"Kırık Kalpler Sendromu" en çok kadınları etkiliyor

Stres,abartılı sevinç ve üzüntü sonucu,göğüs ağrısı,nefes darlığı,çarpıntı gibi şikayetlerle ortaya çıkan geçici kalp hastalığı "Kırık Kalpler Sendromu" en çok kadınları etkiliyor.

 Stres, abartılı sevinç ve üzüntü sonucu, göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi kalp krizi tablosuna benzer şikayetlerle ortaya çıkan geçici kalp hastalığı "Kırık Kalpler Sendromu" en çok kadınları etkiliyor.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. Siyami Ersek Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Kardiyoloji Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Ahmet Taha yaptığı açıklamada, sendromun ilk kez 1990 yılında Japonya'da tanımlanmış bir kalp hastalığı olduğunu söyledi.

İLK ETAPTA KALP KRİZİYLE KARIŞTIRILIYOR

Hastalığın nedeninin tam olarak bilinmediğini ancak üzüntü halleriyle ilişkilendirilerek "Kırık Kalpler Sendromu" olarak adlandırıldığını vurgulayan Alper, sendromun sadece üzüntü durumunda değil, abartılı sevinçlerde de ortaya çıkabildiğini söyledi.

Prof. Dr. Alper, "Sendrom, genellikle ağır stresli durumlarda, abartılı sevinçlerde gelişebilen geçici kalp rahatsızlığıdır. Ciddi fiziksel hastalıklar veya cerrahi operasyonlar sonrasında da gelişebilmektedir." diyerek, şöyle devam etti:

"Hastalar genellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı gibi kalp krizi tablosuna benzer şikayetlerle hastaneye başvurmaktadır. Bu nedenle ilk etapta kalp kriziyle karıştırılmaktadır. Kan tahlilleri ve EKG bulguları hastalığın tipik bir kalp krizinden ayırımında yeterli olmamaktadır. Tanı konulurken, kalbin hastalık sırasında ortaya çıkan tipik görüntüsünün tespiti önem teşkil ediyor. Bu görüntüyü anjiyografi sırasında karıncıklara (ventrikül) opak madde vererek ya da ekokardiyografi ile tespit etmek mümkündür."

"HASTALIĞIN ÇOĞUNLUĞUNU MENAPOZ DÖNEMİNDEKİ KADINLAR OLUŞTURUYOR"

Kalp krizi ön tanısıyla başvuran hastaların yüzde 1-2'sinde bu hastalığın tespit edildiğine dikkati çeken Alper, hastaların çok büyük çoğunluğunu menopoz dönemindeki kadınların oluşturduğunu ancak genç yaşlarda da sendromunu görülebileceğini ifade etti.

Prof. Dr. Alper, semptom ortaya çıktığında kalp kasının önemli bir kısmının aniden görevini yapamaz hale geldiğini ve hastada kalp yetersizliği durumunun gelişebildiğini ifade ederek, şunları kaydetti.

"Bu nedenle öncelikle kalp yetersizliğinin tedavisi önemli. Hastalığın kendisine özel, kesin belirlenmiş bir tedavi şekli bulunmamakla birlikte, B-bloker olarak adlandırılan kalpte stres hormonunun bağlanmasını engelleyen ajanlar ve pıhtı oluşumunu önlemek amacıyla kan incelticiler sıklıkla tedavisinde kullanılmaktadır. Kalp krizleriyle kıyaslandığında hastalığın seyri çok daha sorunsuzdur. Birçok hastanın kalp fonksiyonları zaman içinde kendiliğinden düzelir. Ancak hastaların yaklaşık yüzde 10'unda hastalığın tekrarlaması söz konusu olabilir. Bu nedenle, düzenli kontroller önem arz ediyor."