“Geçmişte tanık olunmadığı kadar ayrımcı bir dil ve hukuki süreç”
Avrupa’da ırkçılık tehlikesi, kıtada yaşayan ve o kültürden olmayan insanları olumsuz etkiliyor. Yapılan son ankete göre, Müslümanların yüzde 87’si ırkçılığın son bir yıl içinde arttığını düşünüyor.
Ortadoğu’da yaşanan ve ‘IŞİD’ olgusunun dahil olması ile çok tehlikeli bir niteliğe bürünen savaş sonrası Avrupa’da ırkçılık ve kendi kültüründen olmayana karşı sert tutum gündeme gelmiş, Charlie Hebdo dergisine yönelik terör saldırısının ardından bir korku haline dönüşmüştü.
Yaşanan son olayların ardından Avrupa ülkelerinin hukuki olarak bu konuda attıkları adımlar ve özellikle güvenlik politikalarını ırkçılığa yakın bir anlayışla yeniden ele almaları ve Avrupa siyasetinde radikal sağ partilerin yükselişi, tedirginliği daha da artırmıştı.
Bu gelişmelerin ardından yakın zamanda iki Avrupa ülkesi olan Almanya ve Avusturya’da yapılan ‘Avrupa’da ırkçılık araştırması’nın sonuçları da, Avrupa kültüründen olmayan toplulukların durumunu ortaya koyma anlamında önem taşıyor. Sonuçlara göre, Müslümanların yüzde 87,1’i son bir yıl içinde ırkçılıkta artış olduğunu düşünürken, son bir yıl içinde her 11 kişiden 1’inin fiziksel saldırıya maruz kaldığı ortaya çıktı. Yine ankete göre, Avusturya’da son bir yılda sözlü ve fiziksel saldırıya uğrayanların oranı 72,3 olurken, Almanya’da bu rakam yüzde 63,8.
Avrupa’da yaşanan bu gelişmeleri ve istatistiki sonuçları, Yeni Yüzyıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, AjansHaber’e değerlendirdi.
SADECE FARKLI KÜLTÜR MENSUPLARININ İLİŞKİSİNDEN DOĞAN BİR KORKU DEĞİL
Yaşanan olaylarla ilgili olarak korkulanın gerçekleştiğini ifade eden Hacısalihoğlu, “Bu korkunun sadece halkların, farklı din mensuplarının, farklı kültür mensuplarının birbirleriyle ilişkisinden doğan bir doğal korku olduğuna inanmıyorum. Ben bunun bir stratejik içeriği olan, yapay, yönlendirilmiş ve özellikle yine devlet aygıtının başında olan Batılı yeni yönetim tarzının bir anlayışı olarak da beslendiğini düşünüyorum” dedi.
SOĞUK SAVAŞIN ARDINDAN DÜŞMANSIZ BATI İÇİN YENİ KARŞITLIK
Yaşananların doğal süreci dışında yönlendirici yönüne değinen Hacısalihoğlu, “Kültürel ayrımcılık, inanca dayanan ayrımcılık, İslam’ı giderek şiddetle anmak, bir İslam korkusunu bir İslam karşıtlığını besleyen çizginin özensiz bir yönetim tarzı ve dille beslendiğini görüyorum. Bu özellikle soğuk savaş bittikten sonra düşmansız kalan Batı açısından özellikle bir yeni karşıtlık anlayışının yapılandırıldığını da söyleyebiliriz” diye konuştu.
“GEÇMİŞTE TANIK OLUNMADIĞI KADAR AYRIMCI BİR DİL VE HUKUKİ SÜREÇ”
‘Burada yine güç hesapları var, gücün maksimize edilmesi var’ diyen Prof. Hacısalihoğlu, Geleceğe ilişkin daha büyük iddiaların olduğunu ve bir türlü eksilmeyen doğal kaynaklara, pazar egemenliğine dayalı bir iştahın olduğunu belirterek, “Bütün bunların birlikte değerlendirilmesi gerekir. Özellikle Kıta Avrupası’nda geçmişte tanık olunmadığı kadar ayrımcı bir dilin ve bunun hukuki sürecinin hayata geçtiğini görüyoruz. İngiltere vatandaşlık yasalarını elden geçiriyor, daha katı olarak değerlendiriyor. Almaya’da benzer şeyler yaşanıyor” şeklinde konuştu.
“KÜLTÜR FARKLILIĞINA DAYALI BİR AYRIMCILIĞA DOĞRU GİDİYOR”
Irk farklılığından ve din farklılığından ötesinde bir kültür farklılığına dayalı ayrımcılığa doğru gidildiğin ifade eden Hacısalihoğlu, “Bu da ister istemez önemli ölçüde bir toplumsal tabana yayılmış ve kontrolü de zor olabilecek, etkileri büyük olacak saldırılar, kimliklere dayalı saldırılar, cinayetlere neden oluyor” dedi. Bunun bu açıdan görülmesi gerektiğini söyleyen Hacısalihoğlu. “Tabii özellikle nüfus hareketliliği ve nüfus dinamiği ile de ilişkili bu. Özellikle Kıta Avrupası’nın nüfus dinamiğinin tersine dönmesi, yaşlanan bir nüfus olması, genç nüfusa ihtiyaç duyması ama bu ihtiyaca binaen büyük kitlesel göçlere yöneliyor olması Avrupalı yöneticileri bir ikileme sevk etti” dedi.
“KİTLESEL GÖÇLERİ KONTROL EDEMEYİZ KAYGISINI TEHDİT OLARAK ALGILADILAR”
Avrupalılar için ‘kitlesel göçleri kontrol edemeyiz kaygısı ile tehdit olarak algıladılar’ diyen Hacısalihoğlu, “Bunlar NATO belgelerine bile işlendi bir tehdit algısı olarak. Evet genç nüfusa ihtiyacımız var ama bu genç nüfus benim istediğim niteliklere sahip olsun, benim kontrolümde olsun diyorlar. Kitlesel hale gelmesin, sayıca da artmasın diyorlar. Dolayısıyla bu politika da besliyor bunu” değerlendirmesinde bulundu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yaşanan son olayların ardından Avrupa ülkelerinin hukuki olarak bu konuda attıkları adımlar ve özellikle güvenlik politikalarını ırkçılığa yakın bir anlayışla yeniden ele almaları ve Avrupa siyasetinde radikal sağ partilerin yükselişi, tedirginliği daha da artırmıştı.
Bu gelişmelerin ardından yakın zamanda iki Avrupa ülkesi olan Almanya ve Avusturya’da yapılan ‘Avrupa’da ırkçılık araştırması’nın sonuçları da, Avrupa kültüründen olmayan toplulukların durumunu ortaya koyma anlamında önem taşıyor. Sonuçlara göre, Müslümanların yüzde 87,1’i son bir yıl içinde ırkçılıkta artış olduğunu düşünürken, son bir yıl içinde her 11 kişiden 1’inin fiziksel saldırıya maruz kaldığı ortaya çıktı. Yine ankete göre, Avusturya’da son bir yılda sözlü ve fiziksel saldırıya uğrayanların oranı 72,3 olurken, Almanya’da bu rakam yüzde 63,8.
Avrupa’da yaşanan bu gelişmeleri ve istatistiki sonuçları, Yeni Yüzyıl Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, AjansHaber’e değerlendirdi.
SADECE FARKLI KÜLTÜR MENSUPLARININ İLİŞKİSİNDEN DOĞAN BİR KORKU DEĞİL
Yaşanan olaylarla ilgili olarak korkulanın gerçekleştiğini ifade eden Hacısalihoğlu, “Bu korkunun sadece halkların, farklı din mensuplarının, farklı kültür mensuplarının birbirleriyle ilişkisinden doğan bir doğal korku olduğuna inanmıyorum. Ben bunun bir stratejik içeriği olan, yapay, yönlendirilmiş ve özellikle yine devlet aygıtının başında olan Batılı yeni yönetim tarzının bir anlayışı olarak da beslendiğini düşünüyorum” dedi.
SOĞUK SAVAŞIN ARDINDAN DÜŞMANSIZ BATI İÇİN YENİ KARŞITLIK
Yaşananların doğal süreci dışında yönlendirici yönüne değinen Hacısalihoğlu, “Kültürel ayrımcılık, inanca dayanan ayrımcılık, İslam’ı giderek şiddetle anmak, bir İslam korkusunu bir İslam karşıtlığını besleyen çizginin özensiz bir yönetim tarzı ve dille beslendiğini görüyorum. Bu özellikle soğuk savaş bittikten sonra düşmansız kalan Batı açısından özellikle bir yeni karşıtlık anlayışının yapılandırıldığını da söyleyebiliriz” diye konuştu.
“GEÇMİŞTE TANIK OLUNMADIĞI KADAR AYRIMCI BİR DİL VE HUKUKİ SÜREÇ”
‘Burada yine güç hesapları var, gücün maksimize edilmesi var’ diyen Prof. Hacısalihoğlu, Geleceğe ilişkin daha büyük iddiaların olduğunu ve bir türlü eksilmeyen doğal kaynaklara, pazar egemenliğine dayalı bir iştahın olduğunu belirterek, “Bütün bunların birlikte değerlendirilmesi gerekir. Özellikle Kıta Avrupası’nda geçmişte tanık olunmadığı kadar ayrımcı bir dilin ve bunun hukuki sürecinin hayata geçtiğini görüyoruz. İngiltere vatandaşlık yasalarını elden geçiriyor, daha katı olarak değerlendiriyor. Almaya’da benzer şeyler yaşanıyor” şeklinde konuştu.
“KÜLTÜR FARKLILIĞINA DAYALI BİR AYRIMCILIĞA DOĞRU GİDİYOR”
Irk farklılığından ve din farklılığından ötesinde bir kültür farklılığına dayalı ayrımcılığa doğru gidildiğin ifade eden Hacısalihoğlu, “Bu da ister istemez önemli ölçüde bir toplumsal tabana yayılmış ve kontrolü de zor olabilecek, etkileri büyük olacak saldırılar, kimliklere dayalı saldırılar, cinayetlere neden oluyor” dedi. Bunun bu açıdan görülmesi gerektiğini söyleyen Hacısalihoğlu. “Tabii özellikle nüfus hareketliliği ve nüfus dinamiği ile de ilişkili bu. Özellikle Kıta Avrupası’nın nüfus dinamiğinin tersine dönmesi, yaşlanan bir nüfus olması, genç nüfusa ihtiyaç duyması ama bu ihtiyaca binaen büyük kitlesel göçlere yöneliyor olması Avrupalı yöneticileri bir ikileme sevk etti” dedi.
“KİTLESEL GÖÇLERİ KONTROL EDEMEYİZ KAYGISINI TEHDİT OLARAK ALGILADILAR”
Avrupalılar için ‘kitlesel göçleri kontrol edemeyiz kaygısı ile tehdit olarak algıladılar’ diyen Hacısalihoğlu, “Bunlar NATO belgelerine bile işlendi bir tehdit algısı olarak. Evet genç nüfusa ihtiyacımız var ama bu genç nüfus benim istediğim niteliklere sahip olsun, benim kontrolümde olsun diyorlar. Kitlesel hale gelmesin, sayıca da artmasın diyorlar. Dolayısıyla bu politika da besliyor bunu” değerlendirmesinde bulundu.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar