Spor merkezlerinde iflas furyası!
Türkiye’nin ünlü spor merkezleri art arda iflaslarını açıkladı, on binlerce üye mağdur oldu. Peki, mağdur üyeler nasıl bir yol izlemeli?
Türkiye'nin en büyük spor işletmeleri bir bir faaliyetlerine son veriyor. Geçtiğimiz ay Norse Fitnesstation ile başlayan süreç dün de Jatomi Fitness'ın iflasını açıklamasıyla devam etti. Jatomi Fitness ve Norse Fitnessatation’daki iflas açıklaması ve olayın öncesine bakıldığında birbirine benzer faktörler de var. Üyelere bilgilendirme yapılmaması, personellerin maaşlarının birkaç aydır ödenmiyor oluşu ilk bakışta birbirine benzeyen faktörler olarak göze çarpıyor.
Peki, on binlerce üyesi bulunan spor salonları neden kapanıyor ya da kapatılıyor? İşletmelerin ‘iflas’ açıklaması hukuki olarak uygun ancak üyelerin ve çalışanların mağduriyetleri konusunda ciddi problemler yaşanıyor. Ünlü ve büyük spor merkezlerinin bilgi vermeksizin bir günde iflaslarını açıklamasına hukuki bir boşluk mu neden oluyor? Peki, mağdur üyeler ve çalışanlar haklarını nasıl aramalı, hangi yolu izlemeli? Tüm bu soruları Avukat Çağlar Kaçar, AjansHaber için yanıtladı.
Şirket eğer ki borca batıksa yani, varlıkları borçlarını karşılayamayacak durumdaysa veya alacaklarını ödeyemeyecek hale geldiyse şirketin iflasını istemesi bir kanuni zorunluluktur. Normal yapılması gereken yükümlülüktür. Çünkü daha fazla şirketin alacaklılarını zarara uğratmıyor ve varlıklarını eritmiyor olması gerekiyor. İflas isteme kararı bu doğrultuda alınıyor. Dolayısıyla bir şirketin iflas istemesi en doğan hak ve yükümlülüğüdür.
“ŞİRKET İFLAS DURUMUNU BİLİP BUNA RAĞMEN ÜYELİK ALMAYA DEVAM ETTİYSE…”
Tabii olayın farklı bir boyutu da var. Şirket yöneticileri böyle bir durumu bilip buna rağmen üyelikler almaya devam ediyorsa burada kötü niyetten bahsedilmesi gerekir. Ya da şirketin herhangi bir mal varlığı bulunmuyorsa çünkü mağdurların yapması gereken şey iflas masasına alacak kaydının yapılmasıdır. Masaya kayıt neticesinde alacakların ödenmesinde bir paylaştırma yapılıyor. İcra iflas kanuna göre alacaklılar sırası oluşturuluyor. Eğer ki şirketin hiçbir mal varlığı yoksa, rehinliyse, leasingli ise öncelikle bunlar alacaklarını alıyorlar. Böyle bir durumda da şirket alacaklarında hiçbir paylaştırılabilecek mal varlığı kalmamış oluyor. Bu durumdan dolayı da hep çalışanlar hem de üyeleri mağdur ediyor.
“NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK YA DA HİLELİ İFLAS SUÇUNU İŞLEMİŞ OLABİLİRLER”
Bu mağduriyeti yaşatan yöneticiler de şirketin bu durumunu bilmesine rağmen iflasını istemediyse, mal varlığını azalttıysa, kaçırdıysa ya da bunu bilmesine rağmen üyelikleri almaya devam ettiyse hem TCK 157-158 anlamında ‘nitelikli dolandırıcılık’ hem de icra iflas kanunu bakımından hileli iflas suçunu işlemiş olabilirler. Jatomi tarafında önemli olan iflas için yaptığı başvurudaki bilançodur. İlk önce o bilançoya bakılması gerekiyor. Varlıkların yönetilmesine bakılması, mal varlığı durumu gibi etkenlere bakılması gerekiyor. O mal varlığı durumuna göre mağdurların bir aksiyon planı alıyor olması gerekiyor.
“İFLAS İSTEME KARARI GAYET DOĞAL BİR DURUM, ANCAK…”
Mahkeme sunulan belgeye göre, bilançoya göre incelemesini yapar ve borca batıklığını tespit ederse iflas kararını verir. Özellikle Jatomi şirketinin yurtdışındaki yöneticisinin yaptığı açıklamaya bakıldığında iflas talep ettikleri bu durumu artık devam ettiremeyeceklerini yani şirketin karlı olmadığını belirtiyorlar. Yeterince sermaye artırımı yapıldığı ancak buna rağmen bir türlü durumunun düzeltilemediği ve bu yüzden de artık faaliyetine son verilmesi istendiği söyleniyor. Bu ticari olarak gayet doğal bir durum olarak görünüyor. Bu iflas kararının kanuna uygun insanları mağdur etmeden yapılması gerekiyor.
“İFLAS DURUMUNDA ALACAKLIKLARIN BİLGİLENDİRİLMESİ GEREKİYORDU”
Yönetim açısından bu tür durumlarda alacaklıların bilgilendirilmesi de gerekiyordu. Sadece iflas masasına alacak kaydı yapılması yönünde beyanat verilmesi beklenen bir durum değil. Bunu zaten herkes biliyor. Önemli olan daha detaylı, açıklayıcı son dakikada bile üyelik yapılan ya da üyeliklerini bitirmemiş üyelerin paralarının ne olacağı aslında. Hukuki olarak bakıldığında da sıra cetveli yapılırsa üyelerin yaptığı ödemeleri geri alması listede en son sırada yer alacak. Bu durumun ardından herhangi bir mal varlığına da ulaşılamayabilir bu yüzden yöneticilerin üyelere ne olduğu hakkında bilgi vermesi gerekiyordu. Şirket tarafından alacaklılara bir açıklama yapılmasının beklenmesi gayet doğal bir durum.
MAĞDURLAR NASIL BİR YOL İZLEMELİ?
Herkes tabii ki kendi durumu açısından değerlendirme yapması gerekiyor. Çünkü, hiç üyeliğini kullanamamış olanlar olabilir, üyeliğini aylık ödeyenler ya da üyelliğini ödemiş fakat üyelik süresini tamamlamamış mağdurlar olabilir. Öncelikle bu durumu belgelendirmelerini hazırlamaları gerekir. Makbuz olarak, sözleşme olarak ya da kredi kartı ekstreleri olarak kanıtlarını hazırlamaları gerekir. Hatta mağdurlar gerekirse bu konuda ödeme yaptıkları bankaları ile de görüşme yapmaları gerekiyor.
Çalışanlara bakıldığında da onlar da hizmet dökümlerini çıkarması gerekiyor. Eğer ki bordroda gözükmemeleri söz konusu ise ona yönelik tespit yapılması gerekiyor.
HUKUKİ OLARAK AÇIK MI VAR?
Çalışan mağdurlar için Türkiye’de Fransa hukukundan feyz aldığımız İŞKUR’da bir güvence var. 3 aylık maaşa kadar İŞKUR ödemeleri yapıyor. Fakat üyeler tarafından bu durum söz konusu değil. Bunu aynı zamanda turizm acenteleri açısından da görebiliriz. Turizm acentelerinde de bu durumlar yaşanıyor. Bir anda iflas açıklanıyor ve önceden alınan tatil paketleri konusunda vatandaşlar mağduriyet yaşanıyor. Fakat seyahat acentelerine bakıldığında ‘teminat’ söz konusu. O teminattan mağdurların alacakları karşılanabiliyor. Bu tarz spor merkezlerinde de böyle düzenlemeye gidilebilir. Kurulum aşamasında üyelikli olarak hizmet vereceği belirlenen şirketlerden olası böyle bir durum karşısında alacaklıları korumak için teminat istenebilir. Ancak şuan mevcut bir düzenleme yok bununla ilgili.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar