Futbol basit bir oyun, Okan hocanın tek seçenekli futbol anlayışı ise daha basit.
Üçüncü sezonuna başladığı Galatasaray'da, önde basan rakiplere karşı Okan hocanın hala en ufak bir "B planı" yok. Galatasaray, bu baskıyı pasla kırmayı hala öğrenemedi.
Küçümsenen, yetersiz bulunan Domenec Torrent'in Cicaldau'larla, Taylan Antalyalı'larla, Ömer Bayram'larla kör topal kurduğu tek paslı oyunu Okan Buruk, yıldızlarla dolu takımında hala oturtamadı.
Young Boys, bu sezon İsviçre Ligi'nde rakiplerine en fazla gol beklentisi veren takım. Böylesi problemli bir takıma karşı Galatasaray ilk yarıda tek pozisyon dahi üretemedi.
Şans faktörü Young Boys'un biraz yanında olsa bugün daha ilk yarıda telafisi çok zor olan bir skor oluşabilirdi.
Maçın sıcaklığıyla haddinden fazla bir eleştiri yapmak istemesem de şunu yazmadan edemeyeceğim, bugün bir teknik direktör, bir takıma en fazla ne kadar zarar verebilirse Okan Buruk da Galatasaray'a o kadar zarar verdi.
Okan hoca, Batshuayi'nin ikinci yarıdaki tek kişilik şovuyla özgüveni yerine gelen takımın ateşini, futbola fiilen veda etmiş Dubois'i oyuna alarak, o kanattan gelişen atak sonucu kazanılan penaltıyla söndürdü.
Nihayet, Okan Buruk'un yapamadığını hakem yaptı ve adeta maçın Young Boys adına yıldızına dönüşen Abdülkerim'i oyundan attı. Abdülkerim'in mevcut form durumu ile değil Galatasaray'da, Süper Lig'in baş altı takımlarında bile forma giyebilmesi mümkün değil.
Galatasaray, sezonun elle tutulur tek transferi Batshuayi'nin bireysel becerileriyle tur umutlarını İstanbul'a taşısa da, bu maç Okan Buruk'un teknik direktörlük meziyetleri açısından kariyerine büyük bir soru işareti olarak yazılacak.