Lider doğulmaz, olunur
Şöyle olaylar durulup ortalıktaki toz duman kalkınca, her şey birbiri ardında açıklığa kavuşuyor. Öğrendiğimiz her bir durum işte darbenin başarısız olduğu an, işte dönüm noktası denecek değerde.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım’ın hemen çıkıp açıklama yapması,
-Bütün medya kuruluşlarının açık kalıp demokrasi tarafında olması. Darbecilerin istediği türde haberler değil de demokrasi ve hükümet taraftarı haberler yapılması,
-Halkın Cumhurbaşkanının davetine uyup hemen meydanlara dolup darbeye karşı tavrını göstermesi. darbecilerin havalimanı, boğaz köprüleri vb barikat yaptıkları yerlerde halkın canı pahasına tankların üzerine çıkıp insiyatifi eline alması.
-1. Ordu Komutanı Ümit Dündar ve diğer demokrasiye bağlı komutanların açıklamalar yaparak karşı mücadeleye başlamaları,
-Polis ve MİT’in çok hızlı ve dirayetli şekilde karşı mücadeleyi başlatması.
-Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın darbe bildirisini tüm baskılara rağmen imzalamaması,
-Diyanet İşleri Başkanımızın emriyle tüm camilerde sela ve ezanlar okunması.
-Bu arada birçok devlet kurumunda görevli kişilerin daha ortaya çıkmamış kahramanlıkları..
Bunlardan daha önemli olan ne biliyor musunuz? Düşman unsurların en üstün olduğu konum olan hava üstünlüğüne rağmen hava yoluyla İstanbul’a gelip direnişe çağırdığı halkına başkomutanlık yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cesur davranışıdır.
Bilindiği gibi yöneticilik ile liderlik ayrı şeylerdir. Herkes bir kuruma yönetici olabilir ama lider olamaz. Devlet yöneticiliği de başkomutanlık da tıpkı böyledir.
Erdoğan yine; Gezi’de, 17-25 Aralık darbe girişimlerinde olduğu gibi,
Minareler süngü, kubbeler miğfer
Camiler kışlamız, müminler asker
Diyerek, Hakk’a ve Halka güvenip rotasını çizmiştir.
Peki bu oluşum daha önceden bilinmiyor muydu? Bunlar engellenemez miydi?
Bundan tam bir ay önce yazdığım bir yazının bir paragrafını paylaşmak istiyorum. Baştan söyleyeyim burada amacım ben bilmiştim ben uyarmıştım ukalalığı değildir. Yazı HDP’li Altan Tan’ın partisiyle ilgili eleştirileri üzerindeydi.
“….Bununla da yetinmeyen Tan bu eylemlerin nedenini askeri darbeye zemin hazırlamak olduğunu belirtti.
Bu devirde darbe mi olur demeyin. 27 Mayıs’ta darbesi, Genelkurmay Başkanı Rüstü Erdelhun ve çok sayıda üst düzey komutanın ruhu duymadan yapıldı ve ilk mağdurları askerler oldu. 11 Eylül 1980’de Demirel’e darbe olmayacağı garantisi verilmişti ertesi gün darbe oldu. Üst akıl’ın elindeki kozlar tek tek tükeniyor. Elinde ne varsa hepsini denemek isteyecektir.”
Evet, bunu ben bile düşünebildiysem, bu sıkıntı uzun zamandır herkes tarafından biliniyor ve bekleniyordu. Bunun için mevcut yasalar içinde operasyonlar yapılıyordu. Askeriye içindeki alınan istihbaratlar gereği Ağustos ayında yapılacak olan YAŞ’ta büyük tasfiyeler yapılması da bekleniyordu. YAŞ toplantısı yapılabilseydi belki de bu hain kalkışma yapılamayacaktı. İşte bunun farkında olan darbeciler ve iplerini ellerinde bulunduranlar, son bir çıkış yaparak kendileri için yaklaşan sonu engellemeye çalıştılar.
Çok şükür ki başaramadılar.
Başaramadılar ama şimdilik geçmiş gibi gözüken tehlike tamamen bitirilmiş değil. Hemen de bir iki günde bitirilecek gibi değil. Bunun için yine halkımızın rejimin, cumhuriyetin bu devletin sahibi benim diyerek meydanları boşaltmadan kararlı duruşunu devam ettirmesi gerekiyor.
Devletimizin bütün kurumları da bu belayı ve bundan sonra oluşabilecek tüm girişimleri önleyecek kısa, orta ve uzun vadede bazı önlemler alması gerekiyor ki görüyoruz da bu önlemler birbiri ardına alınıyor.
Kısa vadede elinde silah olan ve tehlike arz eden her kişi etkisiz hale getirilmelidir.
Orta vadede bu terörist yapının hala farkına varamamış, inatla bu yolda devam etmeye çalışan kişi, memur, işadamı varsa bu kişiler zararsız hale getirilmelidir.
Uzun vadede ise asıl en önemlisi de budur. Devletimiz için ileride başka tehlikeler oluşturmayacak aklını ve kalbini, başka ülkeye, ideolojiye satmamış, devletin yasal kurumlarının dışında amir tanımayan, kılavuzu bu devletin anayasası ve kanunlar olan vatanını ve milletini seven kişiler yetiştirmeliyiz.
Okul müfredatlarını buna göre düzenlemeliyiz. Çok iyi logaritma bilen hainler yerine, Atasını, tarihini, inancını bilen öğrenciler yetiştirmeliyiz.
Tarihi öneme haiz yerlere geziler mi olur, tarihi şahsiyetlerimize ilgili, çizgi film, animasyon ve filmler mi çekilir, buna göre eğitim vereceklere fırsatlar açarak mı olur bilmem.
Ama hani derler ya sütten ağzı yanan diye..
Bu tür eğitim veren kurumları incelemeli, devletinin milletinin izinden gidenleri de sisteme dahil edip, ne yapacaksak devletin resmi yapıları, kanunları içinde ve denetimi altında yapmalıyız.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar