Soykırımcı Afrika yasa tasarısı da sırada
Almanya beklendiği gibi 1. Dünya Savaşı’nda yaşanan Ermeni olaylarını “soykırım” olarak kabul eden yasa tasarısını kabul etti. Herhangi bir yaptırım ve karşılığı olmayan bu karar, ülkemizde her olayda olduğu gibi infial etkisi yaptı.
Siyasi partiler, politikacılar, üniversite hocaları, STK Temsilcileri, her ne kadar seslerini çok duyuramasalar da güzel ülkemin berber ve kahve ahalisi… Herkes kınadı…
Hep birlikte Almanya’nın altından girdik üstünden çıktık. Türk asıllı futbolculardan Alman milli takımını bırakmasını isteyenler mi istersiniz, Alman turistlerin Türkiye’ye alınmamasını isteyenler mi? Sanki her taraf turist kaynıyor, seçiyoruz artık. Töbe töbe…
En büyük hastalığımız duygusallığımız ve karşımızdakini çok önemsemek. Yıllardır üzerimizdeki şu kompleksi atamadık ve hala olayları akıl ve sağduyu ile çözme ve tepki verme çizgisine gelemedik.
Ülkelerarası ilişkileri, arkadaşlık, evlilik ilişkisi gibi görüyoruz. Her ülke birbiriyle her konuda anlaşmalı ve aynı düşünmelidir diye beklenti içine giriyoruz.
Ülkeleri değerlendirme ölçütlerimiz çok yanlış. Nasıl mı? Şöyle bir düşünelim. Bu karar, Afrika’daki Cibuti Meclisinde alınmış olsaydı ne düşünürdük. Hepimiz bu tepkiyi verir miydik? “Aman sende boşver” der geçer miydik? Öncelikle bakış açımızı düzeltmeliyiz.
Dostluk kriterlerimiz neye göre belirleniyor. Bunu bir analiz edelim. Hepimizin ölçeklendirmesinde halkının yüzde 96,9 Müslüman olan Cibuti bizim için hiç hükmündeyken, Almanya, ABD ve Fransa vb ülkeler ile oluşan sorunlar tüm yaşamımızı alt üst ediyorsa, daha çok çilemiz var demektir.
Bir kere tarihi olaylar mecliste çözüme kavuşturulamaz. Bunun için olayın taraflarından ve bağımsız tarihçilerden komisyon kurulur ve olaylar hakkında tüm detaylar, belgeler, bilgiler ortaya konur ve bir karara varılır. Bu işin yolu budur. Yoksa her ülkenin meclisleri birbirleri hakkında karar alacak olurlarsa her taraf soykırım tasarıları ile dolar.
Nasıl mı? Evet maalesef yakıtı kan ve gözyaşı olan bu yaşlı dünyamızın tarihi tamamen katliam ve soykırımlarla doludur. İşte Birleşmiş Milletlerin verilerinden toplanan ama kimsenin gündeme getiremediği soykırımlardan bazıları:
İngiltere, 1788-1938 arasında sömürge ettikleri Avustralya'nın yerlileri Aborjinleri, salgın hastalık yayarak, yemeklerine zehir katarak 750 binden 31 bin kişiye indirmiştir. Hindistan'da 1876 yılına kadar 25 milyon insan katledilmiştir. Yine Kenya'da 300 bin yerli katledilmiştir.
Güney ve Orta Amerika'da İspanyolların yaptığı katliamlarda ölenlerin sayısı en az 7 milyondur.
Fransızlar, 1830-1860 yıllarında yüzbinlerce Cezayirliyi katletmiştir. En son 1954-1962 arasında Charles De Gaulle döneminde 1 milyon Cezayirli katledilmiştir. 1994’te Ruanda’da 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu’nun ölümüyle sonuçlanan soykırımdaki Fransa’nın rolü BM verilerine geçmiştir.
Avrupalıların Amerika'da çiçek ve başka virüsler bulaştırılarak ve dahi savaşlarda öldürerek yaptıkları soykırımlar neticesinde şu anda 50 milyon Kızılderili’nin olması gerekirken bir kaç yüz bin Kızılderili kalmıştır.
Amerika’da 50 milyon Kızılderili olsaydı dünya bu halde olur muydu sizce? Hayal etmesi bile güzel değil mi?
Amerika'nın modern sömürgecilik politikaları sonucu, 5 milyon Vietnamlı, 1 milyon Kamboçyalı ve Laos'lu soykırıma uğramıştır.
Yine her ay ülkemizle ilgili kaygı ve endişelerini dile getirerek bizlere demokrasi ve insan haklarını getirmeyi kendine en büyük görev gören, dost ve müttefik ülkemiz ABD tarafından Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atılan atom bombaları sonucu 250 bin kişi hayatını kaybetmiştir.
ABD tarafında
n Irak’a özgürlük getirme bahanesiyle girilen Felluce, Bağdat vb şehirler başta olmak üzere 100 binin üstünde sivil halk katledilmiştir.
Belçika Kongo'da 1908 yılına kadar 10 milyon Kongoluyu katletmiştir.
İtalya “herkesin sömürgesi var, ben eski Romayım benimde olsun” diyerek girdiği Etiyopya'da 200 bin yerliyi katletmiştir.
Portekizliler Amerika kıtasıyla yetinemeyerek sömürmek amacıyla girdikleri Angola'da 500 bin yerliyi katletmiştir.
Almanların 1891 yılında “Ulusal birliğimi sağladım. Bende artık sömürgeci olmak istiyorum” diyerek girdiği Namibya’da 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabilmiştir.
Yine bizleri soykırımcı olmakla suçlayan yüce Almanlar 1933-45 yılları arasında Büyük Alman İmparatorluğu'nu kurmak ve mükemmel Alman ırkini yaratmak hedefiyle 21 milyon insanı topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak, gaz odalarında zehirleyerek soykırıma uğratmıştır.
Çinlilerin 1750’lerden bu yana Doğu Türkistan Türklerine karsı uyguladıkları soykırımlar neticesinde milyonlarca Türk katledilmiştir.
Rusların Orta Asya'da, Sibirya, Urallar’da, Kırım’da, Kafkaslarda, Azerbaycan’da, işgal dönemlerinde Doğu Türkistan’da, Türk-Rus savaşları sırasında Anadolu'da Türklere, Çerkezlere, Çeçenlere karsı uyguladıkları soykırımlarda da en az 10 milyon Türk hayatını kaybetmiştir.
Bugün soykırım yapmakla suçlandığımız Ermenilerin Türklere uyguladığı 1897-1915 yılları arasındaki soykırımlarda 523.953 bin Türk hayatını kaybetmiştir.
Ermeni-Azerbaycan savaşı sırasında Ermenilerin sivillere karsı uyguladığı vahşetler sonucunda binlerce Azerbaycan Türkü hayatını kaybetmiştir.
Yugoslavya iç savaşı sırasında Sırp ve Hırvatlar tarafından 250 bin Boşnak katledilirken, on binlerce Boşnak tecavüze uğramıştır.
Bırakın insanları, dünyada birçok hayvana soykırım uygulayıp nesillerini tüketen, dünyanın doğal dengesini yerle bir eden bu insanlar hangi meclislerde yargılanmalı ve suçlu bulunmalıdır sizce.
Evet durum bu, Herkesin gözü önünde devamlı hırsızlık yapan birisinin başkalarını “Hırsızlık kötüdür, sen eskiden hırsızlık yapmıştın” diyerek yargılaması ne kadar etiktir. Bu kişi ne kadar dikkate alınmalıdır.
Burada yapılacak olan şudur; ya bizi soykırımcılıkla suçlayan, bu tasarıları meclislerine getiren tüm ülkelerle ilgili kendi meclisimizde tasarılar hazırlayarak karşı soykırım davaları çıkaracağız. Yani kısaca “tencere dibin kara senin ki benden kara” tekniğini dış politikaya kazandıracağız.
Ya da bu kararları çıkaran devletlere bugün kızıp yarın hiçbir şey olmamış gibi davranacağımıza, dostumuzu, birliğimizi gözden geçirip, kimlerle nasıl bir ve ne seviyede bir ilişki kuracağımızı biz belirleyeceğiz.
Meclisimizde HDP’nin ve Almanya’daki Cem Özdemir başta olmak üzere 11 Türk asıllı milletvekilinin evet dediği bir soykırım yasasıyla eylem yapma ile lobicilik adı altında ona buna milyarlarca para kaptırmakla başa çıkamayız. Bir ülkede çıkan tasarı engellense diğeri karşımıza gelecektir. Her 24 Nisan tarihinde ABD meclisinde bu kanun çıkmasın diye attığımız taklanın, harcadığımız paranın, ve verdiğimiz tavizin haddi hesabı yoktur.
Kısacası doğu olanı; bu konudaki açık politikamızı sürdürmeli, bu konuyu tarafsızca tartışacak tarihçilere kapımızı açık tutmalı, bunun dışındaki meclislerin alacakları hiçbir kararla ilgilenmemeliyiz. O ülkelerdeki tasarılarla ilgili açıklama yapmamalı gündeme dahi getirmemeliyiz.
Şundan emin olalım ki, artık Ermeni, Kürt veya başka bir unsuru kullanılarak bu ülkeyle hesap görme şansı yoktur. Kimse o soykırım yasası, bu bilmem ne haritası peşine düşüp bu ülkeden bir lira tazminat veya bir metre toprak alamaz. Avrupa’da bunun farkındadır veya Efes 2016’ları gördükçe yutkuna yutkuna yavaş yavaş farkına varmaya başlamıştır. Onlarda bilmektedir ki, 10 yılda böyle oluyorsa Efes 2026’lar, Efes 2036’lar hayal bile edilemeyecek şekilde gelmektedir.
Mevzu yani birkaç Ermeni değil, mevzu başından beri saydığımız kan dökülen bu kadar ülkede Türkiye’nin kardeş olarak, dost olarak görülüp baş tacı yapılmasıdır. İnanmayan birkaç gündür bu ülkenin zirvesinin, tarihin en talihsiz ülkelerinde yaptığı ziyaretleri, görüşmeleri okusun, analiz etsin.
Olsun son günlerin en tartışılan sözleri onlar içinde geçerli, “alışacaklar, alışacaklar”…
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar