Dünya yerinden oldu! Kim nereden, neden göçe zorlandı?
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), geçen yıl 5 milyondan fazla kişinin evini terk etmek zorunda kaldığını ve mülteci sayısının 65 milyona ulaştığını açıkladı.
Dünyada yerinden olanların sayısı 65 milyona ulaştı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, geçen yıl 5 milyondan fazla kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığını ve zorla yerlerinden edilenlerin sayısının rekor seviyede artarak 65,3 milyona ulaştığını açıkladı. Dünya genelinde yerinden edilenlerin sayısı bir ülke nüfusu olsaydı, dünyanın en büyük 21’inci ülkesi olurdu. Bu bilgi bile, mülteci krizinin ne boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor.
Dünyadaki göç krizini ve mülteci sorununun nedenlerini AjansHaber’e değerlendiren Namık Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ensar Nişancı, “65 milyon civarında mülteci sayısı tespit edilebilenler ama 90 milyona yakın yerinden edilmiş insan var. Bunun çok farklı nedenleri var. Ortadoğu ve Afrika en fazla göç veren, sığınmacı ortaya çıkaran coğrafyalar olarak öne çıkıyor. Bu coğrafyalara baktığımızda en temel nedeni güvenlik sorunu olduğunu görüyoruz. İnsanların canları tehlikede, can tehlikesinden kurtulmak için insanlar bulundukları yerleri terk etmek zorunda kalıyorlar” dedi.
“GÖÇÜN TEMEL NEDENİ GÜVENLİK SORUNU”
65 milyon civarında mülteci sayısı tespit edilebilenler ama 90 milyona yakın yerinden edilmiş insan var. Bunun çok farklı nedenleri var. Ortadoğu ve Afrika en fazla göç veren, sığınmacı ortaya çıkaran coğrafyalar olarak öne çıkıyor. Bu coğrafyalara baktığımızda en temel nedeni güvenlik sorunu olduğunu görüyoruz. İnsanların canları tehlikede, can tehlikesinden kurtulmak için insanlar bulundukları yerleri terk etmek zorunda kalıyorlar.
“AFRİKA’DA İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLMEK YERİNE AVRUPA’YA GÖÇ EDİYOR”
Ekonomik sorunlar da çok önemli bir problem olarak karşımızda duruyor. Afrika’da insanlar açlıktan öleceklerine en azından bir riski alıp Akdeniz’i aşıp Avrupa sahillerine ulaşmayı düşünüyorlar.
“GÖÇÜN BİR DİĞER NEDENİ; OTORİTER REJİMLER”
Otoriter rejimler var, bu coğrafyalardaki rejimlerin karakterine baktığımızda 2 özellik ön plana çıkıyor. Bir tanesi devletlik özelliğini yitiren, insanların güvenliklerini koruyabilme kapasitesi olmayan devletler var. İkincisi, belki daha da kötüsü, devletlerin zaten kendisi şiddet uyguluyorlar. Bu bakımdan göçün çok farklı nedenleri var ama öne çıkan nedenleri bunlar.
Küresel ısınmanın da mülteci sorununa doğrudan etkileyeceğini düşünmemiz gerekiyor. Global ısınma bazı coğrafyaları yaşanabilir olmaktan çıkarıyor. Devletin uluslararası sınırlarına ciddi şekilde meydan okuyan bir durumla da karşı karşıyayız.
“GLOBAL BİR GÖÇ DURUMUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”
Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan bir tanesi de, ilk kez bu kadar yaygın bir göç söz konusu. Göç değil aslında iltica demek gerekiyor. Tabi ki daha iyi şartlar için gidenler var ama ölümden kaçanlar var. Şu anda örneğin Suriye’de. Suriye’nin nüfusu 23 milyon ama 10 milyona yakın iç göç var. Daha güvensiz olan yerlerden daha güvenli olan yerlere doğru göç ediyorlar. Aynı şekilde Afganistan, Irak, Somali, Libya’da benzer durum söz konusu. Dolayısıyla global bir göç durumuyla karşı karşıyayız. Ülke içindeki hareketlilik de dikkate alındığında çok ciddi bir göçün olduğundan bahsedebiliriz.
“MEVCUT DURUM DEVAM ETTİĞİ SÜRECE GÖÇLER AZALMAYACAK, ARTACAK”
Göç, global bir sorundur. Bu sorunun global olarak düşünülmesi gerekiyor. Nasıl ki global terörden bahsediyoruz, global iltica hadisesinden de bahsetmemiz gerekiyor. Ona ilişkin kurumların gelişmesi gerekiyor. Mevcut durum devam ettiği sürece göçlerin azalmak yerine çoğalacağını söylemek mümkündür. Bu durum devam ettikçe insanlar daha farklı yerlerde yaşamaya çalışacaklardır.
KORKUTAN VERİ
Ege Denizi’nde ve Akdeniz’de ölen mülteci sayısının çok astronomik sayılara çıkması önemli bir göstergedir. Denizde boğulan insanlar bile çok hatırı sayılır rakamlara ulaştılar. 1 yılda 500’den fazla insan Ege Denizi’nde hayatını yitiriyor. Bu korkunç bir rakam. Libya üzerinden Avrupa’ya gitmek isteyen insanlar da göz önünde bulundurulduğunda çok önemli bir mülteci sorunuyla karşı karşıyayız. Mültecilerin sayısının gittikçe artması ve bu artmanın devam edecek olması çok önemli bir veri.
“AVRUPA’NIN DURUMA BAKIŞINDA CİDDİ PARADOKS VAR”
Göçün bir de karakterine bakmak gerekiyor. Dünyanın en liberal ülkeleri, ekonomik olarak en liberal olanlar gümrük duvarlarını en fazla yükselten ülkeler oluyorlar. Mesela AB’de toplam 1 milyon mülteci var. Dünyada resmi kayıtlara göre 65 milyon mülteci var. Türkiye’de 3 milyonu aşkın mülteci var. Yani 500 milyonluk Avrupa’nın 1 milyon mültecisi var, 76 milyon Türkiye’nin 3 milyon mültecisi var. Bunu bir de ekonomik güç olarak değerlendirirseniz, Türkiye’nin üzerindeki yükün ne kadar yüksek olduğunu görürsünüz.
“GELİŞMİŞ ÜLKELER EKONOMİK OLARAK NE KADAR LİBERALSE İNSAN HAREKETLİLİĞİNDE O KADAR OTORİTERLER”
Şu anda mülteci sorununun asıl yükünü çeken gelişmiş ülkeler değildir. Gelişmiş ülkeler ekonomik olarak ne kadar liberalse insan hareketliliğinde o kadar otoriterler. Burada çok ciddi bir paradoks var.
“GERİ KABUL ANLAŞMALARI ÇÖZÜM GETİRMEZ”
Avrupa geri kabul anlaşmalarıyla kendine bir güvenlik hattı oluşturmak istiyor. Avrupa’nın bütün çevresinde bu tür anlaşmalar söz konusu. Geri kabul anlaşmalarının bir çözüm olma ihtimali çok zayıf. Türkiye ne kadar daha mülteci kaldırabilir? Türkiye ekonomisinin büyüklüğü dikkate alındığında Türkiye ne kadar mülteci daha alabilir? Bu yükü tek başına Türkiye’ye yıkamazsınız.
“KRİZ ANCAK GLOBAL ÖLÇEKTE ÇÖZÜLEBİLİR”
Göçmen sorunu, düzensiz göç dünyanın çok önemli bir sorunudur ve bu sorun kriz boyutuna ulaşacak seviyededir. Bu kriz ancak global ölçekte çözülebilir. Bir ülkenin ya da birliklerin kendi imkanlarıyla çözebileceği bir sorunla karşı karşıya değiliz.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar