Nöbet kıyamete kadar sürecek
İlk insandan başlayıp kıyamete kadar sürecek olan ince ve uzun yolda 15 Temmuz gecesi bir tünele girdik.
Ülkemiz hain bir darbe girişimini atlattı. Her geçen gün tünelin sonuna doğru yaklaşıyoruz. “Batının hizmetindeyim” şeklinde açıklama yapan hain darbenin lideri Gülen her şeyi bir anlamda itiraf etti.
Bir kere aklı selim sahibi, beynini hainlere satmamış tüm insanların ortak bir düşüncesi var ki o da bu darbe girişimini sadece FETÖ adı verilen örgüt tek başına planlayıp gerçekleştirmiş olamaz. Bu gücün arkasında başka devlet ve oluşumlar vardır. Bunları anlamak için de istihbaratçı olmaya gerek yoktur.
Birçok devletin ve medya kuruluşlarının darbe girişimi esnasında ve sonrasında yaptıkları açıklamalara bakarak desteği tüm gerçekliği ile anlayabiliriz. Bunlardan belli başlıcalarını şöyle sıralayalım:
CNN International darbe sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Türkiye’nin kuşatılmış başkanı” başlığıyla haber geçti.
YAZIYI DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN - NÖBET KIYAMETE KADAR SÜRECEK
Yine kalkışma esnasında, Amerika’nın çok izlenen MSNBC kanalının muhabiri “Erdoğan’ın uçağına İstanbul’dan iniş izni verilmediğini, kendisinin Almanya’dan sığınma talep ettiği” yalanını twitter’da yaydı.
Washington Post gazetesi, yaşananları "Türkiye'de darbe girişimi ülkede şiddetin fitilini ateşledi" şeklinde okurlarına duyurdu.
Analiz sitesi görünümünde dünyanın en şaibeli örgütü Stratfor "Erdoğan, Almanya'dan sığınma hakkı istiyor" diye yalan haber yaptı. Ayrıca Cumhurbaşkanı'nın uçağının gizli olması gereken hava trafiğini yayınladı.
O gece bu ve bunun gibi darbecilerin işine yarayacak birçok haber, analiz yapıldı. Darbecilere medya desteği sağlanmaya çalışıldı. Darbe girişimi başarılı olamayınca da malum batı medyası bu sefer halkın karşı koyuşunu çarpıtmaya, Erdoğan’a “diktatör”, “acımasız başkan” vb saldırılarda bulunmaya başladılar.
Amerikan Fox Haber internet sitelerinde “Türkiye’nin Son Ümidi Öldü” başlığını kullanan bir analizde batının Türkiye’deki darbenin başarısız olmasına dair üzüntülerini ortaya çıkardı.
BBC, darbe girişiminin üzerinden 2 gün geçtikten sonra “Recep Tayyip Erdoğan: Türkiye’nin acımasız başkanı” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda darbeyi Erdoğan’ın gerçekleştirdiğine dair olan iddialar ile getirilmeye çalışılıyordu.
Erdoğan’a saldırmakla rahatlayamayan medya hıncını halktan da almaya çalıştı. Alçak kalkışmaya karşı koyan milletimizi “Laiklik karşıtı”, “Erdoğan bağlısı”, “radikal İslamcı” gibi yargılarla hafife almaya ve karalamaya çalıştı.
New York Times’ta bir analist sokaklarda darbeye karşı direnen kahraman milletimizi “vahşi sürüler”e benzetti.
Daha sonra New York Times’ta, Erdoğan’ın destekçileri için “koyun” benzetmesi yapıldı.
Yine New York Times’ta yayınlanan haberde önlenen kalkışmanın nihai aşamada siyasal İslam’ın bir başarısı olabileceği belirtildi. Haberde toplanan herkes “İslamcı” olarak gösterilmeye çalışıldı.
Neue Zürcher Zeitung da “Wächter des Laizismus” (Laikliğin Bekçisi) olan ordunun idareye laiklik karşıtı gidişat sebebiyle el koymaya çalıştığı haberi yer aldı.
Independent, “Erdoğan Kendisine Karşı Yapılan Darbeyi Türkiye’nin Tamamen İslamlaştırılması İçin Kullanabilir” başlıklı haberinde insanların sokaklarda “Allahuekber” diye bağırarak dolaşmasını İslamlaşma olarak gördü.
Alman devlet televizyonu Deutsche Welle Darbe karşıtı halkımızın şehirlerdeki demokrasi nöbetlerini “kontrol edilemez halkın taşkınlığı” ifadeleri ile tanımladı.
Budapeşte’de Die Presse gazetesinde yayınlanan “Erdoğan ve Kitlelerin Gücü” başlıklı haberde “Kafası halk tarafından kesilen ve köprüden aşağı atılan askerler”den bahsedilerek büyük iftiralar atıldı.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün;
“The Counter Coup in Turkey” (Türkiye’de Karşı Darbe);
“Turkey’s Coup That Wasn’t” (Türkiye’nin Gerçekleşmeyen Darbesi);
“Mr. Erdogan’s Reckless Revenge” (Sayın Erdoğan’ın Pervasız İntikamı);
“Trump and the Sultan” (Trump ve Sultan);
“Turkey Was an Unlikely Victim of an Equally Unlikely Coup” (Türkiye, Olasılık Dışı Bir Darbenin Olasılık Dışı bir Kurbanı Oldu);
“Many Turks Prefer Even Flawed Democracy to Coup” (Birçok Türk, Defolu Bir Demokrasiyi Darbeye Tercih Etti)
“Erdogan Triumphs After Coup Attempt, but Turkey’s Fate is Unclear” (Erdoğan Darbe Teşebbüsünden Sonra Zafer Kazandı, fakat Türkiye’nin Akıbeti Meçhul).
“Lt. Col. Peters on Turkey: If coup succeeds, Islamists lose and we win” (Yarbay Peters Türkiye hakkında şöyle dedi: Darbe başarılı olursa İslamcılar kaybeder, biz kazanırız.)
“Turkey Coup: Conspiracy theorists claim power grab attempt was faked by Erdogan” (Türkiye darbesi: Komplo teorisyenleri iktidarı ele geçirme girişiminin Erdoğan’ın numarası olduğunu iddia ediyor)
Kısaca birçok yabancı medya kuruluşu olaya bakış açılarını bu şekilde belli etmiş yani safını belirlemiş oldu.
Peki medya organları bu şekilde yayınlara devam ederken dostlarımız, müttefiklerimiz, stratejik ortaklarımız, komşularımız ne dedi ve darbe girişimine karşı ne tutum aldı?
İlk önce tabi ki en büyük stratejik ortağımız ABD’den başlayalım isterseniz;
Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry, darbe girişimi devam ederken ABD adına ilk açıklamayı yaptı “istikrar ve devamlılıktan” bahsetti.
Burada şunu sormak gerekiyor. ABD’nin bu darbeden önceden haberdar olmadığını varsayalım. Dost, müttefik bir ülke ve onun halkın çoğunluğu tarafından seçilmiş yönetimi böyle bir askeri darbe girimine maruz kaldığında, koskoca ABD darbeci destekçilerine destek olarak adlandırabilecek bir açıklama ile mi destek verdi bize.
Böyle mi olmalıydı, yoksa daha ilk dakikalardan itibaren Kerry veya Biden olmadı, Obama hemen bir açıklama yapıp, Türkiye’nin seçilmiş yönetiminin yanında olduklarını, darbecilere karşı hükümete her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ilan etmeli değil miydi?
Darbe girişimcilerinin yani onlara göre “iyi çocukların” kaybedeceğinin anlaşılmasından sonra Amerika’dan seçilmişlere saygı ve darbeyi kınama mesajları geldi.
Sonra Obama, darbe girişimi soruşturmasında Türkiye’ye destek olacaklarını belirttikten sonra yine bazı kaygılarını dile getirerek, “Darbe girişimi sonrasında atılacak adımlarda hukukun üstünlüğüne riayet edin ve demokratik hak ve özgürlük alanlarını kısıtlamayın” dedi.
Bu arada halen ABD’de ne kadar kurum sözcüsü varsa onlarda gözaltılar, işkence, basın özgürlüğü, işten çıkarmalar, tutuklamalar vb her konuda bize kaygılarını dile getirmeye devam ediyorlar.
Sen tam İncirlik diyorsun, “kaygılıyım gözaltılarına dikkat” diyor, Bu işi senin oradaki FETÖ yaptı onu ver diyorsun; “endişeliyim basına baskı yapmayın” diyor. Bak darbe ile ilgili sizin subaylarla alakalı ciddi iddialar var diyorsun; “otoriterleşmeden yana ciddi kaygım var” diyor.
Allah’tan ABD ile siyasi ortağız, dostuz ve müttefikiz…
Sadece Amerika mı, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Temsilcisi Mogherini, “AB darbeyi ilk kınayanlardan oldu” dese de bu kınama çok geç ve işlevsiz oldu. Sonrasında o da ABD gibi ne kadar kaygısı, endişesi varsa hepsini boca etti. Mogherini idam cezası Türk Ceza Kanunu’na tekrar alınırsa Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin devam edemeyeceği tehdidini de ihmal etmedi.
Buna yine birkaç ay önce Ermeni katliamı yasası meclisinden geçen Alman Şansölyesi Angela Merkel de teyit etti ve Türkiye’ye ölüm cezasının geri gelmesi halinde AB bağının kopacağını söyledi.
Avrupa Komisyonu’nun eski Ankara temsilcisi Marc Pierini’nin kaygıları ise, “hukukun üstünlüğüne riayet edilmemesi kaygısı” ve “Türkiye’nin dini-muhafazakâr iktidar yapısına kaymasının hızlanması.”
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault ise ilk açıklamasında Türkiye halkına destekten bahsetmediği gibi darbe girişimine kalkışanları da eleştirmiyordu. Sadece darbe girişimi sonrası Erdoğan’ın daha da otoriterleşebileceğine dair uyarıda bulunuyordu.
Bu ve bunun gibi açıklamalar devam ediyor. Tabi işin rengi, kazananı kaybedeni belli olduktan sonra seçilmiş hükümeti destekleyen açıklamalar gelmeye devam etse de birçok Avrupalı lider hala sessizliğini koruyor.
Uçaklarını sınırımızın içinde vurduktan sonra çok kısa bir süre önce tekrar barıştığımız Rusya ne dedi peki; Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Türkiye'deki darbe girişiminin Polonya'nın başkenti Varşova'da yapılan NATO zirvesinden sadece bir hafta sonra gerçekleştiğini söyleyerek, NATO’yu bu tehdidi Türkiye’ye bildirmemekle suçladı.
Peki Müslüman dünyası ile ilgili yapılan açıklamalara bir bakalım da içimiz rahatlasın değil mi? Ne mümkün ortaya atılan iddialar doğru ise tam bir facia.
Önce İran’ın bir açıklamasına bakalım. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif aralarında Suudi Arabistan ve Katar'ın da olduğu kimi ülkelerin Türkiye'deki darbe girişiminin başarılı olmasını istediklerini söyledi.
Yine İranlı bir diğer yetkili, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yüksek askeri danışmanı Tümgeneral Yahya Rahim Safevi, "ABD ve Rusya bölge konusunda yeni bir anlaşmaya mı vardı?" Darbenin yapıldığı zamanda ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Moskova’da temaslarda bulunmasının manidar olduğunu öne sürdü.
15 Temmuz hain darbe girişimine ilişkin Katar'dan da çok ilginç bir iddia geldi. Katar Savunma Bakanı Halid El-Atiyye, Türkiye'deki hain kalkışmanın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından bilindiğini ancak Türkiye'ye bilgi verilmediğini söyledi.
Bu ve bunun gibi iddialar Dışişlerimiz tarafından yapılan açıklamalarla yalanlansa da ortaya atılması ve konuşulması bile son derece düşündürücü olaylar.
Mısır, geçici üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Türkiye'deki darbe girişiminin kınanmasıyla ilgili açıklama yapmasını engelledi.
Bu açıklamalar daha da çoğaltılabilir ve zenginleştirilebilir. Sonuçta yine Gezi’de olduğu gibi, Rusya krizinde yaşananlar gibi yalnızız ve tekiz.
Peki neden? Neden mi en son bombayı sona sakladım. Hepimiz şimdi daha iyi anlayacağız.
Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde, FETÖ’nün darbe girişimine karşı çıkan Türklerin evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asması yasaklandı.
Bayrak asılması demek, Türkiye siyasetinin Avusturya'ya taşınması anlamına geldiğini ileri süren yetkili, Bu şehri benimsemeyenin burada yeri yoktur" diye de halkı tehdit etti.
Ardından coşan Avusturyalılar birbiri ardına fırsat bu fırsat Türklere karşı kinlerini kustu.
Avusturya Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, "Vatandaşlık yasal kurallar çerçevesinde tabii ki geri alınabilir ve bu konuda mevzuat çok açıktır" ifadesini kullandı.
Aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü Partisinin cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer, Türk kökenlilerin Avusturya vatandaşlığının iptal edilmesini istedi.
Yeşiller Partisi Viyana Eyaleti Sözcüsü Joachim Kovacs ise darbe karşıtı protestolarda kullanılan "bozkurt" selamının yasaklanmasını talep etti.
Terör örgütü PKK yandaşlarının bez parçalarıyla sürü halinde serbestçe dolaşabildiği Avusturya’yı hepimiz tarihten hatırlıyoruz değil mi?
İşte sorun da burada başlıyor zaten. Bunu sadece biz hatırlamıyoruz. Hatta biz bunu 100 yıldır unutmuşken, onlar ise asla unutmadılar.
Ama tehlikeyi bitirdiklerine inandıkları tarihlerden bir asır sonra birileri yine o eski şarkıları söylemeye başladı, atalarının bıraktığı topraklardaki mazlumlara sahip çıkmaya kalktı, Filistin dedi, Bosna dedi, Somali dedi, Myanmar dedi, her kıtaya elini uzatmaya kalktı. Kardeşlik dedi, barış dedi. Bu coğrafyada oynanan oyunlar son bulsun, kardeş kanı dökülmesin dedi.
Hun’u, Avar’ı, Bulgar’ı, Oğuz’u, Selçuklusu, Osmanlısının izleri hala dururken, bir de bunlar çıktı deyip, yılanın başını küçükken ezelim dediler ama şu ana kadar başaramadılar. Allah’ın izniyle de başaramayacaklar.
Korkma diyor ya, gerçekten korkma, Peygamberimiz tek kişiyken şu anki Müslüman coğrafyasına bak, Osmanlının 400 çadırlık aşiretinin Bizans’ın eteklerinde 600 yıllık imparatorluğa dönüşmesini hatırla, Gazi Mustafa Kemal’in ve Anadolu’nun has evlatlarının 7 düvele karşı verdiği mücadeleyi düşün ve korkma..
Darbenin ertesi günü “Bugün Habil kazandı” demiştim, şimdi de “Nöbet Kıyamete kadar devam edecek” diyorum.
Aklını dolarlara vermiş askerler varsa, canını devleti ve milleti için verecek askerlerin hala komutada
Bunların her türlü eylemine karşı “artık ben varım” diyen Türk Milleti sokaklarda..
Dirayetli, Allah’tan başka kimseye eğilmeyen yöneticilerin başta.
En güzeli de, onların güncel Lawrence’leri varsa hala hainlik yapacak, bizim de Ahmet Yesevi’lerimiz kapı gibi ayakta ve niyazda.
Korkma…
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar