"İrfandan yoksun bir kültürle hiçbir yere varamayız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İrfandan yoksun bir kültür, sanat ve ahlaktan yoksun bir sporla hiçbir yere varamayız. Bu yaklaşımla bırakınız dünya çapında isimlere ve eserlere sahip olmayı, milletimizin asgari beklentilerini dahi karşılayamayız." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kültürü, sanatı, sporu belli kesimlerin tekelinde tutma saplantısının ülkeye hiçbir faydası olmadığı gibi, tam tersine bu tavrın her alanda üzüntü verici bir sığlığa yol açtığını belirterek, "Teessürle belirtmem gerekir ki Türkiye'nin gücü ve kapasitesiyle kültür, sanat ve spor alanında bulunduğumuz yer uyumlu değildir. İrfandan yoksun bir kültür, sanat ve ahlaktan yoksun bir sporla hiçbir yere varamayız. Bu yaklaşımla bırakınız dünya çapında isimlere ve eserlere sahip olmayı, milletimizin asgari beklentilerini dahi karşılayamayız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte Tarabya Köşkü'nde verdiği iftarda sanatçı ve sporcularla bir araya geldi.
İftarın ardından yaptığı konuşmasına, sanatçı ve sporcuların ramazan-ı şerifini kutlayarak başlayan Erdoğan, bugün Ege Denizi açıklarında meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki depremden etkilenen yerleşim yerlerindeki tüm vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ifade ederek, "Allah'a hamdolsun, herhangi bir ölüm söz konusu değil. Maddi hasarlar, bunlar telafi edilir fakat bu konularda da her zaman için hazırlıklı olmamızın gereğini hatırlatmak istiyorum. Onun için de imardı, kaçak yapılaşmaydı, bunların ne kadar önemli olduğunu hatırlatmakta fayda mülahaza ediyorum. Aynı şekilde Yunanistan tarafında da depremden etkilenen komşularımıza da buradan geçmiş olsun diyorum." diye konuştu.
Erdoğan, kültür, sanat ve sporun, toplumları bir arada tutan ortak değerler olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizde ise maalesef bu ortak değerlerimiz, uzun süre sadece belli bir kesimin tekelinde olmuştur. Özellikle kültür ve sanat alanında öne çıkabilmenin, ancak milletin değerlerine karşı olmakla mümkün olabildiği gibi çarpık bir anlayış, ülkemizde hakim kılınmaya çalışılmıştır. Taksim'deki opera binasının yenilenmesi, -yani Atatürk Kültür Merkezi'ni kast ediyorum- başta olmak üzere daha iyisini, daha güzelini yapmak için atılan adımlar, bu çarpık anlayışın saldırısına uğramıştır. Halbuki AKM aslında deprem sebebiyle ciddi bir hasara da uğramış olan bir yerdir. Yani deprem tehlikesiyle karşı karşıya olan bir yer. Bakınız burada sizlere belki de pek çoğunuzun şu an itibariyle bilmediği bir hususu ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin hem kapasite teknik alt yapı bakımından en modern batı ülkelerinde dahi örneğine pek az rastlanabilecek opera binası şu anda neresidir biliyor musunuz? Bu eser Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bir parçası olan Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'dir. Bunu yaptırırken tüm dünyayı mimar arkadaşlarıma gezdirttim. Dolaşın, çalışın ve hakikaten en görkemlisini en muhteşemini ülkemizde yapacağız. Çünkü Türkiye'de aslında opera binası yok. Ankara'da geçmişte olan adeta bir tiyatro binası ufacık ama şimdi görkemlisini yaptık. Aynı anda 2 bin kişi alabilen, böyle bir opera binasına sahibiz. 15 Temmuz ve iç güvenlik harekatlarındaki şehitlerimiz sebebiyle maalesef bu opera binamızı asli amacına uygun etkinlikler için şu ana kadar kullanamadık. İnşallah ülke ve millet olarak huzura ulaştığımızda bu salonda, Türkiye'nin en seçkin sanatçılarının en güzel konserlerini, gösterilerini, etkinliklerini takip etme imkanı elde edeceğiz.
Ülkemize böyle bir eseri (Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi) kazandıran anlayışı, Taksim'deki o sağlıksız ve kesinlikle çirkin yapıyı yıkıp yerine daha güzel bir eser kazandırmak istediği için uzun yıllar boyunca yerden yere vurdular. Ne sanatçı düşmanlığımız, ne sanata saygısızlığımız kaldı. Halbuki biz, hem İstanbul'a hem de kültür sanat dünyamıza yakışır bir eseri ülkemize kazandırmak için çalıştık. Harbiye Kongre Merkezi bunun bir örneğidir. Oradaki Muhsin Ertuğrul neydi, biz onu şu anda ne hale getirdik? Şimdi inşallah Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'ni aynı mimari gruba yaptırdık, proje şu anda bitti. Gerek yan gerekse arka taraftaki boşlukları da oraya dahil etmek suretiyle yıkıp orayı yeniden hakikaten çok ama çok güzel bir eseri İstanbul'umuza kazandıracağız. Proje çalışmaları bitti, işin uygulama bölümüne geçeceğiz."
"BU TAVIR, HER ALANDA ÜZÜNTÜ VERİCİ BİR SIĞLIĞA YOL AÇMIŞTIR"
Kültürü, sanatı, sporu belli kesimlerin tekelinde tutma saplantısının ülkeye hiçbir faydası olmadığı gibi, tam tersine bu tavrın her alanda üzüntü verici bir sığlığa yol açtığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Teessürle belirtmem gerekir ki Türkiye'nin gücü ve kapasitesiyle kültür, sanat ve spor alanında bulunduğumuz yer uyumlu değildir. İrfandan yoksun bir kültür, sanat ve ahlaktan yoksun bir sporla hiçbir yere varamayız. Bu yaklaşımla bırakınız dünya çapında isimlere ve eserlere sahip olmayı, milletimizin asgari beklentilerini dahi karşılayamayız. Şimdi birileri hemen diyecek ki 'efendim siz devleti temsil ediyorsunuz, şikayet değil, icraat makamındasınız' bu sözün anlamı, 'kültürü, sanatı, sporu niye yönetmiyorsunuz' ithamıdır. Bana göre bu da bir başka yanlış bakış açısıdır. Devlet kültürde, sanatta, sporda yöneten değil, destekleyen, teşvik eden konumunda olmalıdır.
Çünkü devletin bizzat üstlendiği her iş ister istemez bürokrasiye, hantallaşmaya, verimsizleşmeye mahkumdur. Hatta daha ileri giderek söylüyorum, prensip olarak sanatçıların devlet memuru olmasını dahi doğru bulmuyorum. Ama ülkemizin çorak kültür sanat ikliminde, özellikle klasik Türk müziği, Türk halk müziği, folklor, hatta opera ve tiyatro gibi sanat dallarında devletin çekilmesinin yol açacağı boşluğun şu anda doldurulamayacağını biliyorum. Şartlar uygun hale geldiğinde tüm sanatçıların faaliyetlerini kendi özgür dünyalarında icra etmelerinin en doğrusu olduğunu düşünüyorum."
Yorumlar