FETÖ’cü gazeteciler Erdoğan’ı evinde kuşatmış

Erhan Seven / ANKARA

Bu kesinlikle doğru. Deniyor ya hani “Kılcal damarlara kadar girmişler”. Aynen öyle. 40 yılda kılcal damarlara nüfuz eden bu yapının devletten temizlenmesi en az 10 yılı bulur.

Tabii bir de bu kişilerin, örgüt üyelerinin sosyal ve günlük hayattaki uzantıları ve sızmaları var. Bu nedenle bir zihin devrimi de gerekiyor. Bu devrimle beraber kamu, özel sektör, iş hayatı, spor camiası gibi neresi aklınıza gelirse gelsin en az 10 yıllık ciddi ve disiplinli bir temizlikle terör örgütü üyeleri temizlenebilir.

Ve örgüt üyelerine çok ağır cezalar verilmesi gerekir. Kısa süre yatıp çıkarlarsa tekrar hayatımıza girip toplumumuzu, devletimizi zehirlemeye devam eder bu FETÖ’cüler…

BAŞBAKAN’IN APARTMANINDA BİLE OTURDULAR

Devletin akla gelebilecek her mekanizmasına sızmaktan öte yerleşen FETÖ’cüler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Ankara’daki Keçiören Subayevler semtinde oturduğu apartmanında bile kendilerine yer buldular.

Erdoğan, eski milletvekili Faruk Koca’nın sahibi olduğu apartmanda kiracı olarak otururken, aynı apartmanın alt katlarında ise Samanyolu Televizyonu Ankara Temsilcisi Haluk Örgün oturuyordu. Erdoğan’ın binadan çıkış ve giriş saatlerinde mutlaka kapı önlerinde bulunup, hafif de reverans yaparak hal hatır sormaya gayret eden Örgün, bir süre binada kaldı.

Hani devlette üst düzey yönetimlerde bulunan herkesi birebir markaja almaya çalışan FETÖ’cüler, Haluk Örgün aracılığıyla komşuluk ilişkisi üzerinden Erdoğan’ı başbakanlığı döneminde kontrol altına almaya çalıştılar.

Örgün, daha sonra televizyon şirketindeki bazı gönül işleri nedeniyle aforoz edilince ve görevden alınınca, okyanus ötesinden gelen talimatla ‘başbakana komşuluk görevinden’ de azledildi. Subayevlerindeki daireyi boşalttı.

Ancak ne hikmetse onun boşalttığı daireye, Zaman Gazetesi’nde çalışan ve İstanbul’dan Ankara’ya tayin edilen Erdal Şen taşındı. Yani anlayacağınız o dönemlerde cemaat denen yapı, Başbakan Erdoğan’ı hiç boş bırakmadı. Erdoğan’a komşu olarak FETÖ’cülerden biri gitti biri geldi.

Bu arada Başbakan Erdoğan’ın koruma müdürü olan emniyet müdürü de FETÖ’cü çıkmış ve uzaklaştırılmıştı. Sanki ödül olarak Denizli’ye emniyet müdürü yapılmıştı. Bu arada Erdoğan’ın yatak odasında dinleme ve kayıt cihazları bulunmuştu. Artık bunu cihazları itibarlı komşuları mı koymuştu, yoksa emniyetteki korumaları mı koydu? Orası hala muamma…

Biz tekrar başa dönelim ve Erdoğan’ın başbakanlığı dönemindeki Erdal Şen ismine bir fokus yapalım. Erdal Şen, 17-25 Aralık 2013 tarihindeki hukuk darbesi girişiminden sonra 2014 yılı başlarında, başbakanın oturduğu binadan ‘artık burada oturmayın’ uyarısıyla ayrılmak zorunda kalmıştı.

ŞEN İSMİ FARKLI BİR KONUDA GÜNDEME GELDİ

Bu isim, geçtiğimiz günlerde farklı bir konuyla gündeme geldi. 15 Temmuz darbe gecesinin komuta merkezi olan Akıncı Üssü’nde Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi olan Adil Öksüz de hazır bulunmuştu. Havacıların imamı olduğu belirtilen Adil Öksüz’ün operasyonun yönetiminde bizzat bulunduğu belirlenmişti.

Öksüz, Akıncı Üssü’nün çevresinde sabah erken saatlerde yakalanmış ve 16 Temmuz 06.30’da mahkemece serbest bırakılmıştı.

Öksüz’ün İstanbul’da saklanmasını sağlayan üç kişiden biri de Başbakan Erdoğan ile komşu olarak yıllarca yaşayan gazeteci Erdal Şen olduğu ortaya çıktı. Şen tutuklanarak hapishaneye konuldu.

Şen’in eşinin de cemaat okullarında öğretmen olduğu ve eşinin amcasının da bir dönem Ak Parti Sakarya milletvekilliği yaptığı belirlendi. Hatta pahalı olan Subayevleri’ndeki dairenin kirasını da o dönemde Ak Partili vekil olan eşinin amcasının ödediği de iddia ediliyor.

Erdal Şen’in katkı yaptığı Adil Öksüz ile de akrabalık ve hısımlık ilişkisi bulunduğu da gelen bilgiler arasında yeralıyor.

Anlayacağınız sevgili okurlar… Artık kimseye güven olmuyor. Herkes sağını solunu iyi kollasın.

Dikkat! Her yerden FETÖ’cü çıkabilir.

YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.