Kurtulmuş'tan Almanya'ya tepki
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bazı Türk bakanların Almanya programının iptal edilmesi üzerine Almanya'ya tepki gösterdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Siz hem Almanya'da Türk vatandaşlarının oy vermesi için izin vereceksiniz, önünü açacaksınız hem de demokratik bir yarışın önünü kapatacaksınız. Bu olağanüstü yüksek bir çelişkidir, demokrasiye, insan haklarına, fikir özgürlüklerine, siyasal katılıma aykırıdır, herhangi bir yüksek Avrupa değerleri adına neden bahsediyorsa hepsine aykırıdır." dedi.
Kurtulmuş, Kanal 7 televizyonunda canlı yayınlanan İskele Sancak programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "bundan sonraki ilk hedef Mümbiç" sözlerinin hatırlatılarak "Bir kaç gündür rejim ordusunun Mümbiç'e doğru ilerlediği haberleri geliyor. Rusya'dan bir açıklama var; 'Mümbiç'i Esed alacak' diye. Bu yeni hareketlilik ve yeni durum karşısında Türkiye'nin pozisyonu nedir?" sorusu yöneltilen Kurtulmuş, Ortadoğu'da tam manasıyla bir satranç oynandığını ifade etti.
Herkesin sahada kendi planları ne ise o planlarına göre birtakım adımlar atmaya gayret ettiklerini, kartlar açmaya çalıştıklarını dile getiren Kurtulmuş, ancak gelinen noktada hiç bir ülkenin Suriye meselesini tek başına çözme gücünün olmadığının herkesin kabul edeceği bir husus olduğunu söyledi.
Suriye'de demokrasiyi inşa etme istikametinde adımların atılması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, bu süre içinde Türkiye'nin Fırat Kalkanı Operasyonu'nun da kararlı bir şekilde yürüttüğünü dile getirdi.
Suriye'de güvenli bölgenin yıllardır konuşulduğunu, Fırat Kalkanı Operasyonu ile bunun da gerçekleştirildiğine işaret eden Kurtulmuş, her şehrin de kendi halkı tarafından yeniden yönetilmesi gerektiğini söyledi.
Bunun bütün Kuzey Irak için de düşünülebileceğini belirten Kurtulmuş, "Bizim Cerablus modelimiz bütün şehirlerde uygulansın. Şimdi Rakka operasyonu söz konusu. Burada da uygulansın, Musul'da da uygulansın." dedi.
Rakka operasyonunu yaparken de baştan beri, bir terör örgütüne karşı mücadelenin meşru, yerli legal güçlerle, ılımlı muhalif unsurlarla yapılması gerektiği yönünde olduğunu ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:
"Ama siz DEAŞ'ı çıkaracağım diye onun yerine PYD'yi getirirseniz bu kabul edilebilir bir şey değildir. Mümbiç meselesi ise tam da bu denklemin, satrancın içinde bizim için de çok önemli bir husustur. Başından itibaren Sayın Obama ile mutabakata varılmış olan bir husustur. Yani PYD, Membiç'in doğusuna çekilecek. Kararlılık ile bunu sürdürüyoruz. Bundan amacımız nedir? Kantonları birleştirerek Suriye'nin kuzeyinde oluşacak bir PYD devletine, bir örgüt devletine karşı çıkmak, bunu yaptırmamak için de Mümbiç'in temizlenmesi ve oradan büyük çoğunluğu Arap olan Mümbiç halkının gelerek kendi yerlerine tekrar oturması."
- "BÖLGEDE SON DERECE KARIŞIK, KARANLIK BİRTAKIM İLİŞKİLER VAR"
Kurtulmuş, "Orayı Esed alırsa ne olacak?" sorusunu yanıtlarken, böyle bir şey olacağını zannetmediğini ifade etti. DEAŞ'la Esed güçlerinin ya da PYD güçlerinin paslaşmalarının işbirliklerinin bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Bütün bunlar maalesef bölgede son derece karışık, karanlık birtakım ilişkilerdir. Türkiye, burada tavrını çok net ortaya koyuyor. Biz asla Mümbiç'in batısında PYD unsurlarını görmek istemiyoruz. Rakka operasyonunun PYD unsurları vasıtası ile yapılmasının operasyonun meşruiyetine zarar getireceğini ifade ediyoruz. ABD'liler ile de bunlarla ilgili detay programlar konuşuluyor. Diğer konularda Ruslarla ilgili de konuşuluyor." ifadelerini kullandı.
"Mesele gerçekten terör örgütlerini bölgeden temizlemek mi yoksa terör örgütleri üzerinden bir vekalet savaşı sürdürerek bölgede birtakım güç dengelerinde avantaj elde etmek mi" diye soran Kurtulmuş, bunu hem ABD'nin hem Rusya'nın ciddi şekilde karar vermesi gerektiğinin altını çizdi.
Kurtulmuş, özellikle ABD'lilerin bu noktada sayıları 6-7 bin dolayında bulunan PYD gücü ile mi yoksa 80 milyonluk ekonomik istikrarı ve çok güçlü bir ordusu olan Türkiye ile mi iş birliği yapacağına karar vermesi gerektiğini belirtti.
- "UZUN ZAMANDIR DEVAM EDEN BİR KAFA KARIŞIKLIĞI VAR"
Kurtulmuş, bir soru üzerine, Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) büyük oranda yerli sivillerden oluşan yerli bir güç olduğunu, yeni yeni belli bir noktaya geldiklerini anlattı.
"Rakka operasyonu ortaklaşa eğer olursa ABD'den gelen sinyaller biraz sanki bu işi Türkiye'nin istediği biçimde değil, YPG'yi bir şekilde dahil ederek yapmak istediği gibi haberler geliyor. Tel Abyad üzerinden Rakka'ya inme planı, bu mu Türkiye'nin istediği." sorusu üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Maalesef Suriye denkleminde özellikle sahada askeri olarak ABD'lilerin nasıl hareket edeceğine dair uzun zamandır devam eden bir kafa karışıklığı var. Obama zamanında devam etti ve zaten o yüzden bir çok yerde maalesef son derece yanlış adımlar atıldı. Mesela, şimdi güvenli bölgeyi konuşmaya başladılar. 3-4 sene önce güvenli bölge uygulaması olsaydı, BM bu güvenli bölgeyi garanti altına alsaydı, belki milyonlarca insan göçmen durumuna düşmeyecek, belki birkaç yüz bin insan ölümden kurtulacaktı. Dolayısıyla ABD'lilerin hala bir kararsızlığı olduğu görülüyor açık konuşmak gerekirse. Ama sahada bütün şıklar masadadır. Esas mesele burada evet uluslararası terör çetesi DEAŞ'ı ortadan kaldıralım, ama bunu kaldırdıktan sonra da başka terör örgütlerinin de aktif haline gelmesinin önüne geçelim.
Burada bütün uluslararası camianın destek vermesi gereken kalıcı adil barışı sağlayacak adımların atılabilmesidir. ABD'lilerin de yeni yönetimin de eski yönetime göre daha olumlu tavır ve yaklaşımlarının olduğunu görüyoruz, biliyoruz. Ama henüz netleşmiş bir operasyon planı yoktur. Çok çeşitli planlar var masada. Türkiye de bu planların bir kısmının içinde olacak, bir kısmının içinde olması mümkün değil. Dolayısıyla bunları önce ABD'lilerin şu kararsızlığının bir şekilde giderilmesi lazım. "
- "BELKİ HER ŞEHİR İÇİN AYRI BİR DENKLEM VAR"
"Sincar'da Barzani yönetimine bağlı ordu ile PKK arasında çatışmalar başladı. Peşmergenin PKK'ya karşı harekete geçmesi Ankara'nın desteği ile mi gelişen bir süreç" sorusuna karşılık Kurtulmuş, Barzani yönetimi ile Türkiye hükümeti arasında uzun zamandır yakın iş birliği bulunduğunu, ilişkilerin sıcak bir şekilde sürdürüldüğünü söyledi.
Kurtulmuş, "Dolayısıyla özellikle Sincar'da birtakım kontrol edilemeyen PKK unsurlarının varlığı bizim kadar en azından oradaki yönetimi de rahatsız ediyor ve oradaki Kuzey Irak yönetimi bakımından da güvenlik sorunu haline geliyor. Buna müdahale ettiler." diye konuştu.
"Sincar'dan PKK'nın gerekirse silah yoluyla çıkartılması fikrini uygulamaya geçiriyor peşmerge." sözleri üzerine Kurtulmuş, "En azından Sincar bölgesinde PKK varlığından rahatsızlığını bütün dünyaya gösteriyor." değerlendirmesini yaptı.
"Barzani'nin Türkiye'ye son geldiğinde bayrak asılması meselesi de oldu. Buna Devlet Bahçeli tepki gösterdi. Barzani'ye bir bağımsızlık sözü mü verildi?" sorusu yöneltilen Kurtulmuş, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını bildirdi.
Kuzey Irak bölgesel yönetimi ile zaten devam eden iyi ilişkilerinin bulunduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, bölgedeki bütün unsurlarla iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini, Irak merkezi hükümeti ile de iyi ilişkileri geliştirmeye çalıştıklarını söyledi.
Çok karmaşık bir denklemin olduğu Suriye ve Irak’tan bahsedildiğine işaret eden Kurtulmuş, "Belki her şehir için ayrı bir denklem var ve bütün bu denklemlerin hepsinde Türkiye çok şükür artık sahada da var. Bu denklemlerin içinde de masada da olmak durumunda." dedi.
Kurtulmuş, bütün bu ilişkilerin hepsinde milli menfaatlerini ön plana koyduklarını, Türkiye'nin hem terör örgülerinin tasallutundan, baskısından kurtarılması hem de bölgenin daha fazla bölünmemesi için gayret sarfettiklerini söyledi.
Soru üzerine Kurtulmuş, gerektiğinde MHP'ye de diğer partilere de Başbakan Binali Yıldırım'ın uygun görmesi halinde yapılan müzakerelerin ana çerçevesini paylaşabileceğini belirtti.
- "ALMANLAR ÇOK BÜYÜK BİR ÇELİŞKİ İÇERİSİNDE"
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin Almanya'daki programlarının iptal edilmesinin sebebinin sorulması üzerine Kurtulmuş, Almanya'da Türk vatandaşlarına dönük bir kampanya yapılmadığını, en son cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve kendilerinin Almanya'nın birçok kentine ve Avrupa ülkelerine gittiklerini, oradaki vatandaşlarla kampanyanın bir parçası olarak temasa geçildiğini, görüşlerin aktarıldığını söyledi.
Almanların çok büyük bir çelişki içerisinde olduğunu belirten Kurtulmuş, "Siz hem Almanya'da Türk vatandaşların oy vermesi için izin vereceksiniz, önünü açacaksınız hem de demokratik bir yarışın önünü kapatacaksınız. Bu olağanüstü yüksek bir çelişkidir, demokrasiye, insan haklarına, fikir özgürlüklerine, siyasal katılıma aykırıdır, herhangi bir yüksek Avrupa değerleri adına neden bahsediyorsa hepsine aykırıdır." dedi.
Almanya'da "evet" diyenlerin kampanya yapamadığını ama "hayır" diyenlerin Almanya'nın her tarafında faaliyette bulunduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"FETÖ'den PKK'ya kadar herkes istediği yerde, istediği şekilde faaliyette bulunacak, bu da bir çifte standart. Bu çok açıkça Almanya'nın 'hayır'a oynadığını gösteriyor. Alman siyasetçileri buradan bir kez daha uyarıyorum, bu doğru bir yol değil, sonunda mahcup olurlar. Şu anda anlaşılıyor ki Avrupa siyasetinde de, maalesef Almanya siyasetinde aşırı sağın, yükselen İslam, Müslüman karşıtlığının, yükselen Türkiye karşıtlığının, özel olarak bunlarla birlikte yükseltilen Erdoğan karşıtlığının sonucu olarak bazı Alman yetkililer bu kararları alıyorlar ama sonunda kendileri mahcup olacaklar."
Kurtulmuş, Almanya'da ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşların bu durumun farkında olduğunu vurguladı.
Avrupa'da muazzam bir ırkçılık, Türk düşmanlığı ve Erdoğan düşmanlığının körüklendiğini belirten Kurtulmuş, bu durumun yeni olmadığını, giderek dozunun arttığını, asıl dozu artan şeyin Almanya'daki faşizm olduğunu, bunun bir süre sonra Alman siyasetini boğacağını söyledi.
Almanya'nın tavrına karşı diplomatik bütün yolların kullanıldığını aktaran Kurtulmuş, Türkiye'nin bu durumun altında kalmadığını, Alman Büyükelçisinin çağrıldığını, ilerleyen günlerde Almanların bu durumu telafi edecek bir adım atacağını düşündüğünü dile getirdi.
Kurtulmuş, programlar netleştiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'ya gidip gitmeyeceğinin belli olacağını söyledi.
- "KILIÇDAROĞLU'NUN İNANARAK SÖYLEDİĞİNİ ZANNETMİYORUM"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun İstanbul'da "Hayır çıkarsa ne olur? Hiçbir şey olmaz, cumhurbaşkanı yerinde oturuyor. Başbakan mı düşecek? O da görevini yapacak, TBMM kanun yapacak ama 'evet' çıkarsa bizi büyük bir macera bekliyor." açıklamasının anımsatılması üzerine Kurtulmuş, "hayır" çıkmasının imkanı olmadığını, halkın büyük oranda "evet" oyu vereceğini kaydetti.
Kurtulmuş, "Varsayalım ki Kılıçdaroğlu'nun düşündüğü gibi olsun. Aynı Kılıçdaroğlu, 'hayır' çıktığının ertesi gün kalkıp diyecek ki, o cumhurbaşkanı orada oturmasın, o başbakan orada oturmasın." değerlendirmesini yaptı.
"Evet" çıkarsa çok daha etkin, çok daha hızlı, çok daha kararlı bir şekilde yürüyen, tek elden yürüyen bir yürütme mekanizması olacağını anlatan Kurtulmuş, "Yürütme, yasama ve yargı birbirinden tamamen ayrı ve birbirlerini denetliyor olacak. Kılıçdaroğlu, bunu söylüyor da çok da inanarak söylediğini zannetmiyorum." diye konuştu.
"Kılıçdaroğlu'nun ılımlı bir kampanya yürüttüğü" belirtilerek, bu konudaki görüşleri sorulan Kurtulmuş, CHP'nin herhangi bir reform istikametinde atılacak adımına karşı klasik tavrının "rejim değiştiriyorsunuz" diye itiraz etmesi olduğunu, bu durumda da başta aynı şeyi yaptıklarını ama rejimin değişmediğini görünce üslup değiştirdiklerini, bunun seçim taktiğinin bir parçası olduğunu söyledi.
“ÇOK YÜKSEK ORANDA EVET DENİLECEĞİNİ GÖRÜYORUM”
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, halk oylamasına ilişkin "İnşallah yüksek oranda, hiçbir problemi ortaya koymayacak şekilde çok yüksek bir evet çıkacak. Çok yüksek oranda evet denileceğini görüyorum." dedi.
Anayasa değişikliğinin nedensiz yere gündeme getirilmediğini, toplumsal talebin karşılığı olarak ortaya çıktığını belirten Kurtulmuş, sistemin işlemediği noktaların vatandaşlar tarafından da görüldüğünü söyledi.
Kurtulmuş mevcut sistemin vesayetçi ve çatışmacı olması, yönetimde çift başlılığa yol açması, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklara ortam hazırlaması nedeniyle işlemediğini ve Türkiye'de anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Mevcut sistemde, çok sayıda siyasi partinin kapatıldığını, siyasi yasak ve idamların gerçekleştirildiğini anlatan Kurtulmuş, "67 yıllık siyasi tecrübemiz içerisinde beş tane darbe teşebbüsü olmuş, daha geriye gitmeye gerek yok, 15 Temmuz'da Türkiye darbenin kenarından, kıyısından dönmüş. Bunlar, i̇nsanlar çok kötü oldukları vesaire i̇çi̇n deği̇l si̇stem bu anlamda vesayetçi bi̇r yapıya sahi̇p olduğu i̇çi̇n ortaya çıkmış." ifadelerini kullandı.
- "BUNLARIN HER BİRİ TÜRKİYE'YE AĞIR FATURALAR ÖDETMİŞTİR"
Kurtulmuş, cumhurbaşkanlığının, Anayasa Mahkemesinin, HSYK'nın mevcut sistemde birer kontrol mekanizması olarak dizayn edildiğini belirterek, "Sivil irade, ortada bir sandık var ama 82 Anayasası'nı yapanlar şöyle düşünmüşler; 'Bu millete güvenilmez. Sandığı koyuyoruz oy verirler, ya davulcuya ya zurnacıya kaçarlar. Bunları kontrol etmemiz lazım.' Sistem, milletin iradesinin kontrolü üzerine kurulmuş. Ahmet Necdet Sezer'in nasıl cumhurbaşkanı olduğunu hatırlıyoruz. Hangi güçtür, 5 siyasi partiyi Ahmet Necdet Sezer üzerinde bütünleştirmiş, ortak bir karar noktasına getirmiş?" diye konuştu.
"Bütünüyle millet iradesinin, millet gücünün hakim olduğu yapının ortaya konulması lazım" ifadesini kullanan Kurtulmuş, kişilerden bağımsız olarak, önemli bir yönetim sistemi değişikliğine giderek, vesayeti ve çatışmacı sistemi ortadan kaldırdıklarını söyledi.
Türkiye'de geçmişte yaşanan yönetimde çift başlılık durumunun da ülkeye zarar verdiğine dikkat çeken Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Recep Peker ile İsmet İnönü arasındaki tartışmadan başlamış, Fahri Korutürk'le Demirel arasındaki çatışma, Demirel'le Tansu Çiller arasında, Demirel'le Turgut Özal arasında, Turgut Özal'la Yıldırım Akbulut arasında, en son da Ahmet Necdet Sezer'le Ecevit arasında çatışmalar çıkmış. Yönetim ikiye ayrılmış, çift başlılık ortaya çıkmış. Bu insanlar kötü olduğu için değil, bu insanlar çatışmacı olduğu için değil, sistem böyle dizayn edildiği için olmuş. Bunların her biri Türkiye'ye ağır faturalar ödetmiştir."
Geçmişte, dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut ile 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal arasındaki anlaşmazlık, yönetimdeki çift başlılık dolayısıyla o dönem Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde oluşan dengelere müdahale edemediğini belirten Kurtulmuş, "Eğer o gün müdahale edilmiş olsaydı ya da o gün Türkiye, bugünkü tablonun ortaya çıkmasını sağlayan unsurları siyaseten absorbe edecek birtakım adımlar atabilseydi belki bugün DEAŞ olmayacaktı. Bugün belki PYD o bölgede olmayacaktı." değerlendirmesini yaptı.
Siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın ortadan kaldırılması için de anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Kurtulmuş, çekişme, çatışma ve çift başlılığın istikrarsızlıklara yol açtığını, ülke ekonomisinin istikrarı için anayasa değişikliğinin gerektiğini, bu gerekliliğin de geçmişten beri farklı siyasilerce dile getirildiğini kaydetti.
- "ÇOK YÜKSEK ORANDA EVET DENİLECEĞİNİ GÖRÜYORUM"
Halk oylamasında çıkacak sonuca ilişkin değerlendirmesi istenen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Gördüğümüz 'evet' çok rahat bir şekilde önde çıkacak. Ancak ben üç haftadır sahada anlatmaya çalışıyorum, çok çeşitli farklı gruplarla konuşuyoruz. Ne getirecek, sistem nedir, niye böyle bir şeye ihtiyaç vardır? Gördüğüm, fazla bilgi sahibi olmamaktan kaynaklanan, bir de yanlış bilgilendirilmek ya da birtakım yanlış anlatımlardan kaynaklanan kafa karışıklıkları vardı. Bunlar süratle gideriliyor. Önümüzdeki zannediyorum bir hafta içerisinde 'Ne için evet' meselesi çok daha net bir şekilde anlatılmış olacak. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın mitingleri, arkadaşlarımızın sahada çalışmaları, diğer sivil toplum kuruluşlarının, diğer partilerin, MHP de kampanyaya başlayacak, bsu kampanya arttıkça evet oylarının artacağını görüyorum. İnşallah yüksek oranda, hiçbir problemi ortaya koymayacak şekilde çok yüksek bir evet çıkacak. Çok yüksek oranda evet denileceğini görüyorum."
Kurtulmuş, "tek adam" iddialarına ilişkin soruya karşılık bu iddia ve eleştirileri hem haksız hem de yersiz bulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 82 Anayasası'nın kendisine verdiği yetkileri sonuna kadar kullandığına işaret eden Kurtulmuş, "Esas tek adam arayanlar bugünkü 104. maddeye baksınlar." dedi.
Kurtulmuş, Anayasa'nın 104. maddesinin darbeciler tarafından "Biz askerler, cumhurbaşkanlığı makamını emniyet supabı olarak elimizde tutmalıyız" düşüncesiyle dizayn edildiğini vurgulayarak, "Sayın Cumhurbaşkanımız burada kötü niyetli olarak kendisine güç devşirmeye çalışsa zaten güç var. Zaten bir siyasi gücü var, halkta karşılığı var, Allah vergisi liderlik vasıfları var. Bütün bunları da Anayasa'nın yanına koyun. Kaldı ki seçilmiş bir cumhurbaşkanı artık. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın güç kullanmak gibi bir derdi yok. Şöyle bir derdi var. 15 yıldır Türkiye'yi yönetiyor, 13 yıl başbakan olarak son 2 yıldır da cumhurbaşkanı olarak sistemin işlemediği noktaları görüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın derdinin, Türkiye'nin geleceği için kişilerden ve kişisel çıkarlardan uzak bir sistemin ortaya çıkarılması olduğunu kaydetti.
- "TÜRKİYE'DE İLK SEFER PARTİLİ CUMHURBAŞKANI OLACAK DEĞİL"
Partili cumhurbaşkanlığının işleyişine ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, "Türkiye'de ilk sefer partili cumhurbaşkanı olacak değil, İsmet İnönü partisiz miydi? Celal Bayar partisiz miydi? Süleyman Demirel partisiz miydi? Turgut Özal partisiz miydi? Bugün sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanımız partisiz midir? Evet bir adamın partiyle bağını sadece bir tek imza belirlemiyor, bir gönül bağıdır, fikri ortaklıktır, siyasi akımın içerisinde olmaktır." diye konuştu.
Gerçekten milli iradeden bahsediliyorsa sandığın zaten sorunu çözdüğünü vurgulayan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Sandığa gidilecekse, partilerin üzerinden bir kampanya yürütecek herhangi bir cumhurbaşkanı adayının partili olması kadar doğal bir şey olamaz. Partiliyse partili olarak ortaya çıkacak, değilse de şimdi bakın 100 bin kişi imza verirse cumhurbaşkanı adayı olabilecek, yüzde beş oy alan parti, parlamento dışı partiler aday gösterebilecek. Belki partisiz birisi cumhurbaşkanı olacak." dedi.
Cumhurbaşkanının bir hakemlik özelliği bulunduğu, yeni sistemde bir hakemlik boşluğu çıkıp çıkmayacağına ilişkin soru üzerine ise Kurtulmuş, şöyle yanıt verdi:
"Çıkmaz, yüzde 50 artı bir oy alacak bir cumhurbaşkanından bahsediyoruz. Cumhurbaşkanının halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyunu alması demek, zaten mevcut partilerin oyundan daha fazlasını alacağı anlamına gelir. Zaten yüzde 50'den fazla oy alacak kişi ve ekibi aslında toplumun farklı kesimlerinden de oy alabilecektir, böylece çıkabilecek her aday profili de farklı kesimlere de hitap edebilecek adaylar olacak. Sivrilikler, aşırı uçlar, kutuplaştırmaları zaten ortaya çıkaran bir seçim kampanyası olmayacak. Açık söyleyeyim CHP'nin Ekmeleddin İhsanoğlu'nu aday göstermesi bile bunun çok açık örneğidir. Niye CHP klasik bir CHP'liyi aday gösteremedi, göstermedi demiyorum, gösteremedi. Çünkü başka partilerden de oy alabilmesi için Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir profile ihtiyaç var."
- "HER HAYIR DİYEN TERÖRİSTTİR DEMİYORUZ"
Halk oylamasında "evet" ya da "hayır" çıkmasının terör örgütleriyle mücadeleyi nasıl etkileyeceğine yönelik soru üzerine de Kurtulmuş, "Bu konu başta istismar edildi. Kampanya başladı, bakalım PKK ve PKK'nın bütün lider kadrosu bütün gücüyle hayıra destek veriyorlar, açık bir kampanya yürütüyorlar. DEAŞ'ın bütün unsurları aynı şekilde, FETÖ'nün bütün unsurları yine aynı şekilde. Avrupa'daki bu 'gelmesinler-gitmesinler' meselesinin arkasında onların gayretlerinin de etkili olduğunu düşünüyorum. Yani bu memlekette ne kadar terör örgütü varsa 'hayır' çıksın diye çalışıyor. Bu şu manaya gelmiyor, 'her hayır diyen teröristtir' demiyoruz, böyle bir şey aklımızın ucundan bile geçmez." şeklinde konuştu.
Yeni sistemde hiç bir şekilde bir hükümet krizinin olmayacağını anlatan Kurtulmuş, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra uzun süre hükümet için koalisyon görüşmelerinin yapıldığını, sonuç alınamadığını ve Türkiye'nin 1 Kasım 2015 seçimine gittiğini hatırlatarak, "Bu tür dönemler bir daha ortaya çıkmayacak. Seçimin ertesi günü hükümet kurulmuş olacak, senin yetkin mi benim yetkim mi tartışması olmayacak, yetki ve sorumluluk tek elde toplandığı için çok daha hızlı kararlar alınabilecek." değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, "Çok etkin, çok ciddi şekilde mücadele edebilen bir safhaya geçeceğiz, tabii ki bu bütün alanlarda olduğu gibi terörle mücadelede de çok daha etkin hale gelmemizi sağlayacak." dedi.
- "KİMSE TSK'YI SİYASETİN BİR PARÇASI HALİNE GETİRMEYE ÇALIŞMASIN"
"Karargah rahatsız" haberi ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının konuyla ilgili soruşturmayı cunta başlığıyla açmasına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Ben ilk okuduğumda şöyle hissettim, yani birileri artık Türkiye'de Türk Silahlı Kuvvetlerinin sivil iradenin emri altında sivil iradeyle uyumlu çalışmasından rahatsız oluyor, bu aşikar. Yani bir rahatsızlık varsa bu karargahın rahatsızlığı değil bu çevrelerin rahatsızlığı. Burada bundan sonra herkesin çok dikkatli olması lazım, Türkiye daha 15 Temmuz'un yaralarını sardı, sarıyor, çok da bitmedi uzun yıllar devam edecek bir mücadele içerisinde. 15 Temmuz en çok TSK'ya zarar verdi. Hiç kimse TSK'yı siyasetin bir parçası haline getirmeye çalışmasın."
Siyasetçilerin, askerin, iş dünyasının, medyanın herkesin dayanışma içinde ortak hedef güçlü, büyük Türkiye için Türkiye'nin selameti için omuz omuza çalışması gerektiğini belirten Kurtulmuş, "Kimse Türkiye'yi eski Türkiye zannetmesin, bu anlamda köprünün altından çok sular geçti, artık milletin de bu tür manipülasyonlara karnının tok olduğunu ifade edeyim." dedi.
Başörtüsü serbestliğine ilişkin bir rahatsızlık oluşup oluşmadığı yönündeki soruya da Kurtulmuş, "Bu son derece normaldir, yasaldır, Türkiye'nin hukuk sistemine uygundur. Hukuken bu işte en ufak bir tereddüt olmadığı gibi, Allah aşkına bir subayın başörtülü olmasının yapacağı işe ne zararı vardır." diye konuştu.
Kurtulmuş, başörtülü milletvekili Meclise girdi diye kıyametin koparıldığını, Türkiye'nin 28 Şubat sürecine sürüklendiğini ve 28 Şubat'ın Türkiye'yi 30 sene geriye götürdüğünü, şimdi TBMM'de her partiden başörtülü milletvekilleri bulunduğunu, Türkiye sosyolojisinde başörtülüsünün de başı açığının da mezhep ve meşrep farklılıklarının da olacağını, 80 milyonda ne varsa kamu yönetiminin içerisinde de bulunacağını anlattı.
- "TÜRKİYE ARTIK ÜRETİM GÜCÜ YÜKSEK BİR EKONOMİK YAPIYA DÖNMEK DURUMUNDA"
"Enflasyon uzunca bir süre sonra çift haneyi gördü, kötü mü gidiyor ekonominin gidişatı, işsizlik rakamları da yüksek gelmeye başladı" şeklindeki soru üzerine de Kurtulmuş, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
"Türkiye ekonomisi üzerindeki döviz kurundan kaynaklanan dalgalanmalar, 15 Temmuz'un artçı depremleri, birtakım algı operasyonları, manipülasyonlar, derecelendirme kuruluşlarının sebepsiz yere ortaya koydukları not kırımları, bütün bunların hepsinin bir şeyi var. Yine çok şükür Türkiye ekonomisi, bu kadar büyük darbeler geçirmiş olmasına rağmen iyi dayanıyor, inşallah daha da iyi olacak. Ne yapmak istiyoruz, Türkiye artık üretim gücü yüksek bir ekonomik yapıya dönmek durumunda, daha çok üreten, yüksek teknolojiler üreten bir ülke olmak vaziyetinde, bunun için bütün imkanlarımızı seferber ettik. Yüksek teknolojinin desteklenmesi, istihdam seferberliği, Sayın Cumhurbaşkanımızın TOBB'daki toplantıda 'Herkes bir kişiyi istihdam etse' diye. Şimdi bunun olumlu sonuçları gelmeye başlıyor. Ayrıca 23 şehrimiz cazibe merkezi haline getirildi buralarda olağanüstü yüksek derecede yatırımlar teşvik ediliyor."
Kurtulmuş, "Türkiye Yatırım Fonu oluşturuldu, bu yatırım fonu vasıtasıyla bundan sonraki büyük yatırımların finanse edilebileceği çok önemli bir imkan ortaya konuldu. Çok şükür bütün aldığımız bu kararlar ekonomi gücünü artırmakla ilgili. Sanayi 4.0'ı geliştirecek adımlarla ilgili teşvikler ortaya konuluyor. Türk Uzay Ajansının kurulmasıyla ilgili adımlar atılıyor." dedi.
TOBB ile Hükümetin bir istihdam çalışması olduğu ve şubat ayındaki istihdamın da 238 bin kişi olarak açıklandığı hatırlatılarak, istihdamın böyle gidip gitmeyeceğine ilişkin görüşleri sorulan Kurtulmuş, "Bu çok iyi bir rakam, gidecek mart, nisan tabii ondan sonra da devam edecek. İşin güzel tarafı şu; hani nasıl döviz üzerinde spekülasyonlar yapıldığında hacı amcalar yastığının altındaki dövizleri bozdurdu. Orada dövize karşı bir milli seferberlik ilan edildiyse burada da iş adamlarımız, insanlar herkes karınca kararınca 'Biz de bu işte varız' dediler. Şimdi bunları takip ediyoruz, bu milli bir seferberlik ruhuyla ortaya konulmuş bir şeydir. Bir yılda 2 milyon istihdam hedefi var, o hedefe ulaşacağımızı görüyorum." şeklinde konuştu.
Enflasyonun yükselmesinin konjonktürel olduğunu, çok ciddi şekilde tek haneli rakamlara düşeceğini gördüğünü ifade eden Kurtulmuş, dövizin de bir miktar daha düşeceğini beklediklerini söyledi.
- FETÖ İLE İLGİLİ ÇATI İDDİANAMESİ VE YARGILAMA SÜRECİ
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, 26'sı general 221 şüpheli hakkında hazırlanan 2 bin 581 sayfalık çatı iddianamesinin mahkemeye gönderilmesiyle ilgili de Kurtulmuş, "Bunu millet de bekliyor bir an evvel sonuç alınmasını ve bunlara en ağır cezaların verilmesini istiyorlar. Meseleyi taşınmayacak bir sepet haline getirmektense parça parça davalar açıldı. Marmaris ile Akıncılarla Genelkurmay ile ilgili başka başka dava açıldı, bu sonuç almayı hızlandıracak yöntemdir diye düşünüyorum. Bundan sonrası savcılar ve hakimlerin elinde." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, "Bu hain kadronun elebaşılarının, bu işe bulaşmış olanların çok ağır cezalarla cezalandırılması, milletin gönlünü bir miktar ferahlatacaktır. Hele hele 248 şehidimizin 2 bin küsur gazimizin her gittiğimiz yerde hem şehit ailelerimizle, hem gazilerimizle karşılaşıyoruz, herkesin beklentisi budur." dedi.
- "KARDA YÜRÜYÜP İZİNİ BELLİ ETMEMİŞ OLAN FETÖ'CÜLER VAR"
FETÖ ile mücadelenin "bu davalar bitti, bu iş bitti" diye görülecek bir iş olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, değerlendirmesine şöyle devam etti:
"1975'ten itibaren hatta daha öncesinden yapılmış hazırlıklarla gelinen bir nokta FETÖ'nün darbe teşebbüsü. Hala belki devletin, kamunun içerisinde ve Türkiye'nin önemli yerlerinde karda yürüyüp izini belli etmemiş olan FÖTÜ'cüler var. Bunlarla ilgili silahlı kuvvetlerimiz de Milli Savunma Bakanlığımız da çok ciddi çalışmalar yapıyor, aynı şey yargının içerisinde, aynı şey polisin içerisinde nerede kim varsa.. Herhangi bir bilgiye dayanarak bunu söylemiyorum ama bu kadar büyük bir hazırlık içerisinde olanların mutlaka sağda solda birtakım kripto adamları da vardır, bunların temizlenmesi lazım.
Siyasetin içerisindeki unsurların bundan sonra dikkatle incelenmesi gerekir ve Türkiye şöyle tamamıyla biz bu işten temizlendik diyebilecek bir noktaya gelmemiz lazım. Bunun vakit alacağını biliyoruz. Yıllar sürecek olan bir mücadele."
FETÖ'nün önemli isimlerinin yurt dışına kaçtığını anımsatan Kurtulmuş, medyadan, iş adamlarından, bürokrasi ve yargıdan, TSK'nın içerisinden yurt dışına kaçan FETÖ'cülerin iadesi için çalışmaların sürdüğünü belirterek, bunların dünyanın her yerinde Türkiye karşıtı diaspora oluşturarak, Türkiye düşmanlarıyla iş birliği içine girdiklerini, mücadelenin kolay olmadığını söyledi.
Kurtulmuş, "Devletin içerisinden bunların temizlenmesi ve bundan sonraki süreçte Türkiye'nin başına bela olmasını önleyecek adımların atılması lazım." dedi.