Konteyner kentten Selçuk Bayraktar çıkar mı?

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı her gün bir yerde temel atma töreni düzenliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıkılan konutların yerine yenilerinin en kısa süre içinde teslim edileceğini açıkladı. Bunlar medya aracılığı ile kamuoyuna yansıyanlar. Bir de yansımayanlar var ki...

Ajans Haber- Sami GÖKÇE

Merkez üssü Pazarcık ilçesi olan 6 Şubat 2023’te ilki sabaha karşı 04.17 de meydana gelen 7,7 şiddetindeki depremin şoku atlatılmadan saat 13.14 de Ekinözü merkezli 7.6 şiddetindeki ikinci deprem bölgedeki 11 ili adeta enkaza çevirdi. Hatay neredeyse tamamen yok olurken, toplam 150 bin konutun bulunduğu Malatya’da 5 bin konut yıkıldı.

Adıyaman ve Gaziantep de öyle…

Resmi rakamlara göre depremde yaşamını yitirenlerin sayısı 50 bini aştı. Kurtulan ama bir uzvunu kaybedenler ise 850 binden fazla.

Depremin yarası hem ekonomik hem de sosyal olarak büyük oldu. Ama ilk şoktan sonra devlet- millet bölgeye koştu. Hükümet çadır-konteyner kentler kurmaya başladı. Belediyeler, şirketler ve STK’lar teknik elemanlarını, iş makinelerini bölgeye gönderdi. Halk, dünyada eşine rastlanmayacak ölçüde gıda-giyecek yardımı yaptı ve hala bu yardımlar sürüyor.

Çevre  Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı her gün bir yerde temel atma töreni düzenliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıkılan konutların yerine yenilerinin en kısa süre içinde depremzedelere teslim edileceğini açıkladı. Bunlar medya aracılığı ile kamuoyuna yansıyanlar.

Bir de yansımayanlar var ki bu yazıda o yansımayanları aktaracağım.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve Sanat Muhabirleri Derneği ile  deprem bölgesindeki çocuklara yönelik olarak bir dizi etkinlik düzenledi. Bakanlık Telif Hakları, Halk Kültürü Bilgi Yönetim Daire Başkanı Sanem Arıkan’ın başkanlığında Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya’da iki gün süren etkinlikte  ve yapılanlar karşısında duygulanmamak mümkün değil.

Meslektaşlarla birlikte ilk durağımız Gaziantep’in Nurdağı ilçesi oldu. Depremin adeta yerle bir ettiği ilçe yeniden kuruluyor.

Çocuklara “kukla gösterisi yapacak olan” ekip hazırlıklarını yaparken ben de konteyner kenti dolaşmaya başladım.

Elinde bastonu yanında iki torunu ile kaldırıma oturmuş dalgın dalgın bakan 74 yaşındaki  Şerife Palay’a “geçmişolsun” dedim.

Aslen Kahramanmaraşlıymış. Ama 13 yaşnda gelin geldiği Nurdağı’ndaymış 64 yıldır. Eşi vefat etmiş. Tek kalıyormuş. Ara ara çocukları ve torunları geliyormuş.  Depremde evi ağır hasar görmüş.

“Çok şükür canımız sağ ama komşularım, tanıdıklarım, akrabalarım enkaz altında kaldı”  diyor.

İlk gün ulaşım akşama doğru sağlanmış. Bir ay çadırda kalmış. Konteyner kurulduğuna müracat etmiş ve yerleşmiş.

“Eksiğin var mı” diye soruyorum.

“Çok şükür bir giysiyle çıktım. Her şeyim var. Bu halk görmediğini gördü. Bizim devletimiz büyük, halkımız yardımsever” diye yanıtlıyor.

Sonra…

Bir başka kaldırımda oturan iki kadına denk geldim. (Hatice Çelik ve Menekşe Demirci) Kapısı açık içinde çamaşır makineleri olan iki konteynerin sorumlularıymış...

Depremzedelerin çamaşırlarının yıkandığı merkezde çalışıyorlarmış. İşkur aracılığı ile işe başlamışlar.

Hatice Çelik depremden önce iki ayakkabı mağazası olan bir esnafmış. Evi ve dükkanları yıkılmış. “Evden bir eşofman  bir de battaniye ile kendimi dışarı zor attım. Akşama kadar yağmurun altında kaldım. Yollar açılınca yemek getirdiler. Ama yiyemedik, boğazımızdan geçmedi” diye anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyordu.

Mal canın yongası…

İkinci günden sonra Suriyeliler (!) dükkanını yağlamamış! Ne var ne yok götürmüşler.

“Eğer ihtiyaçları var da aldılarsa helal olsun değilse haram olsun” diyecek kadar da inançlı!

Konteyner kentin merkezinde çocuk seslerinin geldiği üç çadıra girdim. İlkinde 4 görevli  10-15 civarında bir çocuğua kuran öğretiyor.

İkincisinde genç kadın-erkekler  çocuklara masal - öykü anlatıyor, hep birlikte konuşuyorlar.

Üçüncü çadırın kapısında TEKNOFEST yazıyor. İzin alıp içeri girdim. Bir süre ne yaptıklarını izledim. Çocuklar maket uçak, helikopter balon monte ediyor, boyuyordu.

İl sorumlusuymuş…  Eğitmen Yağmur Erbay’ın yanına gittim. Neler yaptıklarını sordum.

Anlattı: Çadırkentler kurulunca gelmişler bölgeye, çocuklarla maket uçak, helikopter bilgisayar, boyama elektro böcek, çim adam çalışması yapıyorlarmış.

İlgi o kadar çok ki, “Hocam bunu nasıl boyayayım, hocam bu parçayı bulamadım, hocam yardım eder misin?”taleplerine gayet sakin yanıt veriyorlardı.

İlk günler çocuklardan bazıları hiç konuşmuyormuş veya çok az konuşuyorlarmış.

Bu arada adının Hamit Çınkı olduğunu öğrendiğim  ilkokula giden bir çocuk  yanımıza geldi. Ne yaptığımı sordu.

“Haber yazmak için bilgi alıyorum” diye yanıtladım?

Aramızda şöyle bir diyalog geçti:

-“Neden haber yazıyorsun?”

-“Burdaki çalışmalardan kamuoyu bilgilensin, neler yapıldığını öğrensin diye”

-“Nasıl yazacaksın?”

-“Yazınca sana gönderirim, nasıl yazdığımı okursun”

-“Bekliyorum haaa”

-“Senin adın ne?”

-“Hamit Çınkı”

-“Kaça gidiyorsun”?

-“ilkokul  5”

-“Ne olmayı düşünüyorsun”

-“Bilmiyorum, belki bilgisayar mühendisi, belki uçak mühendisi, belki yazılımcı”

-“Yeteneklisin yani”

-“Ben neden bir Selçuk Bayraktar olmayayım ki”

O anda aklımdan geçen tek şey bu çadırlardan ileride çok sayıda Selçuk Bayraktarlar, Aziz Sancarlar, İonna Kuçuradiler çıkacağı oldu…

(Deprem bölgesi gözlemlerimi  sürdüreceğim)