Kurtulmuş: "AK Parti 84 milyonun partisidir"
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "AK Parti Türkiye Cumhuriyetinin 84 milyon vatandaşının tamamının partisidir. Biz kimseyi hayat tarzlarına göre ayırmayız" dedi.
Önceki gün Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Kariyer Kulübü tarafından organize edilen söyleşide üniversiteli gençlerin sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, buradaki sözlerinin çarpıtıldığını belirtti. Kurtulmuş yaptığı açıklamada AK Parti'nin Türkiye'nin en kapsayıcı partisi olduğuna vurgu yaptı. AK Parti'yi 84 milyonun partisi olarak nitelendiren Kurtulmuş şunları söyledi:
"AK Parti Türkiye Cumhuriyetinin 84 milyon vatandaşının tamamının partisidir"
"AK Parti bir kesimin; bir sınıfın, bir zadeganın, bir bölgenin, bir toplumsal sınıfın partisi değil, AK Parti Türkiye Cumhuriyetinin 84 milyon vatandaşının tamamının partisidir. Kimileri gibi biz bu ülkenin evlatlarını ne hayat tarzlarına göre, ne mezheplerine, mezheplerine göre, ne etnik kökenlerine göre, ne ait olduğu sınıflara göre, ne hayat tarzlarına göre ayırmayız. Bizim için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kardeşlerimizin hepsi bizim dostlarımızdır ve bizim birlikte yol aldığımız insanlardır. Bu çerçevede, bir bölgenin partisi değiliz, bir sınıfın partisi değiliz, bir grubun partisi değiliz, Türkiye’nin partisiyiz, 84 milyon vatandaşımızın partisiyiz."
"Benim söylemediğim, kast etmediğim bir şey üzerinden algı operasyonu yapan çevreler var"
"Burada bir parantez açmak istiyorum; herhalde programlarımız etkili olduğu için dün burada üniversitede öğrenci kardeşlerimizle yaptığımız söyleşide tam da bu konularla ilgili yanlış yere çekilecek benim söylemediğim, kast etmediğim bir şey üzerinden sabahtan beri algı operasyonu yapan çevreler var. Demek ki bizim üniversite programımız etkili olmuş, öyle anlaşılıyor."
"Hiç kimsenin içtiği içkiyle ilgili bir problem ortaya koymak için bunu söylemedim"
Mesele şuydu: Bir arkadaş bir soru sordu tweet’le ilgili, Twitter rakamları vesaireyle ilgili bir soru sordu. Ben de şunu söyledim: Yani biz herhangi bir konuda bir rapor yayınlandığında ya da bir rakam açıklandığında biz devletin kurumlarının, devletin raporlarını ciddiye almak zorundayız, ciddiyetle bunları kabul etmek zorundayız. Yoksa herhangi bir sorumluluğu olmayan birilerinin bir köşede konuşarak, efendim içki masasında birtakım görüşleri gündeme getirmesi resmi olarak bizi bağlamaz, söylediğim şey budur. Hiç kimsenin içtiği içkiyle ilgili bir problem ortaya koymak için bunu söylemedim. Herhangi bir şekilde bir kimseye kastetmedim. Herhangi bir şekilde kimsenin hayat tarzını da kastetmedim. Beni bilenler, siyasetteki üslubumu bilenler, bizim Türkiye’deki bu toplayıcı, kuşatıcı, birleştirici bir siyaset tarzını benimsediğimizi bilenler zaten böyle olmadığını bilir.
"Türkiye’nin resmi kurumlarının itibarını kimse zedelemeye kalkmasın"
Kastettiğim şey şudur: Türkiye’nin resmi kurumlarının itibarını kimse zedelemeye kalkmasın. TÜİK’in verilere bir şekilde gerçek dışı olacak, başkalarının bir kenarda söylediği veri ona itibar edeceğiz. Falancanın falanca şehrin arka sokaklarında gösterilerde olanı Twitter üzerinden sosyal medyadan yayması o gerçek olacak, o ilin yetkili sorumlusu valilerimizin açıkladığı şeyler doğru olmayacak, söylediğim şey budur. Biz devletin kurumlarının itibarını korumak zorundayız.
"Hiçbir vatandaşımızın hayat tarzıyla ilgili en ufak bir şey kastetmiş değilim"
Tekraren söylüyorum; söylediklerimde herhangi bir kimsenin ya da herhangi bir grubun hayat tarzıyla ilgili söylediğim bir şey değildir, devlet kurumlarının itibarının zedelenmemesi meseledir. Kaldı ki, TÜİK Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir kurumu olarak, bunu parantez içinde söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu olarak Avrupa İstatistik Kurumuyla irtibatlıdır ve bütün istatistik metotları da Avrupa İstatistik Kurumunun metotlarının birebir aynısıdır. Dolayısıyla siz bu kurumu itibarsızlaştırırsanız elinize ne geçecek? Ona inanmayalım, öteki tarafta ona inanmayalım, ötekine inanmayalım da bir kenarda birisinin söyleyip durduğu bir lafa mı inanalım? Söylediğim bundan ibarettir. Hiçbir vatandaşımızın hayat tarzıyla ilgili en ufak bir şey kastetmiş değilim, söylemiş değilim, çünkü bizim kitabımızda insanları başörtülü-başı açık diye ayırmak yazmaz. Bizim kitabımızda insanları dindarlar-laikler diye ayırmak yazmaz. Bizim kitabımızda insanları Türkler, Kürtler, Lazlar, Araplar, Çerkezler diye ayırmak yazmaz. Bizim kitabımızda insanları kadınlar-erkekler diye ayırmak yazmaz. Bizim kitabımızda insanları şu gruptan, bu gruptan diye ayırmak yazmaz. Çünkü biz bir şey öğrendik, Hazreti Ali Efendimiz, Malik bin Eşter’i Vali olarak atarken dedi ki; ey Malik, gidiyorsun, gittiğin yerde insanları yöneteceksin. Bil ki insanlar iki sınıftır, ya yaratılışta eşindir, ya dinde kardeşindir. Bizim kuralımız budur. Biz bütün insanları yaratılışta eş, Allah’a ve Peygambere inanları da dinde kardeşimiz olarak kabul eder, yolumuza devam ederiz.
"Polemik olsun istemediğim için burada duruyorum"
Türkiye’nin 84 milyonunu kuşatmak isteyen, bütün toplum kesimlerini kuşatan ve fiilen Türkiye’nin her yerinde, her toplumsal sınıfında olan bir partinin bu anlamda insanların arasındaki ayrıcalıklara itibar etmesi, ayrıcalıklı fikirlere itibar etmesi mümkün değildir.
Polemik olsun istemediğim için burada duruyorum. Eğer millet nasıl ayrıştırılır bakarsanız, şöyle geçmiş dönemin eski Türkiye’nin defterlerini açın da orada Trabzon’daki dedelerinizin, babalarınızın, ninelerinizin Trabzon’daki geçmiş dönemlerde tek partinin o dönemlerinde neler yaşandığını şöyle size bir anlatsınlar. Bu kadar söylüyorum konumuz bu olmadığı için, inşallah onu da başka bir zaman konuşuruz.