YÜRÜT BİZİ DİYENİ BIRAKMA!

Liderleri doğuran anlar en talihsiz, en ümitsiz anlar ve bu zamanlarda verilen kararlardır. Verilen bu kararları başarıya ulaştırabilirseniz kahraman, ulaştıramazsanız deli ve hayalperest biri olarak tarihe geçersiniz.

Geçmiş, bunun örnekleri ile doludur. Bu örneklerden bir kaçını kısaca hatırlayalım.

Osman Bey, Bilecik tekfuruna saldırmayı planlar. O sırada amcası Dündar Bey, “Germiyan Beyi ve diğer tüm tekfurlarla düşman olduk. Bilecik tekfurunu da kendimize düşman edersek buralarda barınamayız” der ve Osman Beyi savaştan vazgeçirmeye çalışır.
Osman Bey dinlemez, etrafındaki Karacabey, İnegöl, Yarhisar tekfurları ve Germiyan beylerine rağmen Bilecik kalesini alır ve devamında Yarhisar kalelerini de alarak büyük devletin ilk yürüyüşünü gerçekleştirir.
İstanbul’un fethi öncesi Çandarlı Halil Paşa, Bizans’a karşı, ılımlı bir politika izlenmesi gerektiğini düşünür ve İstanbul’un fethine karşı çıkar. Fatih Sultan Mehmet ise 28 kez kuşatılmış fakat fethi kimseye nasip olmamış olan şehri alır ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) meşhur hadisinin muhattabı olarak ismini tarihin sayfalarına altın harfle yazdırır.

Gerek Türk tarihi, gerekse diğer milletlerin tarihlerinde de bu örneklere sık rastlarız.
Bir tarafta imparatorluğu eski günlerine getirmek için dünya savaşına giren, kaybedince Türk-İslam ordusu kurmak için Pamir dağı eteklerinde Ruslarla çarpışırken şehit edilen Enver Paşa..
Diğer tarafta, “Asker yok, cephane yok, para yok.Delilik etmeyin. Bu milletin evlatlarını kırdırmayın” diyerek teslim olmayı veya manda altına girmeyi teklif edenlere karşı koyup 7 düvelle savaşan ve Türk milletine yeniden bağımsızlığını kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk..
Başta da dedik ya başaranlar kahraman, kaybedenler hayalperesttir bu hikayede.
Bazen gemileri delice karadan geçirirsin Fatih gibi, bazen ordunu çöllere vurursun Yavuz gibi, mekan bazen Malazgirt olur, bazen Halep ise bazen Şam.
Bazen düşmanın Bizans’tır, bazen İngiliz, düşmanlar bazen toptan gelirler bazen de gizlice birilerinin arkasına saklanarak.

Bugün yine o günlerdeyiz...

Etraf toz duman. Kimin dost kimin düşman olduğu belli değil.

Ama ümidimiz tam çok şükür..

103 sene önce on binlerce şehit vererek mücadele ettiğimiz Çanakkale Savaşlarının yıl dönümünde kutlu ordumuz, ülkemiz için bir tehdit unsuru olan Afrin bölgesi ele geçirilerek terör örgütlerinden temizlendi.
Ordumuz tarafından, sınırlarımızda ve coğrafyamızda güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’lı teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak için, 20 Ocak 2018 günü başlatılan “Zeytin Dalı Harekâtı” başarıyla sonuçlandırıldı.
Sivil halka, tarihi eser, dini kültürel yapılara zarar vermemek için biraz zaman kaybedilse de en az zayiatla operasyon başarıya ulaştırıldı. Harekâtta bugüne kadar 46 kahraman askerimiz şehit olurken, 225 kahraman askerimiz de yaralandı. Toplam 3603 terörist ise etkisiz hale getirildi.
Bugün bizim için çok önemli fakat 40-50 yıl sonrası tarih okuyucusu için çok küçük bir başlangıç olan bu operasyona da tabii ki karşı çıkanlar da oldu.
46 askerimizi şehit eden YPG’yi terör örgütü olarak değil de, kendi vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum olarak gören Kılıçdaroğlu, bir süre önce “Türkiye, güvenliğini alabilecek noktaya kadar gitmeli ama ben Afrin’e girilmesini asla doğru bulmuyorum. Kenti ele geçirmek gibi bir düşünce olmamalı. Hiç gerek de yok. Daha fazla şehit veririz, yazıktır, günahtır” demişti.
Yine bir iki gün önce CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Afrin bir bubi tuzağı, felaket. Sur'un 100 katını düşünün. Bize gelen bilgiler böyle. Askeri tuzağa sokacağız. Her köşesinde mayın olan bir labirente Mehmetçiği niye sokuyoruz?" demişti.
HDP’lileri yazmıyorum zaten..
Bu tür açıklamaları çoğaltmak mümkün.
Bundan sonra da olacaktır. Yapılan her şeye karşı olmayı ‘muhalefet’ sanan zihniyetler yine bildiklerini okuyacaklar ve durmayacaklardır. Sosyal medya kaynıyor. Dün YPG’yi yüceltenler, gazlayanlar bugün elde edilen başarıyı nasıl değersizleştiririm nasıl çamur atarım derdindeler.
Aldıkları emirler doğrultusunda veya tabanları böyle istediği ve inandığı için. Farketmez. Her halükarda görmeyecekler, dinlemeyecekler ve inanmayacaklardır.
Asla onlardan olmadığın müddetçe sana sempati ile bakmayacaklardır.
O zaman her şartta ve zeminde seninle birlikte yürüyenleri aldığın kararları destekleyenleri küstürmeyeceksin.
İnen indi, düşen düştü. Haini, gafili bıraktı gitti. Zaman, kervanı sıkı ve birlik içinde tutma zamanı. Artık dönem ötekileştirme, küstürme zamanı değil.
En üst yöneticisinden, alttakine kadar, diyanetinden, belediyesine kadar zaman farklılıkları öne çıkarma, ticaretine, yaşam biçimine, anlayışına karışma zamanı değil.
Artık zaman, Birlik ve beraberliği bozmaya çalışan fitnecilere dur demenin zamanıdır... Birlik ve beraberlik hiçbir zaman insana zarar getirmez. Biz aynı topraklarda büyüyüp yetişmiş insanlarız ve kendi içimizde çatışmaları, kavgaları bırakmalıyız. Vatanı bölmek için uğraşan düşmanlarımıza uymayıp birlik ve bütünlük içinde yaşamımızı sürdürmeliyiz. Unutmamalıyız ki bu vatan hepimizindir...