Meral Akşener:"Devlette liyakati sağlayacağız"
İYİ Parti lideri Meral Akşener başörtüsü konusu hakkında "Ne yasal ne de anayasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur" derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslenerek "Gerçekten samimiyetle ortak akıl arıyorsan, gerçekten giderayak kadınlara faydan dokunsun istiyorsan biz varız. Çalışmamız burada" diye konuştu
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuşuyor. Başörtüsü konusunda konuşan Akşener, "Bu arkadaşların nazarında siyaset pasta, başörtüsü ise dilimden başka bir şey değil. Bu mesele esasında kapanmış bir yaradır. İnancı doğrultusunda hür bir şekilde yaşamak, evrensel olarak bireyin hakkıdır. Halihazırda yürürlükte olan mevzuat da bunun için yeterlidir. Ne yasal ne de anayasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur" dedi.
Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:
"O nedenle mecburen bu anayasa yapılacakmış. Biz elbette siyaseti bir kurnazlık yarışı olarak gören bu arkadaşları, seçim kazanmak için her şeyi mubah bilen siyasi partinin giderayak bir kanun teklifinden Anayasa peyda etme gayretlerine şaşırmadık. Doğal olarak bazı soruları da Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına sormak zorundayız; madem Anayasa'da bir değişiklik olmalıydı, 20 yıldır neredeydiniz? 2010'daki Anayasa referandumunda bunu neden yapmadınız? 2017'de bir kez daha Anayasa reformu yaptınız, rejimi değiştirdiniz o gün neredeydiniz?"
"Duyguları Sömürmenize Müsaade Etmem"
İYİ Parti lideri, "Memleketin bu kadar sorunu varken, bu mesele siyasetin gündemini kapladı. Biz de bu duruma sırtımızı dönemeyiz. Bu arkadaşlar Anayasa yapma konusunda olağanüstü yeteneğe sahipler. AK Parti'nin yaptığı Anayasa değişikliğinin ne temel nedeni ortaya çıkan sorunları düzeltmek için yapılan Anayasa değişiklikleridir. Şimdi de eksik bir metni almışlar, mutabakat arıyorlar. Akıllarınca gol atma motivasyonu ile yola çıkmışlar, mutabakat arıyorlar. Hodri meydan. Anayasaysa anayasa, mutabakatsa mutabakat biz varız. Kapı kapı gezip miş gibi yapmak yok. Ağlamak sızlamak yok" dedi.
Akşener, "Saray'daki siyaset dehaları abuk sabuk konuşuyor. Neymiş bu seçim diğerleri gibi değilmiş. Başörtüsü meselesinin gündeme gelmesi çok iyi olmuş. Seçimden sonra da bu işin ekmeğini yemeye de devam ederlermiş. Sayın Erdoğan, seni uyarıyorum; bu konu samimiyet testidir. Kim pas veriyor, kim gol atıyor bizi ilgilendirmez. And olsun, başı örtülü başı örtüsüz tüm kadınların, tüm insanların saf ve temiz duygularını sömürmenize müsaade etmem" diye konuştu.
"Biz Hazırız"
İYİ Parti lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrıda bulunarak, "Sayın Erdoğan sana bizzat seslenmek istiyorum; gel bu konu hakkındaki tartışmaları kaldıralım. Kadınların en temel haklarını tartışmaya açmayalım. Bu konuyu Türkiye'nin gündeminden çıkaralım. Türkiye'ye yakışır bir düzenleme yapalım. Gerçekten samimiyetle ortak akıl arıyorsan, gerçekten giderayak kadınlara faydan dokunsun istiyorsan biz varız. Çalışmamız burada" dedi.
"Kutsal Bağ Aşındırılıyor"
İYİ Parti lideri Meral Akşener, "Artık her günü ayakta kalabilme endişesiyle geçiriyoruz. Her ayı büyüyen bir belirsizlikle tamamlıyoruz. Buna yola açanlar ise günü sefa içinde geçiriyorlar. Beceriksizliklerine yepyeni masallar uyduruyorlar. Bu düzen Türk milletine layık bir düzen midir? Sayın Erdoğan bu düzeni milletin iyiliği için değil, kendi koltuğunu korumak için kurdu. Bay kriz ve arkadaşları kerim devlet anlayışından nasibi alamayan bir zihniyetle millet iradesini ipotek altına almaya çalışıyorlar. Devlet ile millet arasındaki kutsal bağı aşındırıyorlar. Devletimizi milletimize karşı adeta bir zulüm aparatı olarak kullanıyorlar. Yönetenlerin zalim olması devleti zalim yapmaz. Yönetenlerin kötü olması devleti kötü yapmaz" dedi.
Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:
"Güzel ülkemizde duvarlar adalete karşı örülüyor. Yollar zulüm ve baskı için döşeniyor. Devletimizi adalete yabancı bir iktidar yönetiyor. AK Parti kendisini devlet sanıyor. İktidar algıyı yönettiği için internet sitelerine sipariş haber yaptırmak istiyor. Gerçekleri haykıran sesleri kesmeye çalışıyor. Dezenformasyonla Mücadele adı altında istibdat yasasını hayata geçirmekten geri duramıyor.
İktidarın beslediği bir avuç şımarık lüks, şatafat içinde gününü gün ediyor. Yandaşlar, haramiler, mafyalar, simsarlar devletin etrafında akbabalar gibi dört dönüyor. Saray danışmanları milletimizin hakkını yiyor.
Biz bu harami düzene karşıyız. Bu kirli zihniyete karşıyız. Bu ucube sisteme karşıyız. Biz demokrasiden yanayız. Biz milletimizin taleplerinden yanayız. Dün 'Muhtar bile olamazsın' diyenlerin karşısında biz vardık, bugün Ekrem kardeşimizin yanında biz varız. Dün dinozor meraklılarının karşısında biz vardık, bugün 'Çocukların üşüdüğü yerde hiçbir kalp ısınamaz' diyenlerin yanında biz varız. Pınarhisar'da biz vardık, Saraçhane'de, Ankara'da, Adana'da, Hatay'da da biz olacağız.
Biz buradayız, dimdik, kaya gibi ayaktayız! Hiç merak etmeyin, çok yakında; sandık günü geldiğinde, tüm Türkiye’de de, topyekûn biz olacağız! Fatih Sultan Mehmet Han, ne diyor? “Kadıyı satın aldığın gün, Adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün, Devlet de ölür.” İşte biz de, milletimizle birlikte; öldürülen adaleti, yeniden diriltecek, hırpalanan devletimizi onarıp, tüm şanıyla, yeniden ayağa kaldıracağız!
Vesayetçilere imrenenleri, def edecek, Harun gibi gelip, Karun olanları, tıpış tıpış göndereceğiz! Kararlarından şüphe duymadığımız, bir hukuk düzenini inşa edecek, Yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı, kökünden çözeceğiz!
Yasakların değil, özgürlüğün; Baskıların değil, demokrasinin; Suskunluğun değil, ortak aklın yeşerdiği; Tam ve kâmil bir adaleti, yeniden hakim kılacağız! İktidarın, bu büyük milletin önüne diktiği, o uğursuz duvarları, hep birlikte yıkacağız!
Çünkü, bize bu yakışır! Çünkü, devletimize bu yakışır! Çünkü; Devlete, Adalet yakışır! Biz yıllardır, Sayın Erdoğan’ı yarıyoruz.
O kulak asmasa da, biz yıllardır; “Devleti devlet gibi, devlet ciddiyetiyle, devlet aklıyla, Türk Devleti’ne yakışır donanımdaki, liyakatli kadrolarla yönet.” diyoruz. Ama o bizi değil, maaş düşkünü, saray şarlatanlarını dinlemeyi tercih ediyor. O yüzden de, maalesef, bugün, devletimiz; Ciddiyetsiz, liyakatsiz ve beceriksiz ellerde, bir yönetim krizi yaşıyor.
Kuralsız, kurumsuz ve hesapsız bir anlayışla; Türk Devleti’nin ağırlığı da, aklı da, itibarı da, yerle bir ediliyor. Çünkü Bay Kriz, her işin başına; Layık olanı değil, kendine sadık olanı getiriyor.
Sorumluluk sahibi olanı değil, arsızı kolluyor. İş bileni değil, söz dinleyeni koruyor. Ve; kimsenin hiçbir şey bilmediği bir yerde, Sayın Erdoğan, her şeyi biliyor… Mesela, ekonomi biliyor. Mesela, hukuk biliyor. Mesela, diplomasi biliyor. Hatta kim bilir, belki İspanyolca’yı bile biliyordur…
Ancak bu durum, maalesef hiçbirimiz için, şaşırtıcı değil. Çünkü, iktidarın yönetim anlayışında; Tarımdan anlamayanın, Tarım Bakanı olduğunu gördük. Ekonomi bilmeyenin, Maliye Bakanı olduğunu gördük.
Yönettiği bakanlığına mal satanın, Ticaret Bakanı olduğunu gördük. Tek meziyeti Sayın Erdoğan’ın dediğini yapmak olanın, Merkez Bankası Başkanı; Enflasyonu en güzel makyajlayanın da, TÜİK Başkanı olduğunu gördük. Rektörler, elçiler, bürokratlar gördük… Bu gözler neler gördü, neler…
Hatırlıyor musunuz? Mesela; En büyük özelliği, Damat olmak olan, bir Damat Bakan vardı… “Dolar 10 lira olacak, 15 lira olacak ya, çok beklersiniz!” demişti. Ama kendisi paket olduktan sonra halefi Nebati Bakan, elini hızlı tuttu; Dolar 10 lira değil, 15 lira da değil, Tam 18 lira 79 kuruş oldu.
Peki sonra ne oldu? Bütün sözler unutuldu. Enflasyon, son 20 yılın zirvesini gördü. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisi, suratlarında patladı. “Türkiye Ekonomi Modeli” dedikleri, sözüm ona kurtuluş reçetesi de, üzerine tüy dikti.
Tüm bu yaşananlardan sonra; utançlarından, insan içine çıkamamaları gerekirdi değil mi? Ama öyle olmadı. Bay Kriz, hala daha; 20 yıldır yapamadıklarını, seçime 5 kala, “yapacağım” diyor. 20 yıldır beceremediklerini, sandık geldikten sonra, “becereceğim” diye satıyor. 20 yıldır tutturamadığı dikişi, 2023’te “tutturacağım” diye pazarlıyor.
Dış politikada da, durum farklı değil. Sanki, “He-Man” çizgi filmini izliyoruz. Bir gün, kaplan gibi bağırıyor; Ama ertesi gün, sevimli mi sevimli, pofuduk bir ev kedisine dönüveriyor. Bir gün Atılgan, ertesi gün Titrek… Bir gün, “Katil Esed” diye bağırıyor. Ertesi gün, “Esad’la görüşebiliriz.” diyor. Bir gün Sisi, darbeci oluyor. Ertesi gün; “siyasette küslük olmaz” diye, geri vites yapıyor.
Ez cümle; Devlet ciddiyetinden ve akılcılıktan uzak bu davranışlar; Devletimizin gücünün de, Devlete duyulan güvenin de, devletin niteliğinin de, niceliğinin de, asaletinin de, içini boşaltıyor.
İşte bu yüzden biz, İYİ Parti olarak; Devletimizi, içine hapsedildiği ciddiyetsizlikten Kurumlarımızı, içine hapsedildiği liyakatsizlikten, Milletimizi de, içine hapsedildiği krizler sarmalından, çekip çıkarmaya geliyoruz!
Her gün, birbirinden cıvık açıklamalarla, asap bozanları, “Vasatokrasiyi”, bu aziz millete dayatanları, Koskoca bir ülkenin kaderini, bir kişinin sevgisine, nefretine, ve kaprislerine indirgeyen, bu acayip yönetim anlayışını, değiştirmeye geliyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Eşin, dostun, akrabanın, güdümünden çıkartmaya, İşinin ehli kadrolarla yönetmeye, Aklın ve bilimin ışığında, yükseltmeye geliyoruz! Çünkü bize bu yakışır! Çünkü devletimize bu yakışır! Çünkü devlete, liyakat yakışır! Çünkü devlete, ciddiyet yakışır!
Değerli arkadaşlarım; Sayın Erdoğan, devlet yönetiminde, ciddiyetin önemini bilmediği gibi, ağzından çıkan sözün de, kıymetinin farkında değil. Bu devleti, 85 milyon adına temsil ettiğinin, şuurunda değil. Saray’a girdiğinden beri, ne usul kaldı, ne izan kaldı, ne de nezaket kaldı.
Milletimizi maraba, kendisini de, “Beştepe Lordu” olarak gördüğü için; hoşuna gitmeyen her eyleme, her söze, her düşünceye, edecek bir hakaret buldu. Açtı ağzını, yumdu gözünü… Tarihinin her döneminde, “Aziz” olan, Büyük Türk Milleti’ne, adeta bir hakaret repertuarını layık gördü.
Devlet insanlığının, beyaz eldivenini, kirlettiği yetmedi, diline de küfrü bulaştırdı. “Ya bunlar öğrenci mi? Bunlar çürük.” dedi. “Ya bunlar gazeteci mi? Bunlar terörist.” dedi. “Ya bunlar üretici mi? Bunlar hain.” dedi.
Gencinden yaşlısına, Kadınından erkeğine, Esnafından, çiftçisine, Öğrencisinden, emeklisine herkes; Bir gün, “nankör” oldu. Bir gün, “şükürsüz” oldu. Bir gün, “vicdansız” oldu. Hatta gün geldi; “sürtük” bile oldu.
Tüm bu çirkin sözlerinin karşısında; hiçbir zaman özür dilemedi. Hiçbir zaman utanmadı, hiçbir zaman sıkılmadı. Hatta, yüzü bile kızarmadı. Edebi de, ahlakı da, saygıyı da, bir kenara attı. Birleştireceğine, nefret saçtı.
Özellikle, milletin teveccühünü kaybettiğini anladığı günden beri de; sadece dilini kirletmedi; Gözünü de, hırstan kör etti.
Kalbini de, öfkesinin esiri etti. Vicdanını da, kin karasına boyamayı, tercih etti. Gencecik yaşta katledilen, Özgecan’ımız için; “Kendi başına bırakılan, ya davulcuya, ya zurnacıya.” diyecek kadar, merhametini kaybetti. “Çocuklarım aç, yiyecek ekmeğim yok.” diyen insanımızın sözlerini, abartılı bularak, elinin tersiyle itmeyi tercih etti.
Söndüremedikleri yangında, telef olan canlara, “beyaz et” dedi, geçti. Üstünde, şehitlerimizin kanı olan vatan toprağını; “kupon arazi” olarak gördü. Doların yeşilini, ağacın yeşilinden, daha çok sevdi.
Rahmetli Süleyman Demirel’in tarifiyle; “Bozkırı yeşile çevirme kavgasıyla” hiç işi olmadı, tam tersine, “Yeşili betona çevirme kavgasına” girişti.
İşte o nedenle, biz de, İYİ Parti iktidarında; “Betonu yeşile çevirme kavgasını” başlatacağız! Vicdanları kanatan, tüm yaralarımızı, birer birer saracağız! Milletimizi; Bölen değil, birleştiren, Ayıran değil, büyüten, Kutuplaştıran değil, buluşturan olacağız!
Hakaretin yerini, saygıyla, Öfkenin yerini, anlayışla, “Ben bilirimciliğin” yerini, ortak akılla, nefretin yerini, sevgiyle değiştireceğiz! Milletimizin, mayasında olan, şefkat ve merhamet duygusunun sarsılmasına, asla müsaade etmeyeceğiz.
Devletimizin kuruluş kodlarına işlemiş, Anadolu’muzun samimiyetine, gölge düşürülmesine, asla izin vermeyeceğiz! Devletin dilini, devletin adabını, devletin edebini, Ve devletin merhametli elini, yeniden hatırlatacağız!
Değerlerimize, geleneklerimize, törelerimize yaraşır bir şekilde, devleti hakkıyla yöneteceğiz! Çünkü, bize bu yakışır! Çünkü, devletimize bu yakışır! Çünkü devlete, samimiyet yakışır! Çünkü devlete, merhamet yakışır!
Sayın Erdoğan ve iktidarının, bu kadar hoyratlaşmasının, esas sebebi nedir, biliyor musunuz? Çünkü, nereden geldiklerini unuttular. İçine doğdukları, Anadolu’yu unuttular. Saraya kapanınca, aziz milletimizi unuttular.
Bugün, milletten kopuk bir halde, akıllarınca, devlet yönetmeye çalışıyorlar. Milletin değerlerinden uzaklaştıkça, devletin değerlerinden de uzaklaşıyorlar.
İşte o nedenle, bugün devlet, devlet olmaktan çıktı, Ve Sayın Erdoğan’ın, şahsi vesayetine mahkûm edildi. Hâlbuki devlet; milletin, her rengini, her düşüncesini, her kimliğini, tasada ve kıvançta ortaklığını, güzel bir geleceğe olan beklentisini, ortak bir tarihe, beraber sahip olma hissini, eşitliğini, güvenliğini, ve milli egemenliğini taşır.
Hiç kimsenin, bu egemenlik üzerinde, bir vesayet hakkı yoktur. Çünkü devletin, dünü için de, bugünü için de, yarını için de; Hakem de, hakim de millettir! Demokrasinin temel şartı budur. Eğer ki, demokrasiye inanıyorsanız; Millete de inanmak mecburiyetindesiniz! Eğer ki, demokrasiye inanıyorsanız;"
Yorumlar