Hindistan'da yükselen ırkçı tehlike
Hindistan'da radikal Hindu milliyetçisi Adityanath’ın ülkenin en büyük eyaleti Uttar Pradeş'e başbakan olarak atanması, toplumsal barışa darbe vuracak bir adım olarak görülüyor.
Hindistan'ın en önemli eyaletlerinden Nepal sınırındaki Uttar Pradeş’te 11 Şubat-8 Mart tarihleri arasında yapılan 17. eyalet seçimlerinin ardından İslamofobi ve sekülerlik tartışmaları yeniden alevlendi.
Son yıllarda Müslümanları hedef alan saldırılar ve şiddet olaylarıyla gündeme gelen 220 milyon nüfuslu eyalette, 325 sandalyeli meclis için yapılan seçimde iktidardaki Bharatiya Janata Partisi'nin (BJP) dörtte üçlük çoğunluk elde etmesi, Başbakan Narendra Modi ve hükümete güvenoyu anlamı taşıyor. Bununla birlikte aşırı görüşleriyle tanınan Yodi Adityanath’ın eyalet başbakanı olarak atanması, siyasal ve toplumsal tepkileri de beraberinde getirdi.
Bu çerçevede, eyalet nüfusunun yaklaşık yüzde 20’lik kesimini oluşturan Müslümanlar, Yogi Adityanath’ın ayrıştırıcı, dışlayıcı görüşlerinin eyaletteki Müslümanların hayatını olumsuz etkileyeceği konusunda endişelerini dile getirmeye başladı. Kongre Partisi de ülkede din eksenli politikaların merkeze taşınması ve hele hele önemli bir eyalet olan Uttar Pradeş’te aşırı bir Hindu’nun başbakan olarak atanmasının siyaseten stratejik yanlışlığına dikkat çekiyor.
MODİ'DEN BASİRETSİZ KARAR
Seçim kampanyasına aktif olarak katılan Başbakan Modi'nin, tartışmalı bir ismi eyalet başbakanı olarak ataması, ülkede de şaşkınlıkla karşılandı. Bu çerçevede, Başbakan Modi'nin Hindistan'da özellikle dış yatırımlarla ekonomik kalkınmayı ve böylece toplumsal refahı arttırma yönündeki hedeflerine karşılık, bu önemli eyalette dini ayrımcılığı körüklemesiyle tanınan birini yönetime taşıması arasındaki çelişki dikkat çekiyor.
Seçimlerden önce, eyaletteki Müslümanların oylarına talip olmak amacıyla BJS içerisinde ‘seküler’ görüşleriyle tanınan bir başka siyasetçinin adı eyalet başbakanlığı için zikrediliyordu. Seçim öncesindeki bu gelişme karşısında 220 milyonluk eyaletin yüzde 20’lik bölümünü oluşturan Müslümanların yaklaşık yüzde 15’i seçimlerde iktidardaki BJP’ye oy verdi. Ancak seçim sonrasında Modi, büyük bir süpriz yaparak parti içerisinde en radikal denilebilecek grubun önde gelen bir ferdini eyalete başbakan olarak atadı. İş dünyasından gelen ve daha önce bir başka eyalette başbakanlık yapmış tecrübeli bir siyasetçi olan Başbakan Modi’nin Uttar Pradeş eyaletindeki toplumsal gerçekliği iyi okumadığı söylenemez. Bu bakımdan Modi’nin ülkede Hinduları temsil kabiliyetinde bir siyasetçi olarak popüler yönelimli bir karara imza attığı ileri sürülebilir.
MUHALEFET DE TEPKİLİ
Siyasete gençlik döneminde Ulusal Hindu Partisi’nde (Rashtriya Swayamsevak Sangh) başlayan Başbakan Narendra Modi, ardından bir başka Hindu milliyetçisi olarak bilinen Bharatiya Janata Partisi’ne geçti. Zamanla parti içerisinde önemli bir rol alan Modi, 2014'teki genel seçimlerde kazanılan büyük başarının ardından başbakanlık koltuğuna oturdu. Tarihin erken dönemlerinden itibaren sadece bölgesel değil, doğu-batı ticaretinde de kayda değer rol oynamış olan Gücerat eyaletinden gelen Modi, Hindistan’da reform ve ekonomik kalkınma seferberliği söylemi ile dikkat çekmişti.
Ülkede altmış yıldır siyasal yaşama hükmeden ‘seküler’ niteliğiyle öne çıkan Kongre Partisi’nin yetkilileri, bu gelişme üzerine ülkenin hem ideolojik hem dini-kültürel olarak değişim sürecine gireceği konusunda uyarılarda bulunmuşlardı. Uttar Pradeş’te seçim sonrasında eyalet başbakanı atamasıyla Modi muhalefetin gündeme getirdiği endişeleri doğrular mahiyette bir adım atmış oldu.
YOGİ ADİTYANATH: RADİKAL BİR HİNDU MİLLİYETÇİSİ
Uttar Pradeş'in yeni başbakanı, 44 yaşındaki Yogi Adityanath, eyalet ve ulusal düzeyde politikaya yabancı bir isim değil. İlk kez 24 yaşındayken milletvekili seçilen ve toplamda beş kez eyalet parlamentosunda yer alan bir isim. Adityanath’ı diğer vekilerden ayıran husus, Hindu eğitimi alması kadar bizatihi bir tapınağın rahibi olmasında yatıyor. Adityanath'ın bir din adamı ve siyasetçi olmanın ötesinde, Hinduizmi milliyetçi bir ideoloji ile siyasallaştırmanın adı olan ‘Hindutva'ya, yani aşırı Hindu milliyetçi kanada mensubiyeti, eyaletteki Müslüman nüfus ve Kongre Partisi’nde kaygıların artmasına neden oluyor.
Bu noktada, 2014 yılından bu yana iktidarda olan BJS’in, kökleri 1923’lere dayanan bu ideolojiyi benimsemiş bir parti olması kadar, örneğin başbakan Modi’nin de geçmişte Müslümanlara yönelik şiddet olaylarına adının karışmış olması da bir başka neden olarak öne sürülüyor.
DİNİ AYRIŞMANIN TEMELLERİ
Adityanath'ın eyalet başbakanlığına atanmasıyla, Müslüman kitleyi hedef alacak ayrımcı politikaların hayata geçirileceği ihtimali, bölge için potansiyel bir tehlike arz ediyor. Bu durumun, sadece eyalet bazında değil, ülke genelinde Hindu ve Müslüman toplum arasında güven bunalımına yol açacağı endişesi yüksek sesle dile getiriliyor. Bu kaygının temel nedeni ise yakın geçmişte yaşanan bazı toplumsal olaylar. Bunların başında, Başbakan Modi’nin Gücerat eyaleti valiliği sırasında Müslüman topluma yönelik izlediği siyasetin rolü ile, Ayudhaya kentindeki caminin yerine Hindu tapınağı inşa edilmesi talepleri bulunuyor.
Modi, 2002 yılında, o dönem valilik yaptığı Gücerat eyaletinde Müslümanları hedef alan ve bini aşkın kişinin hayatını kaybetmesine yol açan saldırılarla ilgili olarak ciddi suçlamalara maruz kalmıştı. Farklı dönemlerde de uluslararası medyaya yansıdığı üzere, Hindistan’da kadınlara yönelik şiddet, Gücerat’taki toplumsal kargaşa sırasında da meydana gelmiş ve Müslüman kadınlar bu gelişmelerden olumsuz etkilenmişlerdi. Ancak tüm bu yaşananlar sonrasında ulusal mahkeme vali Modi’yi suçsuz bulmuştu.
KÜRESEL İSLAMOFOBİ EĞİLİMİ
Ayudhaya’daki Babri Camii’nin bulunduğu mekanın Hindularca kutsal kabul edilmesi üzerine caminin yıkılıp, yerine Hindu tapınağı inşası talepleri toplumsal gerginliği artıran bir diğer husus olarak ortaya çıkmıştı. Bu konunun Adityanath’la bağlantısı ise onun bir süredir başında bulunduğu Hindu manastırının tapınak inşası konusunda oynadığı rolle ilişkili. Ayudhaya’daki gelişme, 16. yüzyılda Babür Şah tarafından inşa edilen bu caminin bulunduğu yerin Hindularca Ram adlı tanrının doğum yeri olduğu iddialarıyla gündeme gelmişti.
Bu bağlamda Adityanath’ın, Hindu milliyetçi dini-siyasi geleneğin temsilcisi olduğuna kuşku yok. Öyle ki, içinde yetiştiği tapınağın kendisinden önceki iki lideri -ki biri aynı zamanda onun ‘guru’su- eyalet siyasetinde aktif rol almış kişiler. Adityanath da söz konusu Gorakhnath Math adlı manastırın öncülerinin izinden giderek eyalet siyasetinin en başındaki isim olarak atanmış durumda. Adityanath’ın, Hindu manastırında öğrencilikten parlamento üyeliğine ve oradan da eyalet başbakanlığına kadar uzanan geçmişi, ülke siyasetine neler taşıyacağının da işareti.
DİN-MİLLİYETÇİLİK İLİŞKİSİNDE YENİ DÖNEM
Adityanath’ın ülkenin bu önemli eyaletine başbakan olarak atanması, son dönemde dünya çapında aşırı sağ eğilimli siyasetin Hindistan’daki karşılığı olduğunu akıllara getiriyor. Bir yanda Batı Avrupa’da, öte yandan ABD’de İslam karşıtlığıyla mülhem siyasi söylem ve bu söylemin temsilcilerinin merkez siyasette rol almaları hiç kuşku yok ki, dünyanın farklı yerlerinde din-siyaset ilişkilerinde de şu veya bu şekilde karşılık buluyor.
Öte yandan, Başbakan Modi’nin savunduğu üzere, Hindistan’ın dini ve kültürel olarak bir Hindu yurdu olmasının tarihsel gerçekliği kadar, aynı tarihi süreçlerde farklı dini ve kültürel yapılanmaların da bu Alt Kıta’da varlık gösterdiği biliniyor. Modi, mensubu olduğu Hindu milliyetçiliği eksenli siyasi hareketin doğası gereği bu tepkiyi vermiş olabilir. Ancak tarihsel süreçleri tanımlamak ve değer atfetmekle günümüz modern siyasal ve toplumsal koşullarında farklı toplumsal kesimlerle nasıl bir iletişim kurulacağı meselesi birbirinden ayrı hususlar.
GÜNEY ASYA'DA MÜSLÜMANLARA YÖNELİK AYRIMCILIK
Alt Kıta siyasetine bir bomba gibi düşen Adityanath’ın başbakan olarak atanması, aslında Güney Asya’nın bazı ülkelerinde bir süredir devam eden Müslüman kitlelere yönelik siyasi baskıların farklı bir formata büründüğünü ortaya koyuyor.
Bu noktada, her ne kadar kahir ekseriyeti Müslüman olsa da, Bangladeş’te yaşananlar, Güneydoğu Asya’da ise 2011 yılından bu yana kapılarını yeni yeni dünyaya açan Myanmar’da Arakanlı Müslümanlara yönelik etnik soykırıma varan şiddet ve baskı ortamı farklı veçhelerine rağmen, aynı bağlamda ele alınmayı gerektirecek özellikler barındırıyor. Bu noktada, tarihsel olarak Bangladeş siyasetindeki nüfuzu ile öne çıkan Hindistan’ın, aynı zamanda bir süredir reform dönemi yaşadığı ileri sürülen Myanmar üzerinde de tıpkı diğer bölgesel ve küresel güçler gibi bir nüfuz oluşturma çabası içinde.
Söz konusu ülkelerin, ekonomik ve toplumsal gelişmişlik kıstasları çerçevesinde ‘geri kalmışlık’ kategorisinde addedilmeleri, bu ülkelerin siyasal ve toplumsal ilişkilerini hamaset üzerinden yürütülebilmesine elverişli bir zemin hazırlıyor. Kalkınmanın topyekün ve ülkelerdeki etnik azınlıkların tümünü kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesi yerine, etnik ve dini çoğunluğu teşkil eden toplumsal yapıda öncelik ilgili etnik ve dini yapıya verilirken, diğer azınlıklar göz ardı edilmekle kalmıyor dışlanma ve hatta etnik soykırımla karşı karşıya kalabiliyor.
TOPLUMSAL BARIŞ TEHLİKEDE
BJS ve Modi 2014 seçimleri öncesindeki uzun süredir ülkeyi yöneten Kongre Partisi’ni yolsuzluklarla suçlayarak, ülkeye kalkınma, temiz yönetim gibi üçüncü dünya ülkelerinde çokça duyulan söylemlerin oluşturduğu reform çağrısıyla seçmenlerin karşısına çıkmıştı. Halk, uzun yılların yükünü üzerinde taşıyan yorgun Kongre Parti’sinin yerine yeni bir söylemi gündeme taşıyan bir partiyi yani, BJP’yi iktidara taşırken, bugün ülke, dini temelli politikalarla toplumsal barışın zedelenmesi gibi bir tehlike ile karşı karşıya.
Bu durum, işaret edildiği üzere, Myanmar’da budizmin ulusal politikanın temel unsurlarından biri kabul edilmesiyle Burma milliyetçiliğinin ayrılmaz bir parçası kabul edilmesinde olduğu üzere, Hindistan’da da Hinduizm ile Hint milliyetçiliğinin ayrılmaz bir bütün oluşunun siyasi yansıması ile karşı karşıyayız.
Yorumlar