Bahçeli konuşuyor...

MHP lideri Devlet Bahçeli grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:

Türk milleti, ekonomik yozlaşmanın içindedir. Esnafın borçları sınırları aşmıştır. İşçimiz ümitsizdir. Çiftçiler deseniz hepten sıkıntıdadır, kuraklık zilleri çalmaya başlamıştır. Milyonlarca vatandaşımız, 'kazanda pişirip kapağında yemektedir.'



 

"AKP, SANAL SAADET ZİNCİRİ KURDU"

Türkiye ekonomisi, stratejik dönüşümü sağlayamamıştır. AKP, sanal bir saadet zinciri kurmuştur. Türkiye’de herkes sorunludur. Bireysel kredi ve kredi kartını ödeyemeyenlerin sayısı artmıştır. İşsizlik gittikçe artmaktadır.

"ÇÜNKÜ İSİMLERİ BİLAL VE SÜMEYYE DEĞİL"

Şırnaklı Kemal, Trabzonlu Ayşe, Mardinli Hüseyin, Vanlı Ahmet, Sinoplu Ali işsizlikten ortada kalmışlardır. Çünkü bunların ismi Bilal ya da Sümeyye değildir.

"BIRAKIN AYAKKABI KUTULARINI GİYECEK AYAKKABILARI BİLE YOK"

Çünkü bunların bırakın ayakkabı kutularını, giyecek ayakkabıları yoktur. Haram okyanusunda düzeni olan, pusulası sahtekarlık, tayfası hırsızlıktan oluşan filoları da yoktur. Bugün adaletsiz, ahlaksız yönetim, işsizliği çözmek için hiçbir çalışma yapmamaktadır.

"ÖNEMLİ OLAN BİLAL'İN ZENGİN OLMASI"

Erdoğan’a göre, varsın işsizlik olsun. Başbakan’a göre önemli olan, Bilal’in Karun kadar zengin olup 'Bilo Ağa' seviyesine terfi etmesidir. İşsizler feryat ediyormuş, bunlar Başbakan için önemli değildir.

"MHP, HEPSİNİ ÇÖZECEK"

Hiç kimse umutsuz olmasın, mahzun olmasın, MHP hepsini çözecektir. İhaneti, haksızlığı temizleyecektir. Kabul ve itiraf edelim ki; Türkiye, hasmane tutumların hedefindedir. Başbakan, uluslararası ilişkilerde de tutunacak dal bırakmamıştır. Sözü geçen ülkeden, sözü yerde çiğnenen bir ülke konumuna geldiğimiz ortadadır. Türkiye artık yanı başındaki hadiselere bile müdahale edemeyecek hale gelmiştir. Esad rejimi, ölüm ve işkencelerine devam etmektedir. Varil bombaları, yağmur gibi yağmaktadır. Suriye’deki kanlı ortam, terör guruplarının ekmeğine yağ sürmüştür.

"TÜRKMENLERE YAPILAN EZİYETLER..."

Ülkemizde gelişen tüm olaylar aleyhimizdedir. AKP hükümetinin, dış politikadaki hiç bir hesabı gerçekleşmemiştir. Türkiye, artık yanıbaşındaki olaylara bile müdahale etmekten uzak bir hale gelmiştir. Başbakan Erdoğan, olanları sadece seyretmektedir. Türkmenlere yapılan eziyetler, AKP'de herhangi bir tepki yaratmamıştır. Türkmenlerin teröre kurban gitmesi, Başbakan'ı rahatsız etmemektedir. Kaybettiğimiz her Türkmen bizim bir parçamızdır.

"TÜRKİYE SİNSİ BİR OYUNUN İÇİNE ÇEKLİYOR"

Kürdistan konusu, gündemdeki sıcaklığını hiç kaybetmedi. Yıllardır büyük can ve mal kayıplarına neden olan siyasal bölücülüğün, mesafe aldığı ortadadır. Bugün, hükümetin ilerlediği yol, bütün olumsuzluklardan daha vahimdir. Halihazırda ateş çemberinden geçen Türkiye, devlet ve millet olarak beka sorunuyla karşı karşıya. Türkiye'yi tuzakların içine çekmek isteyen küresel oyunun işbirlikçilerin niyeti gündemdedir. Bu sinsi oyunun amacı, Türkiye'yi kimlik tahrikiyle kavgaya çekmektir.

"BU, TARİHİ BİR İHANETTİR"

AKP hükümetinin, yıkım ve çözülme yolunda yürümekte ısrarlı olduğu anlaşılmaktadır. Bölücü heveslere cesaret verme ve medet umma, Türkiye'nin milli birliğini mahvedecek tarihi bir ihanettir. Başbakan bu ihanetin içinde dolu dizgin ilerlemektedir. Bağımsız Kürdistan'ı kurmak amacı vardır. Irak'ın kuzeyindeki peşmerge yönetimi, Kürdistan'ın ilk etabı olmuştur. Suriye'nin kuzeyindeki özerklik, ikinci etap olmuştur. Tüm dikkatler, şimdi Türkiye'ye yönelmiştir. Hainler, çözümcüler, şarlatanlar vızır vızır provokasyona girmiştir. 'İmralı Canisi'nin fotoğrafları, cilalanarak bilboardlarda sergileniyor. Başbakan müzakere ortağını podyuma çıkarmış gibi çıkarmış. Diyarbakır'da, sözde "özgür önderlikle özgür yaşama" yazılı afişin asılmasına göz yummuştur. Nevruz'da mektubu okunan 'bebek katili', ihanet ajansına çektirdiği fotoğraflarla gündeme gelmiştir. Terörist başı, masum gösterilmek istenmektedir.

"İMRALI CANİSİYLE PAZARLIK DEVAM EDİYOR"

Başbakan, rüşvet ve yolsuzlukta kendini yalnız bırakmayan terörist Öcalan'a şükran ve minnetini göstermiştir. Başbakan 'İmralı Canisi'yle pazarlığı devam ettirmektedir. Meclis'teki PKK'lılar, AKP icazetiyle belirlenen gruplar halinde, İmralı ziyaretlerini sürdürmektedir. 'İmralı Canisi' maşaları kanalıyla 'anlamlı, derin müzakerelere geçilmemesi durumunda çözümün devamının olmayacağını' belirtmiştir. Buna karşı Başbakan'ın çıtı çıkmamıştır. TBMM Başkanlığına 12 maddelik toplumsal barış ve müzakere kanun teklifi sunmaları, bunun göstergesidir. PKK'lılar toplumsal barış ve müzakere bakanlığı isterken, teröristlerin sosyal hayata kazandırılmasını, yani affı dayatmıştır.

"AKP, PKK, BDP BİRLEŞTİ"

AKP hükümeti ise PKK taleplerini seçimden dolayı zamana yaymıştır. AKP, PKK'ya ve İmralı'ya 'tamam' demiş sadece zamanlama açısından kuşkularını paylaşmıştır. PKK, BDP ve AKP aynı karanlık emelde birleşmiştir. BDP'liler, peşpeşe özerklik konusundan bahsetmeye, 30 Mart'tan sonra gerçekleşeceğine atıf yapmaya başlamıştır. İhanetin dozu öyle artmış ki, AKP'nin seçim bildirgesinde, yerel yönetimler için özerklik vaadi yer bulmuştur. Anlayacağınız şerefsizlik diz boyudur. Rezalette tüm eşikler aşılmıştır. Vatan düşmanları ittifak yapmıştır. 'Canibaşının' Kenya'da yakalanmasının 15. yılında yapılan küstahlıklara, Başbakan henüz sesini çıkarmamıştır. Paralel yapılanma ezberleriyle milleti aldatırken, Türkiye çatır çatır bölünmektedir. Özerklik provalarına her gün yenisi eklenirken, Başbakan ona buna 'hain' demektedir. Sayın Başbakan, hain arıyorsan masada pazarlık yaptıklarına bak. Hain istiyorsan, Türkiye'yi satmaya hazırlandığın mihraklara odaklan. Yetmiyorsa, boyunca bir ayna bul, karşısına geç, emin ol ki orada haini göreceksin.

"AK PARTİ'YE OY VERENLERE SESLENİYORUM..."

AKP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum. PKK dayatmalarının hayata geçmesinin altyapısı başlamıştır. İdari düzenlemeler başlayacaktır. 'İmralı Canisi'nin hapis koşullarının iyileşmesi, yeniden yargılanması ve özgür kalması sağlanacaktır. Başbakan bu tempo ile giderse, Türkiye'nin üniter yapısını bozup özerkliği oldu-bittiye getirecektir. Yasal düzenlemelerle, Türk milleti etnik parçalara ayrılacak son vatanımız alev alev yanacaktır. TMK'nın 10. maddesinin kaldırılması ve anadilde eğitim, bu vahim sürecin ara istasyonlarıdır. Milli geleceğimizin dinamitlenmesi için her alçaklık sahnelecektir. Yerelden başlanacak, özerk yönetim kalkışması bize vatan kaybettirecektir.

"BIÇAK KEMİĞE DAYANDI"

ABD ve AB'nin dayatmaları daha da artacak, bölücü tahriplerin daha da cesaret kaznamasıyla iç gerginlik ciddi boyutlara taşınacaktır. Tam bir kaos ortamı olacaktır. 'İmralı Canisi'nin "500 bin kişi mi ölsün?" şeklindeki tehditleri, kanlı hesabın işaretidir. Bu coğrafyayı, biz nice badireler aşarak vatan yaptık. 1000 yıllık kardeşliğe söz kestik. Bir olduk, aynı tarih yastığına baş koyduk. Biz bu şekilde, Türk milleti olduk. Çağları devirdik, zorlukları erittik, kem gözleri kovduk, iman ve inancımızla kahbe hesaplara karşı durduk. Gerekirse, bu vatanı savunmak için her birimiz Çanakkale'de ateşe kafa tutan etten duvar olmaktan çekinmeyiz. Küçücük yavrularımızın kanını elinde taşıyan teröristler, Türk milletini ne sanıyor.

Devlet hazinesini soyan ve milleti ateşe atan yandaşlarla, terörist sevdalısı Recep Tayyip Erdoğan, Türk milletini nasıl hafife almaktadır? Bıçak kemiğe dayanmıştır. Milli seferberlik ruhuyla harekete geçmek, tarihi görev ve sorumluluktur. 30 Mart; ihanetin, çürümüşlüğün, müzakerenin belinin kırılacağı bir an olacak ve sandıklar, milletin ayağa kalkışına şahitlik edecektir.

"BAŞBAKAN ŞAKACI BİR ADAM OLUP ÇIKTI"

İktidarda kirlenmiş bir zihniyet vardır. Masum bir yanı kalmamıştır. Rüşvet ve yolsuzluk AKP'yi kapatmıştır. İnsan içine çıkacak yüzü kalmamıştır. Ancak, yüzündeki deri öyle kalındır ki utanmak şöyle dursun, hala paralel devlet, darbe laflarıyla bastırmaya çalışmaktadır. Erdoğan, hırsızlıkları red ve inkar politikası gütmektedir. Yabancı gazeteye verdiği beyanatta, 'yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım. devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu?' Başbakan 'çalınan herhangi bir şeyin olmadığına inandığını' söylemektedir. Ayakkabı kutusundan çıkan paranın, Halkbankası'ndan çalınmadığını söylemektedir. Hakikaten bu Başbakan, şakacı bir adam olup çıkmıştır. Akla hayale sığmayacak yorumlarda bulunmak Başbakanın karakteristik özellikleri arasına girmiştir. 

"BAŞBAKAN'IN YAKIN DOSTLARI SOYGUNCU DEĞİL MİDİR?"

Erdoğan, devletin kasasının soyulmasını yolsuzluk olarak tanımlamıyorsa, meseleyi iyi anlamamış demektir. Devlet soyan, irtikap ve nüfuz ticaretiyle servetine servet katana, dünyanın her tarafında hırsız, vurguncu ve hortumcu denilir. Başbakan'ın yakın dostları soyguncu değil midir? Etiler'deki polis okulunun arazisini talan etmek yolsuzluk değil midir? Usame Kutup'un ve Muaz el-Kadı'nın ortağı olduğu ve gizli hissedarları arasında Bilal Erdoğan'ın olduğu işler yolsuzluk değil midir? İran'ın karanlık işadamının rüşvet kölesi yaptığı, dönemin İçişleri Bakanı'na 'bana operasyon var mı' sorusuna, 'abicim rahat ol, öyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım' demesi yolsuzluk değil midir? Kimin kimin önüne yatacağını göreceğiz.

"HIRSIZLIĞA YENİ BİR EKOL GETİRDİ"

Bir bakan düşünün ki, rüşvet alması yetmiyormuş gibi haram eseri olan özel uçakla umreye gitsin ve kara para ve altın kaçakçılığının merkezi olsun. Rüşvetlere tamah etsin. Bir başbakan düşünün ki, doğru bir işi olmasın, ne kadar hırsız düzenbaz varsa etrafına toplasın. Başbakan, besmeleyle soygun yapacak kadar günahkar olanları, yolsuzluk gemisini yürütecek kadar münafık olanların koruyucusudur. Soruşturma, Başbakan'ın saldırılarıyla yıpratılmak istenmektedir. Şüpheliler bir bir serbest bırakılmaktadır. Hırsızlığa yepyeni ekol getiren Halkbank eski Genel Müdürünün tahliyesi, herşeyi gözler önüne sermiştir. Önümüzdeki yakın vadede, malum bakan çocukları ile birlikte İranlı rüşvetçinin de serbest bırakılması şaşırtmayacaktır.

"HSYK TEKLİFİ ÇANKAYA'DAN DÖNMELİDİR"

'Başbakan'ın Bilal'i' ifadesini, 42 günlük gecikmeyle lutfetmiştir. İşadamlarının peşinden bir an olsun ayrılmayan bu evladı muhteşemin avukatı, 'tüm suçlamaların soyut olduğunu' söylemiştir. Başbakan oğlunu tam korumaya almış ve dokunulmazlıkla örmüştür. Rüşvet için yandaş alimlerden fetva almıştır. Erdoğan ve partisi, yargıya operasyon yapmıştır. Mecliste kabul edilen HSYK teklifi, bunun en bariz delilidir. HSYK kanun teklifi, Mecliste, tekme tokat ve kanlı bir şekilde kabul edilmiştir. Meclisteki şiddet sahnelerini, millete havale ediyorum. Şayet sayın Cumhurbaşkanı sözünde durmaz ve HSYK Kanununu onaylarsa, yargı tamamen hükümete bağlanacak ve kuvvetler ayrılığı rafa kaldırılacaktır. 12 Eylül 2010 referandumunda dile getirdiğimiz iki gizli gündemden biri olan HSYK, iktidara rehin düşecektir. HSYK'daki yapılanmayla Erdoğan, yargının tepesine 'baş yargıç' olarak atanacak, iyice azacaktır. Sayın Gül, yetkisini kullanmalı ve parti çıkarı yerine, milletin ve devletin selametini düşünmelidir. HSYK teklifi, Çankaya'dan mutlaka dönmelidir.

"KABATAŞ SALDIRISININ OLMADIĞI ANLAŞILDI"

Kabataş hadisesiyle ilgili öyle suçlamalar yapıldı ki, kimse sessiz kalamazdı. Kardeşimiz, sanki işkenceye maruz bırakılmıştır. Başbakan konuyu grup toplantısına taşımıştır, sakız gibi çiğnemiştir. Kamera görüntüleri ortaya çıkmış ve saldırının olmadığı anlaşılmıştır.

"BAŞBAKAN ÖZÜR DİLEYECEK Mİ?"

Her şey netleştiğine göre, Başbakan çıkıp milletten özür dileceyecek erdemi gösterebilecek mi? 'Camilerde içki içtiler' diyerek duyguları istismar eden bu kişi, özür dileyecek mi? Adli tıp raporuna sarılmaya devam edecek kadar küçülecek mi? Başbakan yanıldığını çok yakında anlayacaktır, gerçekleri gizleyemeycektir. MHP olarak başı açık veya kapalı kardeşlerimizin hedef alınmasına çok karşıyız. Başbakan, çekirge misali sıçramış ve zıplamıştır. Artık sonuna gelmiştir. İmana cehalet ekleyenler, Allah katında yüz karasıdır, günah kubbesi olacaklardır. MHP’ye büyük bir sevgi seli vardır. Bütün mesaimizi artık vatandaşlarımıza harcayacağız. Bu yüzden 25 Şubat ve 25 Mart arasındaki Meclis grup toplantılarımıza ara veriyoruz. Yolunuz açık olsun.

Yorumlar