Kurtulmuş'tan "Suriye politikası" açıklaması

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Suriye politikamız baştan beri yanlıştı" sözlerinin bazı çevrelerce çarpıtıldığını söyleyerek, "Türkiye olarak durduğumuz yer doğruydu. Hiç şüphemiz yok. Yüzde yüz doğruydu." dedi.

Numan Kurtulmuş, "Türkiye olarak biz orada, yeni bir barış perspektifini ortaya koymaya çalışıyoruz. Türkiye olarak durduğumuz yer doğruydu. Hiç şüphemiz yok. Yüzde yüz doğruydu. Suriye halkının yanındaydık, Suriye'de demokratik bir sürecin başlatılmasını istiyorduk ama bunları gerçekleştirebilecek politik araçların gelişmesini sağlayamadık, gücümüz tek başına buna yetmedi. Uluslararası camianın bu noktada ciddi bir desteği olmadı. ABD başta olmak üzere birçok uluslararası koalisyonun parçası olan ülkelerin, Suriye'de sonunu nasıl çözeceğine ilişkin bir eğilimi, yönelimi, ortak bir perspektifi olmadı. Dolayısıyla söylediğimiz şey budur. Dolayısıyla biz Türkiye olarak doğru yerde durmuş olmakla birlikte bu doğru yeri tahkim edecek politikaları geliştiremedik. Buna gücümüz yetmedi." dedi.

Kurtulmuş, Başbakan Binali Yıldırım'ın Irak ziyareti öncesinde, Irak'ta yayın yapan Rudaw televizyonuna açıklamalarda bulundu, soruları cevapladı. "Irak'taki Kürt bölgesinin ekonomik geleceğini nasıl görüyorsunuz? Oraya vereceğiniz tavsiyeleriniz var mı?" şeklindeki bir soru üzerine Kurtulmuş, Irak, Suriye, Ürdün, Ortadoğu bölgesi, Fas'tan Endonezya'ya kadar olan geniş İslam coğrafyasının çok büyük zenginlikler üzerinde oturduğunu anımsattı.

İslam coğrafyasının, hem doğal kaynaklar hem de insan kaynakları bakımından zenginliklere sahip olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, İslam dünyasının en büyük eksikliğinin bu çerçevede siyasi irade eksikliği olduğunu belirtti.

İslam coğrafyasında konuşulan, "iç çatışmalar, kavgalar, vekalet savaşları, işgaller, terör saldırılarının" iç acıtıcı olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Halbuki Kuzey Irak Bölgesi de olağanüstü zenginliklere sahip bir ülke. Bunların hepsini ortaya çıkarmak, bu zenginlikleri adil bir şekilde paylaşmak, karşılıklı olarak bu iktisadi projelerde ortaklaşmak, sınırlarımızdaki şehirler üzerinden ortak sinerji koridorları oluşturarak bunlar üzerinden ülkelerimizin ekonomisinin gücünü artırmak varken şimdi maalesef bırakın bir ülkeden başka ülkeye geçişi, aynı ülkenin içerisinde bir şehirden bir şehre geçişin son derece zorlaştığı bir dönemin içerisindeyiz. Dolayısıyla ben kuzey Irak bölgesinin de büyük zenginliklere sahip olduğunu düşünüyorum. Petrol önemli bir nimettir ama diğer nimetler de önemlidir. Bunları inşallah hep beraber ortaya çıkaracak bir döneme geçeriz. Bütün bu kavgalar, gürültüler, eksiklikler, yanlışlıklar unutulur ve yeniden güçlü bir şekilde bu coğrafya ortaya çıkar. Bizim yolumuz, dayanışmadan, ortaklaşmadan, kültürümüzü, tarihimizi ortak bir şekilde değerlendirmekten geçiyor. Bütün bunları yapabilecek gücümüz var. Yeter ki şu sıkıntılı ortamdan kurtulalım."

"TÜRKİYE OLARAK DURDUĞUMUZ YER DOĞRUYDU"

"Suriye politikamız baştan beri yanlıştı şeklinde bir açıklamanız olmuştu. Bundan sonra nasıl bir politika göreceğiz. Esad rejimi öncelik olmaktan çıktı mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Orada söylediğimiz, Suriye politikası, genel olarak uluslararası camiayı da kastederek, Suriye'de uygulanan politika yanlıştı ve maalesef bunun bedelini Suriye halkı ödedi. Burada maalesef hiçbir ülkenin elinde, 'nasıl sorunu çözeriz?' diye bir anahtar, proje olmadı. Baştan beri keşke bölge ülkeleri bir araya gelebilse ve dışarıdan ülkelerin müdahalesi olmadan Suriye'deki krizi çözebilselerdi. Keşke uluslararası camia, Esad rejiminin barbarlıklarını, hatta biliyorsunuz kimyasal silahları da kullandı, ondan sonraki süreçte olsun hiç olmazsa nasıl durdurabileceğiz bununla ilgili bir inisiyatif alabilseydik. Ama bunların hiçbirisi olmadı. Eğit-donat projeleri başarılı olmadı. Suriye'de Özgür Suriye Ordusu'na ciddi bir şekilde destek verilemedi. Sonunda buraya geldik. Şimdi olan oldu. Keşke bunlar olmasaydı. Ama bundan sonraki süreçte Türkiye olarak biz yeni bir barış perspektifini ortaya koymaya çalışıyoruz. Türkiye olarak durduğumuz yer doğruydu. Hiç şüphemiz yok. Yüzde yüz doğruydu. Suriye halkının yanındaydık, Suriye'de demokratik bir sürecin başlatılmasını istiyorduk ama bunları gerçekleştirebilecek politik araçların gelişmesini sağlayamadık, gücümüz tek başına buna yetmedi. Uluslararası camianın bu noktada ciddi bir desteği olmadı. ABD başta olmak üzere birçok uluslararası koalisyonun parçası olan ülkelerin, Suriye'de sonunu nasıl çözeceğine ilişkin bir eğilimi, yönelimi, ortak bir perspektifi olmadı. Dolayısıyla söylediğimiz şey budur. Dolayısıyla biz Türkiye olarak doğru yerde durmuş olmakla birlikte bu doğru yeri tahkim edecek politikaları geliştiremedik. Buna gücümüz yetmedi."

- "SURİYE'DE YENİ BİR BARIŞ PLANI ORTAYA KONULACAK"

Numan Kurtulmuş, şimdi Suriye için bir barış perspektifini ortaya koymaya çalıştıklarını ve başarılı adımlar atıldığını ifade etti.

Birkaç aylık süre içerisinde Türkiye ile Rusya'nın ortak bir noktaya geldiğini, önce Halep'teki gayri insani durumun bir an evvel sona erdirilmesi için mücadele verildiğini anlatan Kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:

"Evet, provokatörler çıkıyor, birtakım milis gruplar provoke etmeye gayret ediyor. Ama sonuçta bütününe baktığınız zaman genel olarak iyi gidiyor. Halep'te oluşabilecek bir ateşkes, arkasından bütün Suriye'de oluşacak ateşkes konusunda önemli adımlar atıldı. Türkiye ılımlı muhaliflerin yapabileceği işler konusunda garantörlük verdi, Rusya Federasyonu da Suriye rejiminin atacağı adımlarla (ilgili) garantörlüğünü ilan etmiş vaziyette, karşılıklı bir anlaşma temin edilmiş vaziyette. Bu barış anlaşmasıyla birlikte ümit ediyoruz ki bu ateşkes ile birlikte ikinci adım olarak barış görüşmeleri başlayacak. Burada da işin doğası olarak bir tarafta rejim, bir diğer tarafta ılımlı muhalifler olacak. Burada bizim barıştan kastımız şu değil; zorla bir masada Suriye'deki muhalif gruplara bir barış dikte edelim, zorla onlara kabul ettirelim. Halkın istemediği bir barış olmasına asla rıza gösteremeyiz. Suriye halkı masada müzakerelerde hangi barış sürecine girecekse biz bu barış sürecine destek veririz. Suriye halkının istediği bütün farklı kesimlerin görüşlerinin ifade edildiği ve en nihayetinde de gerçekten bir baskı rejimi değil demokratik bir rejimin oluştuğu bir Suriye'yi görmek isteriz. Bunun için yeni bir sayfa açılmıştır. İyi niyetle başlamıştır bu süreç. Ümit ederim ki sonuç alacağız. Çok sayıda provokatörler olacak. Barışın olmasını istemeyenler olacak. Ama sonuçta Suriye'de barış perspektifinin başarı kazanacağını ümit ediyorum. Son tahlilde de 600 bin masum insanı öldürmüş, canım şehirleri, tarihi şehirleri ortadan kaldırmış olan bir rejim ya da o rejimin yöneticilerinin bundan sonraki süreçte Suriye halkı tarafından kabul edilmesinin  herhalde mümkün olmadığı aşikardır. Bu çerçevede yeni bir barış planı ortaya konulacak."

- "BİZ SURİYE'NİN KUZEYİNDE KÜRT KARDEŞLERİMİZİN VARLIĞINDAN RAHATSIZ DEĞİLİZ"  

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Rojava'da PYD'nin kontrolünde bir tampon var. Türkiye bunların birleştirilmesini kesinlikle istemiyor. Bu konuda Rusya ile bir mutabakat sağlandı mı?" sorusu üzerine, böyle bir mutabakatın olmadığını söyledi.

Rusya’nın, El Bab ve Münbic’e kadar olan bölgede, Fırat Kalkanı Operasyonunda, özellikle El Bab’da hava desteği verdiğini anımsatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bizim niyetimizin herhangi bir şekilde toprak işgali değil, oraların terörden temizlenmesi olduğunu ister istemez görüyorlar. Ruslar da görüyor, Amerikalılar da görüyor. Bizim tavrımız çok net. Biz Suriye'nin kuzeyinde Kürt kardeşlerimizin varlığından rahatsız değiliz. Hatta öyle ki Türkiye'deki sınır ilçelerimiz karşılıklıdır. Bizim akrabalarımız, komşularımız hemen Suriye toprakları içerisindedir. Dolayısıyla biz oradaki Kürt kardeşlerimizden asla rahatsız değiliz. Ama bir tek örgüt, bir terör örgütünün orada bir bölgede hakimiyet iddia ederek, Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılmasına karşı, bu Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kalkması demektir. Bu Suriye'nin pratik olarak en az üçe bölünmesi demektir ve ayrıca sadece bir toprak bütünlüğünün ortadan kalkması, Suriye'nin bölünmesi değil, bu bölgeden Türkiye'ye karşı da çok aktif bir terör saldırısının devam etmesi demektir. Nitekim şu anda da biliyorsunuz Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda devam eden birçok saldırının arkasında da PYD/YPG güçlerinin desteklerinin olduğunu biliyoruz. İnsan desteklerinin, lojistik desteklerinin olduğunu biliyoruz. Türkiye böyle bir şeye asla rıza göstermez. Bu, Türkiye'nin beka meselesidir, yoksa Kürt kardeşlerimizin oradaki varlık meselesi değildir. Bir şeyi daha hatırlatmak isterim. Bütün dünya Suriye'nin kuzeyinde acaba Kürt yaşıyor mu yaşamıyor mu diye bilgi sahibi dahi değilken, Türkiye hem baba Esad zamanında hem oğul Esad zamanında, Esad rejimiyle yaptığı bütün görüşmelerde 'Ya siz niye bu Suriye'nin kuzeyindeki Kürt kardeşlerimize kimlik vermiyorsunuz? Niye bunlara haklarını vermiyorsunuz? Niye bunları eşit yurttaşlar olarak kabul etmiyorsunuz?' diye iyi dönemlerimizde bile sürekli baskı yaptık, sürekli tavsiyelerde bulunduk, sürekli kuzey Suriye'de, Kürt kardeşlerimizin haklarının genişletilmesi için inisiyatif kullanmaya davet ettik Suriye yönetimini. Dolayısıyla bizim tavrımız açıktır. Orada Kürtler de olacak, Araplar da olacak, Türkmenler de olacak, Ezidiler de olacak hepsi olmaya devam edecek. Ama hiç kimse, 'Burada sadece biz varız, diğerleri olmayacak' demeyecek. Eğer bunu demeye kalkarlarsa PYD bunu söylüyor, YPG bunu söylüyor, bu kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye'ye karşı oradan saldırıların yapılması da asla göz yumulacak bir husus değildir."

TÜRKİYE - IRAK İLİŞKİLERİ

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "(Başbakan Yıldırım'ın, Bağdat ve Erbil ziyareti) Özelikle teröre karşı ortak mücadele bağlamında yeni zeminler oluşturulacağını, bu ortak mücadelenin de her iki ülkenin meşru hükümetlerini daha da kuvvetlendireceğini ümit ediyoruz. Bu gezi dolayısıyla başlayacak yeni süreçten umutluyuz. Ümit ederiz ki, en kısa süre içerisinde yeniden Türkiye-Irak ilişkileri, o eski günlerine dönecektir. Biz Irak'ın toprak bütünlüğüne, bu bütünlük içerisinde de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi başta olmak üzere adil bir gelir ve yetki paylaşımına dayalı federal bir sistemin varlığının Irak halklarının lehine olduğu kanaatindeyiz." dedi.

Türkiye'nin Irak ile ilişkilerinin normalleşme sürecine girip girmediği, bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olup olmadığı sorusu üzerine Kurtulmuş, komşu ve kardeş ülke Irak ile çok derin, uzlaşılamaz, anlaşılamaz sorunlarının olduğuna inanmadıklarını söyledi.

Bölgede uzunca süredir devam eden siyasi gerilimler ve özellikle Suriye savaşı dolayısıyla ortaya çıkan çok büyük siyasi türbülansların Türkiye-Irak ilişkilerini de olumsuz yönde etkilediğine dikkati çeken Kurtulmuş, geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak Başbakanı Maliki ile yaptığı telefon görüşmesinin, tabiri caizse kopma noktasına gelen Türkiye-Irak ilişkilerini yeniden bağladığını, yeniden sağlamlaştırma konusunda adımların atılmasının zeminini hazırladığını ifade etti.

Her iki tarafın da söz konusu telefon görüşmesinde birbirlerini dost ve kardeş ilki ülke olarak gördüğü, sorunları çözme niyetinde olduklarının ortaya çıktığını aktaran Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım'ın, Bağdat ve Erbil'e olan ziyaretlerde de son derece somut adımlar atılarak, başta Suriye ile Irak arasındaki ekonomik ilişkiler olmak üzere kuzey Irak'taki bölgesel yönetimle olan ilişkilerin artırılması yönünde de çok ciddi adımların atılmasını ümit ediyoruz. Özelikle teröre karşı ortak mücadele bağlamında yeni zeminler oluşturulacağını, bu ortak mücadelenin de her iki ülkenin meşru hükümetlerini daha da kuvvetlendireceğini ümit ediyoruz. Bu gezi dolayısıyla başlayacak yeni süreçten umutluyuz. Ümit ederiz ki, en kısa süre içerisinde yeniden Türkiye-Irak ilişkileri, o eski günlerine dönecektir. Biz Irak'ın toprak bütünlüğüne, bu bütünlük içerisinde de Irak Bölgesel Kürt Yönetimi başta olmak üzere adil bir gelir ve yetki paylaşımına dayalı federal bir sistemin varlığının Irak halklarının lehine olduğu kanaatindeyiz. Bu perspektifimizi koruyarak hem Irak merkezi hükümeti hem Irak Bölgesel Kürt Yönetimiyle olan ilişkilerimizi güçlendirmeye, kuvvetlendirmeye niyet ediyoruz."

- "SİYASİ FARKIMIZ OLABİLİR"

Numan Kurtulmuş, "Gerilimin temelinde ne vardı?" sorusu üzerine, esas meselenin, bölgede oynanan oyun olduğuna dikkati çekerek, "Bu oyunu, hepimizin görmesi lazım. Bu oyunun adı, ikinci Sykes-Picot'tur. Yüz sene evvel bölge halkları arasına suni sınırlarla ayıran iradeler, şimdi maalesef ikinci kez aynı oyunu oynamaya çalışıyorlar. Bölge halklarının iradelerini, etnik ve mezhep farklılıkları üzerinden ayrıştırmaya çalışıyorlar." diye konuştu.

"Siyasi farklılıklarımız olabilir. Ama bu siyasi farklılıklarımızı oturarak, karşılıklı rıza ile çözmek durumundayız." açıklamasında bulunan Kurtulmuş, eğer bu yapılabilirse oynanan ikinci Sykes-Picot'un bozulacağına vurgu yaptı.

Kurtulmuş, böylelikle de bölgedeki bütün halkların önünün açılacağını ve belli bir perspektife doğru yürüneceğini söyledi.

Kurtulmuş, "Siyasi farklılıkları bugünden yarına çözecek değiliz ama esas mesele, herkesin ayrılık senaryolarını bir şekilde bertaraf etmemiz sonra da aramızdaki sorunları çözebilecek diyalog zeminlerini kuvvetlendirmemiz gerekiyor." dedi.

- "BÖLGEDEKİ BAŞKA HAREKETLİLİKLERİ ENGELLEMEK İÇİN TÜRKİYE BAŞİKA'DADIR"

Başika konusundaki bir soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin Başika'daki varlığının, "Biz Türkiye'den gidelim, herhangi bir toprakta bir üssümüz olsun" şeklinde olmadığını ifade etti.

Türkiye'nin Başika'daki varlığının, özellikle Musul ve Telafer'in, DEAŞ unsurlarından korunmasıyla ilgili olarak yerel unsurların talepleri sonucu oluştuğuna işaret eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun sonucunda da orada hem Peşmergelerden eğitilen çok sayıda kişi oldu aynı zamanda Ninova Muhafızları adına altında unsurlar eğitildi. Orada Türkiye'nin varlığı bu anlamda DEAŞ'a karşı verilen bir mücadelenin gereğidir. Ayrıca diğer terör örgütleri üzerinden de o bölgede başka hareketliliklerin olmasını engellemek için Türkiye oradadır. Şimdi Musul operasyonu gösterdi ki, Allah'tan Türkiye Başika'da Peşmerge, Ninova Muhafızları ve Musul'un yerel halklarıyla birlikte böyle bir çalışmanın içerisinde olmuş, bu eğitimlerden geçen insanların, DEAŞ'a karşı mücadelede oldukça etkili olduklarını gördük. Dolayısıyla biz orada işgal amacıyla bulunmuyoruz. Dost ve kardeş Irak halkına yardım etmek için, oranın DEAŞ terör örgütünün etkisinden kurtarılması için oradayız. Oradaki varlığımız, kardeşlerimizin talepleri, ihtiyaçları devam ettiği sürece sürdürülecektir. Bununla ilgili de tabii Irak merkezi hükümetiyle bu görüşmede de gündeme gelir. Meselenin, hallolması ve bir karşılıklı anlayış zemini içinde çözülmesi için adımlar atılır."