MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: 10 Temmuz'da kurultay hukuken mümkün değil

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup toplantısında "Hukuken 10 Temmuz'da Genel Başkan ve genel merkez organlarının seçiminin gerçekleşmesi şu aşamada ve tablo karşısında mümkün değildir" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Mahkeme 10 Temmuz'da planladığımız kurultayımızda seçim yapılamayacağına hükmetmiştir. Hukuken 10 Temmuz'da genel başkan ve genel merkez organlarının seçimi şu anda mümkün değildir. Tüzük değişikliği konusunda tedbir kararı bulunduğundan usul ve esas açısında doğru değildir. Yargısal süreçler 10 Temmuz'daki büyük kurultayımızı imkansız kılmaktadır" dedi.

Bahçeli, MHP Grup Başkanvekilliği'nden istifa eden Oktay Vural için "Yapmış olduğu hizmetlerden dolayı kendisine teşekkür edilmiştir" şeklinde konuştu.

VİDEO İÇİN TIKLAYINIZ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları;

Yangınlar sonucunda yeni imal alanlarının açılıp açılmayacağı herkesin aklındaki sorulardır. Ormanlar yanarken kalancıların heyecanlanması mümkündür ve beklenebilir. AKP hükümetinin çıkarcılara fırsat vermemesi gerekir. Orman yangınların ihmal, sabotaj gibi unsurların da düşünülmesi gerekir. Teröristlerin ormanlarımı yakma, ülkemizin doğasını bozmak için herşeyi yapması mümkündür. MHP, ormanlarımızın korunmasıyla ilgili her samimi adıma desteğini verecektir.

Birleşik Krallık'ta tarihi bir referandum yapılmıştır. Britanya halkı yüzde 51,9'luk oy oranıyla AB hayatına son vermiştir. Bu ülkede 50 yaş altındaki kuşağın olumlu tavrı, 50 yaş üstünün ise olumsuz ve soğuk bakışı bir kutuplaşmanın kanıtı olmuştur. AB'ye veda kararı ile Başbakan Cameron istifa kararı almıştır. AB için derin bir uçurum söz konusudur. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. 

"AB'Yİ PENÇESİNE ALAN DURGUNLIK EKONOMİK YIKIMLARA KAPI ARALAMIŞTIR"

Dünya ekonomisi yüzde 5'i aşan bir performansı yakalamıştır ama 2008 yılındaki küresel kriz sanal bahar havasını da sonlandırmıştır. AB'yi pençesine alan durgunluk sosyal çöküşlere, ekonomik yıkımlara kapı aralamıştır. Sömürü düzeni kıyasıya eleştirilmiştir. Özellikle Almanya, Fransa ve Birleşik Krallığın dünya üzerinde payı düşmüştür.

CAMERON'IN İSTİFASI: SINIFTA KALDI

İngiliz kibir ve kurnazlığı tesirlerini bir kez daha göstermiştir. AB ile yollarını ayırmak için Türklere çamur atılması utangaçlık sebebidir. Biz gittiğimiz her coğrafyaya ahlak ve kaliteyi götürürüz. Birleşik Krallık'ta Türkler üzerinde yapılan propagandanın insanlık değerlerini örttüğü açıktır. Birleşik Krallık Başbakanı da iyi bir sınav verememiş ve sınıfta kalmıştır. Elbette herkes meşrebine uygun hareket edecektir, Türk milletini küçümseyip karartmak hiçbir ülkenin haddi olmayacaktır.

"AB'NİN YAPISI HRİSTİYAN KULÜBÜ GİBİ"

AB'nin yapısı fiili bir Hıristiyan kulübü şeklindedir. AB'nin Müslüman Türk milletini kabullenmesi mümkün değildir. Biz ne yaparsak yapalık, milli ve manevi kabullerimizden taviz vermeden, Türklüğümüzü ve Müslümanlığımızı inkar etmen AB'ye girmemiz imkansızdır.

Geçmişte sarf ettiğimiz sözler ortadadır. AB ile ilişkilerimizde karşılıklı anlayış, saygıyı savunduk. Toprak bütünlüğümüze ve terör örgütü karşısında ülkemizden yana tavır almalarını istedik. AB'ye aday ülke olarak kabul edilişimiz 'lütuf değildir, bu hakka dayanmaktadır' dedik. 30 Kasım 1999 tarihli grup toplantımızda AB ile ilişkilerimizde karşılıklı anlayışın belirleyici olması gerektiğini savunduk. 14 Aralık 1999 tarihli grup toplantımızda birliğin bütünleşme konusunda sorun yaşadığını belirttik. 

"AB'NİN SUYU ÇOKTAN ISINMIŞ, KENDİ KENDİNİ TÜKETEN BİR ORGANİZMAYA DÖNÜŞMÜŞTÜR"

Yıllardan beri ilkelerimizi kararlı şekilde savunduk. AB'nin suyu çoktan ısınmış, kendi kendini tüketen bir organizmaya dönüşmüştür. Sonu gelmeyen müzakere sürecinin, artan baskı ve azarlamaların bir sınırı vardır ve bunu sınır geçilmiştir. AB süreci mutlaka milli bir perspektifte tekrar ele alınmalıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB üyeliğiyle ilgili gerekirse biz de referanduma gideriz açıklaması yersizdir. Sayın Cumhurbaşkanı, cevabı bal gibi bilinen bir soruyu aziz milletimize neden soruyorsunuz. 53 yıldır Avrupa kapısında bekletiliyoruz. Türk milletinin AB'ye bakışını bimek için oylamaya gerek yoktur.

AKP 2009'dan beri İsrail'le sürtüşmektedir. İsrail'e söylenmedik söz bırakılmamıştır fakat dün Başbakan'ın yaptığı açıklamayla İsrail'le ilişkilerin düzeleceğini müjdelemiştir. Böylece Davos'ta başlayan 'one minute' şovu bitmiş olacaktır. Mavi Marmara gemisine saldırı düzenleyen İsrail, 10 Türk vatandaşını öldürmüştür. Cumhurbaşkanı, İsrail'i terör devleti olarak defalarca suçlamıştır. İsrail'e döktüğü kanlardan dolayı hesap soracağını söylüyordu. Sayın Erdoğan, Başbakan görevindeyken çok kesin ve bağlayıcı konuşmuş ve şöyle demişti; "Ben bu koltukta olduğum zaman, İsrail'le normalleşme olamaz. Zulüm bitmedikçe bu olmaz". Bugün bu karar alınmışsa demek ki zulüm bitmiştir.

"BU ANLAŞMANIN NERESİ ZAFERDİR"

Madem İsrail'le anlaşılacaktı bunca hakarete ne gerek vardı? Geçmişteki sözleri nereye koyacağız? Biz demiyoruz ki İsrail'le kavga edelim ancak 2009'dan beri süregelen İsrail husumetininin üzerine sünger çekmek nasıl olacaktır? Katliamlar ne çabuk unutulmuştur. Son 7 yıldır olan sözleri nasıl yok sayacağız? AKP hükümeti İsrail'le ilişkilerin düzelmesi için özür, tazminat ve ambargonun kaldırılmasını şart sunmuştur. İlk iki şart yerine getirilse de ambargonun kalkmayacağını İsrail Başbakanı bizzat açıklamıştır. Peki bu anlaşmanın neresi zaferdir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya'ya yeni bir mektup göndermiştir. Uçağın düşürülmesinden dolayı üzüntüleri iletmiştir. Cumhurbaşkanı'nın hamlesi karşılıksız kalırsa Türkiye tek taraflı boyun eğmiş olacaktır. Vizyon odaklı ve etkili bir dış politika izlediğini iddia ederek bugünlere düşe kalka ulaşan AKP, unutulmasın ki tarihi bir sorumluluk altındadır.

"AMAÇ MHP'NİN BİLEĞİNİ BÜKMEKTİR"

Parti olarak aylardır tartışmaların odağındayız. MHP'yi tesirsiz hale getirmek için pis bir oyun sergilenmektedir. Bunların fıtratı bozuktur. Bunlar her kılığa giren kurnazlıktadır. Amaç MHP'nin bileğini bükmek Meclis ve siyasetten tasfiye etmektir. Biz bu oyunu önceden gördük. Biz bu oyunun figüranlarını gördük.

"YALAN BUNLARIN MESLEĞİDİR"

MHP şehitlerimizin yadigarıdır. Şirret hesaplarla önü kesilemeyecektir. MHP peşkeş çekilemeyecek, teslim edilmeyecektir. Partimizi içine alan hukuki süreçler sürekli farklılaşmaktadır. 24 Haziran'da Ankara 3. Asliye Hukuk mahkemesi 19 Haziran'daki korsan kurultay kararları için ihtiyadi tedbir kararı verilmiştir. Çoktan liberalliğe kalem kırmışlar ile cahil köşe yazarlarının bu kararı hazmedemediği görülmektedir. Bunların alayı MHP'nin düşüşünü ister. Hayatları buna şahit olamayacak medya simsarlarıdır. Bunların bastığı yerde ot bitmez, bereket kalmaz. Yalan bunların mesleğidir. Ne yaparlarsa yapsınlar bu kutlu davayı yolundan döndüremeyeceklerdir.

"10 TEMMUZ'DAKİ KURULTAY HUKUKEN MÜMKÜN DEĞİLDİR"

Dün de mahkeme 10 Temmuz'da planladığımız kurultayımızda seçim yapılamayacağına hükmetmiştir. Hukuken 10 Temmuz'da genel başkan ve genel merkez organlarının seçimi şu anda mümkün değildir. Tüzük değişikliği konusunda tedbir kararı bulunduğundan usul ve esas açısında doğru değildir. Yargısal süreçler 10 Temmuz'daki büyük kurultayımızı imkansız kılmaktadır. Bundan sonraki yol haritamızı milletimizle anında paylaşacağız. Kendilerini mutlu eden yargı kararlarını alkışlayanların, traji komik hallerini herkes görmektedir. Bir avuç kendini bilmezlerin iftira yağmurunu esefle takip edip, not alıyoruz. Bu şahısların bize akıl vermeye kalkışması beyhude bir çırpınıştır.