"Böyle “atarlı- giderli” konuşmalar bugüne kadar..."

Duayen Gazeteci Şansal Büyüka, Fenerbahçe Galatasaray derbisini yorumladı ve ekledi: Son 20 yılda böyle bir lig görülmedi.

Fenerbahçe için “her şey”, Galatasaray için “çok şey” olan maçta, var olma kavgasındaki sarı-lacivertliler kazandı. Sadece iki takımı değil, Beşiktaş için de büyük önem taşıyan karşılaşmada Cim-Bom ile Kartal puan puana geldi, Fener, ikilinin ensesine yapıştı.

Bunlar için çok şey söylendi, çok şey yazılıp çizildi. Ancak ustamız Şansal Büyüka’nın analizi bizim için çok daha önemliydi.

Üç takımın at başı devam etmesini ve kalan 11 haftalık süreci nasıl yorumluyorsunuz?

- Bu lig, bu zirve yarışı tadından yenmez. Son yirmi yıla bakın, böyle bir zirve yarışı hatırlayan var mı? En fazla iki takımla giden, son haftalarda kopmaya başlayan bir zirve yarışı vardı. Bu sezon yarış, bir maratondan çok, göz açıp kapayıncaya kadar biten 100 metre yarışına döndü. Belli ki, şampiyon son dakikada göğüs farkı ile belli olacak. Son haftalarda Galatasaray kötü oynayıp kazandı, Fenerbahçe iyi oynayıp kaybetti. Beşiktaş vaziyeti idare etti, sonuçta 23. haftada böyle bir durum ortaya çıktı. Kalan 11 haftada bu yarışın dertlerini değil, zevklerini yaşamalıyız. Sonuçta şampiyon takdir edilir, tebrik edilir, yarışı kaybedenler saygı görür. Çünkü tebriği de, saygıyı da hak ediyorlar.

Fenerbahçe’nin derbideki oyun anlayışını ve performansını nasıl buldunuz?

- Fenerbahçe zaten iyi oynuyor, golcülerin etkisizliği nedeniyle sonuca gidemiyordu. Kadıköy’deki son maçta ilk 10 dakika Galatasaray’ın, kalan 80 dakika Fenerbahçe’nin oldu. Buna rağmen Muslera’nın bir, Volkan’ın üç “mucize” kurtarışa imza attığını söylemeliyiz. Volkan, son dönemlerinde enerjisini saha dışında  harcıyordu. Galatasaray maçıyla müthiş bir dönüş yaptı. Yattığı yerden saniyeler içinde kalkıp, 12 metre depar atıp, Selçuk’un topuna plonjon yapıp, o vuruşun çerçeveye gidişini önlemesi, “her babayiğidin” yapacağı bir kurtarış değildi. Ancak Fenerbahçe’nin gol konusunda hâlâ sıkıntısı var. Sadece hocanın değil , takımın “ağabeylerinin” de , Emenike ile Sow’u bu konuda motive etmeleri gerekiyor.

Galatasaray galibiyetinin ardından, “İsmail Kartal artık rüştünü ispat etti” diyenler var. Siz buna nasıl yaklaşıyorsunuz?

- İsmail Kartal yenilse “kötü” , kazanınca “iyi” hoca mı olacak? Ben bu ölçüye katılmam. Üstelik özellikle son 4-5 maçtır takımına da iyi futbol oynatıyor. Bakmayın üç maçta yedi puan kaybettiğine... En iyi maçlarıydı. Golcüleri atamayınca fatura İsmail Hoca’ya kesildi. Ancak Galatasaray maçı sonrası İsmail Hoca’nın psikolojisini beğenmedim. Eğer Fenerbahçe’nin hocalığını yapıyorsan, eleştiri ile kol kola gezmeye alışacaksın ve her şartta sakinliğini koruyacaksın. Böyle “atarlı- giderli” konuşmalar bugüne kadar Fenerbahçe’de kimseye birşey kazandırmadı.

Kuyt, kritik bir gole imza attı. Yaşı 35 oldu ama performansı iyi... Sizce, takımda kalmalı mı?

- Kuyt’un profesyonellik anlayışına saygı duyuyorum. Ancak eski performansının gerisinde olduğunu görüyorum. Belki de çok uzun süre kaldığı Dünya Kupası ileri yaşta kendisini yordu ve yıprattı. Kalacaksa, mutlaka ciddi bir alternatifi olmalı...

Fenerbahçe’yi kimler yendi, Galatasaray yenemiyor

Şurası artık kesin: Galatasaray, Kadıköy’ün büyülü atmosferinden ciddi olarak etkileniyor. Çünkü bu 15 yılın başka açıklanacak bir tarafı yok.

Galatasaray’da Prandelli’nin gidişinin ardından gelen Hamza Hamzaoğlu, ilk lig yenilgisini, hem de Fenerbahçe’den tattı. Tabii ki, futbolda “hep yeneceksin” diye bir durum yok. Yenmek de var, yenilmek de...

Ancak Hamza Hamzaoğlu’nun Fenerbahçe maçındaki oyuncu seçimleri ve değişikliklerini nasıl buldunuz?

- Galatasaray’ın bu yenilgisi ile ilgili olarak Hamza Hoca’da en ufak kusur bulmam. Galatasaray, Kadıköy’de son yılların en iyi başlangıcını yaptı. Volkan üç mutlak golü önledi. Sahaya sürdüğü on bir, kazanmaya niyetli bir on birdi. Sanıyorum ki, golü atamayınca, ilerleyen dakikalarda Fenerbahçe’nin ve Kadıköy’ün 15 yıllık alışkanlığına teslim olup geri çekildi, ciddi bir baskı yedi.

İyi başlayan ancak inisiyatifi Fenerbahçe’ye bırakan bir Galatasaray vardı. Kadıköy’ün karabasanı dakikalar ilerledikçe sarı-kırmızılıların üzerine çöktü anlaşılan...

- Hamza Hoca, Kadıköy’deki bu kötü gidişi kırmak için kararlı olduğunu daha hafta içindeki açıklamaları ve tavırlarıyla gösterdi. Ama şurası artık kesin: Galatasaray, Kadıköy’ün büyülü atmosferinden ciddi olarak etkileniyor. Çünkü bu 15 yılın başka açıklanacak bir tarafı yok... Fenerbahçe’yi Kadıköy’de kimler yendi, Galatasaray yenemiyor... Bırakın yenmeyi son 16 maçta sadece dört beraberliği var.

Başkan Duygun Yarsuvat’ın “Gelenek bozulmadı” ifadesini duyunca ne hissettiniz?

- Duygun Başkan değişik bir insan... Bizim hoyrat futbol ikliminin adamı değil... Her şeye rağmen, camiasını düşünerek, taraftarını düşünerek, hatta futbolcularını düşünerek “gelenek bozulmadı” ifadesini kullanmamalıydı. Kendi adına, camia adına doğru olmadı.

Kırmızıya kimse gık diyemezdi

Derbide son noktayı hakem Cüneyt Çakır ile koyalım. İlk yarıdaki Türk Telekom Arena’daki derbide de o vardı. Kadıköy’de de... Başka hakem yok mu? Çakır’ın son maçtaki performansını nasıl yorumlarsınız?

- Cüneyt Çakır’lık bir pozisyon da olmadı. Sadece Olcan-Emenike mücadelesi... Sarı yerine kırmızıyı çekse kimse “gık” diyemezdi. Sanki o pozisyonda hata yaptı.

Şampiyonun takdir edileceğini, yarışı kaybedenin de saygı göreceğini söyleyen Büyüka, iki takımın da bunu hak ettiğini dile getirdi.

Her eve lazım!

Necip, Beşiktaş için bir değil, üç futbolcu... Adamın yok, koy sağ beke... Adamın cezalı, koy stopere... Eksiğin var, al orta alana... Nerede bulacaksın böyle futbolcuyu...

Eskişehirspor ve Balıkesirspor maçlarında kötü bir performans ortaya koyarak 5 puan kaybeden Beşiktaş, Medicana Sivasspor karşısında yine kötü oynadı ama bu kez üç puan kazandı.

Yine aynı soruyu soralım; bu kötü futbolla nereye kadar?

- Sivas’ta Beşiktaş kazanmadı, Sivas ikram etti. Avrupa bir kolunda, lig diğer kolunda olan bir takımdan her zaman aynı performansı bekleyemezsiniz.  Ama Beşiktaş’ın Sivas karşısındaki durgunluğu, etkisizliği ve savunma açıkları bu kez biraz abartılı oldu. Sivas iyi ve cömert bir ev sahipliği yapmasa, Beşiktaş’ın canı yanabilirdi. “Bu futbolla nereye kadar” diyorsanız, geçen hafta söylediğimi tekrarlayayım; sonuna kadar...

Serdar Kurtuluş’un söylediği gibi yüksek rakım bir futbol takımını olumsuz etkiler mi?

- Serdar Kurtuluş’un açıklamalarına bakıyorum, Türkiye’de düşündüğünü en iyi ifade eden oyunculardan biri... Yüksek rakım falan hepsi tamam da, Beşiktaş’ın bu kadar kötü oynamaya, bu kadar etkisiz kalmaya hakkı yok.

Necip Uysal, çok iyi bir performans gösterdi. Atılan golde de inanılmaz bir asist yaptı. Tam bir joker oyuncusu... Bu performansıyla milli formayı giyebilir mi?

- Milli takım oyunculuğu bir maçlık performansla olmaz. Necip, Beşiktaş için bir değil, üç futbolcu... Adamın yok, koy sağ beke... Adamın cezalı, koy stopere... Eksiğin var, al orta alana... Nerede bulacaksın böyle futbolcuyu... Her eve lazım cinsinden bir oyuncu Necip...

Atı alan Üsküdar’ı geçti!

Mersin İdman Yurdu deplasmanı, Trabzonspor açısından bir uyanış oldu. Üstelik farklı galibiyet, bordo-mavili taraftarın da gönlünü aldı.

Karadeniz ekibinin bu çırpınışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Trabzonspor, Ersun Yanal dönemindeki en iyi maçını oynadı. Değişik bir kadro ve istekli, iştahlı bir takım... Yanal, keşke sezon başında Trabzonspor’a gelmiş olabilseydi... Vahit zamanındaki paralar da, puanlar da havaya uçmazdı... Yanal şimdi mesafeyi kapamaya çalışıyor ama “Atı alan Üsküdar’ı geçti.”

Trabzonspor dediğimizde son dönemde akla Mehmet Ekici ve duran toplar geliyor.

- Mehmet Ekici her türlü övgüyü hak ediyor. Hem ekiyor, hem biçiyor. Dördü arka arkaya beş frikik golü... Ayrıca 23 haftada 9 gol... Şu anda ligin en fazla üreten, en fazla iş yapan orta saha oyuncusu... Trabzonspor, Cardozo’yu topla daha fazla buluşturduğu gün çoğu sorununu halleder. Buna rağmen bordo-mavili ekip ligin en fazla gol atan takımı... Ersun Yanal’ın çalıştırdığı takımların bu özelliği yakalaması acaba tesadüf mü?



Yorumlar