Ermeniler 1915 olaylarını tarihi bağlamından kopardı

Osmanlı Devleti'nin dağılma döneminde yaşanan 1915 olayları, "soykırım" iddiasını dillendiren Ermeniler tarafından "adil hafıza ve empati"den yoksun ele alınıyor.

Osmanlı Devleti'nin 1914'te başlayan Birinci Dünya Savaşı'na Rusya ile farklı saflarda katılmasını fırsat bilen Ermeni milliyetçileri, bağımsız Ermenistan devletini kurmak gayesiyle Rus güçleriyle iş birliği yaptı.

Rus ordusu, Doğu Anadolu'yu işgal ettiğinde gönüllü Osmanlı ve Rus Ermenilerinden büyük destek gördü. Osmanlı ordusunda görev yapan bazı Ermeniler de Rus ordusuna katıldı. Ermenilerin oluşturduğu birlikler ordunun lojistik kanallarını tahrip ederek Osmanlı ordularının ilerlemesini yavaşlatırken, Ermeni çeteleri de işgal ettikleri yerlerde sivillere yönelik katliam ve zulümlere girişti.

Osmanlı hükümeti, bu gelişmelerin önüne geçmek için Ermeni temsilcileri ve kanaat önderlerini ikna etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı. Ermeni komitalarının saldırılarının artması üzerine hükümet, 24 Nisan 1915'te Ermeni devrimci komitelerin kapatılması ve ileri gelen bazı Ermenilerin tutuklanmasına ve sürgün edilmesine karar verdi. Daha sonra, her yıl sözde “Ermeni soykırımını” anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler için bu tarih seçilecekti. Tedbirlere rağmen saldırıların sürmesi nedeniyle 27 Mayıs 1915'te Ermeni nüfusunun savaş bölgesinde olanları ve Rus işgal ordusuyla iş birliği yapanlarının göç ettirilmesi kararı alındı.

Osmanlı hükümeti, göç edenlerin insani ihtiyaçları için planlamalar yaptıysa da savaş koşulları, iç çatışmalar, intikam peşindeki yerel gruplar, eşkıyalık, açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle göçler sırasında çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti.

Tarihi belgeler, hükümetin, söz konusu trajik olayların yaşanmasını amaçlamadığı gibi, göç eden Ermenilere karşı işlenen suçların cezalandırıldığını açıkça ortaya koyuyor. Nitekim, henüz savaş son bulmamışken yaşanan insani trajedi sırasında olaylara karışarak suçlu bulunanlar yargılanarak idam edildi.

1917 Bolşevik Devrimi üzerine savaştan çekilen Rusya, bölgeyi Ermeni çetelere bırakırken, Rus ordusunun geride bıraktığı silah ve cephaneyle komitalar pek çok Osmanlı yerleşim yerini işgal etti. Savaşın sonlarına doğru toparlanan Osmanlı ordusu, Ermenileri Doğu Anadolu'dan çıkarmayı başardı.

Osmanlı Devleti'ne, imzalamak zorunda kaldığı Sevr Antlaşması'nda Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulması dayatıldı. Ancak antlaşma hayata geçmedi. Bunun üzerine Ermeni birlikleri yeniden Doğu Anadolu'yu işgal etti. Aralık 1920'de bu birlikler de püskürtüldü. Daha sonra imzalanan Gümrü Antlaşması ile de bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırları çizildi. Ancak Ermenistan'ın Rusya'nın parçası olması nedeniyle antlaşma uygulanamadı. Antlaşmadaki hususlar, 1921'de Rusya ile imzalanan Moskova, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'la imzalanan Kars Antlaşması ile kabul edildi. Ermenistan, SSCB'den bağımsızlığını elde ettiği 1991'de, Kars Anlaşması'nı tanımadığını açıkladı.

ADİL HAFIZA VE EMPATİ İHTİYACI  

Ermenistan ve Ermeni diasporasının genel beklentisi, Türkiye'nin 1915 tehciri sırasında yaşananları "soykırım" olarak tanıması ve tazminat ödemesi. "Soykırım" kavramı, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etme eylemi olarak tanımlanıyor.

Söz konusu olayların soykırım olarak tanımlanamayacağına dikkati çeken Türkiye, 1915 olaylarını her iki taraf açısından da bir "trajedi" olarak niteliyor. Türkiye, konunun siyasi çatışmalardan uzak, tarihe tek taraflı bakmadan, tarafların birbirlerinin neler yaşadığını anlama ve birbirlerinin hafızalarına saygı duyma şeklinde özetlenen "adil bir hafıza" perspektifinden çözülmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye, tarafların arşivlerinin yanı sıra üçüncü ülkelerdeki arşivlerde de 1915 olayları konusunda araştırma yapılmasını, Türk ve Ermeni tarihçilerle diğer uluslararası uzmanlardan oluşan bir ortak tarih komisyonu kurulmasını teklif ediyor.

ERİVAN İLİŞKİLERİ NORMALLEŞTİRME FIRSATINI DEĞERLENDİREMEDİ

İki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi için en önemli gelişme Ekim 2009'da yaşandı. Taraflar, İsviçre'nin Zürih kentinde diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine yönelik iki ayrı protokol imzaladı.

Protokollerde karşılıklı güven tesisi ve mevcut sorunların çözülebilmesi için tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız, bilimsel incelenmesi konusuna yer verilirken, sınırların da karşılıklı olarak tanınması ve ortak sınırların açılması öngörülüyordu.

Turizm, ticaret, ekonomi, ulaştırma, iletişim, enerji ve çevre konularında iş birliği yapılması, üst düzey siyasi istişarelerden öğrenci değişim programlarına ilişkilerin normalleşmesini tesis edecek adımlar da protokolde yer almıştı.

Türk hükümeti protokolü onaylanmak üzere doğrudan TBMM'ye gönderdi. Ermenistan hükümeti ise metinleri Anayasa Mahkemesinin incelemesine sundu. Mahkeme, protokollerin Anayasa'nın lafzına ve ruhuna uymadığına hükmetti. Gerekçe olarak, Ermenistan Anayasası'nın, "Soykırımının uluslararası alanda kabul edilmesi için çabaların sürdürülmesini" gerekli kılan Bağımsızlık Bildirisi'ne atıfta bulunduğu hatırlatıldı. Bu bildiri aynı zamanda, Türkiye'nin doğusunu Ermeni vatanının bir parçası olan "Batı Ermenistan" olarak adlandırıyor.

Ermenistan hükümeti protokollerin onay sürecini dondurduğunu Ocak 2010’da açıkladı. Bundan 5 yıl sonra da Ermeni hükümeti tarafından geri çekildi. Bu arada Aralık 2013'te Ermenistan'ı ziyaret eden dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, sorunun çözümü için tek taraflı yaklaşımlardan ve konjonktürel değerlendirmelerden uzak, adil ve insani bir tutum sergilenmesi gerektiğini, tarihin ancak adil hafızayla inşa edilebileceğine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da başbakanlığı döneminde yaptığı 23 Nisan 2014 tarihli açıklamada, Birinci Dünya Savaşı şartları altında hayatını kaybeden, başta Ermeniler olmak üzere tüm Osmanlı yurttaşlarına taziye diledi, barış ve uzlaşma çağrısı yaptı.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, TÜRKİYE ERMENİLERİNE MESAJ GÖNDERMİŞTİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen yıl  Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan'a, Ermeni Patrikhanesi'nin Kumkapı Meryem Ana Kilisesi'nde düzenlediği 1915 olaylarını anma ayini dolayısıyla bir mesaj göndermişti.

Ermenice olarak da yayımlanan mesajda, Erdoğan şunları kaydetmişti:

"İnsani vazifelerin ihmal edilmediği, sevincin ve acının samimiyetle paylaşılabildiği Anadolu toprakları, her şeyin önüne ve ötesine vicdan ve adalet anlayışını koyar. İşte bu anlayış, tarih bilincimiz ve insanlık ufkumuz gereğince Osmanlı Ermenilerinin hatıralarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Türklerle Ermenilerin bin yıla uzanan ortak yaşam kültürünü yeniden hatırlamayı ve hatırlatmayı sürdüreceğiz.

Ortak tarihleri ve benzer gelenekleri olan iki komşu halkı, nefret ve düşmanlık söylemleriyle birbirinden uzaklaştırmak isteyenlere ve tarihi siyasileştirenlere karşı dostluk ve barış hedefiyle çalışmaktan vazgeçmeyeceğiz. Bu düşüncelerle, ebediyete intikal etmiş Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, hayatta olan yakınlarına taziyelerimi sunuyorum. Aynı dönemde yaşamını yitiren etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyorum. Bu ortak acıyı paylaştığımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ülkemize geçmişten bugüne katkıda bulunan tüm Ermeni vatandaşlarımıza da bu vesileyle yeniden teşekkür ediyorum."


Yorumlar