Kaynak Holding soruşturmasında FETÖ itirafları

Soruşturma kapsamında etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen bir şüphelinin, FETÖ'ye ilişkin detaylı bilgiler içeren ifade verdiği ortaya çıktı.

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) bünyesinde faaliyet gösterdiği iddiasıyla Kaynak Holding'e yönelik yürütülen soruşturma kapsamında ifade veren itirafçı A.D, "Bugün ABD'den Fetullah Gülen tarafından verilen bir talimat, en geç 3 gün içerisinde bu yapı sayesinde tüm dünyaya yayılmaktadır." dedi.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Kaçakçılık ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosunca, FETÖ/PDY bünyesinde faaliyet gösterdiği iddiasıyla Kaynak Holding'e yönelik yürütülen soruşturma devam ediyor.

Soruşturma kapsamında ifade veren ve etkin pişmanlık yasası hükümlerinden yararlanmak isteyen şüpheli A.D, FETÖ hakkında detaylı bilgiler verdi.

Şüpheli ifadesinde, 1982'de babasıyla genel merkezi İstanbul'da olan bir şirket kurduklarını, 1988'de hac görevini yerine getirdikten sonra da çeşitli vakıf, dernek ve cemaatlerden gelen kişilere yardımlar yaptıklarını anlattı.

O dönemlerde yavaş yavaş FETÖ'ye girdiğini belirten A.D, bu yapının içine giren kişilerin ilk olarak haftada bir sohbetlere çağrıldığını aktardı. Şüpheli, şunları kaydetti:

"O dönem sohbetlerde cemaatin içinde yetişmiş ehil kişiler tarafından Risale-i Nur okunarak onun açıklaması yapılıyordu. Gerçi bir müddet sonra artık risale okumak bırakılarak örgüt lideri Fetullah Gülen'in kasetleri ve kitapları ön planda tutulmaya başlanmıştı. Bir süre geçtikten sonra her toplantıda olduğu gibi küçük küçük gazete ve dergi abonelikleri konuşulmaya başlanırdı. Himmet ile alakalı talepler ve taahhütler toplantılarda bizden alınırdı. Fetullah Gülen ABD'ye gitmeden önce Altunizade'de FEM Dershanesi'nin en üst katında kalırdı. Burası 5. kat olduğu için Türkiye ve dünya genelinde FETÖ'nün tüm kuruluşlarının en üst katları bu şekilde dizayn edilir, 8. ya da 10. kat bile olsa 5. kat diye tabir edilirdi."

Fetullah Gülen'in, sohbet ve mütevelli toplantılarının gündemlerini, Türkiye'de bulunduğu zaman FEM Dershanesi'nin 5. katından, ABD'ye gittikten sonra da Pensilvanya'dan belirlediğini aktaran A.D, sohbet grubundan mütevelli grubuna geçmek için örgütün üst düzey elemanları tarafından gerekli inceleme ve gözlemler yapıldığını, kendisinin de 1995'te mütevelli heyetine katılmaya başladığını anlattı.

"NE KADAR ÇOK HİMMET VERİRSENİZ DEĞERİNİZ O KADAR ÇOK ARTAR"

Himmet toplantılarının genel olarak her yılın mart ayında yapıldığını dile getiren A.D, bu toplantıda ne kadar himmet verileceği, kişinin kendisi dışında ne kadar himmet bulabileceği hususlarının karara bağlandığını ve gerekli taahhütlerin alındığını kaydetti.

Şüpheli A.D, "Mesela ben kendi dışımda bugünün parasıyla 50 bin lira himmet bulacağıma dair taahhüt vermişsem ve bulamamışsam, kendi himmetimle birlikte bu 50 bin lirayı da örgüte vermek durumundayım. Çünkü ne kadar çok himmet verirseniz cemaatte değeriniz o kadar çok artar." ifadesini kullandı.

Mütevelli heyetinin başında örgütün küçüklükten itibaren yetiştirdiği "Hoca" diye bilinen, genellikle kod adı kullanan sözde imamlar bulunduğunu belirten A.D, şöyle devam etti:

"Mütevelli heyetinde bulunan esnaf grubu genellikle samimi insanlar olup örgüt yöneticileri tarafından ikna edilerek mutlak itaati sağlanan kişilerdir. Bir süre sonra ikna aşaması geçilerek maddi manevi korkutma aşaması da gelmektedir. Mütevelli heyetinden ayrılmak isteyen bir esnafın Maliye tarafından çökertildiğine dair örnekler verirlerdi. Bu da kamuda çok güçlü olan cemaatin, mütevelli grubundan ayrılmak isteyenlere caydırıcı bir gücü olmuştur. Ayrıca 'Şefkat tokadı yersin, çoluğuna çocuğuna zarar gelir, bu dava Allah davasıdır, biz altın nesil yetiştiriyoruz, Allah çarpar.' diyerek de manevi baskı uyguluyorlardı."

"ASIL AMAÇ PARA TOPLAMAK"

Şüpheli A.D, örgütün asıl amacının para toplamak olduğunu ve örgüte para veren hiç kimsenin bu paranın nereye gittiğini bilemediğini kaydederek, şunları anlattı:

"Periyodik aralıklarla mütevelli grubu gazete ve dergi aboneliği için toplanırdı. Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisi için belirli bir hedef konulur. O hedefin tutturulması sağlanır. Örnek vermek gerekirse 20 kişilik mütevelli heyetine 2 bin gazete ve 2 bin dergi aboneliği dikte edilmişse mütevelli heyetinin tek tek 100 dergi ve 100 gazete abonesi bulması çok zor olduğundan, uğraşmaktansa bu dergi ve gazetelerin parasını cebinden mütevelli heyeti imamına öder ve bu paranın da gazete ve dergi için kullanılıp kullanılmadığını bilemez. Dolayısıyla Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisinin tirajları kesinlikle çok abartılıdır. Sistem bu şekilde işlemektedir."

"GÜLEN'İN TALİMATI, 3 GÜNDE TÜM DÜNYAYA YAYILIR"

Örgütün dünya genelindeki tüm toplantılarının talimat ve bilgisinin Fetullah Gülen tarafından verildiğini belirten A.D, şunları aktardı:

"Bu zat tarafından verilen talimat kıta imamlarına, ülke imamlarına, oradan bölge imamlarına, oradan il imamları, küçük bölge imamları, semt imamları, ders imamları, mütevelli imamları ve ev imamları olmak üzere piramit şeklinde en alt kata kadar ulaştırılır. Bugün ABD'den Fetullah Gülen tarafından verilen bir talimat, en geç 3 gün içerisinde bu yapı sayesinde tüm dünyaya yayılmaktadır. Gizlilik ve takiye esastır. Üstten gelen talimatlar ile ilgili soru sorulmaz, sorgulanmaz ve bunlar ayıp görülürdü. Bu toplantılarda ciddi manada himmet, kurban, burs ve abonelik arttıran ve dikkat çeken kişiler ödül olarak Altunizade'de bulunduğu dönemde Fetullah Gülen ile görüştürülürdü."

Kendisinin hususi olarak Fetullah Gülen ile hiç görüşmediğini, yalnızca 3-4 kez grup olarak FEM Dershanesi'nin 5. katına gittiklerini anlatan A.D, "Grup olarak bize sohbette bulundu. O sohbetlerde mütevelli heyetine aşırı derecede iltifatlarda bulunurdu. Hatta bir Kurban Bayramı öncesinde gittiğimizde kurban ve deri toplayan cemaat üyelerinin Arafat'ta vakfeye duran hacılardan bile daha önemli bir iş yaptığını söyleyerek cemaat üyelerini motive ediyordu." dedi.

Şüpheli A.D, örgüt içerisinde Gülen'in erişilemez, yanlış yapmaz, söylediği her şey doğru olan bir zat olarak görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla böyle bir yüce zatla görüşmek cemaat üyeleri için müthiş bir motivasyon kaynağıydı. Türkiye'de ya da dünyada toplanan himmet, kurban, burs ya da aboneliklerin yüzde 10'u direkt ve bizzat Fetullah Gülen'e gitmektedir. Fetullah Gülen günahsız, sorgusuz ve beklenen salih zat olarak gösterildiği için giden bu paranın hesabını soracak bir babayiğit kesinlikle yoktur. Örgüt topladığı paraların adını himmet, burs, kurban veya gazete, dergi aboneliği olarak belirtmiş ise de bunların hiç birisi amaçları doğrultusunda kullanılmamaktadır."

"MODERN KARZ SİSTEMİ"

FETÖ'nün her faaliyetinin mutlaka paraya dayandığını anlatan A.D, ifadesinde şunları söyledi:

"Bir okul, hastane yurt gibi bir bina inşa edilecekse çok lüks ve gösterişli yapılırdı. Buradaki amaç insanları etkilemekti. Örgüte kazandırılmak istenen kişi için kullanılan tabir 'Ayar çekmek'ti. Yine o binalarda mutlaka 5. kat mevzusu ile gizli bölmeler bulunurdu. Örgüt bir okul, yurt, hastane ya da inşaat işi yaptığında maddi olarak zor durumda kaldığını belirterek, esnaftan ve mütevelli heyetinden borç para alınırdı. 'Modern karz sistemi' (Faizsiz borç para verme) uygulanmaktaydı. Bunun da normal zekat ve sadakadan daha sevap olduğu izlenimi veriliyordu."

Şüpheli A.D, 2000'li yılların başlarında o dönem İstanbul imamı olan kişinin Kaynak Holding'i kuracaklarını ve kendisinin de ortak olmasına karar verdiklerini söylediklerini belirterek, "Artık cemaat içerisindeki mutlak itaat kültürü oluştuğu için hemen 'Tamam' dedim. Bana getirilen kağıtları imzaladım. Yönetim kurulu göstermeliktir. Kendi imamlarını genel müdür olarak çalıştırırlar. O dönem holdingin genel müdürü Naci Tosun'du. Kaynak Holding ondan sorulurdu. Naci Tosun ve Mustafa Özcan, örgütün kara kutusu gibi önemli insanlardır." ifadesini kullandı.

Örgütün tüm amaç ve stratejisini "Para kazanmak için insanların dini duygularını sömürmek" şeklinde tanımlayan A.D, "Her seçimden önce Fetullah Gülen'den bir işaret gelirdi. Cemaat üyeleri de bu işarete göre oy kullanırdı. 17-25 Aralık'tan sonra ise bölgelerde anketler yapılır, AK Parti'nin karşısında hangi parti güçlü ise AK Parti'nin kaybetmesi için o partiye oy verilmesi istenirdi. Bu CHP, MHP ve HDP oluyordu." diye konuştu.

Yorumlar