Suriye'de ABD-İran yüzleşmesi ve Türkiye (Analiz)

Suriye iç savaşında her aktör kontrol ettiği alanları genişletme çabası içinde. Türkiye-Rusya ve İran garantörlüğünde imzalanan çatışmasızlık bölgeleri anlaşması sayesinde askeri mücadele DEAŞ bölgelerinde yoğunlaşmış durumda.

DEAŞ bölgelerinin ele geçirilmesi için iki kamp mücadele halinde ve bu rekabet Haziran 2017 ayı başından bu yana giderek kızışmaya başladı. Rekabet eden kamplardan birincisi Rusya liderliği ve hava desteği altında ilerleyen Suriye rejimi, İran ve İran destekli milis güçleri. Diğer kampın liderliğini ise ABD yapıyor ve kara gücü olarak kuzeydoğuda SDG/YPG, güneyde de Dera merkezli muhalifler yer alıyor.

ABD İLE RUSYA AYNI BÖLGELER İÇİN MÜCADELE EDİYOR

İki cephenin mücadelesinde Ürdün sınırındaki Tanf, Irak sınırındaki Ebu Kemal ve Fırat Havzası üzerinde yer alan iki büyük şehir Rakka ve Deyr ez-Zor’un öne çıktığı görülmekte. ABD ve Rusya’nın artık aynı bölgeler için mücadele ediyor oluşu nedeniyle 2017 Haziran ayı boyunca taraflar birkaç kez doğrudan karşı karşıya geldi.

İlk mücadele Tanf’ta yaşandı. ABD’nin Suriye ordusu ve İran destekli milisleri havadan vurmasına rağmen Suriyeli muhaliflere karşı ilerleyen rejim güçleri Tanf’ın kontrolünü ele geçirdi. Bu hamle Suriyeli muhaliflerin Deyr ez-Zor’a ilerlemesinin önünü kesmek için kritik önemdeydi. Buna paralel gelişme Suriye’nin kuzeydoğusunda yaşandı. Halep’in doğusuna uzun süredir yığınak yapan Suriye ordusuna bağlı özel bir birim olan “Kaplan Güçleri” Fırat Nehri’nin batı kıyısına paralel şekilde ilerlemeye başladı. Büyük önem taşıyan Meskene'nin ele geçirilmesi ile önü açılan rejim kısa sürede, SDG/YPG tarafından ele geçirilen Tabka Askeri Üssü’nün güneyine kadar ilerledi. Akabinde SDG/YPG alanlarının güneyinden ilerleyen rejim güçleri Rakka şehir merkezine de çok yaklaşmış oldu.

REJİM GÜÇLERİ İLE YPG ARASINDA ÇATIŞMALAR

Tam bu sırada çok kritik bir gelişme yaşandı. Rejim güçlerinin Rakka’ya yönelmesini engellemek isteyen SDG/YPG, ABD ve Rusya arasında varılan anlaşma uyarınca çizilen sınırı aşarak rejim güçlerine Jadin yerleşiminde saldırı düzenledi. Bunun üzerine rejim SDG/YPG’yi havadan hedef aldı ve sonrasında rejime ait savaş uçağı ABD tarafından düşürüldü. ABD’nin sahadaki müttefiklerini korumak adına attığı bu adıma karşılık Rusya kendi ortağı rejime koruma sağlamak adına Suriye'de ABD ile imzalanan uçuş güvenliği anlaşmasını iptal ettiğini açıkladı. Bu gelişmenin hemen ertesinde ABD Tanf bölgesinde rejimi yanlısı olarak tanımladığı İran yapımı bir insansız hava aracını da düşürdüğünü açıkladı.

Yakın zamana kadar DEAŞ ile mücadelede SDG/YPG üzerinden tek başına hareket eden ABD artık diğer kamp ile rekabet etmek durumunda. Rusya liderliğindeki cephe giderek YPG bölgelerine ve dolayısıyla ABD nüfuz alanlarına yaklaşmakta ve bu da çatışmayı beraberinde getiriyor.

ÇATIŞMANIN SON SAHNESİ DEYR EZ-ZOR

Bu çatışmanın belki de son sahnesi Deyr ez-Zor’da yaşanacak. Tam da bunu işaret edercesine İran, Suriye uçağının düşürüldüğü gün Kirmanşah’tan fırlatılan füzelerle Deyr ez-Zor’daki DEAŞ hedeflerini vurdu. Suriye’deki bu gelişmelere paralel olarak Irak’ta İran destekli milis grupları Suriye sınırına ulaşmayı başardı. Tanf’ta kontrolü ele geçiren rejim güçlerinin hedefinde ise Irak sınırı boyunca ilerleyerek Ebu Kemal sınır kapısını ele geçirmek olacaktır.

Askeri gelişmeler bu şekilde devam ederse İran, İran destekli milis gruplar ve rejim güçleri Irak ve Suriye sınırında birleşecek. Deyr ez-Zor ise bu hedefe ulaşmak için son kalelerden biri olacak. Eğer bu coğrafi bütünlük sağlanabilirse İran ve rejimin bir sonraki hedefleri Haseke ve Kamışlı olacaktır. YPG kontrolü altındaki bu yerlerde rejimin zayıf bir varlığı söz konusu. Şimdiye kadar YPG ile sürdürülen anlaşma çerçevesinde varlığını idame ettiren rejim güçleri Suriye’nin doğusunda güçlenmesine paralel olarak daha önce YPG’ye 'emanet' ettiği bu yerleşimleri geri almak isteyecektir. Bu durumda şimdiden işaretleri görülmeye başlanan Rejim/İran-YPG çatışmasının yaşanması yüksek ihtimal.

YPG YENİ İTTİFAKLAR PEŞİNDE

ABD rejim uçağını düşürerek sahadaki müttefiklerini koruyacağının işaretini veriyor. Ancak bahsedilen mücadelede İran’ın elinin daha güçlü olduğunu söylemek mümkün. Kuzeydoğu Suriye’deki durum ABD açısından giderek bir çıkmaza bile dönüşebilir. DEAŞ ile mücadelenin bittiği bir ortamda ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının meşru ve hukuki zemini de ortadan kalkacak.

ABD YPG eliyle kurduğu yapıyı İran, Suriye ve Irak gibi aktörlere rağmen korumaya çalışacak. ABD’nin hava gücü ve teknolojik üstünlüğüne rağmen söz konusu aktörler kendi toprakları olarak gördükleri yerlerdeki ABD varlığı ve kendileri dışındaki silahlı yapıları beka sorunu olarak görmekteler. İran kampının Suriye’nin kuzeydoğusunu ABD için güvenli olmayan bir alana dönüştürmek için şimdiden çaba sarfettiklerini söylemek mümkün. İran destekli güçlerin Suriye’nin doğusunda ilerlemesine paralel Münbiç, Meskene, Haseke ve Kamışlı gibi yerlerde Suriye rejimine bağlı İran destekli yerel milis gruplar oluşturulmaya başlandı bile. Suriye Haşdi Şabi’si adı altında örgütlenen grupların hedefinde YPG yani ABD bulunuyor.

YPG de artan İran ve rejim baskısının farkında ve bu nedenle bölgede yeni bir ittifak ağı kurma peşinde koşuyor. Bazı haberlere göre Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, İngiltere ve Ürdün yetkilileri Haseke şehrinde bir araya gelerek İran’ın ilerlemesinin durdurulması karşılığında YPG’ye destek verilmesi konusunda uzlaştı. Bütün bunlar YPG’nin bugüne kadar 'başarı' ile sürdürdüğü kamplar arasında açık tercih yapmadan herkesin desteğini alma stratejisinin artık sonuna gelindiğini gösteriyor. YPG/PKK giderek tercihe zorlanıyor ve bu da onu çatışmanın tarafı haline getirecek.

ABD'NİN ÖDEYECEĞİ BEDEL YÜKSEK OLABİLİR

ABD açısından durumu daha karmaşık hale getiren ise söz konusu mücadelede hiçbir bölgesel aktörü yanına almamış olması. İran’ın başarı şansını artıran da bu. İran bir taraftan Rusya sayesinde ABD’ye karşı ciddi bir denge sağlıyor ve hatta Suriye hava sahasını ABD için riskli hale getirebiliyor. Diğer taraftan Suriye, Irak, Lübnan’daki vekilleri aracılığı ile sahada en güçlü aktör.

Türkiye uzun zaman ABD’yi Rakka operasyonunu birlikte yapmaya ikna etmeye çalıştı ancak bu teklifi karşılık bulmadı. ABD’nin devlet dışı bir aktör ve Türkiye’nin de yaşamsal çıkarlarına tehdit olarak gördüğü bir terör örgütü üzerinden bu ittifaka karşı nasıl direnebileceği büyük bir soru işareti.

Türkiye sınırın öte tarafında ABD açısından işleri kolaylaştırmak için değil tersine koşullar oluştuğunda YPG ile mücadele için bekliyor olacak. ABD halen uluslararası sistemin en güçlü aktörü ve oyun değiştirici bir rol üstlenebilir. Ancak bu hamle ABD açısından çok fazla maliyetli olacaktır. İran ve Suriye’nin sorunu yaşamsal görmesi bedel ödeme kapasitelerini artırıyor. Dolayısıyla Suriye’nin kuzeydoğusundaki mücadelenin nasıl sonuçlanacağı, “ABD’nin Suriye’de kendi nüfuz alanını ve YPG bölgelerini korumak için ne kadar bedel ödemeye hazır olduğu” sorusunun yanıtında gizli.

[Oytun Orhan - Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı]

Yorumlar