"Ümit ederim ki Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı olur"
Başbakan Binali Yıldırım, "Ümit ederim ki 16 Nisan Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı olur." dedi.
Binali Yıldırım, "Bu anayasa değişikliklerinin 19'uncusunu yapıyoruz ama bu değişiklik diğerlerine göre daha çok konuşuluyor, toplumun ilgisini çekiyor. Bu da çok doğal bir şey. Çünkü bu anayasayı yapanlardan kimse kalmadı ama anayasaları hala milleti meşgul etmeye devam ediyor.
Yıldırım, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi tarafından kendisine takdim edilen fahri doktora unvanı dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmaya, üniversite rektörü, senatosu ve hocalarına fahri doktora payesi için teşekkür ederek başladı.
Ödüllendirmenin, takdir görmenin güzel bir şey olduğunu belirten Yıldırım, her yaşta, her zaman yapılanların takdir edilmesinin insanı mutlu ettiğini vurguladı. Başbakan Yıldırım, "Eskilerin dediği gibi marifet iltifata tabidir, alıcısı olmayan meta zayidir. Üniversitenizi, senatonuzu, rektörümüzü nezaketlerinden dolayı kutluyorum. Cübbeyi giydik, doktorayı aldık. 16 Nisan'a doğru gidiyoruz. 65. hükümetteyiz. 65 önemli bir sayı. 65 aynı zamanda emeklilik yaşı biliyorsunuz." diye konuştu.
Yıldırım, Türkiye'de yönetim sistemini değiştirecek önemli bir kararın arefesinde olduklarını, 1982 darbesinden sora yürürlüğe giren anayasayı değiştirmeyi öngören yönetim sistemini kökünden değiştiren bir değişikliği milletin önüne getirdiklerini söyledi. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayasa değişikliklerinin 19'uncusunu yapıyoruz ama bu değişiklik diğerlerine göre daha çok konuşuluyor, toplumun ilgisini çekiyor. Bu da çok doğal bir şey. Çünkü bu anayasayı yapanlardan kimse kalmadı ama anayasaları hala milleti meşgul etmeye devam ediyor. Ümit ederim ki 16 Nisan Türkiye için yeni bir dönemin başlangıcı olur. Bu anayasa değişikliğini çok inanarak, güvenerek çok titiz bir çalışmayla hazırladık. Aslında gönlümüz arzu ederdi ki bu değişikliği Mecliste topyekün yapalım, bütün partilerin katılımını sağlayalım ve ittifakla yapılsa dahi yine millete götürelim yine millet karar versin."
Bu yönde atıkları adımları, CHP ve MHP ile görüştüklerini anımsatan Yıldırım, "Anayasa değişikliği hazırlık sürecinde sadece HDP'ye gitmedik. HDP, 7 Haziran'dan sonra rotadan çıktı. Türkiye partisi olmaktan vazgeçti, bölücülerin terör gruplarının etkisinden kurtaramadık. Onun için onu hariç tuttuk. Ne yazık ki ana muhalefet partisi bu noktada bizimle beraber hareket etmeyi düşünmedi Şu teklifi de götürdüm; Biliyorum siz cumhurbaşkanlığı sistemini istemiyorsunuz, parlamenter sistem istiyorsunuz. Siz kendi teklifinizi getirin eş zamanlı ikisini de oylayalım millet önüne koyalım, millet karar versin, dedim. Millet hangi kararı verirse başımız gözümüz üstüne. Burada da adım atılmadığını gördük." diye konuştu.
Başbakan Yıldırım, MHP Genel Bahçeli Devlet Bahçeli'nin çağrılarına olumlu yaklaştığını belirterek, şunları kaydetti:
"MHP’nin düşüncesi de parlamenter sistemi güçlendirmek ancak içinde bulunduğumuz şartları dikkate alarak bunun yapılamayacağını öngördü. Bu anayasa ile 2007’de yaşanan cumhurbaşkanlığı krizinden sonra cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmesini öngören halk oylaması ile Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan millet tarafından seçildi. Zaten mevcut anayasa sürdürülebilir bir anayasa değil. Yaptığımız bu değişiklik esasen mevcut anayasa ile mevut cumhurbaşkanlığı yönetişim sistemini uyumlu hale getirmek. 2007’de başladık. Bizim yaptığımız bunun eksik kalan kısımlarını tamamlamak. Bu sistem ile beraber Türkiye temsilde daha geniş bir kapsama yapacak. Yani yüzde 50'den bir oy fazla alamayan ülkeyi yönetme hakkına sahip olamayacak. Geçmiş dönemlerde yüzde 30 ve 20 ile ülke yönetilebiliyordu, aslında yönetilemiyordu, Türkiye kaybediyordu. Zayıf yönetimlerin düşmanı vesayettir. Darbe heveslileri zayıf yönetimleri çok sever. 'Otorite boşluğu olsun biz de bedavadan işe konalım.' düşüncesindeler. Bunu Türkiye yaşadı. 1950’den 2017’ye kadar 67 yıl.
"BU İKİ SİYASİ GÜÇ MAALESEF ÇOĞU KERE TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ TIKIYOR"
Başbakan Binali Yıldırım, "Burada başbakan ve cumhurbaşkanı gibi iki siyasi güç var. Bu iki siyasi güç maalesef çoğu kere Türkiye'nin önünü tıkıyor, hızını kesiyor. Bunu ben söylüyorum, bu hükümetin başbakanı olarak söylüyorum." dedi.
Yıldırım, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesince kendisine takdim edilen Fahri Doktora unvanı dolayasıyla düzenlenen törende, darbe heveslilerinin zayıf yönetimleri çok sevdiğini söyledi.
Türkiye'nin 3 dönemde ilerlediğine işaret eden Yıldırım, birincisinin Adnan Menderes, ikincisinin Turgut Özal, üçüncüsünün de Recep Tayyip Erdoğan ile AK Parti zamanında olduğunu dile getirdi.
Yıldırım, Türkiye'nin hedefinin 2023 yılında, yani Cumhuriyet'in yüzüncü yılında, dünyanın parmakla gösterilen ülkeleri arasına girmek olduğunu belirtti.
Bunun yolunun güçlü olmaktan, operasyonel kabiliyetin artırılmasından, ekonominin büyümesinden, terörle ilgili sorunun tamamen halledilmesinden geçtiğini vurgulayan Yıldırım, "Onun için de güçlü siyasi iradeye ihtiyaç var, güçlü istikrara ihtiyaç var ve zaman ekonomisini öngören, 'zamanın paradan daha değerli olduğu' anlayışının hakim olacağı bir hükümet sistemine ihtiyaç var." ifadesini kullandı.
Yıldırım, 16 Nisan'daki teklifin bunu getirdiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada başbakan ve cumhurbaşkanı gibi iki siyasi güç var. Bu iki siyasi güç maalesef çoğu kere Türkiye'nin önünü tıkıyor, hızını kesiyor. Bunu ben söylüyorum, bu hükümetin başbakanı olarak söylüyorum. Dolu örnek var. Rahmetli Ecevit, Ahmet Necdet Sezer'i aradı, buldu, 'Dünyanın en iyi adamı, en demokrat adamı, en iyi hukukçusu' dedi getirdi, en önce kendi kavga etti. O kavganın Türkiye'ye bedeli çok ağır oldu. Bugünkü parayla 638 milyar. Kim ödedi? Millet ödedi.
2013 yılında ancak bitirdik, 23 banka, borçlar, yüksek faizlerden gelen yükler. Bu parayı biz oralara ödemeseydik şimdi Türkiye'nin hiçbir alt yapı problemi, eğitimle ilgili hiçbir problemi kalmayacaktı. Onun için Türkiye'nin bulunduğu stratejik coğrafi konumu da dikkate aldığımızda biz işi şansa bırakamayız. Mutlaka güçlü olmamız lazım, güçlü olmak yetmez, güçlü kalabilmemiz lazım."
- "BU MUHTIRA GÜME GİTTİ"
Türkiye'de riskin ne kadar büyük olacağının 7 Haziran'da görüldüğüne dikkati çeken Yıldırım, 7 Haziran'ın 5,5 ay sürdüğünü, "Türkiye partisi olacağım" diye yola çıkan HDP'nin ise 8 Haziran'da "Ben sırtımı Kandil'e dayıyorum", "PKK sizi tükürükle boğacak" ifadelerini kullandığını hatırlattı.
Yıldırım, milletin gerçeği gördüğünü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi öngörüsünü ortaya koyarak ülkeyi bu istikrarsızlıktan kurtaracak yolu seçtiğini dile getirdi.
Nihayet 1 Kasım'da tekrar Türkiye'nin istikrarla yoluna devam etmeye başladığını belirten Yıldırım, şunları kaydetti:
"Biz birçok engeli aşa aşa bugünlere geldik. İlk karşılaştığımız olay, belki çoğunuz hatırlamayacaksınız, 8 Ocak 2003'tür. Bu tarihte askerler öyle bir bildiri yayınladılar ki zehir zemberek. 27 Nisan'dakinden çok daha ağır ama o gündem olmadı. Niye? İş başına gelmişiz 19 Kasım'da, aradan geçmiş bir buçuk ay, bildiri yayınlıyor. 28 Şubat'tan beter. Ama o gün Diyarbakır'da bir uçak düştü, 57 vatandaşımız hayatını kaybetti ve gündem oraya yoğunlaştı, bu muhtıra güme gitti. Ama ondan sonra hiç rahat bırakmadılar, sürekli taciz...
Nihayet cumhurbaşkanı seçilecek, Türkiye tarihinde hiç görülmemiş bir iş yaşadı. Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye'de Cumhuriyet'in kuruluşundan beri problem. Niye? Vesayet diyor ki 'Halk, başbakanını seçsin ama cumhurbaşkanını bana bıraksın.' Gözükmeyen bir ikili irade, bu sürdürülebilir bir şey değil. Türkiye'nin demokrasisi artık bunu kaldırmaz. İşi millete teslim edeceksin. Açık söylüyorum, siyasetçiler hata yapar, millet düzeltir. Milletin bugüne kadar yanlış bir karar verdiğini görmedim."