Neo Nazi cinayetlerinde istihbarat skandalı aydınlatılamıyor

2000-2007 yılları arasında Almanya'da Türklerin hedef alındığı cinayetler uzun süre aydınlatılamamıştı. Konu uzun süre Alman basınında "dönerci cinayetleri" olarak gösterilmeye çalışılmış, polis ise kurbanların ailelerini şüpheli olarak sorgulamış, haklarında uyuşturucu kaçakçılığı, namus cinayeti gibi iddialar ortaya atılmıştı.

İstihbarat skandalı herşeyi ortaya çıkarıyor

4 Kasım 2011'de ortaya çıkan skandal ise olayın seyrini tamamen değiştirmişti. Bu cinayetlerin arkasında aslında neo-Naziler tarafından kurulmuş, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) adlı aşırı sağcı örgütün olduğundan bahsediliyordu artık.

Almanya'da "terör örgütü" olarak sınıflandırılan NSU'nun iki üyesi Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt, başarısız bir banka soygununun ardından kaçtıkları karavanda intihar etmiş, örgütün üçüncü üyesi Beate Zschaepe ise kaldıkları evi ateşe verdikten bir süre sonra polise teslim olmuştu.

Aynı günlerde Alman basınına, göçmen kuruluşlara, Türkiye'nin diplomatik temsilciliklerine gönderilen DVD'lerde, NSU adlı örgüt adına sekiz Türkiye kökenli, bir Yunan göçmen ve bir polisin öldürüldüğü cinayetler üstlenildi.

Ancak 4 Kasım 2011'deki skandalın hemen ardından Alman iç istihbarat teşkilatı BfV'nin muhbirlerle ilgili gizli dosyaları imha etmesi, daha sonra bazı makamların NSU cinayetleriyle ilgili raporlara 120 yıl gizlilik kararı alması, kamuoyunda tartışmaları beraberinde getirdi ve kuşkuları artırdı.

2013-2018 yıllarında görülen NSU davasında örgütün hayattaki tek üyesi olduğu söylenen Beate Zschaepe ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

İhmaller 10 yıldır aydınlatılamadı

O günden bu yana istihbaratın, cinayetlerin işlenmesi ve daha sonra üzerinin kapatılması konusundaki sorumluluğuna ilişkin ortaya dökülen onca bilgiye rağmen hesap vermemesi tepki çekiyor.

Skalndalın üzerinden 10 yıl geçti. Kurbanların yankınları protesto amacıyla Almanya'da yürüdü.