Kıbrıs çözüme çok uzak
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında yürütülen müzakerelere Rum kesimi ve Yunanistan’ın sabotajları devam ediyor.
Kıbrıs konusunda Türkiye’yi saf dışı bırakmayı yegâne misyonları olarak benimseyen Yunanistan ve Rum kesimi bu planı hayata geçirmek için birleşmiş Milletlere başvurdu. Güney Kıbrıs ile Yunanistan, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin BM'ye sunmak için hazırladığı teklifte, Türkiye'nin 'garantörlük' hakkının 'danışmanlık' statüsüne düşürülmesini istiyor.
Rum yönetimi ve Yunanistan’ın bu isteğinin altında yatan sebepleri ve müzakerenin bilinmeyen yönlerini AjansHaber’e değerlendiren Kuzey Kıbrıs Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Reşat Akar, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı tarafından her ne kadar müzakerelerin gidişatına ilişkin olumlu açıklamalar yapılsa da müzakerelerin istenilen seviyeye asla gelmediğini belirtti. Yunanistan ve Rum kesiminin her zaman isteklerini yüksek sesle dile getirip kabul ettirdiğini belirten Akar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin sesinin haklı davasında çıkmadığını söyledi.
İşte Reşat Akar’ın AjansHaber’e yaptığı o çok önemli değerlendirme:
MÜZAKERELERİN AMACA ULAŞMASI İÇİN DAHA UZUN BİR YOL VAR
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Rum kesimi arasında devam eden müzakereler kamuoyuna yansıtıldığı gibi iyi gitmiyor. Suni bir hava oluşturularak müzakerelerin iyi gittiği imajı verildi hep kamuoyuna. Bunun nedeni de Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı’nın verdiği olumlu mesajlardandır. Sayın Akıncı müzakerelerin 2016 sonuna doğru bitebileceğini ısrarla söyledi ama bir taraftan da gizlilik olduğu gerekçesi ile detayları açıklamadı. Bununla birlikte Rum Lideri, geçmişteki tüm Rum liderlerin yaptığı gibi görüşmelerdeki detayları kendi halkına sürekli açıkladı. Yaşanan son olayda da Rum Lider görüşmelerin detaylarını kendi siyasi parti liderlerine ve ulusak konseyine açıkladı. Ulusal konsey de bu açıklamaları medyaya sızdırdı. Medyaya sızan bu maddeleri incelediğimizde de Kıbrıs müzakerelerinin amacına ulaşması için önünde çok daha uzun bir yolun olduğu anlaşılıyor.
ANLAŞMA SAĞLANAMAYAN EN ÖNEMLİ KONU DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIK
Yine Ulusal Konsey’de temsil edilen tüm Rum siyasi partileri 2016’da çözümün mümkün olmadığı görüşünde. Bunun dışında uzlaşma sağlanmış gibi gösterilen Avrupa Birliği, ekonomi gibi başlıklarda bile uzlaşılmayan noktaların olduğunu öğrendik. İki ülke arasında anlaşma sağlanamayan en önemli konu ise şüphesiz dönüşümlü başkanlık konusudur. Hiç olmazsa 5 yılda bir yıl da Türkler yapsın başkanlığı şeklinde bir öneride bulunuldu başlangıçta Rumlar bunu kabul etmişti ortaya çıkan yeni bulgular ise bu şartı bile kabul etmeyeceklerini gösteriyor.
KIBRISLI TÜRKLER TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜĞÜNÜ İÇERMEYEN BİR ÇÖZÜMÜ ASLA KABUL ETMEZ
Tüm bunlarla birlikte müzakereler henüz başlamamışken Yunanistan Dışişleri Bakanı New York’a giderek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne bir yazı sunmuştu. Bu yazıda da garantör ülke olan Yunanistan, bir diğer garantör ülke olan Türkiye’nin garantörlüğünün devamını kesinlikle istemediğini vurgulamıştı. Müzakerelerde de garantilerin değişeceği konusu ele alındı. Daha önceki yıllarda bunun sadece garantörlerin de bulunduğu bir toplantıda ele alınabileceği belirtilirken bu kez Rumlar bir taktik değişikliği yaparak konuyu önce Lefkoşa’da ele aldılar. Sayın Akıncı bu görüşmelerde garantörlerin değişeceğini ama Türkiye’nin bir şekilde Kıbrıslı Türklerin garantörü olması gerektiğini çünkü halkın sadece Türkiye’ye güvendiğini söyledi. Daha doğrusu söylemek zorunda kaldı aksi halde ortaya çıkacak bir plan kesinlikle ve kesinlikle Türkler tarafından reddedilecek bir plandı. Kıbrıslı Türkler Türkiye’nin garantörlüğünü içermeyecek bir çözüm şeklini her ne olursa olsun kabul etmeyecektir. Bunu çok iyi bilen Sayın Akıncı’da Türkiye’nin garantörlüğünü devam ettireceği bir başka formül bulunabilir demiştir.
VATANDAŞ İSTİYOR AMA SİYASETİN SESİ ÇIKMIYOR
Daha sonra Sayın Akıncı, Türkiye Kıbrıs’ın sadece kuzeyinin garantörü olsun şeklinde bir açıklama yaptı. Rumlar da bu sefer böyle bir garantörlük olursa o zaman ada taksim edilmiş olur dediler ve bu duruma da karşı çıktılar. Rumlar istedikleri konularda Kıbrıslı Türklerden istedikleri tavizleri fazlasıyla elde etmiş durumdalar. Şimdi geriye kalan iki tane hayati konu var bunlardan birisi toprak diğeri ise garantörlük konularıdır. Garantörlükerin kaldırılması için yoğun bir mücadele veriliyor. Bizde de halkın ezici bir çoğunluğu Türkiye’nin garantörlüğünden yana ama siyaset açısından bakılınca maalesef sesimiz çıkmıyor. Türkiye, Rumlar kadar sesini çıkaramıyor ve garantörlüğün bize gerekli olduğunu uluslararası alanda dillendiremiyorlar.
EN BÜYÜK ZAFİYETİMİZ HAKLI OLDUĞUMUZU ANLATAMAMAKTIR
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin şuanda en büyük zafiyeti haklı konumda olduğunu anlatamamaktır. Türkiye’nin garantörlüğünün niçin gerektiğini Türklerin neden adada bulunduğunu anlatamama gibi tarihte ilk defa bu kadar yetersiz olduğu bir dönem yaşıyoruz. Şuanda Türkiye ve Kıbrıslı Türkler suçlu sandalyesine oturtuldu hâlbuki suçlu sandalyesine oturtulması gereken Rumlar ve Yunanistan… Adanın başına gelen bütün felaketlerin sorumlusu bu ikili ama müthiş bir pişkinlikle, güçlü bir yalan propaganda yöntemi ile Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtmaya çalışıyorlar. Türkiye’de maalesef üç farklı terörle uğraşırken Kıbrıs’ta da bu şekilde üzücü olaylar yaşanıyor.