Trump'ın "geri çekilme" doktrini

ABD Başkanı Trump, görev süresinin ilk 10 ayında ABD'yi TPP, UNESCO ve Paris İklim Anlaşmasından çekme kararı alırken, NAFTA'yı yeniden müzakereye açtı ve İran nükleer anlaşmasının iptaline kadar gidebilecek yeni bir yaklaşım getirdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın, görev süresinin ilk 10 ayında ülkesini Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Paris İklim Anlaşmasından çekme kararı alıp, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasını (NAFTA) yeniden müzakereye açması ve İran nükleer anlaşmasının iptaline kadar gidebilecek yeni bir yaklaşım getirmesi, hem ABD Kongresinde hem de uluslararası kamuoyunda "sağlıksız küçülme" iddiasıyla eleştiri topluyor.

20 Ocak 2017'de Beyaz Saray'daki görevine başlayan ABD Başkanı Trump, şu ana kadar daha önceki başkanlarda olmadığı kadar agresif bir yaklaşımla ülkesini birçok uluslararası anlaşma veya kurumdan çekti ya da bunları yeniden müzakereye açtı.

EKONOMİ VE DIŞ POLİTİKADA "İZ SİLME"

Seçim kampanyası dönemindeki temel ekonomi argümanlarını, "8 yıllık Demokrat Obama döneminde unutulmuş ve kenarda kalmış kesimleri" yeniden siyasal karar alma süreçlerine dahil etme iddiası üzerine kuran Trump, Obamacare konusunda kayda değer bir adım atamasa da görev süresi boyunca bu alanda Obama'nın izlerini silmeye çalıştı.

Özellikle ekonomi alanında attığı adımlarla önceki yönetimden farklı bir çizgi çizen Trump, ABD çıkarlarına zarar verdiği gerekçesiyle birçok uluslararası anlaşmayı göz hapsine aldığını açıklamıştı.

Önceki Başkan Obama'nın bıraktığı izleri silme amacını hiçbir zaman gizlemeyen Trump, ağırlıklı olarak ekonomik, kısmen de siyasi nedenlerle ülkesine demokratlardan daha "korumacı" bir istikamet çizmeye çalıştı.

Dış politikada ise Obama'yı, "Ortadoğuyu İran'a teslim etme" ve "İsrail'i göz ardı etme" gerekçeleriyle suçlayan Trump, bu konularda attığı UNESCO'dan çekilme ve İran nükleer anlaşmasını yeniden teraziye koyma adımlarıyla dikkat çekti.

Bu kapsamda, göreve geldikten üç gün sonra 23 Ocak'ta imzaladığı başkanlık kararnameleriyle TPP'den çekilme ve NAFTA'nın yeniden müzakereye açılma kararlarını duyuran Trump, 1 Haziran'da Paris İklim Anlaşmasından çekilme kararını ilan etti. UNESCO'dan ayrılma kararı açıklaması ise 12 Ekim'de yapıldı. İran'la nükleer anlaşmanın kaderine etki edecek yeni İran stratejisi ise 13 Ekim'de duyuruldu.

TPP (TRANS-PASİFİK ORTAKLIĞI)

Trump'ın göreve geldikten üç gün sonra altına imza attığı başkanlık kararnamesinde, ABD'nin Trans-Pasifik Ortaklığından (TPP) çekileceği yazıyordu.

4 Şubat 2016'da Obama'nın öncülüğünde ABD, Japonya, Malezya, Yeni Zelanda, Kanada ve Meksika'nın da aralarında bulunduğu 12 ülke tarafından imzalanan, ancak bu ülkelerin parlamentolarında henüz onaylanmayan anlaşma, Trump tarafından tozlu raflara gönderildi.

Seçim kampanyası döneminde orta sınıfa yönelik ciddi vaatlerde bulunan Trump, TPP'den çekilme kararını "Amerikan işçileri için harika bir şey" sözleriyle değerlendirerek, vaatlerinden birini yerine getirmenin "gururunu" yaşadı.

Dünya ekonomisinin yüzde 40'ını oluşturuyoran ülkelerin taraf olduğu anlaşma, eski başkan Obama'nın Asya'ya karşı attığı bir adım olarak görülüyordu.

NAFTA

Trump'ın ekonomi ajandasında önemli bir yer tutan Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) da yeni Cumhuriyetçi Başkan'ın hedefi oldu.

23 Ocak'ta yaptığı açıklamayla NAFTA'yı yeniden müzakereye açacağını belirten Trump, ilerleyen aylarda Kanada ve Meksika liderleriyle birçok kez bu konuda görüşmeler yaptı.

1 Ocak 1994'te imzalanan ve ABD, Kanada ve Meksika'yı kapsayan anlaşmayı "Amerikan halkı için daha iyi koşullarda sürdürmek amacıyla" müzakerelere devam ettiğini ifade eden Trump'ın henüz bu konuda somut bir mesafe aldığı söylenemez.

16 Ağustos'ta başlayan ilk tur görüşmelerin ardından son olarak 11 Ekim'de Kanada ve Meksika ile 4. tur görüşmelerini sürdüren Trump yönetimi, bu süreçte arzu ettiği düzeyde ilerleme sağlamış görünmüyor. Ancak Trump'ın bazı vaat ve yaptırımlarla Meksika yerine ABD'de fabrika kurmaya ikna ettiği büyük firmaların yatırımları, "kısa günün kârı" sayılabilecek türden adımlar oldu.

PARİS İKLİM ANLAŞMASI

Trump'ın 1 Haziran'da yaptığı "Paris İklim Anlaşmasından çekileceğiz" açıklaması, sadece ABD'de değil dünya genelinde iklimle ilgili konularda söz söyleyen herkesi adeta şok etti.

Daha önceki açıklamalarında "Paris Anlaşmasının ekonomiye maliyetinin çok yüksek olduğunu" ve "iklim değişiminin abartıldığını" savunan Trump, Oval Ofis'teki başkanlık koltuğuna oturunca söz konusu anlaşmadan ülkesini çıkarma kararı aldı.

Konuyla ilgili Beyaz Saray'daki açıklamasında, "Anlaşmanın iklim değişikliğiyle mücadeleyi değil, diğer ülkelere ABD'ye karşı ekonomik avantaj kazandırmayı amaçladığını" savunan Trump, "ABD, ülkemi ve Amerikan vatandaşlarını korumaya yönelik ulvi görevimimi yerine getirebilmem için Paris İklim Anlaşması'ndan çekilecek. Onun yerine Amerikalı şirketlere, çalışanlara ve vergi mükelleflerine daha adil şartlar sunan bir Paris Anlaşmasının ya da tamamen yeni bir sözleşmenin müzakerelerine başlayacağız" ifadesini kullandı.

22 Nisan 2016'da 200'e yakın ülke tarafından imzalanan anlaşmayı "Çin ve Hindistan gibi ülkelere avantaj sağlarken ABD'yi dezavantajlı bir konuma düşürüyor olması" iddiasıyla eleştiren Trump, bir kez daha Obama döneminde temeli atılan bir binayı dinamitliyordu.

4 Ağustos'ta Birleşmiş Milletleri (BM) resmi olarak bilgilendiren ABD, teknik ve hukuki olarak en erken Kasım 2019'dan sonra anlaşmadan çekilebilecek olsa da o tarihe kadar Trump'ın herhangi bir geri adım atmasının söz konusu olmayacağı ifade ediliyor.

UNESCO

Trump yönetimi, ABD'yi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nden (UNESCO) çekme kararını 12 Ekim'de dünyaya ilan etti. Söz konusu karar gerekçe olarak UNESCO'nun "İsrail karşıtı tutumu" ve kurumdaki "yapısal reform ihtiyacı" gösterildi.

Söz konusu karar, UNESCO Anayasasının 2'nci maddesinin 6'ncı bölümüne göre, 31 Aralık 2018'de hayata geçecek. Ancak ABD'nin hemen ardından İsrail'in de UNESCO'dan ayrılma kararını açıklaması, iki ülkenin bu kuruma karşı ortak bir şekilde pozisyon aldığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

İRAN'LA NÜKLEER ANLAŞMA

Trump'ın, seçim döneminden beri en çok eleştirdiği konuların başında gelen İran'la nükleer anlaşma, hem Obama döneminin en önemli izlerinden birini silme, hem de İsrail'in anlaşmaya yaklaşımına uygun güçlü bir adım atma anlamında önemli bir başlıktı.

14 Temmuz 2015'te dünyaya açıklanan İran'la nükleer anlaşmayı "ABD tarihinin en kötü anlaşmalarından biri" olarak niteleyen Trump, Başkan seçilmesi halinde anlaşmayı gözden geçireceğini ve tamamen iptal edebileceğini söylüyordu.

Bu kararını, 13 Ekim'de "yeni İran stratejisi" ile ortaya koyan Trump, Kongre ve anlaşmaya taraf ilgili ülkeler nezdinde anlaşmanın koşullarının ve uygulanma derecesinin yeniden gözden geçirilmesini talep etti. Bu çalışma sonucunda bir uzlaşma ortaya çıkmaması durumunda ABD'nin İran'la nükleer anlaşmayı iptal edeceğini söyleyen Trump, hem İran'dan hem de Avrupalı liderlerden "tek taraflı iptal edemezsin" eleştirisi aldı.

"SAĞLIKSIZ KÜÇÜLME" ELEŞTİRİSİ

10 ay gibi görece kısa bir süre içinde sayısız kararnameye imza atan Trump, hem ABD Kongresinde hem de uluslararası kamuoyunda "sağlıksız ve hızlı geri çekilme kararları" nedeniyle eleştiri topluyor.

Bahsi geçen hemen tüm başlıklarda Trump yönetimini "ilgili paydaşlarla yeterince müzakere etmemekle" suçlayan Kongre, bir anlaşmadan çıkarken ABD çıkarlarının daha geniş şekilde konuşulması gerektiğini savunuyor. Öte yandan uluslararası kamuoyunda ise Trump, uluslararası anlaşma ve kurumları "tek taraflı" olarak okuma ve "imzacı devletleri yok sayma" gibi gerekçelerle tepki topluyor.

Henüz görevinin ilk yılında Amerikan siyasi tarihine geçecek kadar "geri çekilme" imzası atan Trump'ın uluslararası anlaşmalara karşı bundan sonra göstereceği performans merakla takip ediliyor.