Panik hali var, dağa adam çıkaramıyorlar

Başbakan Binali Yıldırım, TRT ekranları ve radyolarında Erhan Çelik'in gündeme dair sorularını cevapladı, değerlendirmelerde bulundu.

Başbakan Binali Yıldırım, TRT ekranları ve radyolarında Erhan Çelik'in gündeme dair sorularını cevapladı, değerlendirmelerde bulundu.

Rusya'da metroda meydana gelen patlamada ölen ve yaralananların olduğunu anımsatan Yıldırım, Türkiye'nin Rus halkının acısını paylaştığını bildirdi. Yıldırım, "Terör, nereden gelirse gelsin bütün ülkelerin teröre karşı tek yürek olması lazım, birlikte hareket etmesi lazım. Rusya Federasyonu Başkanı Medvedev'e de taziyelerimizi Hükümet olarak iletmiş bulunuyoruz." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz'a ilişkin "kontrollü darbe" ifadelerinin sorulması üzerine Yıldırım, "(15 Temmuz darbe girişimi kontrollü bir darbeydi) diyor. Ne demek istiyor, ben anlamadım. Siz, anladınız mı? Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu, 249 tane şehidimizin ruhunu incitmek demektir, onların ailelerini perişan etmek demektir, 2 bin 196 gazimizin bir anlamda onların bütün dünyalarını yıkmak demektir." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, şöyle devam etti:

"Kılıçdaroğlu'na soruyorum, yani eğer bunu bir bilgiye, belgeye dayanarak söylüyorsa, bunu lütfen açıklasın. Bu çok önemli bir iddiadır. Bu iddia, sadece hükümeti, sadece iş başındaki hükümeti tenkit etmek, karalamak, kafa karıştırmakla izah edilemez. Yani biz darbe olacağını bile bile, planlaya planlaya veya darbecilerle müşterek ederek milleti sokağa döktük ve insanların ölmesine sebep olduk, insanların sakat kalmasına sebep olduk. Bunu mu demek istiyor Kılıçdaroğlu? Bu çok adice bir suçlamadır. Bunu şiddetle reddediyoruz.

Kaldı ki darbe gecesi ben Kılıçdaroğlu ile konuştum. Bana, 'Yanınızdayız. Gün birlik günüdür. Yapacağımız ne iş var? Bu, bir darbedir. Demokrasiye karşı, milli egemenliğe karşı bir kalkışmadır.' diye bunları söyledi bana. Daha sonra Yenikapı'ya geldi. Milyonlar Yenikapı'da toplandı. Yenikapı'da bu darbeyi açıkça lanetledi, darbeye karşı dayanışma içinde oldu. Ondan sonra ne olduysa bir haller oldu ve 15 Temmuz'u unuttu Kılıçdaroğlu. Uzun zamandır hiç dile getirmiyordu. Şimdi de öyle bir dile getirdi ki insanın kanı donuyor."

Başbakan Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamalarla neyi amaçladığının sorulmasına üzerine ise bunun amacı ne olursa olsun, böyle bir şeyin kabul edilemeyeceğini belirtti. Ülkede darbe olduğunu, Meclisin bombalandığını ve o sırada içeride milletvekillerinin de bulunduğunu anımsatan Yıldırım, şu görüşlere yer verdi:

"CHP milletvekilleri de var, MHP'li de var AK Parti de var. Yani biz bile bile insanları ölüme mi gönderdik? Onu mu demek istiyor Kılıçdaroğlu? Bu akla izana uyar mı? Aklı başında bir adam bunu söyleyebilir mi? Eğer bunu söylüyorsa açıkça bunu ispat etmesi lazım. Neye dayanarak söylüyorsun, kardeşim? Hangi ülkenin yöneticisi, milletini göz göre göre ölüme gönderir? Senin bu alçaklardan ne farkın kaldı. Şiddetle kınıyorum, şiddetle reddediyorum. Bu iddiasını da Sayın Kılıçdaroğlu'nun ispata davet ediyorum."

Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun söylediklerinin, kendisine 15 Temmuz gecesi telefonda söyledikleriyle hiçbir alakasının bulunmadığına dikkati çekti.

"FETO'CULARA TOZ KONDURMUYOR ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL"

Kılıçdaroğlu'nun, "AK Parti içinde ByLock kullanan ve FETÖ'cü olarak nitelenen milletvekillerinin olduğu, bu kişilerin siyasetten tasfiye edilmediğini, bu kişilerin sayısının da 120-180 arasında olduğu" yönündeki iddialarına ilişkin de Yıldırım, şu anda işin yargının elinde olduğunu söyledi. Bu konuda gerekli çalışmaların yapıldığına değinen Yıldırım, "Bizim görevimiz de yargıya destek olmak, savcılara destek olmak, mahkemelere destek olmak." dedi.

Yıldırım, Kılıçdaroğlu'nun bu iddialarına kendisinin "yok" yanıtını verdiğini anımsatarak, şunları ifade etti:

"Ben, açıkça 'yok' diyorum. Benim elimde böyle bir bilgi yok. Alınması gereken birimlerden de bunu sordum. Böyle bir bilgi yok ama bize vermediler ve Kılıçdaroğlu'na gönderdilerse o zaman Kılıçdaroğlu'ndan ben kamuoyunun önünde 'Bunları lütfen açıkla. Her şeyi bilelim veya bize vermiyorsan ver savcılıklara, götür savcılıklara ver.' Böyle şey olur mu?

Siyasetçi, bürokrat, asker, polis ne varsa, biz gelen bilgilere göre gereğini yapıyoruz. Elimde bir şey var. Soruşturma kapsamında yargı mensuplarından, adli, idari yargıda görevli 2 bin 425 hakim ve savcı tutuklu şu anda. Yargıtayda görevli 100 üye tutuklu, atılmış ve tutuklanmış. Danıştaydaki 41 üye tutuklu, Anayasa Mahkemesinin 2 üyesi tutuklu, HSYK'da görevli 3 üye tutuklu. Ayrıca, yine bu soruşturmalar kapsamında 168 general, 7 bin 295 albay ve alt rütbeler, askeri öğrenciler, 10 bin 732 emniyet mensubu, 22 vali, 74 vali yardımcısı, 112 kaymakam, 26 bin 150 diğer memur, sivil olmak üzere 47 bin 128 kişi şu anda şüpheli olarak tutuklu. Ayrıca, 15 Temmuz 2016'tan beri 141 bin 547 şüpheli hakkında da işlem yapılmış. Üstüne üstlük 27 ilde 15 Temmuz ile ilgili 125 tane dava açılmış. Bu davalar görülüyor şu anda. Bırakalım, yargı işini yapsın."

Başbakan Binali Yıldırım, bu noktada yapılması gerekenin Kılıçdaroğlu'nun veya vatandaşların ellerindeki bilgileri, belgeleri savcılıklara ve mahkemelere vermek olduğunu belirtti. Yıldırım, "Onun dışında kafa karıştırmanın anlamı yok. Ben yadırgamıyorum, 'içerdeki FETO'cularla dayanışma içinde olacağını' söyleyen de Kılıçdaroğlu'ydu. Her nedense, FETO'culara toz kondurmuyor. Anlamak mümkün değil." dedi.

"ÖRGÜT, KAPALI BİR ÖRGÜT, İLİŞKİLERİ, ŞEFFAF DEĞİL"

"Başbakan olarak, FETÖ ile mücadele kapsamında şu ana kadar yapılan çalışmalardan memnun musunuz? Bu örgüt, bütünüyle devletin bütün kanallarından temizlendi diyebilir misiniz?" şeklindeki soruya Yıldırım, "Eldeki imkanlarla yapılabileceğin en fazlasını yapıyoruz. Tamamıyla tasfiye edildi, hiçbir sorunumuz yok demek mümkün değil. Her gün yeni bir şey çıkıyor, her gün yeni bir iddia çıkıyor, her gün yeni bir belge çıkıyor, bilgiler akıyor. Buna göre işlemler yapılıyor. Zaman meselesi, bir süreçtir. Bugünden yarına bitecek bir şey değildir." yanıtını verdi.

Yıldırım, burada dikkat edilmesi gereken şeyler olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Burada çalışmayı yaparken, 40 yıllık bir birikimin sonucu bu. Titiz davranmak mecburiyetindeyiz. Suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırmamız lazım. Örgüt, kapalı bir örgüt, ilişkileri karmaşık, şeffaf değil. O yüzden de o kadar kolay değil, beyazla siyah gibi değil. Zaman zaman hatalar oluyor mu oluyor. Bazen bürokraside başka bir meseleden dolayı aralarında husumet olanlar, birbirlerini şikayet ediyorlar. Buradan da mağduriyetlerin olduğu bilgisi geliyor. O yüzden de biz bir itiraz mekanizması kurduk. Kanunla kurduk. Bugünlerde adaylar belirlendi. Onların güvenlik soruşturmaları yapılıyor ve bunlar devreye girecek. Bu şekilde gelen bütün itirazlar değerlendirilecek. Haklı bulunanların hakları iade edilecek, bulunmayanlara da yargı yolu açılacak. Şu anda yargı yolu kapalı, OHAL olduğu için. Öyle bir imkan getiriyoruz. Bu imkanla inşallah yanlışlar varsa düzeltilecek.

Bu mücadele, bakınız 125 dava açıldı. Bu davada, müdahil olanlar olacak, buraya gelen ifade verenler olacak, itiraflar olacak. Dolayısıyla, onların ne getireceği, yeni şüphelilerin olup olmayacağını şu anda kestirmek mümkün değil. Olay, büyük bir olay."

FETÖ'nün darbe girişimiyle ilgili iddianameleri okuyup okumadığının sorulması üzerine Yıldırım, "Bakamadım. Zaman ayırıp okuyacak vaktimiz yok ama arkadaşlara söyledim. Arkadaşlar inceliyorlar. Bana bir özet çıkartacaklar. Oradan biz de bilgilenmiş olacağız." yanıtını verdi.

YILDIRIM, "YENİ BİR DARBE TEHLİKESİ VAR MI?" SORUSUNU DA ŞU ŞEKİLDE CEVAPLADI:

"Bunu da yayıyorlar. İçerde, dışarıda, sosyal medyada, dedikoduyla içerdekilerin motivasyonunu yüksek tutmak için, onların yakınlarının, akrabalarının morallerini yüksek tutmak için bu dedikoduları yayıyorlar. Milletimiz rahat olsun, hükümetleri nöbette, Cumhurbaşkanımız, biz görevimizin başındayız. Herhangi bir sıkıntı yok millet rahat etsin. İnşallah olmaz. Bir çılgınlık yapmaya kalkarlarsa bu sefer bedelini daha ağır öderler. Çünkü çılgınlığın mevzuatı yok. Biri bir çılgınlık yapabilir ama onu da canıyla öder."

"BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKACAK DEĞİLİZ"

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ı kabulünün anımsatılıp o görüşmede FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesinin gündeme gelip gelmediğinin sorulması üzerine Yıldırım, şunları kaydetti:

"Biz bir kere talebimizi yaptık. Yeni değil bu. Geçmiş Amerikan yönetimi sırasında yaptık. Gerekli belgeleri fazlasıyla gönderdik. Bu darbe işinin arkasında Pensilvanya var. Bu davalardaki ifadelerden ve itiraflardan da anlaşılıyor. Amerika Birleşik Devletlerinin dediği, 'Bu bir hukuki süreçtir, bu süreç işliyor. Ondan sonra karar verilecek'. Bu bizi tatmin etmiyor açıkçası. Biz idari yönden de yeni yönetimin konuya daha fazla sahip çıkmasını ve bu süreci hızlandırmasını istiyoruz. Bizim talebimiz budur. Üst düzey görüşmelerde bunu da dile getiriyoruz. Bu işin peşini bırakacak değiliz."

Yıldırım, Trump yönetimiyle ilişkilerin biraz daha ilerlemesi konusunda görüşünün sorulması üzerine, "Tabii eski yönetime göre daha müspet düşünüyoruz. Daha ümitliyiz. Bir kaç konu var Amerika ile bunlar Türkiye'yi rahatsız eden konular. Daha aklı selim içerisinde, daha yapıcı bir tutumla ele alınırsa ilişkilerin düzelmemesi için bir sebep yok." karşılığını verdi.

"3 bine yakın DEAŞ mensubunu etkisiz hale getirdik"

Türkiye ile ABD arasında üzerinde çalışılması gereken üç konunun olduğunu ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Bunlardan bir tanesi 15 Temmuz olayı ve FETÖ. Bununla ilgili Türkiye'ye daha yapıcı bir tutum içerisinde destek olmalarını bekliyoruz. Bu FETÖ elebaşısı orada olduğu müddetçe bizim ilişkilerimizin tam anlamıyla gelişmesi beklenmemelidir. İkinci konu Suriye'de DEAŞ'a karşı yapılan mücadele. Bu mücadelede Amerika Birleşik Devletleri bizim terör örgütü olarak gördüğümüz PKK ile iç içe olduğunu bildiğimiz YPG ve PYD gibi örgütlerle Rakka'da DEAŞ operasyonu yapmak istiyor veya yapmaya çalışıyor. Bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri dostluğuna, stratejik ortaklığına zarar verir diyoruz. Böyle bir operasyon yapılacaksa Türkiye'nin Fırat Kalkanı'ndan tecrübesi ortada. 3 bine yakın DEAŞ terör örgütü mensubunu etkisiz hale getirdik. Özgür Suriye Ordusu bizim askeri unsurlarımızın desteklemesiyle huzuru ve güvenliği getirdik. Hudutlarımıza Kilis'e, Gaziantep'e gelen roketleri, füzeleri engelledik, ölümlerin üzerine geçtik. Burada başarılı bir örnek var. Aynı modeli uygulayabiliriz. Bir terörist örgütü başka bir terörist örgütüle yok etmek için koca Amerika gibi bir devletin bu yola başvurması doğru değil. Bu Türkiye ile dostluğuna da tamiri çok zor bir yara açar."

"Dağa adam çıkaramıyorlar, bunu itiraf ediyorlar"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Terörle mücadele 33-34 yıldır girilmeyen noktalara girdik" şeklindeki açıklamasının anımsatılması üzerine Yıldırım, bunun terörle mücadelede son bir yıldır alınan bir karar olduğunu, savunma değil taarruz yönteminin uygulandığını, sadece yazın değil kışın da mücadele edilmesi yönünde karar verildiğini, şu anda da yaz kış demeden terör örgütü mensuplarının yuvalandıkları yerlerde, onların peşinde olduklarını söyledi.

Her gün ülkenin bir köşesinde yığınak yapmaya çalışan, bir araya gelmeye çalışan terör gruplarının üzerine acımasızca gittiklerini belirten Yıldırım, "Şu anda bir panik hali var. Dağa adam çıkaramıyorlar, bunu itiraf ediyorlar. Yüzde 87 oranında azalmış dağa çıkışlar. Çok zayiat verdiler, bunu da telsiz konuşmalarında itiraf ediyorlar. Onun için diyorlar ki 'Bizden emir beklemeyin, çok kalabalık gruplar halinde de dolanmayın. Küçük, birkaç kişilik gruplarla fırsat bulduğunuzda eylem yapın.' Şu anda vaziyet bu." açıklamasını yaptı.

Yıldırım, terörle mücadeledeki bu kararın 4 Ağustos 2016'da alındığını, her an uygulandığını, terör örgütü mensuplarını nerede bulurlarsa üzerilerine gittiklerini, girilmedik nokta bırakmadıklarını aktardı.

FETÖ'nün PKK ile hareket ettiğini, terör örgütlerinin aynı kaynaklardan yönetildiğini bildiklerini vurgulayan Yıldırım, 15 Temmuz gecesi telsizlerden "Askerlere saldırmayın, onlar ihtilal yapacak." anonsunun geçtiğini, darbe girişimi başarısız olunca ise "Atış serbest" anonsunun geçtiğini, terör örgütlerinin kendi aralarında görüştüklerini, konuştuklarını, ortak hedefinin Türkiye'yi yıkmak, demokrasiyi kesintiye uğratmak, Türkiye'nin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine zarar vermek olduğunu kaydetti.

"FETÖ'cüler PKK'lılar Avrupa'nın ülkelerinde cirit atıyorlar." diyen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İstedikleri gibi propaganda yapıyorlar mı? 'Hayır' propagandalarını yapıyorlar. Örgüt başının posterlerini boy, boy taşıyorlar mı? 'Taşıyorlar.' O kendi renklerinden oluşan paçavra bayraklarını taşıyorlar mı, sözde bayraklarını? 'Taşıyorlar.' Onlara her türlü faaliyet serbest ama buradan gurbetçilerimizle, orada yaşayan memleket sevdalılarıyla bizim arkadaşlarımızın, bakanlarımızın, milletvekillerimizin buluşması söz konusu olunca kapılar kapanıyor. Sudan bahanelerle gidişlerini engelliyorlar, salon vermiyorlar, programlarını iptal ediyorlar. Bunları yaşadık ama artık oy verme vakti geldi, oylar veriliyor. Allah'a şükür vatandaşlarımız olan bitenin farkında, Türkiye'ye karşı oynanan bu kirli oyunun farkında ve bu sene önceki seçime göre daha çok sandıklara gidiş var."

"AMERİKAYA OLAN GÜVEN AZALIYOR"

Üçüncü konunun ise FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Türkiye kamuoyunda ABD'ye yönelik bir güven kaybı olduğunu belirten Yıldırım, "Bu güven kaybını tersine çevirecek adım atması lazım. FETÖ ve PYD-YPG konuları Türk milletinin canını sıkıyor. Amerika'ya olan güven azalıyor. 15 Temmuz'da da cılız bir tepki göstermeleri, sessiz kalmaları bunun üzerine tuz biber oldu. Dolayısıyla bu üç konuyu iyileştirmek lazım, düzeltmek lazım. Bizi Amerika'dan beklentimiz bu. Bir de şu Rıza Sarraf davası, bizim bir bankacımızı orada tutuklayıp, zorlama bir şekilde Türkiye'yi de o davaya bulaştırmaya çalışmaları. Bunun da siyasi bir manevra olduğunu düşünüyoruz ve bunu da kabul etmiyoruz." dedi.

Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Orada iddia şudur, Amerika Birleşik Devletleri'nin İran'a uyguladığı ambargonun delinmesine yönelik bazı faaliyetler. Peki faaliyetlerle ilgili Rıza Sarraf tutuklandı. 17-25 Aralık'tan sonra Genel Müdür Yardımcısı Amerika'ya yedi sefer gitmiş. Rıza Sarraf davası açıldıktan sonra da gitmiş gelmiş. Yedi sefer gidiyor geliyor bir şey demiyorsunuz, bugün aklınıza esiyor gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunuz. Bunun normal bir tarafı yok. Bunun hukuki bir mesele olmaktan bir başka bir anlamı olduğunu düşünüyoruz."

Yorumlar