Özel: “Ayırmamak, ötekileştirmemek lazım”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, deprem nedeniyle bölgeye hizmet veren herkese aynı şekilde yaklaşılması gerektiğini belirterek, “Ayırmamak, ötekileştirmemek lazım” dedi.
TBMM’de bir basın toplantısı yapan CHP’li Özel’in yaptığı açıklamalar şöyle:
“Genel Başkanımız dün, belediye başkalarımızla, parti yöneticilerimiz, milletvekillerimizle birlikte deprem bölgesindeydi. Çok sayıda hizmet veren belediyemizin koordinasyon merkezlerini, hizmet alanlarını, çadır kentlerini gezdi. Vatandaşın dertlerini dinledi, belediyelerden bilgi aldı. Ayırmadığımız gibi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin de çadırına girdi. Orada da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin başkanını, yöneticilerini ve çalışanlarını takdir etti. Kendilerine teşekkür etti. Doğrusu bu. İlk günden beri biz bunu sahada görüyoruz.
Samandağ’a gittiğimizde Uşak Belediyesi’ni gördük, hatta belediye çalışanları ile konuştuk. Bize de sıcak bir yemek teklif ettiler. Yaptıklarını anlattılar. Kimsenin hakkını yemeyelim dedik. Ama şöyle sözleştik dönüşte Manisa’nın komşusu olan Uşak’a gidelim, Belediye Başkanı Mehmet Çakın Bey’e sizin bu yaptıklarınız için teşekkür edelim dedik. Sayın Başkan ile telefonda da görüştüm. Özel Kalem Müdürü Ali Bey ile de sahadaki gereklilik üzerine görüştük. Ayırmamak, ötekileştirmemek lazım. Sadece CHP’li belediyeler çalışmıyor. Elbette İstanbul, Ankara, İzmir… 11 Büyükşehir’in gücünü görünce elbette CHP’li belediyeler ön plana çıkıyor, iyi bir koordinasyon içindeler ama sadece Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bir şey yapıyorsa Genel Başkanımızın tebrik etmesi, diğer belediyeleri ayırmadan yaklaşımda bulunmamız önemlidir. Bunu ülkenin Cumhurbaşkanı yapmıyor. “
Tebrik ve teşekküre ihtiyacımız var
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı belediyelerin çadırlarını görmezden geldiğini iddia eden Özel, “84 milyonun neredeyse yüzde 60’ına hizmet verene belediyelerin çadırlarını pas geçiyor. Onları görmezden geliyor” diyerek şunları söyledi:
“Onların yaptığı bir hizmet çok görünürse bazı kamu kurumları tarafından yapılan diyor. Ama belediyelerimizi, başkanlarımızı ağzına almıyor. Türkiye’nin böyle bir yaklaşıma değil, Kemal Bey’in (Kemal Kılıçdaroğlu) dün Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanına tebrik, teşekkür ettiği yaklaşıma ihtiyacımız var. Bunu bütün vatandaşlarımızın takdirine sunuyoruz.
Bu anlayış Türkiye’yi taşıyamıyor. Bu yüzden bu anlayış tek adam, tek parti rejimi. Valileri, il başkanı; kaymakamı ilçe başkanı gören bu anlayıştan kurtulmadan biz ne ekonomik ne depremin yarattığı çöküntüden kolay kolay kurtulamayız. Reddeden, küçümseyen, sırf kendi siyasi ikbali için bir hakkı teslim etmeyen bu anlayışın hakkaniyetle ülkeyi yönetmediği açık. Ülkeyi hakkaniyetle yönetecek, ülkedeki çöküntüyü de yıkımı da eğitimdeki yıkımı de depremdeki yıkımı da kaldırıp yıkılmaz bir Türkiye inşa edecek bir anlayışa ihtiyaç var. Onu yaparsa sandıkça seçmen yapacak. En geç 18 Haziran’da…
Depremzedeleri bile soydurdular
Defter açıp milleti not etmeye, tehdit etmeye kalktılar. Twitter’ı durdurup enkaz altındakilerin yardım çığlıklarını kestiler. Borsadaki soygunu seyredip depremzedeleri bile soydurdular. Orman alanlarını otel ve AVM olmaya açtılar. Cengiz’e 3 milyar teşvik verdiler. Oysa bir gün önce çok param var diye AFAD’a 3 milyar bağış yapıyordu. AFAD’a bir gece önce verdiğini bir gün sonra teşvik diye ona geri verdiler. Depremzede evlatlıkla evlenilebilir diye fetva verdiler. Mimarlık fakültesine ilahiyatçı dekan atadılar. Deprem çadırında antre haberi yaptırdılar. Düzce Deprem Etki Analiz Raporu’nu dezenformasyon bültenine koyup kendi raporlarını kendileri yalanladılar.
Bu Meclis, savaşta da çalıştı
Bu Meclis’i 3 haftadır muhalefet bir uzlaşı, mutabakat ile artık yeter dememize rağmen bu son haftaki talebe de aç kapa yaparak resmen açık fiilen kapalı, bunlar yüzümüze bakıp bugün de Meclis çalışması olmasın, biz Meclis’in her şartta çalışmasını savunuruz. Ama OHAL ilan edip, Meclis’in yetkilerini Cumhurbaşkanı alıp Meclis’i çalıştırmazken arkadan hançer. Ya bu mu gelir akla. Demişiz ki savunma yapmayacağız, yok hükmündedir. Bize ne, ama bu mu gelir akla. Millet enkaz altında.
Ali Mahir Başarır, Hatay’da… 14 gününe şahitlik ettim, 12 gününü Samandağ’da; iki, üç gününü de kendi ilindeki depremzedelerle geçirdi. Biz görevlendirdik. Orada çalışıyorlar. Enkaz altında can kurtarmaya çalışan milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmaya çalışıyor. Milletvekili enkaz kalksın diye bekliyor. O milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmakla meşgul. Bugünden yazı yazıyor. Bekle kardeşim. Bunun da sırası gelir, lanet olsun. Halen deprem öncesi o eski hesaplardalar. Aynı 15 Temmuz gecesi sığınaktayken ‘buradan Meclis’imiz güçlenerek çıkacak’ deyip canımızı kurtardıktan sonra Meclis’i güçsüzleştiren, yetkilerini ellerinden alan anayasa yaptıkları gibi. Aynı mantık.
360 derece kriz yönetimi
Bir yanda bizi görmemeye çalışan, meseleye siyasi at gözlüğüyle bakan Recep Tayyip Erdoğan’a karşı 360 derece kriz yönetimi yapmaya çalışıyoruz. Herkesi paydaş görüyoruz. Bilgiyi herkesle paylaşıyoruz. Kamunun tüm imkanlarının seferber edilmesine çalışıyoruz. Belediyelerimizi de bölgenin, insanın ihtiyacına bütün kaynakları ve bütün iyi niyetle açarak gayret gösteriyoruz. Bunu da CHP olarak yapmaya devam edeceğiz. Birileri bizi görünmez kılsın ya da dokunulmazlık kaldırmakla meşgul olsun, Cengiz’e millet depremzedelere can olmak için para bağışlarken, bağışladığı parayı ertesi gün teşvik diye iade ediyor olsun, millet can derdindeyken o kötülükleri yapıyor olsun, biz iyilikten, doğruluktan, dürüstlükten ayrılmayacağız. “
50-60 bin kişiyi kaybetmemiz mi gerekiyor?
TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Meclis Araştırma Komisyonu’na yönelik açıklamalarını da eleştiren Özel, “Bunların olması için 43, 44 bin kişinin ölmesi, gerçekte 50, 60 bin kişiyi kaybetmemiz mi gerekiyordu? Binlerce insanın uzuvlarını kaybedip, kolsuz, bacaksız kalması mı gerekiyordu?” diyerek şöyle devam etti:
“Diyorsunuz ki ‘Araştırma Komisyonu kuralım.’ Biliyorsunuz ki bunu muhalefet hep istiyor, iktidar hep reddediyor. Ne zaman Gaziantep’te Ersin kardeşimin karnına bıçağı sapladı birisi 10 kere reddedilen sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesi komisyonu 11’incide kuruldu. Deprem komisyonu ise 3’üncü kez kuruldu. Genel Kurul’da 5 Ekim 2021 günü de sonuncusunun raporunu görüştük. Böyle tuğla gibi raporlar bu Meclis tarafından çıkarılıyor, konuşuluyor ve tüm kamu kurumlarına yollanıyor. Sorun şu ki bu komisyonlara bilim insanları, uzmanlar, muhalefet katkı sağlıyor, olması gerekenleri yazıyor ama yürütme bunun gereğini yapmıyor. Şimdi bir tane daha kuralım… Allah göstermesin İstanbul depreminden sonra en büyüğünü kurarsınız. Yapmayın bunu. Gününde söyleneni dinleyin sayın Şentop.
2020’de biz fay yasası verip 18 ili sayıp, bunlar fay üstüne kurulu 80 de ilçe var böyle deyip, mesela onlardan bir tanesi de Gaziantep’in Islahiye ve Nurdağı. Bunlar ayakta kalamaz, Doğu Anadolu Fayı hareket ettiğinde demişiz. Bu komisyonda sırasını bekliyor. Sayın Şentop… Bir gün Müzeyyen Şevkin (CHP Adana Milletvekili) dedi ki ‘Sayın Başkanım, bizim komisyonda bekleyen kanunun kapağını açmıyorlar, çağırmıyorlar. Fay yasasını ben İçtüzük 37’ye göre gündeme getirebilirim’ dedi. Dedim getirelim. Bu da Müzeyyen Hanım’ın İçtüzük 37. Sonuç AKP, MHP oylarıyla reddedildi. Şimdi ‘Ya CHP de öneri getirsin…’ Daha ne yapsın CHP. Ortasından kendisini mi parçalasın. 80 ilçe, 18 il sayıyor, Doğu Anadolu Fayı hareketlenirse olmaz, fay yasasını çıkaralım bu şehirlerde fay üstündeki yerleşimleri yan tarafa taşıyalım diyor. Bunu da kendisi söylemiyor. Jeoloji mühendisleri söylüyor. AKP, MHP olsun fay üstünde otursunlar diyor. Ne yapacağız. ‘CHP de biraz yapıcı öneri getirsin.’
Süleyman Bey, ‘Eğer Türkiye uzun zamandır bu hazırlıları yapmamış, gerçekleştirmemiş olsaydı büyük bir kaos ile karşı karşıya kalırdık.’ Süleyman Bey, daha ne olacak? İlk üç gün devlet yok. Bana dün Elbistan’dan görevden gelen arkadaşım dedi ki ‘Vatandaş diyor ki ilk üç gün devlet yoktu, yavaş yavaş ortaya çıktı, şimdi var.’ İlk üç gün devlet yok zaten ne kurtaracaksan ilk üç gün kurtaracaksın ondan sonra mucize diyoruz, gözyaşlarımızı tutamıyoruz hiçbirimiz. 43 bin kişiyi değil belki 23 binini kurtaracaktık kaos olmasaydı. Karayollarında, şehir girişinde, şehir içinde kaos vardı, enkaz başında kaos vardı, bir yerde operatör vardı dozer yoktu, bir yerde dozer vardı operatör yoktu. Onları eşleştirecek devlet yoktu. Daha ne kaos olacak.
Devam ediyor ‘Asrın depremi dedik, eksik söyledik, yerkürenin en büyük felaketi…’ Burası cehalet boyutu, buraya daha diyecek bir şey yok. Bu depremin üzerine Japonya’da, dünyanın dört bir yanındaki depremlerin nasıl hasarsız, düşük hasarla atlatılabilir hale geldiğini bütün dünya, Türkiye konuşuyor. Bu diyor ki ‘Asrın değil yerkürenin…’ Yerkürenin dediğinde tam cehalet. O nehirlerimizin, platolarımızın, dağların, ovaların oluştuğu depremler bu yerkürenin depremleri. Yerkürede yaşanan en büyük deprem diyor. Marmara Denizi, yerkürenin geçirdiği bir depremin ürünü. Bu kadar cehaleti ve bunun canlı yayında yapılabilecek kadar cesareti bir tek Süleyman Soylu’da birleştirebilirsiniz.
Böyle bir kural mı var kardeşim?
Bu sefer de Adıyaman’da bugün ‘İnsanlarımızı kaybettik ama biz Müslüman’ız.’ Müslüman ölecek diye bir kural mı var kardeşim. Adıyaman’ı ver Japonlara bir Japon ölmüyor. Adıyaman’da Müslümanların ölmesi Müslümanlıktan değil, seçtikleri yöneticilerin beceriksizliklerinden. Yoksa böyle bir şey olabilir mi? Biz Müslümanız, katlanacağız… Hayır arkadaş, biz Müslümanız, Hristiyan, Yahudi kadar yaşamak bizim hakkımız, doğru, bilime önem veren yönetici seçeceğiz, mimarlık fakültesine ilahiyatçı dekan atayan değil en iyi mimar hocayı seçeceğiz, onun yetiştirdiği öğrenciler yıkılmaz binalar yapacak.
Muhtar AK Partili
Afeti, krizi yönetmek yerine algıyı yönetmek isteyen birileri kentsel dönüşüm tartışması üzerinden ve kelimenin kullanımı üzerinden muhalifleri ve dönüp CHP’yi suçlamayı tercih ettiler. Koca bir yalan. Hatay’da diyorlar ki biz yapmışız, başvurular olmuş, Danıştay iptal etmiş. Başvuranlar CHP zihniyeti… Mahallenin derneği, mahallenin muhtarı çıktı. Muhtar bey de AK Partili çıktı. Yani kentsel dönüşümü hem yerelde hem Danıştay’da iptal ettiren, ki şundan iptal ediyor Danıştay, ekine koy belgeleri kafana göre yapamazsın. Nasıl bir kriterle yaptın diyor. Vatandaş ben mağdur olacağım, bakamıyorum belgelere diyor iptal ediyor. CHP’liler etti dediler. Mahalle derneği çıktı. Sonra mahalleden bir sürü bir sürü kişi çıktı dava açan. Biri de AK Partili muhtar çıktı.
Kentsel dönüşümdeki sorun ve tartışma ne? Bir; kentsel dönüşüm ayıptır söylemesi bizim işimiz. Niye bizim işimiz? Dikmen Vadisi, Portakal Çiçeği Vadisi… Murat Karayalçın… Murat Karayalçın ben belediye başkan adayıyken kentsel dönüşüm çalışıyorum, nasıl yapalım dedim, ‘Dikmen Vadisi’ne, Portakal Çiçeği Vadisi’ne git Özgürcüğüm’ dedi. Ne yapacağım dedim. ‘Kapıyı çalacaksın, nasıl yaptılar dönüşümü diyeceksin. Vatandaşın memnun olmadığı bir kentsel dönüşüm yapılamaz, kavga çıkar’ dedi. Kulağımda küpedir. Bu işi başlatanız ve bu işi en iyi yapanlarız. Ama bizim bakış açımız ne diye merak edenler bizim seçim bildirgemizi ve partimizin programını ya da 2018 Genel, 2019 Yerel Seçimlerindeki bildirgelerimizi açacaklar, okuyacaklar. Öyle güzel kentsel dönüşüm tarifi okuyacaksınız ki; ‘rant merkezli değil, rant olsun diye büyük projelere yönelen değil, bu projelere ayrılan kaynakların deprem riskinin giderilmesi için uygulanacak dönüşüm ve güçlendirme projelerine ayıracak yetkiyi yerel yönetimlere verecek, halkım karar alma süreçlerine tam katılım sağlayacak, asgari yer değiştirme için yerinde dönüşüme öncelik verecek, yer değiştirmenin kaçınılmaz olduğu durumlarda kayıpları tazmin edecek finans sistemlerini geliştirecek, başta İstanbul olmak üzere doğal afet riskinin yüksek olduğu yerlerde güçlendirme ve yeniden inşa projelerini de kapsayacak bir kentsel dönüşüm diyoruz ve anlatıyoruz.
Gitsin yine kenarda otursun
İtiraz ettiğimiz ne? Mesela Fikirtepe’deki öngörüsüzlük, mesela Okmeydanı’ndan, Beykoz Tokatköy’de, Tozkoparan’da vatandaşa iyi anlatmamanın, onu razı etmemenin, rızasını almadan harekete geçmenin yarattığı kavga ve kaos. Murat Karayalçın’ın dediği gibi ‘Çal kapıyı, nasıl yaptığımı anla’ diyor. ‘Rızasından yaptım, hakkını yemeden yaptım’ diyor. Örneğin hiç merak ettiniz mi bu Sulukule’deki büyük kavga neden çıktı? İzledik ya zabıta, polis… Adam elmiş eline benzini, yakarım kendimi, yakarım çocuğumu… Bu adam nasıl bu kadar çığırından çıkmış. Çatıya çıkmış atarım kendimi diyor. Çünkü sen Sulukule’yi şehrin üç ayrı en uzak ilçelerine git orada otur diyorsun. Sen diyorsun ki sen bu şehre geldiğinde burası berbat bir yerde. Sen bu berbat yerin kahrını çektin, ama şimdi burası güzel bir yer olacak, rantını ben yiyeceğim, sen yine berbat bir yere gideceksin. Sulukule’nin itirazı da bu bütün kavga ettiğiniz yerel yönetimlerin ve yereli ikna edemediğiniz kavganın sebebi de bu. Çünkü şöyle bir bakış açıları var, burası çok değerlendi, bu burada işgalci, bunun burada gecekondusu var veya eski mahalleli. Ucuza almış. Gitsin yine kenarda otursun. Buralar eskiden kenardı. Bunlar kenara layık. Buralara kodamanlar, parası olanlar layık. Ben buna buradan ev verirsem, bu gariban Roman’ın 6 milyonluk evde ne işi var. Hak görmüyor onu Roman’a. Düne kadar şehrin en dışında oturanlara şimdi böyle bir servet mi olur. Servet kime olsun, projeyi yapan müteahhitte olsun. Sefayı kim sürsün, parayı basan zenginler sürsün. Biz işin burasına itiraz etmişiz.
99 da şeffaflık temin edilmişti
Geçtiğimiz günlerde Ankara milletvekilimiz çıktı burada açıkladı; ‘Özellikle Cumhurbaşkanı Yardımcısının AFAD Başkanı olduğu dönemde Erdoğan’ın ikinci bir denetimsiz hesap alanı, Erdoğan’ın ikinci örtülü ödeneği olarak kullanıldı’ diye. Çünkü AFAD’ta kanunlar yok, bir tane göstermelik yapmışlar onun dışında yüzeysel denetim bile yok. Şimdi 115 milyar lira para burada. Deprem için millet vermiş, ‘AFAD’a koyduk oradan harcayacağız, hep böyle yapılıyor.’ Hep böyle yapılmıyor. 576 sayılı KHK ile deprem için toplanan iç ve dış yardımların TC Ziraat Bankası’nda açılacak merkezi bir hesaba kaydedilmesi, oluşturulan kriz koordinasyon kurulu kararı ile öncelikle depremden zarar görenlerin iaşe, giyinme, barınma, çadır ve her türlü gereksinimi karşılanması için kullanılmasına; paraların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının bakanlık ve maliye müfettişleri ile bankalar yeminli murakıplarının Başbakan onayı ile oluşturulacak bir komisyon tarafından 3’er aylık dönemler itibariyle denetlenmesine, raporların Resmi Gazete’de yayınlanmasına karar vermişler. Bu çerçevede 99 yılındaki deprem yardım hesaplarının harcamalarının tüm kamuoyu tarafından takip edilmesine olanak sağlanarak, uygulamada şeffaflık temin edilmiştir.”
Kızılay çadır almamış
Kendilerinden her gittikleri yerde çadır talep edildiğini vurgulayan Özel, “27 Eylül 2019’da AFAD’ın yaptığı açıklamaya göre çadır sayısı 100 bin bile değil. 2 buçuk yıl Kızılay’dan tek bir çadır almamış” dedi. Özel, konuya ilişkin şu konulara değendi:
“Bundan 3 ay önce Kızılay’a ve özel bir şirkete; Kızılay’a 60 bin, özel bir şirkete 60 bin çadır sipariş etmiş. Özel şirket Albayraklar diye biliniyor. Daha bu çadırlar teslim edilmemiş. 2 buçuk yıldır Kızılay’ın çadır üretme imkanı varken Kızılay’dan çadır almamış AFAD ve bugünkü durumla karşı karşıya kalmış. Halen yürürlükteki 4123 sayılı kanuna göre yiyecek, içecek, giyecek, çadır ve her türlü taşınır malların tabi afet dönemlerinde Kızılay’a aktarılması gerekirken fiilen bu yetki AFAD tarafından kullanılıyor. Bugün çadır niye yok diye sorarsanız, 2018’den beri Süleyman Soylu’ya bağlı bir kurum olarak çalışan AFAD’ın gevşekliğinden. CHP’li belediyeler parasıyla çadır alacağız, çadır yok çünkü AFAD’a dikiyorlar.
Ecevit, 6 saat sonra sahadaydı
O eleştirdiğiniz Ecevit, 3 gün sonra sahaya çıkıyorsunuz, geç çıktı dediğiniz Ecevit 6 saat sonra sahaya çıkmış, deprem bölgesine koşmuş. Sizin 1800 gün istediğiniz esnafa bir gün önce dükkan açtıysa öldüyse çocuğuna deprem yardımı vermiş. ‘99’da devlet yok’ diyenler, devleti 99 uygulamasından, bugün ‘devlet var’ diyenlerin devletin gün hesabı yapmasından o devletle bu devlet arasında nasıl farklar varmış bunları da görsünler.
Dün Tayyip Bey, ‘Yaşanan can kayıplarında kastı, ihmali olan varsa hukuk önünde hesap soracağız’ diyor. Gözünün önünde olandan da hesap sor Tayyip Bey. Hukuk önündekini biz takip edeceğiz. Bazı müteahhitler biliyoruz belediye başkan vekilin, bazı belediye meclis üyeleri biliyoruz yıkılmış evin kaçak müteahhidi yani kastı, ihmali olandan hukuk önünde hesap sormak değerli de gözünün önünde olanlardan da hesap sorman lazım.
Konular çok fazla ve acı çok büyük. Yapılacakları mı söyleyeceğiz, nasıl yapacağımızı mı anlatacağız bir de bu utanmazlıkları mı deşifre etmeye uğraşacağız? Ak Parti İlçe Başkanının villası, bahçesine bir tane çadır kurmuş. Villa kaya gibi sağlam, bahçeye çadır kuruyor. Ev halkı korkuyor ve çadırda kalmak istiyorsa AFAD’ın yükü olmayın artık, bu kadar zengin insanlar. Sonra bir açıklama duydum, ‘Bahçeme çadır kurdum, oraya garibanı koydum.’ Ona da bir oda aç. Bu kadar saray gibi evin var, bir oda aç. ‘AFAD’dan çadır aldım, bahçeme kurdurdum bir garibana bakıyorum orada’ deme. O garibana biz bakarız.
Bunun partisi yok
Depremde yerel yöneticiyse yerel yönetici, bunun Ak Partilisi, CHP’lisi, ampul takanı, altı ok takanı, İYİ Partilisi, HDP’lisi olmaz. Bölgede HDP’li bırakmadılar kayyum atayarak, İYİ Parti’nin o bölgede belediyesi yok CHP ve AKP demem ondan. Sorumlusu kimse mutlaka ve mutlaka soruşturulmalıdır. Bu işlerde cezayı kim hak ettiyse cezası verilmeli, hesap vermelidir. Biz parti olarak kendi iç denetimimizi de yapıyoruz bu konuda da hem bölgedeki Hatay’dan başlayarak hem de diğer illerde Cumhuriyet Halk Partisi kendi iç denetimini de yapıyor, bütün hukuki süreçleri de belediyenin ya da belediyeyi yönetenlerin siyasi kimliklerini kör bir şekilde takip edeceğiz.”