MOLA BİTTİ YOLA DEVAM

Ne diyor büyük üstad: İnsan bu su misali kıvrım kıvrım akar ya, bir yanda akan benim diğer yanda sakarya.

İnsan yaşarken yani belli bir tempo ile su misali akıp giderken etrafına bakmaz, farkında olmaz ve düşünmez. Olayın özü kaçar, araçlar amaç haline gelir. İnsan adeta yola çıkış amacını unutur düşünmeden durmadan koşar.

Bu nedenle hayatta isteyerek veya zorunlu verilen aralar ilaç gibi gelir insana aslında. Arada soluklanmak, yaşananlara, kayıplara, kazançlara dışarıdan bakmak gerekir bazen. Yeni yıl muhasebesi gibi artıları eksileri toplayıp çıkarmak gerekir yani.

Molalarda yaşanan günlere bakarsın geleceğini planlarsın, hatalarını görürsün, yola çıkış niyetini tazelersin, beklentilerini optimize edersin.

Molada kendine güvenini ve heyecanını tazelersin, sınırlarını keşfedersin daha da özgürleşirsin.

Kısacası molalar, küçük dinlenmeler, alınan küçük es’ler aklı ve kalbi dinleyebilenler için büyük nimettir aslında.

Biz de ajanshaber olarak başladığımız habercilik maceramıza verdiğimiz kısa bir esten sonra eskisinden daha inançlı, daha bilinçli ve kararlı şekilde dönmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Çıktığımız bağımsız, doğruların, devletinin ve milletinin tarafında yayıncılık anlayışına kaldığımız yerden daha güçlü şekilde devam edeceğiz inşallah. Allah utandırmasın.

Kısa bir açılış yazısından sonra kaldığımız yerden devam edelim. Dediğimiz gibi dışarıdan bakalım.

Dış politikada monşerlerden, Rüyalar uğruna vatanını satan haşhaşilerden, satılık kuklalardan kurtulan Türkiye her geçen gün itibar ve gücünü arttırmaya devam ediyor.

Bırakın yurt dışında içeride bile birçok icraatına NATO, AB, IMF veya tek kalemde belirtmek gerekirse ABD onayı almadan başlayamayan Türkiye kabuklarını kırmaya devam ediyor.

Bölgede büyük aktörlerin kurduğu oyunlarda kendisine verilen rolleri sadakatle oynayan Türkiye’nin yerine oyunları bozan, yeni oyunlar kuran bir Türkiye gelmiş durumda.

Güçler terazisinde artık rakiplerine göre Türkiye’nin olduğu kefe ağır basmaya başladı. Alacağı yardımı İMF yetkilisinin turkuaz tişört giymesi kompleksine bağlayan bir ülkeden dünyaya haklı davasını haykıran bir millet çıktı.

Şöyle bir zihin aritmetiği yapalım o zaman.

Eski yazılarıma baktım bir ara. 2 sene önce Amerikan başkan yardımcısı Joe Biden Türkiye ziyareti bence gelinen noktayı tamamen ortaya koyuyor.

Biden ülkemizde seçtiği partileri, gazetecileri, STK’ları, yazarları tek tek çağırarak dertlerini dinlemiş ve üst perdeden birçok nasihatlerde ve uyarılarda bulunmuştu. Biden ülkemizin durumundan o kadar kaygılı ve endişeliydi ki Türkiye’de kaldığı birkaç gün bunu defalarca söyledi.

Sonuç olarak Biden’in ziyareti iki eş değer ülkenin birbirine yaptıkları ziyaretten çok bir eyalet gezisi şeklinde geçmişti.

Tabi koskoca Amerika kaygı ve endişelerini gidermek için boş durur mu? Zaten bir süredir yaptığı ülkemizi kurtarma faaliyetlerine son bir altın vuruş ile devam etti.

Biden’in 2. ziyareti de boşa giden altın vuruşun ardından gerçekleşti. Kimseyle görüşecek zaman değildi. İpler elden kayıyordu. Devir ona buna emir verme değil, suçüstü yakalanmayı bastırmanın yollarını bulma devriydi.

Hayatta ya büyürsün küçülürsün. Ya ileri gidersin ya da geri. Amerika ile Türkiye arasındaki denge de böylece değişmeye başladı.

Şimdi bir ABD‘li yöneticinin gelip 2 yıl önceki gibi Türkiye’nin içişlerine bu kadar açık bir şekilde müdahil olup uyarılar, tehditler savurarak gideceğini düşünebiliyor musunuz? Daha ilk temaslarında paketlerler adamı.

Evet tam da şu anda ünlü bir eylemcimizin “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel” vecizesi aklıma geliyor.

Bende mesele sadece Afrin, Suriye, PKK değil arkadaş, sen hala anlamadın mı? Hadi gel.. diyorum.

Hadi gel.

Millet olarak yüzyıllardır süren es’e bir son verme zamanı geldi artık.