya da 'Biz bu çocuğa yetemiyoruz, çocuğunuzu başka bir okula verin' denilmektedir. Aileler çocuklarının ihtiyaçlarına çoğu zaman el yordamıyla ya da rehber öğretmenlerimizin yönlendirmeleriyle karşılık verebiliyor. Zaman zaman bu süreçte ebeveynler de desteğe ihtiyaç duyuyor."

Yorumlar