Yazar İskender Pala, kitapseverlerle buluştu
Yazar İskender Pala, "53. Kütüphane Haftası" kapsamında düzenlenen, "Konumuz Kitaplar" başlıklı söyleşide kitapseverlerle buluştu.
Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi'ndeki etkinlikte konuşan Pala, kitap okumanın hobi değil asli bir görev olduğunu belirterek, "Kitap okumanın bir vazife olduğunun bilincine vardığımız zaman, bu toplum kalkınacak. Kendini ifade etmeye ve kendi kimliğiyle var olmaya başlayacak." dedi.
Pala, zenginliğin ancak kitaplardan kazanabileceğini dile getirerek, "Belli bir sistem içerisinde, herkesin zihninde bir şeyler vardır. Düşünce, anlayış, hissediş, yorum vesaire... Kişi, öğrendikleriyle kendi zihninin ürettiklerini bir araya getirerek oluşur. Dolayısıyla biz kültürümüzü edinirken, aslında kültürün içine doğmuş olarak onu edinmeye başlarız. İnsanlar kültürlü doğmaz, bir kültürün içine doğar. Kültürün ne kadarını alarak yaşıyorsanız, o kadar mutlu bir hayat sürersiniz. Hayatın anlamı o kadar derinleşir veya zenginleşir ki işte bu zenginlik hiçbir varlıkla ölçülemez." diye konuştu.
"MARİFET SESİMİZİ DEĞİL, SÖZÜMÜZÜ YÜKSELTİR"
Kitaplar arasında yolculuklar yapılması gerektiğini anlatan Pala, "Bir kitabın içinde yolculuk yaptığımızda, iki türlü kazanımımız olur. Biri yatay, diğeri dikey. Yatay kazanımda örneğin Dostoyevski'yi okursanız Rusya'yı, Hafız'ı okursanız İran'ı, Shakespeare'i okursanız Avrupa'yı öğrenirsiniz. Bunları, çoğaltabilirsiniz. Kitaplar size coğrafyaları getirir ve oralardan dostlarınız olur. " ifadelerini kullandı.
Pala, kitap okuma yoluyla yapılan dikey yolculuğa da değinerek, "15. yüzyıla ait bir kitap okursanız ayrıcalıklı birisi olursunuz. Başkaları ona ulaşamaz. Sizin 15. yüzyıldan bir akrabanız olur. 17. yüzyıla ait bir yazarı okursanız, 17. yüzyıl İngiltere'sinden bir arkadaş, dost edinirsiniz. İşte bu zenginlik, bakış açınızı açacaktır. Birdenbire hayatı başka türlü algılamaya başlayacaksınız. Yatay ve dikey yolculuklar ancak bir kitabın sayfaları arasında yapılabilir." değerlendirmesinde bulundu.
Türk toplumunun bir irfan kültürüne sahip olduğunu aktaran Pala, şöyle devam etti:
"Okuma yazma bilmekle, okur yazar olmak çok ayrı şeylerdir. Geçmişte her paşanın, padişahın ve vezirin kitaplığı olurdu. O kitaplıktan bir kitabı okur. O kitabın içerisinde her ne var ise onu 40, 50 kişiye anlatırlardı. Yani okumanın bir zemini vardı. Okuyanlar, okuma bilmeyenlere anlatırlardı. İşte bu yüzden bizim kültürümüz bir irfan kültürüdür, okuma, yazma kültürü değildir. Onun için Doğu'da yazma eylemi azdır, yazan da azdır. Doğu'da hiç durmadan konuşurlar. Bu bizim genlerimizde var. Eskiden yazmayı, okumayı 100 kişiden üç kişi yapar diğerleri ise dinlerdi. Şimdi konuşmalar hiç dinlenmiyor. Şimdiki konuşmaların da içi boş, bir değeri yok. Yani marifet sesimizi değil, sözümüzü yükseltmektir. Sözümüz ne kadar yüksek olursa, o kadar kendimizi bulmuş olacağız."
İskender Pala, yazarların okuyucuya karşı görevleri olduğunu kaydederek, "Bir yazarın görevi; okuyucusunu kendi seviyesine çıkarmaktır, onun seviyesine inmek değildir. Yazar okuyucusunu belirli bir sistem içerisinde kendi seviyesine çıkarmakla, iyiye, güzele ve doğruya yönlendirmekle yükümlüdür. Yazar, okuyucusuna yalan söylememekle ve hakikatleri saptırmamakla yükümlüdür." ifadelerini kullandı.
El yazma eserler barındıran kütüphanelerin başlı başına bir araştırma konusu olduğunu da vurgulayan Pala, bu konuda kitaplar yazılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Etkinliğin sonunda dinleyenlerin sorularını yanıtlayan Pala, okuyucuları için kitaplarını da imzaladı.