HZ.İSA’NIN MEKTUBU GREKÇEYDİ


Maxvon Oppenheim Hz. İsa’nın sözlerinin Grekçe olarak iki taşın üzerine kazınmış halini 1899 yılında daha Urfa’ya ilk gelişinde görmüştü. Taşa yazılmış mektupların fotoğraflarını ve Urfa’da bulduğu birkaç mağara yazıtını, Alman yazıt bilimci Friedrih H. Von Gaertringen ile birlikte 1914 yılında yayımladı. Makalesinde mektubun Grekçe trsanskriptini verdiği gibi bu taşların yerini de söylüyordu.

Oppenheim’a göre, Hz. İsa’nın sözleri Kırık Mağara’da yer alan bir mağara girişi üzerinde bulunuyordu. Bu bilgiler başka bir kaynağa daha girdi. Urfa ile ilgili kapsamlı bir kitap yazan İngiliz araştırmacı Judah Benzion Segal, “Edessa(Urfa) Kutsal Şehir”adlı eserinde Maxvon Oppenheim'in makalesinden bahsetti ve Grekçe mektubun transkriptini de yayınladı. Zaman içinde Urfa kalesinde ve özellikle Kırk Mağara civarında yapılan birçok araştırmada ne yazık ki Hz. İsa’nın mektubuna rastlanmaz.. Hatta gecekondular altında parçalanarak kaybolduğu tahmin edilir. Ancak Hz. İsa’nın mektubu kıymeti anlaşılamadığı için kırılıp gitmiş miydi? 

MEKTUP ALMANYA’YA MI KAÇIRILDI?

Bu noktada Urfalı tarih araştırmacısı Selahattin Eyyubi Güler’in dikkatinden kaçmayan bazı noktalar olmuş. Güler aynı zamanda Şanlıurfa Yazıtları kitabı ile bölgede taşa toprağa sinmiş Grekçe, Ermenice ve Süryanice yazıtları toplayarak bu değerleri kayıt altına almış bir isim. Onun sözlerine bakalım. “Urfalı fotoğraf sanatçısı Yasin Küçük ile birlikte topladığı fotoğraf arşivini gözden geçirirken Max Von Oppenheim’ın çektiği fotoğraflar arasında siyah-beyaz bir fotoğraf dikkatimi çekti. Fotoğrafı büyüterek inceledim. Grekçe bildiğim için kısmen okudum. Grekçe mektubun bir kısmını ezbere biliyordum. Transkiripti fotoğrafla karşılaştırdım, bire bir aynısı idi. Sanki bir hazine bulmuş gibi sevince boğuldum. Bu fotoğraf 1900’lerin başında Von Oppenhaim’in kale üzerinde çektiği taşa işlenmiş mektubun fotoğrafı idi. Evet, Von Oppenheim bu fotoğrafı çektikten sonra büyük bir ihtimalle bu iki taş yerinden sökülüp Almanya’ya götürülmüş olmalıydı. Çünkü yaklaşık 100 yıldan beri kale üzerinde böyle bir metne rastlanmadı. Bu arada gelen yabancı gezginler de böyle bir metni görmediler. Kale üzerindeki iki yazılı taşı gördüğü tahmin edilen Von Oppenheim,  metnin Kırk Mağara'da bir mağaranın girişi üzerinde bulunduğunu yazarak bilimi ve insanları yanıltmış olabilir.”

HZ. İSA’NIN MENDİLİ VE KEFENİ İSTANBUL’A GÖTÜRÜLDÜ 

İnanışa göre; Hz. İsa’nın yüzünün izinin bulunduğu Mandylion, 10. Yüzyılda Abbasi hakimiyetindeki Edessa’da Hıristiyan cemaatin korumasındaydı. Bu sırada Bizans, şehri kuşatır. Komutan Ioannes Kurkuas, Edessa Emiri’ne, kuşatmanın kaldırılmasının tek koşulunun kutsal emanetin Bizans’a verilmesi olduğunu belirtir. Halife Muttaki Lillah’ın onayı ve Edessa yöneticileri ile yapılan anlaşmayla müslüman esirlere karşılık 16 Ağustos 944’te verir ve Mandylion, Urfa’dan çıkartılır. Böylece İstanbul’a götürülerek İmparator I. Romanos Lekapenos’a törenle teslim edilir. Halk kutsal emanetin gelişini büyük bir coşku ve huşu içinde karşılar. Kefen için de aktarılanlar şu şekilde: İmparatorun buyruğuyla kefen, İstanbul’da “Büyük Saray”ın içindeki“Blahernai Kilisesinde saklanmaya başlar ve uzun yıllar ibadet amaçlı ziyaret edilir. 1204 yılında Haçlıların İstanbul’u işgali ve yağmalanması sırasında izi kaybolur.