Kudüs yarım asırdır işgal altında
Tam 50 yıl önce bugün Doğu Kudüs'ü işgal eden İsrail, bitmeyen bir kavganın da fitilini ateşlemiş oldu.
İsrail'in 1967'deki 6 Gün Savaşı'nda Ürdün, Mısır ve Suriye'yi yenerek Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'ni işgal edişinin üzerinden tam 50 yıl geçti.
Gazze'den 2005 yılında çekilen İsrail, o zamandan bu yana abluka altında tuttuğu bölgede insani kriz yaşanmasına yol açarken, doğrudan ilhak ederek başkenti ilan ettiği Doğu Kudüs ve askeri yönetim altında tuttuğu Batı Şeria'yı Yahudileştirme politikalarını da sürdürüyor.
Suriye'de yaşanan iç savaştan yararlanan İsrail, iki yıl önce de işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'ni ilhak ettiğini duyurdu.
Filistinli Araplar, İsrail'in 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze Şeridi, Sina Yarım Adası ve Golan Tepeleri'ni işgal etmesiyle sonuçlanan 6 Gün Savaşı'nın başladığı 5 Haziran'ı "Yevmu'n Nekse" (Kayıp Günü) adıyla anıyor. Filistinliler Nekse'yi, 1948'de İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesi anlamında kullandıkları "Nekbe'nin" (Büyük Felaket) devamı olarak görüyor.
Tam 50 yıldır devam eden bu işgalin en yakıcı şekilde hissedildiği yer ise Doğu Kudüs.
50 YILDIR DEVAM EDİYOR
Doğu Kudüs'te yarım asırdır devam eden İsrail işgalinin tarihçesi şöyle:
Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed'in Miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Doğu Kudüs, 1917'de Osmanlı egemenliğinden çıktığından beri sıkıntılı günler yaşıyor.
İngiliz manda yönetiminin bir asır önce şehri işgal etmesi, Filistinliler için de bir nevi sürgün ve savaşların başlangıcı oldu. İsrail'in 1948'de şehrin batısını, 1967'de de doğusunu işgal etmesiyle Kudüs'ü Yahudileştirme faaliyetleri büyük hız kazandı.
ULUSLARARASI TOPLUMUN TAVRI
Doğu Kudüs'ün statüsü Filistin-İsrail meselesinin çözümünün önünde duran en büyük engellerden biri. Birleşmiş Milletler'in (BM) tarihi Filistin topraklarını Yahudiler ve Araplar arasında pay etmek üzere yayımladığı 1947 tarihli planda, Kudüs'ün özel bir statüye tabi tutularak uluslararası toplumun kontrolüne verilmesi öngörülüyordu.
Kudüs'e verilen bu özel statünün sebebi üç semavi din için de kutsal şehir olmasından kaynaklanıyordu.
Siyonist güçler 1948 yılındaki savaşta Kudüs'ün batısını ele geçirdi. Ürdün'ün kontrolünde olan surlarla çevrili eski Kudüs'ün doğusunu da 1967'de ele geçiren İsrail, uluslararası hukuku ihlal ederek şehirde İsrail yasalarının geçerli olduğunu ilan etti. İsrail, bu şekilde Doğu Kudüs'ü de fiili olarak ilhak etmiş oldu.
İsrail meclisi 1980'de kabul ettiği bir yasayla Kudüs'ü doğusuyla batısıyla İsrail'in "birleşik başkenti" ilan etti. Böylece Doğu Kudüs'ün ilhakı resmiyet kazanmış oldu.
Buna karşılık BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 1980 yılında İsrail'in Doğu Kudüs'ü ilhak ederek başkent ilan etmesini geçersiz sayan 478 sayılı kararı kabul etti.
ABD dahil uluslararası toplum Doğu Kudüs'ü işgal altında sayıyor. Ayrıca hiçbir ülke Doğu veya Batı Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımıyor. İsrail'i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'de bulunuyor.
İsrail'in yasa dışı şekilde Doğu Kudüs'ü ilhak etmesi, uluslararası hukuktaki "işgalci güç, işgal ettiği topraklar üzerinde hakimiyet hakkına sahip değildir" ilkesinin ihlali anlamına geliyor.
HİÇBİR ÜLKENİN VATANDAŞI DEĞİLLER
İsrail'in Doğu Kudüs'ü fiilen ilhak etmesine rağmen burada yaşayan Filistinliler İsrail vatandaşı sayılmıyor ve vatandaşlık haklarından yararlanamıyor. Doğu Kudüs'te yaşayan 420 bin civarındaki Filistinli, İsrail makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde sürekli ikamet etme iznine sahip.
Söz konusu Filistinliler aynı zamanda Ürdün pasaportuna da sahipler ancak bu pasaportlarda da vatandaşlık numarası bulunmuyor. Bu nedenle tam olarak Ürdün vatandaşı da sayılmayan Doğu Kudüslü Filistinlilerin Ürdün'de çalışma ve devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı da yok.
Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs'teki yüz binlerce Filistinli, ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları için "devletsiz" yaşıyor.
14 BİN FİLİSTİNLİ DOĞU KUDÜS'TEN SÜRÜLDÜ
İsrail vatandaşlığı bulunmayan ancak İsrail makamlarının verdiği Kudüs Kimlik Kartı ile şehirde sürekli ikamet izni olan Filistinlilerin, bu hakları da çeşitli bahanelerle ellerinden alınabiliyor. Bu nedenle Doğu Kudüs'teki 420 binin üzerindeki Filistinli sürekli olarak doğdukları şehirden sürülme korkusuyla yaşıyor.
Bu Filistinlilerin Doğu Kudüs'te yaşamaya devam edebilmeleri için İsrail'in belirlediği bir dizi talebi yerine getirmesi gerekiyor. İster yabancı bir ülke, ister Batı Şeria olsun belli bir süre Doğu Kudüs'ün dışında yaşayan Filistinlilerin ikamet izinleri iptal edilerek şehre dönme hakları ellerinden alınıyor.
Doğu Kudüs'te ev yapmalarına izin verilmeyen Filistinliler bu şekilde şehrin dışına çıkmaya zorlanırken, Kudüs dışında ikamet ettikleri tespit edilenlerin de bir daha şehre dönmesi yasaklanıyor. Aile üyelerinden birinin İsrail'in "terör" olarak nitelediği saldırılara karışması da tüm ailenin Kudüs'ten sürülme sebebi sayılıyor.
İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem'in yayımladığı verilere göre, İsrail 1967'den bu yana 14 bin Filistinlinin ikamet iznini iptal ederek Doğu Kudüs dışına sürdü.
Bununla birlikte İsrail, dünyanın neresinde olursa olsun tüm Yahudileri İsrail'e gelerek Doğu Kudüs dahil istedikleri yere yerleşmeleri ve vatandaşlık almaları için teşvik ediyor.
DOĞU KUDÜS'TE 200 BİN İLLEGAL YAHUDİ YERLEŞİMCİ YAŞIYOR
İsrail'in Doğu Kudüs'teki kontrolünü güçlendirme amacına matuf Yahudi yerleşim birimleri projeleri uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılıyor. BM'nin aldığı çeşitli kararlara göre "işgalci bir gücün işgal altında tuttuğu topraklara nüfus taşıması" yasak.
Bu yasağı hiçe sayan İsrail 1967'den beri Doğu Kudüs'te bir düzineden fazla Yahudi yerleşim birimi inşa etti. Doğu Kudüs'te bulunan bu yasa dışı Yahudi yerleşim biriminde bugün 200 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor.
Polis ve asker tarafından korunan Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimlerine Yahudilerden başkasının girmesi yasak. Bazıları Filistin mahallerinin tam ortasında bulunan bu yerleşim birimleri şehri sarmış durumda.
Sol eğilimli İşçi Partisi yönetimindeki İsrail hükümetinin 1967'de başlattığı Yahudi yerleşim yerleri inşa planlarını daha sonra iş başına gelen tüm hükümetler aralıksız sürdürdü. İsrail yönetimi son olarak geçen ay Doğu Kudüs'te Yahudi yerleşimciler için 15 bin yeni konut inşa etme kararı aldı.
İsrail'in Kanal 2 televizyonunun haberine göre İsrail yönetimi, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerine bugüne kadar 20 milyar dolar harcadı.
FİLİSTİNLİLERİN EV YAPMASI ENGELLENİYOR
İsrail'in bu yerleşim birimlerine eklediği her bir konut, demografik yapının Yahudiler lehine değişmesi anlamına geliyor. İsrail makamları bir yandan Yahudi yerleşim yerlerini genişletirken diğer taraftan da şehirdeki yerleşik Arap nüfusun yeni konut inşa etmesinin önüne engeller çıkarıyor.
Bir Filistinlinin İsrailli belediyeden ev yapmak için izin almasının neredeyse imkansız olduğu şehirde, Filistinlilere ait 20 bin ev "ruhsatsız olduğu" gerekçesiyle İsrail güçlerince yıkılma tehlikesi altında bulunuyor. Belediye ekipleri zaman zaman bu evleri yıkıyor ve yıkım masraflarını Filistinlilere ödetiyor.
ŞEHİR AYRIM DUVARI İLE FİLİSTİNLİLERDEN KOPARILIYOR
Doğu Kudüs'teki 420 bin Filistinlinin dörtte biri de 2003'te inşa edilen Ayrım Duvarı nedeniyle şehrin diğer bölgelerine geçemiyor. Ebu Dis, Ezeriye, Kufr Akab gibi yoğun nüfuslu mahalleler şehirden bu şekilde koparılan beldeler arasında.
Ayrım Duvarı aynı zamanda Batı Şeria'daki 3 milyona yakın Filistinlinin de Doğu Kudüs'e geçişini engelliyor. Abluka altındaki 2 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nden de kimse ne Batı Şeria'ya ne de Doğu Kudüs'e geçebiliyor. Böylece Doğu Kudüs tarihi hinterlandından koparılarak Filistinlilerden izole ediliyor.
Yorumlar