Kerkük'teki Türk kimliği silinmeye çalışılıyor
Irak'ın petrol zengini Kerkük şehrinde bayrak asma kriziyle başlayan ve İl Meclisinin referandum kararıyla devam eden sorun, Kerkük'ün durumu hakkındaki tartışmaları alevlendirdi.
Osmanlı Devleti idaresinde 400 seneden fazla kalan ve tarih boyunca bir Türk şehri olarak bilinen Kerkük'te İl Meclisinin tek taraflı kararıyla resmi kurum ve kuruluşlara Irak bayrağının yanında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bayrağının asılması ve Kerkük'ün statüsüne ilişkin referandum yapılmasını öngören karar, şehirde yaşayan çok sayıdaki Türkmen'in yanı sıra Türkiye'nin tepkisine sebep oldu.
KERKÜK'ÜN TARİHİ TÜRK KİMLİĞİ
Selçuklu Devleti zamanında da bir Türkmen şehri olarak bilinen Kerkük'ün Kanuni Sultan Süleyman'ın 1534'teki Bağdat seferinden sonra Türkmen kimliği iyice belirginleşti.
İlk nüfus sayımının Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapıldığı Kerkük'te halkın yüzde 90'ı Türklerden oluşuyordu. Osmanlı döneminde Musul vilayetine bağlı Kerkük sancağında en çok konuşulan dil de Türkçeydi.
1920'deki etnik temelli ilk sayımda 92 bin civarında olan Kerkük nüfusunun 50 bini Türklerden oluşuyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıllar içinde bölgeye Arap ve Kürtlerin yerleştirilmesiyle Irak'taki Türkmen bölgelerinin demografik yapısı değiştirilmeye çalışıldı.
"KERKÜK'E TARİHİ BAĞLARLA BAĞLIYIZ"
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Irak'taki tarihi Türk varlığı hakkında AA muhabirine yaptığı açıklamada, Musul bölgesinin Osmanlı Devleti'nden önce oraya yerleşen Türkler vasıtasıyla bir Türk bölgesine dönüştüğünü belirterek, Orta Asya'dan göç eden Türk nüfusunun bu bölgede tarih boyunca etnik anlamda çoğunluğu oluşturduğunu söyledi.
Öke, bu bölgedeki Türk yoğunluğunun Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde daha da pekiştiğinin altını çizerek, özellikle Osmanlı döneminde Musul'da ciddi nüfus sayımlarının yapıldığını hatırlattı.
Musul ve çevresinde Osmanlı Devleti kadar bu bölgeyle ilgilenen İngiliz, Fransız ve Alman misyonlarının da etnik temelli nüfus sayımları yaptığına ve bu konuyla alakalı belgelerin de hala bu ülkelerin arşivlerinde bulunduğuna dikkati çekerek, Musul ve çevresinde Türk nüfusunun çoğunlukta olduğunun bu ülkelerin yaptığı araştırmalarla da belgelendiğini kaydetti.
Öke, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Musul'un statüsü için yapılması teklif edilen halk oylamasının İngilizler ve Araplar tarafından kabul edilmemesinin sebebinin de İngilizlerin yaptığı etnik temelli nüfus sayımlarında bölge halkının çoğunluğunun Türkmen olmasından kaynaklandığını söyledi.
Musul ve Kerkük'ün Irak'a dahil edilmesinden sonra bölgede İngilizlerin desteğiyle demografik değişikliklerin yapıldığına işaret eden Öke, şunları söyledi:
“Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda İngilizler tarafından Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelere Kürt nüfus yerleştirildi. Türkmen nüfusu da oralardan ihraç edildi. Türkmen bölgeleri Arap hakimiyetine geçtiğinde ise bu sefer Türkmen bölgelerine Araplar yerleştirildi ve Türkmen nüfus da başka bölgelere kaydırıldı.”
Öke, Türklerin Kerkük'e tarihi bağlarla bağlı olduğunu belirterek, "Kerkük türküleri o kadar Türk'tür ki bizden koparılamaz. Oradaki mimari eserlerimizi ne kadar tahrip etmeye çalışırsa çalışsınlar, oradaki yaşayan kültür, dil, lehçe, edebiyat ve musiki Türk kimliğini göstermektedir." ifadesini kullandı.
"SADECE NÜFUS DEĞİL KÜLTÜRE DE BAKILMALI"
Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suphi Saatçi de Kerkük'ün tarihi ve sosyal yapısı ile nüfus durumunu değerlendirdi. Saatçi, tarihi kayıtlarda Musul'un, Kerkük'ün ve hatta Erbil'in çok eski Türk şehirleri olduğunu vurgulayarak, bir şehrin kimliğinin sadece nüfus üzerinden değil aynı zamanda kültür üzerinden de tanımlanması gerektiğini söyledi.
"Kerkük'ün Türkmen şehri olmadığını iddia edenler, göstersinler bakalım bu şehirde yetişmiş kaç tane yazarları, kaç tane şairleri var." diyen Saatçi, Kerkük'teki mahalle isimlerinin de Türkçe olduğuna dikkati çekti.
İngiltere'nin Mondros Ateşkes Antlaşması'na rağmen çeşitli bahaneler üreterek Musul'u kanunsuz bir şekilde işgal ettiğine işaret eden Saatçi, İngilizlerin Musul'da yapılması teklif edilen halk oylamasına da karşı çıktıklarını, bunun sebebinin ise Musul'da çoğunluğu oluşturan Türkmen nüfusunun, Musul'un Irak yerine Türkiye'ye bağlanması yönünde oy kullanacağını bilmeleri olduğunu belirtti.
Saatçi, Irak Kralı Faysal bin Hüseyin zamanında bölgenin Araplaştırılması için uğraşıldığını dile getirerek, "Buraya yerleştirilen Arapların bir kısmı yoğun Türkmen nüfusundan dolayı Türkmenleşti ve bugün Türkçe konuşuyor." dedi.
Musul vilayetindeki Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerin demografik yapısının değiştirilmesi için Saddam Hüseyin ve 2003'ten sonra ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) tarafından birçok girişimde bulunulduğunu vurgulayan Saatçi, Türkmen kimliği ve kültürüyle yoğrulmuş şehirlerin nüfus yapısının böylelikle değiştirildiğini söyledi.
Saatçi, Kerkük'ün yanı sıra Erbil'in de bir Türk şehri olduğunu ve hala Erbil'in merkezinde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun Türkçe konuştuğunu ifade ederek, Erbil'in de Osmanlı Devleti öncesinde büyük bir Türk kenti olarak kabul edildiğini ve "Atabeylik" olduğunu söyledi.
KERKÜK TARİHİ TÜRKMEN KİMLİĞİYLE ÖNE ÇIKIYOR
Kerkük, Osmanlı idaresine girmeden önce de Türkmenlerin elinde bulunduğundan “Gökyurt” olarak adlandırılmış ve resmi kayıtlara böyle geçirilmişti.
Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Seferi’nden sonra 1517 yılında Osmanlı Devleti’ne bağlanan Musul ve Kerkük'teki Osmanlı egemenliği ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan 1534 yılındaki Bağdat seferiyle daha sağlam temellere oturtuldu. Kanuni Sultan Süleyman'ın bu sefer esnasında Kerkük’te 28 gün kaldığı biliniyor.
Kerkük, 1548’de Bağdat eyaletine bağlı Kerkük merkez ve Dakuk olmak üzere iki nahiyeden oluşan bir sancaktı. Kerkük bölgesinde ilk resmi nüfus sayımı ise Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapıldı. O dönemde Kerkük Sancağı halkının yüzde 90’ı Türklerden oluşuyordu.
Musul vilayetinin doğusunda yer alan Kerkük sancağının, kuzeyden Süleymaniye sancağı ve İran, güney ve doğudan Bağdat vilayeti, batıda ise Musul ve Hakkari sancakları ile sınırı bulunuyordu. Kerkük sancağı, Kerkük merkez, Revanduz, Erbil, Salahiye, Köysancak ve Raniye olmak üzere altı kazaya ayrılmıştı.
Kerkük sancağı, 1892 senesi ortalarına kadar resmi yazışmalarda “Şehr-i Zor” olarak geçerken, bu ismin Suriye'deki “Zor Mutasarrıflığı” ile olan benzerliğinin birçok idari karışıklığa sebep olmasından dolayı değiştirilmesine karar verildi ve 1893 tarihinde yayınlanan bir kanunla “Kerkük” ismi kullanılmaya başlandı.
OSMANLI ETNİK TEMELLİ NÜFUS SAYIMI YAPMADI
Musul vilayetinde 1881 yılında yapılan ve 1883 yılında sonuçlanan genel nüfus sayımlarında ise Kerkük'ün de aralarında bulunduğu Musul vilayetine bağlı kazalarda bulunan Müslüman ve gayrimüslimlerin sayıları tespit edilmişti.
Osmanlı Devleti’nin nüfus sayımları etnik temele dayanmıyordu. Sayımlarda nüfus, dini mensubiyet esası üzerine Müslüman, gayrimüslim ve diğer dini azınlıklar şeklinde kaydedildi. Nüfus sayımlarında Kürt ya da Arap olarak etnik kimlik belirtilmiyordu.
Buna karşılık Kerkük'ün nüfusunun çoğunlukla Türkmenlerden oluştuğu biliniyordu ve en fazla konuşulan dil de Türkçeydi. Aralarında Tesayn, Beşir ve Tazehurmatu gibi 200 haneye sahip büyük köylerin yanı sıra Kerkük'e bağlı 352 köy bulunuyordu ve bu köylerde de çoğunlukla Türklerin yaşadığı biliniyordu.
Osmanlı Devleti'ne ait arşiv belgelerinde, Kerkük'e bağlı köylerden birkaçında yaşayan Arap aşiretlerinin ise göçebe olduğu belirtilmişti.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI NÜFUS YAPISI
Irak’ta etnik temele dayalı ilk nüfus sayımının 1920’de yapıldığı biliniyor. Bu nüfus sayımında toplam ülke nüfusunun 2,85 milyon olduğu belirlenmişti. Irak'taki Türkmen nüfusunun ise 315 bin olduğu ve Türkmenlerin, Irak’ın genel nüfusuna oranının yüzde 12 civarında olduğu tespit edilmişti.
Kerkük’ün nüfusu ise 1920 yılında yapılan sayıma göre 92 bin civarındaydı. Bu nüfusun 50 bininin Türk olduğu belirlenirken, 1500’lü yıllarda Kerkük'te yüzde 90 oranına ulaşan Türk nüfusunun Birinci Dünya Savaşı sonrasında yüzde 50’ler civarına indiği göze çarpıyor.