İngiltere'de erken genel seçime doğru

Seçime 10 gün kala ülkedeki iki büyük siyasi partinin genel başkanları canlı yayında ülke gündemine ilişkin soruları yanıtladı.

İngiltere'de erken genel seçime 10 gün kala ülkedeki iki büyük siyasi parti olan Muhafazakar Parti ile İşçi Partisinin liderleri ayrı ayrı çıktıkları canlı yayınlanan televizyon programlarında ülke gündemindeki konularla ilgili soruları yanıtladı.

Sky News ile Channel 4 kanallarının ortak canlı yayınına önce İşçi Parti lideri Jeremy Corbyn, daha sonra ise Muhafazakar Partinin lideri ve Başbakan Theresa May çıktı.

İngiliz gazeteci Jeremy Paxman ve stüdyodaki seçmenlerin sorularını yanıtlayan liderlerden May, sosyal hizmetlere ilişkin reformlar ve vergilendirme gibi iç politika ağırlıklı konulara değindi. Corbyn'e ise genellikle dış politikayla ilgili sorular yöneltildi.

POLİS MEMURLARININ İSTİHDAMI

Başbakanlığı geçen yıl temmuz ayında devralan Theresa May, İngiltere'nin Avrupa Birliğinden (AB) ayrılması (Brexit) konusunda, Brüksel ile yapılacak müzakerelerin ardından İngiltere'nin hiçbir anlaşma elde edememesinin "kötü bir anlaşmadan çok daha iyi olduğu" görüşünü yineledi.

Net göçmen sayısını yılda 100 binin altına indirme hedefiyle ilgili hükümetin çalışmalarını sürdürdüğünü belirten May, "Göç verilerini hemen değiştirebilen bir karar anı yok. Yapılması gereken daha çok iş var." dedi.

May'e, Muhafazakar Parti yönetiminin kemer sıkma politikaları çerçevesinde kolluk kuvvetlerinin bütçesinde de kesinti yapıldığı hatırlatıldı.

Daha fazla polis memurunun işe alınacağını vurgulayan ve polislerin istihdamına ilişkin herhangi bir sayı vermeyen May, "Bu konu, bu polis memurlarının ne yapabilecekleri ve sokaklarda nasıl konuşlandırılacağıyla ilgidir." değerlendirmesinde bulundu.

"YENİ BİR DIŞ POLİTİKA VE DAHA FAZLA POLİS"

Jeremy Corbyn ise ülkenin kuzeybatısındaki Manchester kentinde bir hafta önce yaşanan terör saldırısına ve ülkedeki kolluk kuvvetlerinin önemine değinerek, terör tehditinin azaltılması için yeni bir dış politikaya ve daha fazla polis memuruna ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Savaş karşıtı görüşleriyle bilinen Corbyn, hükümetin izlediği dış politikanın terörle mücadele etmekten ziyade terörü beslediğini yönündeki değerlendirmesiyle ülkenin terör örgütü DEAŞ'a yönelik dış politikasını "yumuşatacağı" yönündeki eleştirilere cevaben, bunun doğru olmadığını dile getirdi.

Libya'da etkili bir hükümet olmadığını ve bu sebeple bölgenin herkes için tehlike oluşturduğuna dikkati çeken Corbyn, ihtiyaç duyulan dış politikanın da bunun tersini sağlaması gerektiğini bildirdi.

Corbyn, şöyle konuştu:

"Demek istediğim, daha az değil, çok daha fazla polise ihtiyaç duyuyor olmamızdır. Bu nedenle sokaklarda ilave 10 bin polisin görev yapacağını vadettik. Ayrıca, dünya genelinde kendi kendini kontrol edemeyen geniş bölgelerin kalmadığı ve hepimize daha güvenli bir gelecek vadeden bir dış politikaya ihtiyacımız var. Bunun çok kültürlü toplumumuza veya muhteşem bir inanç olan İslam'a yönelik saldırıya dönüşmesine izin vermeyin."

Ana muhalefet lideri ayrıca terör örgütü DEAŞ'la mücadele kapsamında Suriye'ye İngiliz askeri gönderip göndermeyeceği yönündeki soruya, "DEAŞ'ın para kaynağını, silahlarını kesmeliyiz. Tanıtımlarını da kesmeliyiz ancak aynı zamanda Suriye de İran da dahil tüm komşu ülkeleri de kapsayacak şekilde Cenevre müzakerelerini yeniden görüşerek Suriye'de bir barış süreci başlatmalıyız." yanıtını verdi.

Corbyn, Brexit'in ardından adaya gelen göçmen sayılarına ilişkin neler hedeflendiği yönündeki soruyu ise geçiştirerek, sadece "büyük ihtimalle mevcut seviyenin üstüne çıkmayacağını" aktardı.

MUHAFAKAR PARTİ İLE İŞÇİ PARTİSİNİN SEÇİM YARIŞI

İngiliz politika uzmanları, genel seçim yaklaştıkça İşçi Partisine yönelik giderek artan desteğe, Muhafazakar Partinin ülkenin kolluk kuvvetlerine yönelik uyguladığı bütçe kesintilerinin etkili olduğu yorumunu yapıyor.

8 Haziran'da erken genel seçime gidecek İngiltere'de, Theresa May seçim kampanyasını "güçlü ve istikrarlı liderlik" sloganıyla yürütüyor.

İktidar partisini "ayrıcalıklı azınlık" için çalışmakla suçlayan Corbyn ise seçim kampanyasını "azınlık değil, çoğunluk için" sloganıyla yapıyor. Corbyn'in propaganda kampanyasında demiryollarını ve enerji şirketlerini kamulaştırmak gibi vaatler öne çıkıyor. Corbyn, bankaların ve finans sektörünün vergilerini artırarak oluşan geliri kamu hizmetlerine aktarma sözü veriyor.

Corbyn, Manchester'daki terör saldırısının ardından genel seçim kampanyası çerçevesinde yaptığı bir konuşmada, hükümetin terörle mücadele stratejisini eleştirmişti. Hükümetin izlediği dış politikanın terörle mücadele etmekten ziyade terörü beslediğini anlatan Corbyn, konuşmasında terörü besleyen askeri müdahalelere örnek olarak İngiltere'nin Libya'ya müdahalesini göstermişti.

Manchester Arena konser salonunun çıkışında üstündeki bombayı patlatarak 22 kişinin ölümüne, 59 kişinin yaralanmasına yol açan Salman Abedi'nin Libya asıllı olduğu ortaya çıkmıştı. Abedi'nin babası ile kardeşi de Libya'da yerel güçler tarafından yakalanmıştı.

HÜKÜMETİN GÖÇMEN SAYISINI SINIRLAMA HEDEFİ

İngiltere Başbakanı Theresa May liderliğindeki hükümet, 2010 yılından bu yana ülkeye gelen göçmenler ile ülkeden göç edenlerin sayısı arasındaki farkı oluşturan net göçün yılda 100 binin altına çekilmesini hedefliyor.

İngiliz hükümeti, bu amaca yönelik göçmen yasasında katı değişikliklere yönelmesine karşın göçmen sayısını arzuladığı seviyeye indirmeyi başaramadı.

Ülkede geçen yıl yapılan Brexit referandumunda ülkedeki göçmen sayısı ana tartışmalardan biri olmuştu.

8 Haziran'da erken genel seçime gidilecek ülkede, göçmen politikaları partilerin seçim kampanyalarının önemli bir parçası olmayı sürdürüyor.

Yorumlar