"Türkiye üye olursa geriye düşeriz"
Türkiye'nin Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile arasında geçen 'Türkiye'nin AB üyeliği' tartışmasını ilk kez kamuoyu ile paylaştı.
Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile arasında geçen diyaloğu anlatan Türkiye'nin Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, 'Kendisi o zaman Fransa'nın AB işlerinden sorumlu devlet sekreteri idi. Görüşmemiz sırasında Türkiye'nin AB üyeliği gündeme gelince Le Maire açıkça ‘AB'nin ikinci büyük kurucu ülkesi biziz. Siz üye olursanız biz üçüncü sıraya düşeceğiz. Sizce biz bunu kabullenebilir miyiz?.' dedi. Dün Türkiye'nin AB üyeliğini kendi ulusal çıkarları çerçevesinde kabullenemeyen Fransa, bugün ülkemizin Libya'da söz sahibi olmasını kabullenemiyor' ifadesini kullandı. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ), “Geçmişten Geleceğe Türkiye-AB İlişkileri” başlığıyla bir webinar (çevrimiçi konferans) düzenledi. Moderatörlüğünü İAÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca’nın gerçekleştirdiği panele konuşmacı olarak Türkiye’nin AB Nezdindeki Daimi Temsilcisi Mehmet Kemal Bozay, Türkiye’nin Prag Büyükelçisi ve AB Eski Bakanı Egemen Bağış ile İAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar iştirak etti. Le Maire: Amacımız üyeliğinizi olabildiğince geciktirmek Webinar’da konuşan Türkiye’nin Prag Büyükelçisi Egemen Bağış, Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire ile olan bir anekdotundan hareketle “Dün Türkiye’nin AB üyeliğini kendi ulusal çıkarları çerçevesinde kabullenemeyen Fransa, bugün ülkemizin Libya’da söz sahibi olmasını kabullenemiyor” dedi. Le Maire ile 2009’da Paris’te bir araya geldiğini anlatan Bağış, “Kendisi o zaman Fransa’nın AB işlerinden sorumlu devlet sekreteri idi. Görüşmemiz sırasında Türkiye’nin AB üyeliği gündeme gelince Le Maire açıkça ‘AB’nin ikinci büyük kurucu ülkesi biziz. Siz üye olursanız biz üçüncü sıraya düşeceğiz. Sizce biz bunu kabullenebilir miyiz?’ dedi. Bu yorum üzerine ben Fransa’nın BM Güvenlik Konseyi gibi bir yapı istediğini düşündüm. Le Maire ‘Hayır o çok zor. Bizim amacımız sizin üyeliğinizi mümkün olduğunca geciktirmektir’ dedi. Bu ifadeler Fransa’nın, AB üyesi olabilecek bir Türkiye’yi neden kabul edememesinin ispatı gibi. Şimdi de ülkemizin Libya’da etkin olmasını kabullenemiyorlar. Çünkü Kaddafi döneminde günlük 500 milyon Avro’luk petrol satışı yapıyorlardı ve Libya’da tek söz sahibi ülke idiler” diye konuştu. AB'nin sonu gelir mi? Webinar’ın moderatörlüğünü üstlenen İAÜ Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca, COVID-19 sürecinin kaybedeninin net bir şekilde AB olduğunu ifade ederek, “Hatta bu süreç, başta BM olmak üzere uluslararası örgütlenmelere de büyük kayıplar yaşattı. AB gibi kuruluşların lider sıkıntısı yaşaması tek sesliliğe neden oluyor. Bizler yıllardır AB’nin siyasi bir birlik olup olamayacağını izliyoruz ancak bence artık bu mümkün görünmüyor. AB bu kaybın ardından ekonomik güç algısını da yitirirse kendi sonunu getirebilir” değerlendirmelerinde bulundu. "Şimdi yavaş yavaş durumu toparlamaya çalışıyorlar” Webinar’ın bir başka konuşmacısı olan Türkiye’nin AB Nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Mehmet Kemal Bozay ise COVID-19 sürecinde yaşananların, Türkiye’nin kendi “Kuşak-Yol”unu belirlemesi gerektiğini ortaya koyduğunu ifade etti. Bozay, şunları söyledi: “Bugün Libya’da yaşananlar Doğu Akdemiz değil, Akdeniz mücadelesidir. Çünkü Türkiye bugün Karadağ’ın Bar, Arnavutluk’un Durres ve Slovenya’nın Koper limanlarına ulaşabilecek bir noktada. Dolayısıyla COVID-19 süreci de Türkiye’nin artık kendi ‘Kuşak Yol’unu belirlemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Aslında AB’nin de bu süreci görerek, Türkiye’nin mücadelesine köstek olmak yerine, Türkiye ile sıkı bir iş birliği içine girmesi gerekiyor. Dünyanın ABD ile Çin arasındaki sıkışmışlığı aşabilmesi de buradan geçiyor.” AB’de “kronik bir liderlik sorunu” olduğunu ifade eden Büyükelçi Bozay, “Özellikle COVID-19 sürecinde bu net bir şekilde su yüzüne çıktı. Maske konusunda adeta maskeler düştü. Bu lider krizi de AB’yi COVID-19 konusunda boşa düşürdü. AB bu sürece resmen hazırlıksız yakalandı. Ardından gelen korumacılık ve jeopolitik mücadele işin tuzu biberi oldu. O kadar ki, AB, ilaç hammaddelerini yüzde 80’inin Çin ve Hindistan’dan geldiğini bile ancak fark edebildi. Şimdi yavaş yavaş durumu toparlamaya çalışıyorlar” şeklinde konuştu. “Türkiye fırsatı değerlendirmeli" Panelin son konuşmacısı olarak söz alan İAÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, AB’nin dağılmayı engellemek için sıfırdan yeniden yapılanması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Aybar, “AB’de mevcut iktisadi altyapıda Almanya lehine bir durum var. Bu özellikle ücretler ve verimlilik noktasında öne çıkıyor. Ancak AB’nin bu altyapıyı tersine çevirmesi ve bugüne kadar yerine getiremediği vaatlerini gerçekleştirmesi son derece zor görünüyor” diye konuştu. AB’de yaşanan sorunların, hatta BREXIT’in bile temelinde bu dengesizlik olduğunu ileri süren Prof. Dr. Aybar, “COVID-19 sürecinde ticaret, Çin ekseninden kayarak yön değiştirmeye başladı. Türkiye olarak bu noktada biz fırsatı değerlendirebiliriz. Özellikle insansız hava araçları ve oyun platformları noktasında önemli bir yükseliş yaşıyoruz. Çin ile aramızda, Çin lehine bir ticaret hacmi açığı var. Ancak bu açık, Türkiye’yi üçüncü ülkelerle ticarete yöneltiyorsa, çok da olumsuz değerlendirilmeyebilir” dedi. Program, soru-cevap bölümüyle sona erdi.