Mussolini'nin hedefindeki İsim Atatürk'tü

İngiliz belgelerine göre Mustafa Kemal Atatürk’e, Alman ve İtalyanlar 19 farklı suikast girişiminde bulundu. Son suikast planı Şubat 1938 yapılmıştı

"Suikast teşebbüsü" insanlık tarihi kadar eski konu. Bu nedenle tarihin her döneminde suikastlara rastlamak mümkün. Her seviyeden birçok insan suikasta muhatap oldu, bu noktada din veya milliyet ayırımı gözetilmedi. Dünya tarihinde olduğu gibi dünü ve bugünü ile bizim tarihimizde de pek çok suikast gerçekleştirildi.

Özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki suikast girişimleri, biraz da boyut değiştirerek, son zamanlarında komitacılık hastalığına dönüşmüş, zamanımızda da zaman zaman varlığını izhar etmişti.

Nâzım, Mahmut Şevket, Talat, Cemal, Sait Halim Paşalar yahut yakın zamanda gazeteci Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok gibi isimler hayatlarını hep bu minval üzere kaybettiler. Bu yazının konusunda olduğu gibi Yeni Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de çok sayıda suikasta hedef olmuştu.

Milli Mücadele yıllarından başlamak üzere vefatına kadar Mustafa Kemal Atatürk’e karşı, bir dizi gizli suikast girişiminde bulunuldu. Ancak bu suikast girişimlerinin hiç biri başarılı olamadı

Çerkez Ethem Üç Suikast Planı Hazırladı 

Milli Mücadele yıllarından başlamak üzere vefatına kadar Mustafa Kemal Atatürk’e karşı, bir dizi gizli suikast girişiminde bulunuldu. Ancak bu suikast girişimlerinin hiç biri başarılı olamadı. Araştırmacı-Yazar Feridun Kandemir, Atatürk’e İzmir suikastından ayrı olarak on bir suikast plânının yapıldığından bahseder. 

Bu suikastlardan ilki, Pontusçular tarafından Ankara’da tertibi düşünülen suikast olmuştu. Ancak tam vaktinde keşfedildiği için suikastçılar eyleme girişemeden yakalandılar. Bir diğer suikast ise İzmir’de planlanmıştı. İdama mahkûm edilen Lazistan mebusu Ziya Hurşit’in Atatürk’e yönelik üç farklı suikast girişimi olmuştu. Çerkez Ethem’in öncülük ettiği yine üç suikast girişiminin birincisini; kardeşi Reşit ve Hacı Sami ile beraber; diğer iki girişim ise bizzat kendisi tarafından icra edilmek istenmiş, fakat uygulamaya koyma fırsatı bulunamamıştı.

Manok Manokyan Çetesi 

“Ali Osman Reis Hadisesi” diye bilinen suikast tertibine ise Ali Osman, İlyas Sami, İbrahim, Dayı Mesut ve Komünist Mehmet Efendi adlı şahısların adları karışmıştı. 1925 Nisanı’nda, Yunanistan’daki Ermeni komitacıları Mustafa Kemal’e karşı bir başka suikast hazırlığında bulunmuşlardı. “Manok Manokyan Çetesi” diye bilinen ve üç kişiden meydana gelen bu çete o dönemde Anadolu’ya geçmiş, fakat durumlarının şüphe arz etmesi dolayısıyla kıskıvrak yakalanmışlardı. 27 Ağustos 1927 günü, resmî kaynaklardan sızan haberlere göre, Hacı Sami isminde bir terörist, yanına Ahmet ismindeki kardeşini ve Abaza Hakkı, Düzceli ile Sökeli Mecid’i alarak Mustafa Kemal’i öldürmek üzere Yunanistan’dan Anadolu’ya geçmişlerdi. Ancak Kuşadası ile Milâs civarından iç bölgelere doğru ilerlemek isterken jandarma tarafından açılan ateş neticesinde kendisi ve kardeşi öldürülmüş, Abaza Hakkı, Düzceli ile Sökeli Mecit ise tutuklanmışlardı. 


Atatürk’e Suikast İçin Suriye’den Gelmişlerdi

21 Ağustos 1935’teki suikast ise Suriye’den gizlice giriş yapmış olan 5 kişi tarafından icra edilmek istenmişti. Ancak hepsi yakalanmış, olayın tertipçileri arasında Urfa milletvekili Ali Saip Ursavaş’ın da olduğu anlaşılmış, suikastı Çerkez Ethem ve yandaşlarının plânladığı ortaya çıkmıştı. Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen suikastlar içerisinde en meşhuru 1926 yılında düzenlenmiş olan İzmir suikastıdır. Giritli Şevki ismindeki şahsın İzmir valiliğine ihbarı ile bu teşebbüs gerçekleşmeden önlenmişti.


İtalyan ve Almanlardan Atatürk’e 19 Suikast Girişimi 

İngiliz arşiv vesikaları arasında yer alan 4 Kasım 1937 tarihli bir rapora göre Mustafa Kemal Atatürk, 10 yılı aşkın bir süre içerisinde daha ziyade Almanlar tarafından düzenlenen ve idare edilen ama İtalya’daki Mussolini idaresinin de desteğini gören 19 suikast teşebbüsüne maruz kalmıştı. Rapora göre bu suikastlar dizisinin sonuncusunun ise 1938 yılı şubat ayında düzenlenmesinin planlandığı da ayrıca ileri sürülmüştü. İngiliz arşivindeki Müfettiş Ohas Buckell’in imzasını taşıyan mezkûr rapora göre suikastların hedefi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ü öldürmek ve eski Osmanlı hanedanını işbaşına yeniden getirmekti.

Kilit İsim Şehzade Bahaeddin Sami

Bilindiği gibi hilafetin kaldırılması ile birlikte son Osmanlı halifesi ve hanedan üyeleri kabul edilen bir kanunla sınır dışı edilmişlerdi. İngiliz istihbarat teşkilatının çeşitli kaynaklardan edindiği bilgiye göre sürgündeki Osmanlı hanedanı iktidarı yeniden ele geçirme arzusunu duymaktaydı. Ancak bu noktada sürgündeki hanedan üyeleri aralarında ihtilaf vardı. Yaşanan bu ihtilaf neticesinde sürgündeki hanedan üyeleri, 1918–1922 yılları arasında iktidarda bulunmuş olan ve dolayısıyla iktidar hakkının kendisine ait bulunduğunu iddia eden Sultan Vahdeddin taraftarları; kızı Haydarabat Nizamı ile evli olan ve son halife unvanını taşıyan Sultan Abdülmecid tarafları şeklinde iki guruba ayrılmışlardı. Suikast teşebbüs ve arayışlarının gerçekleşmesinde önde gelen isimlerden biri olarak, II. Abdülhamid’in torunu olup Sultan Vahdeddin gurubuna dâhil bulunan ve maddî yardım konusunda İngiliz hükümetine birçok müracaatlarda bulunmuş, ancak Osmanlı hanedanını yeniden işbaşına getirme çalışması içerisinde olanlarla birlikte olmasından dolayı talebi reddedilen Şehzade Bahaeddin Sami gösterilmiştir. 


Atatürk öldürülüp yerine Sultan Vahdettin’i Geçirme Planı

Durumuna ve konumuna binaen Almanya ve Mustafa Kemal’i öldürmek noktasında Almanya ile ittifak içerisinde olan İtalya, Mustafa Kemal’in öldürülmesi halinde babasının iktidara geçip geçmeyeceğini öğrenmek üzere Şehzade Sami ile temasa geçmişlerdi. İngiliz arşivinde yer alan rapora göre, Sultan Vahdeddin esasen Alman yanlısıydı ve Mustafa Kemal’in öldürülmesi için bir takım tedbirler almış bulunan Alman hükümeti tarafından finanse edilmişti. Yine Şehzade Sami’nin dava vekilinin verdiği bilgiye göre Sultan Vahdeddin, Almanlarla münasebet içerisinde olan Enver Paşa’nın kardeşi tarafından da desteklenmişti.

Sultan Vahdeddin, Almanya ile olan temasına ilaveten, Mustafa Kemal’i kesin olarak öldürme kararında olan Mussolini ile de irtibat içerisinde olmuştu. Mussolini tarafından Sultan Vahdeddin’e, maddî desteğin yanında, iktidara yeniden kavuşması yolunda diplomatik destek vaadi de yapılmıştı. 


Almanlar Son Suikast Planını Şubat 1938’te Yaptı

Sultan Vahdeddin önceleri İngiliz taraftarı olduğu için Mussolini tarafından kendisine yapılan teklifleri her ne kadar reddetmiş ise de, daha sonraları, yeniden iktidara getirilmesi noktasında yapılacak her türlü girişim için Şehzade Sami’ye tam ve mutlak bir yetki vermişti. Bu durumdan ötürüdür ki Şehzade Bahaeddin Sami taraflar arasında aracı ve uzlaşmacı bir rol oynamış ve onun vasıtasıyla Alman ve İtalyan hükümetleri, Mustafa Kemal öldürülünce Sultan Vahdeddin’in Alman Dışişleri’nin belirleyeceği şartlar dâhilinde iktidara getirilmesi noktasında anlaşmışlardı.

Mussolini Devrede

Bu anlaşma çerçevesinde, yukarıda ifade edildiği üzere, Alman-İtalyan ajanları Mustafa Kemal’in öldürülmesi noktasında bir dizi suikast girişiminde bulunmuşlar, ancak bu girişimlerinden olumlu bir netice elde edememişlerdi. Bütün girişimlere rağmen öldürülemeyen Mustafa Kemal’in öldürülmesi ve Sultan Vahdeddin’in yeniden iktidara getirilmesi için Alman Dışişleri’nin rehberliğinde, Şubat 1938’de uygulamaya konulmak üzere yeni, fakat daha teknik ve kesin bir suikast girişimi plânı yapılmıştı. Başarısız girişimlerin Naziler adına kendisini memnun etmediği Mussolini, yapılan bu hazırlığa rağmen, bizzat işi ele alarak ajanlarını Filistin, Irak ve Mısır’da istihdam etmişti. Söz konusu vesikada verilen bilgiye göre Mussolini’nin baş ajanı, General Bekir Sıtkı’nın öldürülmesi üzerine istifa eden ve Türk taraftarı olan, Hikmet Süleyman hükümetinin dışişleri bakanı olmuştu.

Söz konusu belgelere göre bu dönemde Türkiye’de birçok Alman hükümet temsilcisi veya ajanı Türk ordusunda önemli noktalarda görev almışlardı. Dolayısıyla düzenlenen her suikast girişiminde bir kısım askerî memurlar bizzat görev yapmışlardı. Fakat Türk askerî otoriteleri, yukarıda kısaca arz edilmeye çalışılan plân ve emellere katılmayarak, Türkiye’de bir Alman hâkimiyeti istemedikleri yolunda bir tavır ortaya koymuşlardı. Mustafa Kemal’i öldürmekle Alman-İtalyan ittifakının varmak istediği hedef ise sabık halifenin tekrar iktidara gelmesi sonrasında yapacağı kışkırtmalar neticesinde İngiltere’yi Irak, Arabistan ve barındırdığı Müslümanlar vasıtası ile Hindistan’da zor durumda bırakmaktı.


Sır İsim: Gulbenkian

Raporda üzerinde durulan diğer bir isim ise Gulbenkian olmuştur. Belirtildiğine göre petrol işi ile uğraşan Gulbenkian, Musul petrol sahaları için tanınacak olan imtiyazları belirlemedeki rolü dolayısıyla İngiliz hükümetinden 5.000.000 Sterlin almıştı. Ancak Gulbenkian diye bahsedilen şahsın, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Turkish Mesopotamia Oil Concession’da hisseleri olan, ancak savaş sonrasında Irak Petrol Şirketi hissesinin yüzde 5’ine sahip bulunan C.E.S. Gulbenkian mı, yoksa bahsi geçen şahsın oğlu olup İran Mümessilliği Ticarî Ataşesi olan N. S. Gulbenkian mı olduğu açıkça belirtilmemiştir. Fakat İngiltere Dışişleri’nin elinde bu iki şahsın suikast girişimleri ile ilgileri olup olmadığına dair net ve yeterli bilgi yoktur.


‘’Atatürk Öldürülecek Yerine İnönü Getirilecek’’

İngiltere istihbarat teşkilatı birimleri bu noktada Gulbenkian hakkında fazla bir bilgiye sahip olmamışlarsa da raporda yer alan bilgilere göre Gulbenkian Ermeni asıllıdır ve Fransa istihbarat örgütünün o tarihlerdeki Yakın Doğu Şefi’dir. Gulbenkian Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen suikast girişimlerinden hem haberdar ve hem de bu girişimlere taraftardır. Zira Gulbenkian’ın kafasındaki plân, Mustafa Kemal’in öldürülmesi halinde, Gulbenkian’ın maşası durumunda kabul edilen General İsmet İnönü’yü Atatürk’ün yerine diktatör olarak iktidara geçirmekti. Gulbenkian’ın böyle bir değişiklik ile varmak istediği nokta ise İngiliz, Alman yahut İtalyan hükümetlerinden hangisi en fazla ödemeyi yaparsa, İsmet İnönü’yü o ülkenin Türkiye’deki temsilcisi yahut ajanı kılmaktı. Ancak bu gelişmelere meydan kalmadan İsmet İnönü ve arkadaşı olan Dışişleri Sekreteri görevlerinden uzaklaştırılmışlardı.


Raporlardaki Tutarsızlıklar

Alman-İtalyan ittifakının bir neticesi olarak Mustafa Kemal’e karşı ortaya çıktığı belirtilen suikast girişimlerini konu edinen raporda çok bariz bir kısım yanlışlıkları söz konusudur. Örneğin padişahın tahtan indirilerek hanedanla birlikte sınır dışı edilmelerinden bahsedilirken söz konusu padişahın III. Abdülhamid olduğu dile getirilmiştir. Bu tür örnekler rapor sahibinin Türkiye’deki mevcut yapıyı ve bunun nasıl kurulduğunu iyi bilmediğini göstermektedir. Diğer taraftan, eğer raporda belirtildiği gibi, Gulbenkian Fransa istihbarat örgütünün Yakın Doğu Şefi ise o günkü Fransız hükümeti Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen suikast girişimlerinden muhtemelen haberdar ve bu girişimlere taraftar olmuş gözükmektedir. Raporda belirtildiği şekli ile İsmet İnönü’yü Atatürk’ün yerine diktatör olarak geçirmek ve bir kısım emperyalist devletlerin ajanı ve maşası haline getirmek iddiası ne derece mümkündür bu da tartışılabilir olmakla beraber, Gulbenkian’ın bu yöndeki fikrinin Mustafa Kemal-İsmet İnönü ilişkisinin bir de bu açıdan irdelenmesinde yarar vardır.

Şehzade Sami’nin Maddi Talepleri Dikkat Çekici

Sınır dışı edilmiş olmasına rağmen hanedan mensuplarından bazılarının iddia edilen suikast teşebbüsleri ile ilişkilendirilmiş olması Sultan Vahdeddin’in iktidara getirilmesine yönelik olabileceği gibi, o günkü Türk siyasî, idarî ve sosyal yapısı göz önüne alındığı zaman, suikastın başarı şansının artırılmak istenmiş olması ile de alakalı olarak değerlendirilebilir. Raporun doğruluğunu tespit bakımından hanedan üyelerinin maruz kaldıkları maddî ve malî durumu da göz önüne almak gerekir. Sınır dışı edilen hanedan mensuplarının gittikleri yerlerde karşı karşıya kalmış oldukları maddî sıkıntı malumdur. Hanedan temsilcilerinin maruz kaldıkları sıkıntıyı gidermek için hukukî ve siyasî makamlar nezdinde arayışlar içerisinde oldukları da bilinmektedir. Bu noktada özellikle, önde gelen hanedan temsilcilerinin ötesinde, Şehzade Sami’nin İngiltere hükümeti ve dışişlerine yapmış olduğu maddî destek talepleri dikkat çekicidir. 


Mustafa Kemal-İttihatçı Çatışması 

Yukarıda iddia edilen suikast girişimlerinin doğruluğunu tespit noktasında konuya bu noktadan da bakmak ve değerlendirmede bulunmak icap eder. Zira hanedan üyeleri maddî destek elde etmek noktasında her seviyede girişimde bulunmakla birlikte bu girişimlerinden ciddi bir netice alamamışlardı. Yapılan müracaatlara ya cevap verilmemiş veya böyle bir yardımda bulunmanın siyasî anlamda yanlış anlaşılacağından bahisle yardım etmenin mümkün olmadığı dile getirilmişti. Bu durum dikkate alınarak konuya yaklaşıldığı takdirde Şehzade Sami’nin suikast olayında aracı rolünü üstlenmiş olması, inanmasa, istemese ve oyalamaya yönelik de olsa, mevcut maddî sıkıntının böyle bir rolü üstlenmeyi kendisine gerekli kıldığı şeklinde yorumlanabilir. Yine hukukî bakımdan konu maddî kaynak arayışının tabiî bir neticesi olarak da değerlendirilebilir. Bu anlamda hanedan mensuplarının Suriye, Irak, Filistin ve Mısır’da bulunan ve kendilerine ait oldukları bilinen topraklar üzerindeki hak arayışlarını hatırlamak gerekir. Her ikisi de emperyalist birer devlet olan Almanya ve İtalya’nın söz konusu suikastlarla, davayı kazansalar da kaybetseler de, ortaya çıkacak durumdan azami derecede istifade edebilmek amacıyla hanedan mensuplarına bu hak arayışı mücadelelerinde yakın olma gereği hissetmiş oldukları düşünülebilir.

Bu bağlamda belki üzerinde durulması gereken bir diğer önemli hadise ise İtalyan, Alman ve hanedan görüşmelerinin gerçekleştiği ve 1926 suikastının yaşandığı bir sırada, halife Abdülmecid daha uzun yıllar yaşamışsa da, Sultan Vahdeddin’in de bir kalp krizi neticesi ölmesidir. Mustafa Kemal’e karşı düzenlendiği iddia edilen söz konusu belge ve suikast girişimi ile ilgili daha birçok farazî yaklaşımlarda bulunmak mümkündür. İddia edilen suikast olayının doğruluğunu belirlemek açısından, yukarıda sıralanan farazî yaklaşımlar ötesinde, dışta, o günkü Türk-Alman ve Türk-İtalyan siyasî ilişkilerine, içte ise Mustafa Kemal-İttihatçı çatışmasına bakmak ve Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen suikast girişimlerinin perde arkası fikir ve hedefleri üzerinde durmak sanırız yararlı olacaktır.

Yorumlar