Türkiye'nin ilk yerli ve milli arı probiyotiği üretildi
Bal arılarının hastalıklara karşı bağışıklıklarının güçlendirilmesi ve arı ürünlerinin veriminin artırılması amacıyla çalışan uzmanlar, tamamen yerli ve milli arı probiyotiği üretmeyi başardı.
Hastalıklar ve iklim değişikliği, hava kirliliği, pestisitler gibi çevresel faktörler, arıların ömrünü kısaltan nedenlerin başında geliyor. Arıların bunlarla mücadelesinde başarılı olabilmeleri için ise probiyotik takviyeleri büyük önem taşıyor.
Son döneme kadar yurt dışından elde edilen malzemelerle üretimi yapılan arı probiyotiği, artık tamamen yerli ve milli imkanlarla üretilebiliyor.
Probiyotiği üreten ekipte yer alan Türkiye Biyologlar Derneği Genel Başkanı ve Arıca Etkin Arı Probiyotiği Proje Koordinatörü İhsan Soytemiz, AA muhabirine, ürünü TÜBİTAK'ın Sipariş ARGE projesi (1707) kapsamında geliştirdiklerini söyledi.
Soytemiz, şöyle devam etti:
"Çoğunlukla firmalar arı probiyotiği üretmek istedikleri zaman probiyotiğin anasını yurt dışından alarak üretimi gerçekleştiriyorlar. Bu proje, bal arılarından izole edilmiş, kendimizin üretip çoğalttığı ve genetik analizleri bir entegre grup tarafından TÜBİTAK yönergelerine göre yapılmış bir proje. Dolayısıyla daima denetleniyoruz, tamamıyla bilimsel. ODTÜ ve Ege Üniversitesinde bu ürünün geliştirilmesi de yapıldı ve bu konuda iyi bir ekip oluşturduk. Bu ürün Türkiye'deki ilk yerli ve milli arı probiyotiği. Bu özellikte başka bir ürün de yok."
Arı probiyotiğinin arıları iki gün ya da üç gün içerisinde canlandıracak, onların renklerini parlatacak ve daha hızlı ve dinamik hale getirecek bir bakteri solüsyonu olduğunu kaydeden Soytemiz, içeriğin geliştirilme sürecine ilişkin "İlk önce bal arılarından bu bakterilerin izolasyonları yapıldı ve bunların üretilebilir olduğu ortaya çıktı. TÜBİTAK projesi de kabul edilince laboratuvar ve saha uygulamaları hızlı bir şekilde gelişti. İki buçuk yıldan beri bu ürün üzerinde çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Birçok hastalığın tedavisinde kullanılabiliyor"
Arılara karşı çevresel stresörler olduğuna ve bu stresörler arasında pestisitler, arı hastalıkları, virüsler ve Varroa adı verilen ve arıcıları çok etkileyen bir akar bulunduğuna değinen Soytemiz, ürünün, bunlarla biyolojik yöntemlerle mücadele amacı taşıdığını belirtti.
Etkin arı probiyotiğiyle 27 arılıkta yaptıkları denemelerde başarılı sonuçlar aldıklarını aktaran Soytemiz, arıcıların bu probiyotiği, kireç hastalığı, amerikan yavru çürüklüğü ve nosema gibi hastalıkların tedavisinde rahatlıkla kullanabileceğini bildirdi.
"Arıcılar bu ürünü sevdi"
Soytemiz, etkin arı probiyotiğinin üretim süecine ilişkin şu bilgileri verdi:
"Beş tane farklı bakteri, arılardan izole edilerek ayrı ayrı çoğaltılıyor, anaç dediğimiz bir şekilde derin dondurucularda muhafaza ediliyor ve her bir bakteri ayrı ayrı üretildikten sonra en sonunda büyük bir fermentöre konularak içerisinde karbon kaynağı dediğimiz onları besleyecek maddeler de eklenerek üretimi sağlanıyor. Ürün 48 saatlik bir fermantasyon sürecinden geçiriyor. Bu fermantasyon süresince metabolitler, değişik kısa zincirli yağ asitleri ve prebiyotikler de üretilmiş oluyor. Bu gibi maddeler arı sağlığı için çok önemli ve bu sıvılar daha sonra şişelenip bir litrelik ambalajlar şeklinde arıcıların kullanımına sunuluyor."
Ürünün raf ömrünün 1 yıl olduğunun, 30 dereceyi geçmeyecek şekilde oda sıcaklığında saklanabileceğinin fakat buzdolabında saklandığında daha uzun süre kullanılabileceğinin altını çizen Soytemiz, "Arıcılar kullanmaya başladı, satılıyor. Tüm Türkiye çapında bunu bir tona yakın ürettik ve bunları arıcılarla denedik. Bu arı hastalıklarına özellikle çok faydalı ve bilimsel bir ürün olduğu için arıcılar bu ürünü sevdi." diye konuştu.
Etkin arı probiyotiğini tüm arıcıların özellikle bahar aylarında arıları canlandırmak ve daha fazla bal verimi, polen ve arı ekmeği elde etmek amacıyla kullanabileceğini söyleyen Soytemiz, ürünün uygulama yöntemine ilişkin şunları aktardı:
"Bu ürün püskürtme şeklinde uygulanıyor. Kovanı açtıktan sonra çerçeve aralarına ürünü püskürterek uygulamasını yapıyorsunuz. Islanan arılar, hijyenik davranışlar gereği birbirlerini yalayarak bu bakterileri kendi bağırsaklarına alıyorlar. Bu şekilde bakterilerin arılara geçişi sağlanıyor."
Bal üzerinde kalıntı kalmıyor
"Arıları yaşatmalıyız" sloganıyla yola çıktıklarını belirten Soytemiz, geliştirdikleri etkin arı probiyotiğinin hiçbir yan etkisi olmadığını ve bal üzerinde kalıntı bırakmadığını vurgulayarak, "Bu bakteriler arıların kendi bünyelerinde mevcut. Bu bakterilerin azlığından dolayı arılar daha zayıf olabiliyorlar. Biz arılara diyoruz ki 'Buyurun, bakteriler burada, bunu kullanabilir, daha da güçlenebilirsiniz.' Bu şekilde eksiği tamamlamış oluyoruz."
Soytemiz, kümes hayvanları, kedi ve köpekler için de benzer bir talep olduğunu, bu türlere yönelik olarak da probiyotik çalışmalarına başladıklarını sözlerine ekledi.
Yorumlar