Suikast için her zaman imkanım vardı
Cumhurbaşkanlığı eski başyaveri Ali Yazıcı, "Sayın Cumhurbaşkanı'na suikastle suçlanıyorum. Her zaman bu imkan ve yapma kabiliyetim varken yapmıyorum da yanından ayrıldığım ilk anda sözde suikast yapmakla suçlanıyorum, bu akla uygun gelmiyor." dedi.
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili davada yargılanan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski yaveri Kurmay Albay Ali Yazıcı, "Benim bu işlerle ilgim olsaydı yaverliğe seçilmezdim. İlk defa Cumhurbaşkanımızdan ayrılıyorum ve Sayın Cumhurbaşkanına suikastle suçlanıyorum. Her zaman bu imkan ve yapma kabiliyetim varken yapmıyorum da yanından ayrıldığım ilk anda sözde suikast yapmakla suçlanıyorum, bu akla uygun gelmiyor." dedi.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de arasında bulunduğu 221 kişinin yargılandığı davanın ikinci günü, Yazıcı'nın savunmasının alınmasıyla başladı.
Duruşma öncesinde sanık Akın Öztürk, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik'ten, duruşma sırasında not tutmak için kalem talebinde bulundu. Öztürk'ün talebi üzerine diğer bazı sanıklar da kalem istedi. Mahkeme Başkanı Dik de bir sonraki duruşmada tüm sanıklara kalem verileceğini belirtti.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski yaveri Kurmay Albay Ali Yazıcı savunmasına başladı.
Başyaver olarak göreve başlamadan önce Sofya'da askeri ateşe olarak çalıştığını, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yaverlik görevine seçildiğini, 27 Temmuz 2015'te başladığı başyaverlik görevini 15 Temmuz gecesine kadar sadakatle sürdürdüğünü savunan Yazıcı, "Bu süreçte herhangi bir sıkıntı, problem yaşanmadı hatta sıkıntı olabilecek durumlara müdahil olarak çözüme kavuşturdum. Arabanın her zaman önünde oturuyor, Sayın Cumhurbaşkanıyla hareket ediyordum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast iddiasıyla da Muğla'da yargılandığını, Ankara'daki davada ise suçlamalara Yurtta Sulh Konseyi üyeliğinin eklendiğini belirten Yazıcı, söz konusu konseye nasıl seçildiğini, konseyde kimler olduğunu bilmediğini öne sürdü.
Yazıcı, 5 Temmuz 2016 günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanından ayrıldığını, önce 2 gün ardından da 1 hafta izin yaptığını, Tokat Erbaa'daki ailesinin yanına gittiğini, 14 Temmuz'da Ankara'ya döndüğünü, lojmanında kaldığını, 15 Temmuz saat 17.00'de de 16 Temmuz'da Antalya'daki görev için Muhafız Alayından hareket ettiğini anlattı.
Muhafız Alayından ayrılırken yanına gelen ve kendisini "Emin Yarbay" olarak tanıtan kişinin "Komutanım Antalya'ya gidiyormuşsunuz. Ben de tatile gidiyorum, sizinle gelebilir miyim?" diye sorduğunu ve bu kişiyle birlikte yola çıktıklarını ifade eden sanık Yazıcı, Afyonkarahisar'da mola verdiklerini, daha sonra yola devam ettiklerini, kendisini telefonla arayan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın "Albayım bir şeyler oluyor, bilginiz var mı?" sorusu üzerine yaşananlardan haberdar olduğunu söyledi.
Kasırga ile görüşmesinin ardından Cumhurbaşkanlığı Kara Yaveri Yarbay Mete Semercioğlu'nu aradığını, Semercioğlu'nun kendisine tatbikat yapıldığı bilgisinin verildiğini söylediğini, yol boyunca Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş ve bazı kişilerle telefon görüşmesi yaptığını kaydeden sanık Yazıcı, Antalya'dan protokol şube müdürünün aradığını ve yarın yapılacak etkinliğin iptal edildiği söylediğini, bunun üzerine de Marmaris'e doğru yolunu değiştirdiğini kaydetti.
Sanık Yazıcı, İzmir yolundan Marmaris'e doğru döndükten sonra bile Emin Yarbay'ın arabadan inmediğini belirterek, "Emin Yarbay benimle devam etmek istedi, garip garip hareketler yapıyordu, ben de kendisinden çekindim. Yolda Marmaris'e gitmenin sıkıntılı olacağını düşündüm, yanımda tanımadığım birisi olduğu için. Bu kişiyi, Muhafız Alayına yeni atanmış birisi olarak değerlendirdim. Emin Yarbay, 'Komutanım Çiğli’ye gidelim.' dedi, biz de Çiğli’ye geçtik. Ertesi sabah Ankara'ya döndüm, 16 Temmuz sabahında Ankara'daydım, 17 Temmuz'da gözaltına alındım." diye konuştu.
Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Dik'in sorularını yanıtlayan sanık Yazıcı, Umut Paksoy adına kayıtlı bir telefon kullanıp kullanmadığı sorusu üzerine, kendi hattından başka bir telefon kullanmadığını söyledi.
Hakim Dik'in, "Sanık Levent Türkkan'ın 'Ali Yazıcı da FETÖ'cüdür' ifadesi var, ne diyeceksin?" sorusuna Yazıcı, Türkkan ile sadece Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Cumhurbaşkanlığına ziyaretleri sırasında, askeri hiyerarşi içerisinde görüştüklerini, bunun dışında görüşmeleri olmadığını ileri sürdü.
Bir soru üzerine Yazıcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerini öğrenmek için kimsenin kendisine bir soru sormadığını, kimseyle bu konuda görüşmediğini savundu.
Muhafız Alay Komutanının tatbikat olacağı için kendisinden personel istediğini, 2 astsubayı tatbikata katılmakla görevlendirdiğini anlatan Yazıcı, 15 Temmuz gecesi bu astsubaylarla telefonda görüştüklerini, bu kişilere "Derhal Muhafız Alayını, orayı terk edin. Herhangi bir şeye karışmadan oradan ayrılın." talimatı verdiğini söyledi.
Sanık Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı yaverliğine bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından seçildiğini vurgulayarak, "Daha sonra öğrendiğim kadarıyla kendisi 3-4 ay araştırma yapmış, ilçe belediye başkanına, AK Parti teşkilatına, muhtara araştırtmış, bu süreçte bütün araştırmalar yapılmış. MİT ile emniyetle görüşmeler yapılmış. Benim bu işlerle ilgim olsaydı yaverliğe seçilmezdim. Bir yıl boyunca herhangi bir sıkıntı yaşanmamış, Sayın Cumhurbaşkanı'nın yanında, uçağında, helikopterinde beraber hareket ettim. İlk defa Cumhurbaşkanımızdan ayrılıyorum ve Sayın Cumhurbaşkanı'na suikastle suçlanıyorum. Her zaman bu imkan ve yapma kabiliyetim varken yapmıyorum da yanından ayrıldığım ilk anda sözde suikast yapmakla suçlanıyorum, bu akla uygun gelmiyor." diye konuştu.
Yazıcı, Muhafız Alay Komutanı Kutsi Barış'a 15 Temmuz sabahı kahvaltıda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tatil yaptığı yeri söylediği iddialarını da reddederek, sadece basında tatil yaptığı yere ilişkin çıkan haberleri konuştuklarını, kendisine bir yer söylemediğini savundu.
Aracına aldığı Emin Yarbay'ın yönlendirmesiyle Çiğli'ye gittiğini, yolda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın emniyete alınmasıyla ilgili işleri koordine ettiğini, Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan, Erdoğan'ın doktoru ve fizyoterapisti ile görüşmeler yaptığını, kendisinin Marmaris'e gitmesinin daha büyük sıkıntı olacağını düşündüğünü ileri sürdü.
Sanık Yazıcı'nın avukatı Hakan Tunçkol da dünkü duruşmada sanıkların, teşhir edilecek şekilde halkın arasından duruşma salonuna alınmasının anlaşılması zor bir durum olduğunu ifade ederek, dava sürecinde yaşananların adil yargılamayı etkilediğini ileri sürdü.
Balyoz ve Ergenekon davalarında da birçok sanığın avukatlığını yaptığını, bu kişilerin savunmalarını hazırlaması için cezaevinde bilgisayarla çalışma imkanı verildiğini anlatan Tunçkol, şöyle devam etti:
"Kan kokan, eli kanlı hakimlerin yönettiği kumpas davalarında sanıklara tanınan haklar çok daha fazlaydı. Sözcü bile FETÖ'cü olabiliyorsa Ali Yazıcı'nın idam edilmemesi neden diye ironiyle başlayabiliriz. Ali Yazıcı'nın suçlamasıyla Sözcü gazetesinin arasında fark yok. Ali Yazıcı'nın suçlandığı şey bir manşet haberini sanki söylemiş gibi gösterilmesi. 65 milyon insanın öldürüldüğü, 6,5 milyon insanın soykırıma tabi tutulduğu İkinci Dünya Savaşı'nın hesabını sadece 24 kişi veriyor, kanlı bir dört dörtlük darbe; 12 Eylül'ün hesabını sadece 2 kişi, o da tutuksuz olarak veriyor. Kenan Evren'in ağırlaştırılmış müebbetten yargılanmadığı düşünüldüğünde bu yargılamalarda, iddianamelerde hukuk hiçe sayılarak istenen sevk maddeleri düşünüldüğünde adil yargılamaya uyulmadığı görülecektir."
Avukat Tunçkol, iddianamede geçen gizli tanıklar Kuzgun, Şapka ve "Emin Yarbay" olarak bilinen Emin Güven'in etkin pişmanlıktan yararlanmak için birçok kişiyi FETÖ üyesi olarak suçladığını savunarak, "FETÖ'nün Balyoz ve Ergenekon ile başaramadıklarını, TSK içindeki Atatürkçü, ulusalcı, Atatürk ilkelerine bağlı elit komutanların diskalifiye edilmesi için 'bunlar da bizdendi' beyanlarından başka delil olmadan TSK'nın içi boşaltılmaktadır. Levent Türkkan, 'Ali Yazıcı bizden' demiş. Gazetelerde gördük iki kolu kırılmış, göz patlamış bir insanın 'samimi ifadesi' demek hukukun hiçe sayılmasıdır. Bunun hiçbir şekilde kabul edilememesi gerekir, buna dayanılarak davaya Ali Yazıcı katılmıştır." diye konuştu.
Müvekkili Yazıcı'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikastle suçlandığını anımsatan Tunçkol, "Ali Yazıcı'nın görevi bu olsa bunu Cumhurbaşkanımızı zehirleyerek yapabilirdi, silahını çeker öldürebilirdi, aracının kaza yapmasını sağlayacak bir şeyler yapabilirdi. Bunların hiçbirin yapmayan Ali Yazıcı, Sözcü gazetesinin manşetindeki bilgiyi vermekle suçlanıyor. Bütün istihbaratı elinde tutan FETÖ, cumhurbaşkanının yerini Ali Yazıcı'dan mı öğrenecek? Ali Yazıcı'nın FETÖ ile bağlantılı hiçbir şeyi çıkmamıştır. FETÖ'cü olduğu halde istihbaratın bunu bilmemesi, bildiği halde sessiz kalması da asıl vahim konulardır." dedi.
Yarbay Emin Güven'in, Özel Kuvvetler Komutanlığında efsane bir komutan olduğunu ve 15 Temmuz'da Ali Yazıcı'yı kontrol etmekle görevlendirildiğini, bu yüzden aracına bindiğini ileri süren Avukat Tunçkol, "Emin Güven, Ali Yazıcı'nın arabasına binerek manevi olarak onu yönlendirmiştir. Ali Yazıcı kendisinden defaatle kurtulmak istemiş ama kurtulamamıştır. Çiğli'ye kadar gitmiştir, orada FETÖ'cüler tarafından baskı ve kontrol altında, bir nevi gözlem altında tutulmuştur." savunmasında bulundu.
Müvekkili Ali Yazıcı hakkında hiçbir delil olmadığını, müvekkilinin derhal tahliyesine karar verilmesi gerektiğini ileri süren Tunçkol, "Tahliyenin önünde sadece baskıdan kaynaklı engel vardır." dedi. Avukat Tunçkol, sanık Yazıcı'nın Muğla'da da aynı suçtan yargılandığını hatırlatarak, yargılamanın Ankara'daki davayla birleştirilmesini talep etti.
Avukat Tunçkol'un savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Dik, "Müvekkilinizin Atatürkçü subay olduğu için yıpratılmaya çalışıldığını söylüyorsunuz. Ali Yazıcı, sen kendisini öyle tanımlıyor musun? Bu darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?" diye sordu. Yazıcı da "Bunu beni seçen Cumhurbaşkanımıza ve beni yetiştiren komutanlara sormak gerekir. Darbeyi kimin yaptığını 10 aydır düşünüyorum, ben de işin içinden çıkamadım. Benim bildiğim, 'Şu FETÖ'cüdür, terör örgütü üyesidir' diyeceğim bir komutan, asker de yok." yanıtını verdi.
Cumhuriyet Savcısı Aytekin Cenikli de Yazıcı'ya, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir yurt dışı gezisinde, uçakta gazeteci Kadir Çöpdemir'e, sohbet sırasında 'Bu düzen böyle devam etmez, yakında darbe yapacağız' dediniz mi?" diye sordu. Yazıcı, üniformalı bir kişi olarak "darbe" kelimesini kullanmasının doğru olmayacağını bildiği için hiçbir şekilde o ifadeyi kullanmadığını, bazı danışmanlar tarafından "darbe" ifadesinin aylar öncesinden konuşulmaya başlandığını savundu.
Sanık avukatlarından Dilek Aras'ın "Danışmanlar tarafından sarf edilen 'darbe' kelimesi ilk olarak ne zaman konuşuldu. Ne zamandan itibaren 'darbe' telafuz ediliyordu?" sorusuna Ali Yazıcı, cevap vermek istemediğini söyledi.
Yazıcı, "Darbe kelimesinin geçtiği görüşmeler sadece bir defa olmadı. Benim 'darbe yapılacak' dediğim tespit edilse, bundan Sayın Cumhurbaşkanı'nın haberi mutlaka olurdu. Sayın Cumhurbaşkanı'nın bundan haberi var da neden 15 Temmuz'u beklenmiş? Ben darbeyi başladığı zaman öğrendim ama bunu 1-2 ay önceden dillendirenler vardı diyebilirim." şeklinde konuştu.
Avukat Aras'ın "Cumhurbaşkanı danışmanlarından mı dillendiren vardı?" sorusu üzerine Yazıcı, yine soruya cevap vermek istemediğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın da Yazıcı'ya, "Ben danışmanlardan duydum; kendisi sürekli olarak danışmanları yarı şaka yarı ciddi olarak darbeyle tehdit etmiş. Danışmanlarla hangi tarihlerde bu konuşmalar yapıldı?" diye sordu.
Sanık Ali Yazıcı, "Ben Cumhurbaşkanının en yakınında olan kişi olarak darbeden bahsedersem Sayın Cumhurbaşkanı bundan haberdar olurdu. Ben 15 Temmuz'un ertesi günü FETÖ'cü, darbeci, darbeyi daha önce planlayan ilan edildim. Sayın Cumhurbaşkanımız, istihbarat, emniyetin istihbaratı, askeri istihbarat bunları bilmiyor muydu, beni bilmiyor muydu? Atanmama rağmen beni bekletirdi." yanıtını verdi.
ERDOĞAN'IN AVUKATI AYDIN İLE SANIK YAZICI ARASINDA TARTIŞMA
Yazıcı'nın sözleri üzerine avukat Aydın, "Ağustos atamasında oradan uzaklaştırılacağınızı biliyordunuz." dedi. Yazıcı da 1,5 yıl başyaverlik yaptığını, ataması için son yılı olduğunu ve Ağustos'ta atamasını beklediğini söyledi.
Avukat Aydın, Yazıcı'nın iyi eğitilmiş bir FETÖ'cü olarak kendisini çok iyi gizlediğini, sakladığını öne sürdü. Avukat Aydın'ın bu sözleri, duruşmayı izleyen mağdur ve müşteki yakınları ile bazı sanıklarca alkışla karşılandı.
Sanıkların alkışlaması üzerine de Mahkeme Başkanı Dik, sanıklara hitaben "Benim anlamadığım siz niye, neyi alkışladınız." dedi.
Sanık Yazıcı, "Darbe şeklinde bir ifadem olmadı. Eğer ben FETÖ'cü olarak bütün istihbarat birimlerini aşıp Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yıl yanında kendimi gizliyorsam bu ülkede 80 milyon da FETÖ'cü olabilir. Şu an kendisini saklayan belki daha kripto Hüseyin Bey FETÖ'cüdür, hala kendisini saklıyordur. Ben bu kadar saklıyorsam ben de diyorum ki 80 milyon FETÖ'cüdür." diye konuştu.
Avukat Aydın da sanık Yazıcı'nın iddianamede açıkça FETÖ'cü olmakla suçlandığını vurgulayarak, "Ben de iddianamenin arkasındayım, açıkça FETÖ'cüdür diyorum. Hüseyin Aydın’ı FETÖ'cü olarak itham etmek kimsenin hakkı ve haddi değildir." ifadesini kullandı.
Sanık Yazıcı'nın savunması sırasında sanık Levent Türkkan da söz alarak, iddianamede kendisiyle ilgili "samimi ifadesi" cümlesinin geçtiğini hatırlattı. Türkkan, "Benim öyle bir samimi ifadem yok. Benim her yanım dağılmış, 10 gün kendime gelememişim, ölmemden korktukları için serum bağlandı, röntgenim çekildi. Samimi ifadem yok, sanıklar hakkındaki iddialar buna dayandırılmasın. 'Ali Yazıcı da FETÖ'cü' diye bir ifadem yok, olmadı." dedi.
Yorumlar