Çare referandum
Türkiye’nin şu anda gündemini işgal eden büyük sorunların çözümü bence referandum yapmaktan geçiyor.
Geçtiğimiz birkaç gün içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği AB’ye girip girmeme, başkanlık sistemine geçiş, dokunulmazlıklar vb. birçok konu seçtiğimiz temsilciler tarafından mecliste halledilemeyen direk Türk halkının kararı ile çözülecek konular. Gerçi dokunulmazlık sorunu son anda mecliste çözüldü ama halkın güçlü kararlılığını göstermesi açısından referandum yapılması son derece güzel olurdu.
Her ne kadar bazı sanatçılarımıza göre ilkokul mezunu ile üniversite mezunlarının oylarının eşit olmaması gerekse de, referandum vatandaşın kararını aracısız göstermesi bakımından tam isabetli karar alınmasını sağlıyor.
İngiltere’nin, “Biz AB’ye mahkum değiliz. Buna halkımız karar vermeli bu kararı bir parti veremez” diyerek yaptığı referandum malumumuz.
Avrupa Birliği’ne aynı inanç ve kültürü paylaşmadığımız ve paylaşmayacağımız için alınmayacağımız bir gerçek. Bunun dışındaki tüm açıklamalar, paylaşımlar aldatmaca, oyalamacadan ibaret. “Bugün Türkiye’yi AB’de görmek isteriz” diyen bir lider, yarın Türkiye’nin AB’ye girmesi için bin yıl gerekiyor” diyor.
Keloğlan masallarında geçerdi bu durum ona benziyor. Kral kızını Keloğlan’a vermemek için ejderhalar, dağ geçitleri gibi zor şartlar öne sürerdi. Keloğlan hepsini başarır ve kızı alırdı ama gerçekteki Avrupa krallarının sabah söyledikleri akşam söylediklerini tutmuyor.
Son olarak 72 kriteri yerine getirmiş Türkiye’ye bunu nasıl olsa kabul etmezler diyerek “Terörle Mücadele yasasının yumuşatılması” şartı sunuldu.
Yani anlayacağınız “Kardeşim biz sizi almayacağız, niye bizi de kendinizi de uğraştırıyorsunuz” diyorlar, biz ise hala anlamıyoruz.
Bunu bir soralım halkımıza bakalım, belki işten atılan bir kişinin patronuna dediği gibi “Siz beni işten atmıyorsunuz, asıl ben istifa ediyorum” deriz. “Ey Avrupa sen bizi kabul etmedin, asıl biz girmek istemiyoruz” deriz
Geçelim başkanlık sistemine;
Ülkenin başında % 52 oy alarak seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Bir hafta içinde Başbakanı değiştirip başka birisini atayabiliyor. İç ve dış tüm problemlerin direk muhatabı olarak çalışıyor. Ülkeyi yöneten partinin tepeden tırnağa tümü tartışmasız lider olarak onu görüyor. Bakanları toplayıp direk hükümete başkanlık ediyor.
Mecliste ise hala aynı nakarat…”Yaptırmayacağız, seçtirmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz.” Tamam o zaman yapılsın bir referandum, sorulsun okumuş okumamış halka. Bakalım demokrasi denilen sistem bize ne yol gösterecek.
Bundan kaçmak çare değil, en fazla bir dahaki seçme kadar kaçarsın ama cezayı da yersin o başka.
Peki, bu referandum dediğimiz olay kolay bir şey mi maliyeti nedir isterseniz o konuyu da aydınlığa kavuşturalım.
Yüksek Seçim Kurulu ve Maliye Bakanlığı, 12 Eylül 2010’da yapılan referandumun olağan giderlerinin yaklaşık 154 milyon 989 bin lira olduğunu bildirmiş. Bu paranın 151 bin 546 sandık, 50 milyona yakın seçmenin pusula ve zarf masraflarıyla sandıklarda görevli 1 milyon 61 bin kişiye ödenen ücretlerin karşılığı olduğu belirtilmişti.
Ayrıca dönemin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, anayasa değişikliğine ilişkin referandumun olası maliyetini, “10 kilometrelik otoban gideri” olarak açıklamıştı.
Bence bu konuda Türkiye bir atılım yapmalıdır. Haberleşme, savunma alanlarında yakaladığımız teknolojik gelişmeleri seçim ve referandum sistemine de yansıtabiliriz.
Kağıtlar, zarflar, seçmen pusulaları, sandıklar, çuvallar, sandık görevlileri yerine tek bir ekran ile bütün bunları halledebiliriz
Nasıl mı?
Yine devlete ait mekanlara yerleştirilecek dokunmatik özellikli dev ekranlarda kişilerin istedikleri tercihe dokunarak oy vermeleri sağlanabilir.
Oy kullanacak kişinin TC kimlik no su ibraz edildikten sonra görevli tarafından açılan sistem kişinin oy vermesine hazır hale getirilebilir. Kişi referandum konusu veya partilerin adlarını görsel olarak ekranda görebilir veya dinleyebilir. Daha sonra tercihini ekrandaki “evet” veya “hayır” ya da seçimlerde oy vermek istediği partinin simgesine tıklayarak yapabilir. Şifre işlemlerinde olduğu gibi bu işlemi bir kez daha yapmamız istenebilir. Bu şekilde kısa sürede oy kullanma işlemi biter. Daha sonra oyları sayma, taşıma, sisteme girme işlemleri de gerekmeyeceği için sonuçlar oy verme işleminin bitmesinden saniyeler sonra açıklanabilir.
Başlangıçta ibraz edilen TC kimlik no sadece oy verdiğimizi göstermemiz açısından sisteme gireceğinden kullandığımız oy kesinlikle belli olmayacaktır.
Sistemin güvenliği diyecek olursanız, oy kullananlara daha sonra seçimden sonra yaptıkları tercihler gönderilecek ve bu oy sonuçlarının aynı zamanda parti merkezlerine gönderilmesi ve şeffaflıkla sonuçların açıklanması sağlanabilir. İleri bilgisayar tekonolojisi ile bu sorunların tamamı çözümlenip, referandum bu kadar maliyetli ve zor bir iş olmaktan çıkabilir.
Geçen yazımızda bahsetmiştik, Antik Yunan şehit devletlerinde uygulanmaya başlayan, Fransız devrimi ve öncesinde birçok evrilen demokrasi rejimi teknoloji sayesinde daha etkili ve güçlü hale gelebilir.
Meclisin aşamadığı, tıkandığı konular halkın önüne getirilir, halk da direk oyu ile tercihini belirtir ve bu tercih sonucuna göre de kararlar alınır.
Tabi yine kendilerini tercih etmediği için halkı aşağılama, halka hakaret etme timleri bunu beğenmeyecektir, okumamış cahiller bunu kullanamaz diyeceklerdir ama bu işin en kalıcı ve efektif çözümü bu bence.
100 yıl önce , ağababalarınızın “cahil halk”, “hain halk”, “menfaatçi halk” diye yazdıkları kitaplara, şarkılara inat “Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır” diyenler kazandı bu ülkede.
Emin olun, siz yıllardır aynı şarkıyı söylemeye çalışırken, eski kitaplarınıza imza atmayla ayakta kalmaya çalışırken, üniversitelerde çağdışı, güncelliğini yitirmiş bilgileri anlatarak üniversite profesörlüğünü sürdürmeye çalışırken, cahil dediğiniz halk akıllı telefonların, tabletlerin uzmanı oldu siz kendinize bakın vesselam.
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Yorumlar