Aşırı sağcı, Giorgia Meloni'nin hamleleri neler olacak?

İtalya'da 25 Eylül'de yapılan genel seçimden galip çıkan ve Müslüman karşıtı görüşleriyle bilinen İtalya'nın Kardeşleri (Fdl) lideri Giorgia Meloni'nin göçmenler konusunda nasıl adımlar atacağı merak ediliyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya ve Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Filiz Cicioğlu, AA muhabirine, aşırı sağcı, "neo-faşist" çizgideki Fdl lideri Meloni önderliğinde kurulması beklenen koalisyon hükümetinin muhtemel göçmen politikalarını değerlendirdi.

Prof. Dr. Kaya, Avrupa'da aşırı sağın, merkez hükümetlerin mevcut krizleri yönetememesiyle güçlendiğini belirterek, popülist sağ söylemlerin artmasının kıta genelindeki yapısal sorunlarla paralel gittiğini söyledi.

Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin 2008'deki finansal krizle başladığını aktaran Kaya, sonrasında diğer küresel krizlerle aşırı sağın destekçi sayısını artırdığını kaydetti.

Kaya, Avrupa'da aşırı sağın yükselişinin nedenleri arasında bölge ülkelerine iltica prosedürünü düzenleyen Dublin-3 protokolünün de olduğuna dikkati çekerek, bu protokolün sığınmacı akınını çözmekte yetersiz kaldığını, uygulamadaki aksaklıklarınsa popülist sağ fikirlerin yaygınlaşmasına ve göçmen karşıtlığına yol açtığını belirtti.

Ayhan Kaya, şöyle devam etti:

"Dublin-3 protokolü ortada kaldı ancak İtalya'ya Afrika'nın farklı bölgelerinden göç sürdü. İtalya da bu artan mülteci sayısıyla ilgilenme yükümlülüğüyle karşı karşıya kaldı. Belli ölçüde başarılı oldu ancak bunun bir maliyeti oldu. Bu maliyet de Müslümanlara, göçmenlere yönelik yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve ayrımcılığın artması oldu. İtalya'daki aşırı sağcıların da eli bu şekilde güçlendi."

"Mültecilerin İtalya'yı büyük oranda terk etme eğiliminde olacağını söylemek mümkün"

Kaya, İtalya'da Fdl liderliğinde kurulması beklenen koalisyon hükümeti döneminde Avrupa'daki mülteci hareketliliğinin de farklılaşacağına işaret ederek, "Torino, Floransa, Milano'yu yakından biliyorum. Orada dil bilmeyen, farklı etnik köken ve dine mensup göçmenlerin yerel iş piyasalarına katılımı için belediye ve sivil toplum kuruluşları iş birliği içinde ancak mevcut koalisyon hükümetine bakıldığında önümüzdeki sürecin mültecileri zorlayacağını düşünüyorum. Mültecilerin İtalya'yı büyük oranda terk etme eğiliminde olacağını söylemek mümkün." dedi.

İtalya'da yeni kurulacak hükümetin ülkedeki sığınmacıları Avrupa'nın çeşitli bölgelerine gönderme politikası izleyebileceğini kaydeden Kaya, "İtalya aslında 90'lı yıllardan itibaren sığınmacılar için transit ülke konumundaydı ancak geçen yıllarda Avrupa Birliği'nin (AB) kısıtlayıcı mülteci ve iltica politikaları nedeniyle İtalya'da kalmak zorundalardı. Önümüzdeki dönemde mültecilerin, İtalya'nın sınırlarını zorlayarak, komşu Fransa ve Avusturya'ya gideceklerini söylemek mümkün." değerlendirmesinde bulundu.

"Avrupa'nın ötekileri için yaşamlarını sürdürmek daha da zorlaşacak"

Filiz Cicioğlu ise İtalya'da aşırı sağın yükselişi kadar söyleminin hakim hale gelmeye başlamasının da endişe verici olduğuna dikkati çekerek, şunları dile getirdi:

"Hem İtalya hem de diğer Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar, mülteciler ve sığınmacılar için aşırı sağın yükselmesinden daha önemli olan şey, aşırı sağın söylemlerinin ana akım haline gelmeye başlaması. İtalya, Fransa, Almanya gibi AB'nin önemli ülkeleri de dahil olmak üzere aşırı sağ siyasetin oylarını artırmaya başlaması, onların kullandığı söylemlerin merkez partiler tarafından ödünç alınmaya başlanması, bir başka deyişle aşırı sağın ana akımlaşması. Bu durum Avrupa'nın ötekilerinin yaşamlarını sürdürmelerini daha da zorlaştıracak."

Cicioğlu, aşırı sağın İtalya ve tüm dünyada ana akım haline gelmesinin göçmenler ve Müslümanlar için tehlike oluşturduğuna işaret ederek, "Seçim öncesi dönemde İtalya'nın düzensiz göçten dolayı en çok sıkıntı çeken ülkelerden olduğunu sıklıkla vurgulayan (Fdl lideri Giorgia) Meloni gibi iktidar ortağı olmasına kesin gözüyle bakılan Lig'in lideri Matteo Salvini de iktidarda kaldığı 2018-2019 döneminde İtalya limanlarını göçmen gemilerine kapatma politikası yürütmüş, göç kabul merkezlerinin işlevini kısıtlamıştı. Bu durum da yeni İtalyan hükümetinin ülkenin göç politikası konusunda revizyona gidebileceği beklentisini artıyor." dedi.

İtalya'nın göçmenler konusunda yeni dönemde alacağı tavır ve AB'nin mülteciler konusunda yürüttüğü politikanın uyumuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Cicioğlu, Roma'ya yönelik herhangi bir baskı uygulanmasının, Rusya-Ukrayna savaşının oluşturduğu enerji krizi nedeniyle ters tepebileceğini belirtti.

Muhtemel Meloni iktidarının, AB'ye karşı mülteciler konusunda elinin güçlü olduğunu vurgulayan Cicioğlu, şöyle devam etti:

"Bilindiği üzere AB, Macaristan ile Polonya gibi aşırı sağın güçlü ve iktidar ortağı olduğu ülkelerde baskı politikaları uyguluyor. Meloni iktidarıyla AB'nin İtalya'ya yönelik de böyle bir baskı uygulayıp uygulamayacağı sorusu akıllara geliyor ancak Ukrayna'ya olan desteklerinden dolayı Rusya tarafından enerji kesintileri tehdidine maruz kalan AB ülkelerini zor bir kış bekliyor. Bu durum Brüksel yönetimine karşı Meloni'nin eline önemli bir koz veriyor. Meloni, bu kış mevsiminde yaşanacak olumsuzlukların faturasını AB'ye keser ve bu konuda toplumsal destek de alırsa AB, Roma'ya baskı uygulamakta zorlanır. Zira göçmen sorunundan en fazla etkilenen ülkelerden biri, bir deniz ülkesi olan İtalya."

"Avrupa çifte standarda dayalı göç politikası izliyor"

Cicioğlu, Avrupa'nın çifte standarda dayalı göç politikası izlediğini kaydederek, Avrupa genelinde kabul edilen Suriyeli mülteci sayısının 2 milyonu bile bulmadığını ancak AB'nin Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle 7 ayda 7 milyon Ukraynalıya kapılarını açtığını söyledi.

Avrupa'nın göçmen politikalarındaki ayrımcı tavrın pek çok uluslararası kuruluşun raporlarına ve çeşitli haberlere yansıdığını anlatan Cicioğlu, "Üst düzey yöneticilerin, Ukrayna'daki savaştan kaçanların Suriyeliler gibi olmadığını, bu insanların kendileri gibi 'sarışın ve mavi gözlü' olduklarını söylemekten çekinmemesi şaşkınlık yaratacak cinsten. Bu durum 'değerler Avrupası' hayalinden giderek uzaklaşıldığını gösteriyor." diye konuştu.

Avrupa'da Müslümanlar ve göçmenlere yönelik karşıtlığın artmasıyla ilgili Cicioğlu, "11 Eylül saldırıları sonrası Avrupa'nın ötekileştirilen yeni topluluğu Müslümanlar oldu. Avrupa halklarına Müslümanlarla ilgili pompalanan kimlik, güvenlik ve refah kaygıları karşılık bularak, aşırı sağ partilerin oylarının artmasına neden oldu." değerlendirmesinde bulundu.

Seçimi kazanan ittifakın liderinin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi bekleniyor

İtalya'da halk 25 Eylül'de yapılan erken genel seçimde parlamentonun iki kanadı Temsilciler Meclisi ve Senatonun 600 yeni üyesini belirlemek için oy kullandı.

Erken seçim kararı, Şubat 2021'de Kovid-19 salgını sonrası toparlanmayı yönetmek üzere başbakanlığa atanan Mario Draghi hükümetinin 21 Temmuz'da düşmesi üzerine alınmıştı.

İtalya'da genel seçimde doğrudan başbakan adayları yarışmasa da seçimi kazanan ittifakın liderinin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi öngörülüyor.

Hükümeti kurma görevini verme yetkisi cumhurbaşkanına ait ve sürecin haftalar sürebileceği belirtiliyor.

Yeni parlamentonun ilk kez 13 Ekim'de toplanması bekleniyor.

Yorumlar