TÜRKİYE'NİN İLK TESCİLLİ DAYAK YİYEN ADAMI

Başvurusu 2012'de onaylanan ve "Stres Koçu" markasını Türkiye Patent Enstitüsü güvencesi altına alan Günay, böylelikle Türkiye'nin ilk tescilli dayak yiyen adamı oldu.

Stres Koçu'nun, insanlara depresyon, panik atak, sıkıntı, sinir hastalığı gibi durumlarda profesyonel destek sağlayan, etkinlik düzenleyen kişi olduğunu anlatan Günay, mesleğini icra ederken uyguladığı teknikleri şöyle anlattı:

"Kemal Sunal'ın Şark Bülbül'ü filmi vardı. Patronuna kendini dövdüren bir insan karakteri vardı. Ben bu mesleğe dönüştürmek için kendime vuruşlar yaptırarak bu işe başladım. Haykırma, bağırma, çağırma, bilinçaltındaki olumsuz düşünceleri ve duyguları (endişe, öfke, kıskançlık, korku) stres koçuna yansıtılması esasına dayanan metot. Daha sonra zararsız maddeleri (yumurta, meyve, pasta, su balonu) kendime attırma metodunu çıkardım. Bir başka metotta ise danışanımı yaşadığı ilişkisinde aldatan kişinin fotoğrafından hazırlanan maskeyi yüzüme takıyorum. O canlandırma esnasında danışanımın içindeki öfke, kin, bilinçaltındaki düşünce ve fikirleri kendime yönlendiriyorum. Bu metotta danışanımın sevmediği politikacıyı, sanatçıyı, düşmanı olan insanı da canlandırıyorum. Ona gaz vermek için onu, o atmosfere sokuyorum. Bir rahatlama ortamı sağlıyorum."

"SEANSLAR 10-15 DAKİKA SÜRÜYOR"

Seanslarının 10-15 dakika sürdüğünü aktaran Günay, "Kimileri beni tanımak istiyor, 'Nasıl bir adam?' diyor. Anlıyorum ben davranışından, telefonu açmasından. Biliyorum ki bu müşteri sıkıntısından değil de egosunu tatmin etmek istiyor. Bir kereye mahsus onlara fiyat veriyorum. Her müşteriye gitmiyorum. Yüz yüze geldiyse ne amaçla geldiğini anlıyorum. Öncelikle sebebini, ana konusunu öğrenmeye çalışıyorum. Gerçekten bir sıkıntısı mı var ya da bir medet mi umuyor, hiçbir çare bulamadığı şey ne? Onun kafasındaki esas temayı çözmeye çalışıyorum. Bu kişilere karşı nasıl davranacağımı biliyorum ama egosunu tatmin etmek için benimle bir aktivite yapmak isteyenler olduğunda da onları da geri çevirmiyorum çünkü bu işten ekmek yiyorum. Ona göre de bir fiyat belirliyorum. Karşımdaki kişi art niyetli, kötü niyetli olduğunda, bunun karşılığında maddi ya da manevi bir şey vermeyeceğini anladığımda geri çeviriyorum. Zamanım da kısıtlı. Günde en fazla gidebileceğim müşteri 2-4'tür. Benim çalışma şeklim insanların evlerinde, ofislerinde ya da spor salonlarında aktivite uygulama." diye konuştu.

İşini yaparken profesyonel düşündüğünü, yaşadığı olayı kendisine yansıtmadığını, sanki bir tiyatro veya film çevirmiş gibi davrandığını anlatan Günay, "Sinirlenmeden, müşterinin yerine kendimi koymadan, yapılan davranışı bir tiyatro, film gibi düşünüyorum. Bana karşı yaptığı hatalı konuşmaları, söylemleri, fikirleri, üzerime alınmıyorum. Çünkü o insanın benimle bir husumeti veya düşmanlığını yok. Onun da benimle olmadığını bildiğim için bu konuda rahat oluyorum. Diyelim ki Ahmet ve ya Ayşe'ye bağırıyor, o ismi özellikle rica ediyorum ki benim adımı karıştırmasın." dedi.