Diyanet İşleri Başkanı: ’Arap Baharı uluslararası trajediye dönüştü'

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Arap Baharı söylemiyle Kuzey Afrika’da başlayan, dalga dalga Ortadoğu ve Afrika kıtasına yayılan çatışma ve kaos ortamı, bilhassa Suriye krizi ile birlikte uluslararası ölçekte bir trajediye dönüşmüştür" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez başkanlığında Van’da yapılan 32’nci İl Müftüleri İstişare Toplantısı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. 2 gün süren toplantılarda alınan kararlar bir bildirge olarak açıklandı. 16 madde halinde açıklanan bildirgeyi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez okudu.

Müslüman toplumların zor süreçten geçtiğini anlatan Başkan Görmez, Müslüman coğrafyasının çatışmalarla ayrışma ve parçalanmaya sürüklenmeye çalışıldığını söyledi. İslam medeniyetini sembolü olan şehirlerde terör ve vahşet şebekeleri türetildiğini, cinayetler işlendiğine dikkat çeken Başkan Görmez, terörün, işlediği cinayetleri kitle iletişim araçlarıyla dünyaya servis ederek küresel İslamofobi endüstrisi beslediğini ifade etti. Sözde hilafet devleti adı altında yapılan eylemlere dikkat çeken Görmez, şöyle devam etti:

"İslam’dan hiçbir şekilde meşruiyet bulması ve onay alması mümkün olmayan, eylemleriyle bir ölüm ve kıyım makinasına dönüşen, sözde hilafet devleti mizanseniyle ortaya çıkan terör ve vahşet şebekesi, 100 yıl sonra tekrar bilad-ı Bağdat ve bilad-ı Şam’ı birçok gücün müdahalesine açık hale getirmiştir. Bu oluşum, aynı zamanda İslam dünyasında medeniyet içi bir din ve mezhep çatışmasına zemin hazırlamıştır. Böylece barış ve esenlik dini olan İslam’ın imajını, vahşet ve tedhiş görüntüleriyle kirleterek İslam’la endişe ve korku duygularını yanyana getirmiştir. Kaos ortamından bir an önce kurtulabilmek ve bölgede tekrar huzurun sağlanabilmesi için hiçbir İslam ülkesinin kabul etmediği bu ve buna benzer meş’um yapılarla İslam dünyasının topyekün mücadele etmesi kaçınılmazdır."

'ARAP BAHARI’ TRAJEDİYE DÖNÜŞMÜŞTÜR'

’Arap baharıyla’ kaos ortamının ortaya çıktığını belirten Görmez, şöyle devam etti:

"Arap Baharı’ söylemiyle Kuzey Afrika’da başlayan, dalga dalga Ortadoğu ve Afrika kıtasına yayılan çatışma ve kaos ortamı, bilhassa Suriye krizi ile birlikte uluslararası ölçekte bir trajediye dönüşmüştür. Bu süreçte geleneksel dini-tarihi yapılar tahrip edilmiş, bilimsel ve kültürel miras yağmalanmış, kitlesel göçlere sebebiyet verilmiş ve insanlarda büyük korku ve umutsuzluklar meydana getirilmiştir. Maalesef yaşlı dünyamız bir kere daha küresel ölçekte uluslararası bir savaşın eşiğine getirilmiştir. Suriye krizinin daha büyük bir felakete evrilmemesi için başta uluslararası kurum ve kuruluşlar olmak üzere din? müesseselerin, aydın ve entelektüellerin, bilim ve sanat insanlarının inisiyatif alması, akan kanın bir an önce durdurulması, yeniden barış ve güven ortamının tesisi için çaba sarfedilmesi en büyük temennmizdir."

"Vakit geçmeden insanlık, tüm gücüyle barışın hayat veren diriltici nefesini üflemelidir. Bugün başta Suriye olmak üzere insanlık trajedisinin yaşandığı ülkelerden sökün eden mülteciler, gerek ülkemize sığınanlar gerekse ülkemiz üzerinden başka kıtalara geçmek için çabalayanlar, insanlık vicdanını sınayan küresel bir sorun h?line gelmiştir. İltica etmek için evlerini ve yurtlarını terk eden Suriyelilerin acıklı ölümleri, deniz kıyılarından toplanan cesetleri, tüm insanlığın vicdanını kanatmaya devam etmekedir. Özellikle mültecilere yönelik uluslararası örgütlerin takındığı tavırlar, ümit verici değildir. Sorunun kalıcı çözümü için yeterli bir çaba olmadığı da açıktır."

'KALICI TOPLUMSAL BARIŞTA ISRAR EDİLMELİ'

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ülke ve millet olarak bir türlü kurtulunamayan kronik şiddet ve terör olaylarının dünya ve yaşanılan coğrafyadan bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi. Görmez, terör olaylarının insanların gündelik yaşamını tehdit, meskenlerini, sokak ve caddelerini tahrip, şehir ve kasabalarını tarumar ettiğini, yüzlerce gencin yaşamına kast ettiğini, yüzlerce askeri ve güvenlik güçlerimizi şehit eden menfur terör olaylarının, ülkenin bekasını, milletimizin birliğini tehdit ettiği; milletin tamamınına endişe getirdiğini söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, şöyle konuştu:

"Şehirlerimizi, mabetlerimizi, eğitim yuvalarımızı tahrip eden; hanelerin harim-i ismetine tecavüz eden, vatandaşlarımız üzerinde baskı oluşturarak onların canına ve malına kasteden, insanımız arasında kin ve nefret tohumları eken, barış ve güven ortamını baltalayan; etnik, ayrılıkçı ve inkarcı bir ideolojiden beslenen terör örgütü, nice canların yok olmasına, nice anaların bağrının yanmasına, nice çocukların yetim kalmasına neden olmaktadır. Akan kan ve gözyaşının dinmesi, mağduriyetlerin son bulması, selam ve eman, barış ve güven ortamının bölgede bir an önce yeniden tesis edilmesi en büyük niyazımızdır."

"Bilhassa güvenlik-barış dengesi dikkate alınarak herhangi bir hataya mahal vermeden ne pahasına olursa olsun kan dökülmesini engelleyecek kalıcı toplumsal barışta ısrar edilmesi, İslam’ın barış ve esenliği önceleyen rahmet mesajlarının bir gereğidir. Terörün, küresel emparyalist güçlerin, silah ve uyuşturucu tüccarlarının, modern sömürgeciliğin ve hegemonya anlayışının acımasızca kullandığı bir enstrüman olduğu açıktır. Bu itibarla ülkemizde yaşanan terör sorunu, coğrafyamızdaki bölgesel meselelerden ve küresel güç savaşlarından bağımsız bir şekilde ele alınamaz. Herhangi bir insani değere sahip olmayan terör örgütü, bugün dini giderek araçsallaştırmaya çalışmakta, hatta din eksenli yapılar kurmakta, doğallıktan ve sahicilikten uzak dini görünümler sergilemekte olup böylece tarih boyunca İslam ümmetinin aziz bir parçası olmuş bölge insanının kalbini çalmayı ve toplumsal tabanını genişletmeyi hedeflemektedir."

'İSLAM TERÖRÜN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDER'

"Hiçbir hak iddiası ve toplumsal talep, terör ve şiddete gerekçe olamaz. Şiddet ve terör, İslam’dan kendine asla referans bulamaz. Bilinmelidir ki din-i mübin-i İslam, hangi amaçla yapılırsa yapılsın, kimden gelirse gelsin inancı, düşüncesi ve ideolojisi ne olursa olsun terörün her türlüsünü reddeder. Terör bir insanlık suçudur. Müslüman vicdanı da asla terörü kabul edemez. Sıfatı ve ünvanı ne olursa olsun samimi hiçbir Müslüman, herhangi bir terör örgütünün içinde yer alamayacağı gibi İsl?m’dan teröre meşruiyyet bulamaz, teröre fetva da veremez."

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, milletin birliğine kast eden her türlü odakların dini, mabedi ve din adamını istismar etme çabalarının boşuna olduğunu, şiddet ve terörü esas alan, dini istismar eden örgüt ve yapıların; sevgi, bilgi, birlik, beraberlik, ibadet ve huzur mekanı camilerin kürsü ve minberlerini, minareleri propaganda aracı haline getirme çabalarının sonuç vermeyeceğini anlatırken, "Ezanın okunduğu minareler tevhidin, dinin direği olan namazın eda edildiği camiler ise ümmetin birliğinin somutlaştığı mekanlardır. Gerek bölgemizde gerekse ülkemizde camilerin çatışma mekanı haline getirilmesi, yakılıp yıkılması ve tahrip edilmesi, lojistik amaçla üst haline getirilmesi, mukaddesata yapılan en büyük saldırıdır" diye konuştu.

'KÜRSÜLER POLEMİK ZEMİNİ DEĞİLDİR'

Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik itibarsızlaştırma çabalarının, milletin engin sağduyusu ile akim kalmaya mahkum olduğunu ifade eden Görmez, bütün camilere hizmet veriyor olmalarının büyük önem taşıdığını kaydederek, "Başkanlığımıza yönelik makul ve yapıcı eleştiriler olmalı ancak, yalan yanlış çarpıtma haber mühendislikleriyle Diyanet İşleri Başkanlığımızın itibarını zedelemeye yönelik çabaların, doğru olmadığı bilinmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, cami içi ve dışında irşad vazifesi yürütürken belli şahıs, çevre ve toplulukları hedef alan ötekileştirici bir dil ve üslup kullanmaktan kaçınmayı temel bir irşad ilkesi olarak kabul etmektedir. Minber ve kürsüler, polemik zemini değildir" dedi.

'AİLEVİ SORUNLAR DA DİYANET'İN GÜNDEMİNDE'

Aile içi şiddet başta olmak üzere her türlü konunun Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gündeminde olduğunu belirten Başkan Görmez,"Aile ve dini rehberlik büroları, sadece fıkhı soruları cevaplayan yerler değildir. Bunların, aileye yönelik dini bilgiler vermesi, aile içi şiddet ve çeşitli sorunlara yönelik çözümler üretmesi, bu çerçevede sosyal ve kültürel etkinlikler düzenlemesi; ayrıca mülteci ve terör mağduru ailelere yönelik faaliyetleri artırması, bu doğrultuda kadın, genç ve çocuklara yönelik destek çalışmaları planlanması tabii işlevidir" dedi.

Yorumlar