Cezaevlerinde yeni uygulamaya geçiliyor

Cezaevlerine kurulan biyometrik tarayıcılarla tutuklu ve hükümlülerin kayıt ve doğrulama işlemleri parmak ve avuç izi bilgileriyle yapılacak.

Cezaevlerinde son aylarda yürütülen çalışmalarla kimlik doğrulama işlemlerinde yeni bir uygulamaya geçiliyor.

Buna göre, cezaevlerine yerleştirilecek biyometrik tarayıcılar ile tutuklu ve hükümlülerin kimlik doğrulamaları parmak izi ve avuç izi bilgilerine göre yapılacak.

Uygulama kapsamında, tutuklu ve hükümlülerin kayıt işlemleri sırasında alınacak 10 parmak izi, avuç izi gibi biyometrik verileri, fotoğraflarıyla bir havuzda toplanacak.

Bu bilgilerle, mahkumun cezaevi dışına yapacağı her hareket izlenebilecek. Özellikle izinli, görevli veya hastane ziyaretlerinde cezaevinden çıkış yapan mahkumun, geri dönüş kontrolü açısından kritik öneme sahip olan bu sistemler ile şahısların takibi parmak izi verisine göre yapılabilecek.

Klasik parmak izi tarayıcılarından farklı olarak, şahıs doğrulamalarında 10 parmak verisinin kullanılıyor olması, sistemin en önemli ayrıcalığını oluşturuyor. Yapılan hareketler yönetim tarafından anlık takip edilebildiği gibi Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'ne (UYAP) gerekli bilgilendirme de dijital olarak aktarılabilecek. Bilgiler, ayrıca diğer kolluk güçlerinin talepleri halinde, ulusal kimlik teşhis verisi olarak da kullanılabilecek.

Biyometrik cihaz ve sistem üreticisi Papilon Savunma da yerli parmak ve avuç izi tarayıcılarını cezaevlerindeki ihtiyacı karşılamaya yönelik uyarlayıp, bu donanımlarla kullanılacak yazılımı tasarladı.

Cezaevleri için optimize edilmiş yeni tarayıcı ve yazılım çözümü, Türkiye’deki cezaevi tutuklu ve hükümlülerin UYAP, FBI ve TURKNIST (Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü) uyumlu parmak ve avuç izi kayıtlarını yapmak, günlük giriş çıkışlarda kimlik doğrulama işlemlerini yürütmek üzere üretildi.

Yurt dışı bağımlılığı sonlandırmak amacıyla yerli üretim olarak ortaya konulan tarayıcı ve yazılım, yurt içi kurum ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirildi.

Tarayıcı, ıslak veya kuru ayrımı olmadan her türlü parmak ve avuç izini saniyeler içinde tarıyor. Optik teknolojinin son yeniliklerini kapsayan ve pırlanta şeffaflığında kullanılan prizma, sıradan tarayıcılara göre yüzde 40 daha net çıktı sağlıyor.

Papilon Savunma İş Geliştirme Yöneticisi Kadir Nişasta, cezaevlerinde kurulan yeni sistemin daha önce kullanılan manuel uygulamaların tamamen dijital ortama taşınması açısından önemli bir dönüşüm olduğunu söyledi.

Bu dönüşümle infaz koruma memurlarının, cezaevi yönetimlerinin, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü iş yükünü biraz daha azalacağına işaret eden Nişasta, aynı zamanda mevcut sistemdeki bazı zafiyetlerin de ortadan kalkacağını dile getirdi. Nişasta, kişilerin kayıt bilgileri yüksek güvenlikli ortamda saklanacağını vurguladı.

Nişasta, biyometrik kimlik doğrulamasıyla cezaevlerinin çağdaş bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunulacağını ifade ederek, şöyle konuştu:

"Türkiye'de yaklaşık 350 cezaevi bulunuyor. Şu ana kadar 70'in üzerinde cezaevinde kurulum yaptık. Farklı firmalar tarafından sağlanan sistemler de bulunuyor. Hedefimiz 150 noktada sistemimizin kullanılmasını sağlamak.

Mevcut uygulamalarda parmak izlerinin alınma işlemi manuel yapılıyor. Mürekkepli ıstamplarla hükümlülerin parmak izleri alınarak dosyalarına kaydediliyor. Bu zor ve sorunlu bir yöntem. Dijital dönüşümle kaliteli parmak izinin alınabilmesi mümkün hale gelebildi. Artık uluslararası anlamda kaliteli parmak izi olarak nitelendirilen formatta ve dünya çapında geçerli parmak izi biyometrik verisi alınabilecek. Sistem üzerinde yapılacak birtakım çalışmalarla cezaevinde anlık yoklama yapmak da mümkün olabilecek."

Biyometrinin, optik, elektronik, gömülü yazılım, veri yönetimi ve algoritma biliminin bir bütünü olduğuna değinen Nişasta, zincirin herhangi bir ayağına hakim olunmaması durumunda, elde edilen çıktıların yıllar sonra beklenen faydaları sağlamayabileceğini ifade etti. Nişasta, bu noktada, optik teknolojinin ve üzerine yerleştirilen elektronik sistemlerin hassaslığının, kullanılan algoritmaların ülkeye özel veri yapısına göre hazırlanmasının ulusal güvenlik açısından önem taşıdığını vurguladı.

Biyometrik verilerin olayların aydınlatılmasında taşıdığı öneme dikkati çeken Nişasta, şunları kaydetti:

"Dünya ve Türkiye ortalamalarına göre, suçluların tespitinde otomatik parmak ve avuç izi sistemleri kritik önemdedir. Her yıl raporlanan olayların yüzde 28'i bu sistemler tarafından çözülmektedir. Ülkemiz açısından tahmini yıllık 100 binin üzerinde olay çözülmesinde kullanılan bu sistemlerin kalitesinin yüksek tutulması büyük önem taşıyor. Bunun yolu da ekipman tercihinden geçiyor. Tespit düzeyinin artmasıyla, mağduriyetlerin ve faili meçhul olayın önüne geçilmesi mümkün oluyor.

Sistemin tüm parçalarının uyumluluğun ötesinde bir bütünlük taşıması çok önemli. Tarayıcının ıslak-kuru parmak ile çalışabiliyor olmasının ötesinde herhangi bir veri kaybı olmadan kullanılabilmesi, optik şeffaflık ve el işçiliği ile optik düzenlemelerin yapılması, tarayıcının kirlenmiş ekranında bile veri kaybı olmadan yeni bilginin alınabilmesi, alınan verinin otomatik sorgulamalarda ve doğrulamalarda kullanılabilmesi gibi incelikler, ulusal kimlik tespitlerinde anlamlı farklılıklar yaratıyor."

Biyometrik kimlik doğrulama ve tespit sistemlerinin hayatın bir parçası olduğuna işaret eden Nişasta, pasaport, ehliyet, silah ruhsat başvurularında, olay yeri incelemelerinde, yabancı kişilerin ilgili idare işlemlerinde kimlik doğrulama amacıyla bu sistemlerin kullanıldığını anlattı.

Nişasta, bu alanda yaşanan en büyük sorunlardan birinin, farklı kurumların farklı tipte biyometrik veri almasından kaynaklandığını dile getirdi. Nişasta, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Alınan verilerin diğer kurumlarda kullanılamıyor olması, hem vatandaş açısından tekrar tekrar veri paylaşımına ve eziyete sebep oluyor, hem de kurumlar açısından bir bütünlük sağlanmasına engel oluşturuyor. Mevcut Türkiye altyapısı, biyometrik sistemler açısından Avrupa’nın üstünde. Ancak mevcut kabiliyetlere ve ilgili kurumların bilgi birikimine bakılmadan yapılan mükerrer kamu alımları, hem ülke ekonomisine israf hem de veri bütünlüğü açısından sorunlara kapı aralıyor.

Bir yanda da yerli üretilmiş teknolojiler uluslararası bilinirliğe sahipken, ne yazık ki özellikle hassas biyometrik verinin yönetilmesi konusunda ülkemizde yabancı bağımlı tercihlerde de bulunulduğunu gözlemliyoruz. Bilgi güvenliği açısından diğer ülkelerde yaşanan olayları ve haberleri inceleyerek hareket etmek ve varsa hatalardan dönmekte fayda görüyoruz.”

Yorumlar