İran'da dengeleri değiştiren ölüm
Haşimi Rafsancani’nin ani ölümü birçok açıdan İran iç siyasetinde önemli etkiler bırakacak.
İran İslam Devrimi’nin en önemli isimlerinden biri olan Haşimi Rafsancani 8 Ocak 2017 günü hayatını kaybetti. Kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği açıklanan Rafsancani, İran İslam Devriminin yaşayan en etkili iki liderinden birisiydi.
Rafsancani, Humeyni’nin genç bir talebesi olarak 1963 yılında başladığı siyasi hayatında birçok tarihi hadiseye tanıklık etti. Şah döneminde birçok kez tutuklanan Rafsancani devrimin başından itibaren Humeyni’nin yanında yer aldı. Haşimi Rafsancani devrim sonrası hesaplaşmalarda suikast girişimine maruz kalan ilk isimlerden birisiydi ve Furkan örgütü mensubu bir militanın evindeki saldırısından yaralı olarak kurtulmuştu. Devrim sonrası iç kutuplaşmada, iki ay kadar önce ölen Ayetullah Musevi Erdebili ve devrimden hemen sonra Halkın Mücahitleri Örgütü'nün düzenlediği bombalı saldırıda yetmiş civarında partiliyle birlikte hayatını kaybeden Ayetullah Muhammed Hüseyni Behişti ile birlikte İslam Cumhuriyeti Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı.
IRAK SAVAŞININ BİTİRİLMESİNDE KRİTİK ROL OYNADI
1980 yılında seçildiği meclis başkanlığını Humeyni’nin ölümüne kadar sürdürdü ve Humeyni’nin kendisine olan güveni sayesinde Irak savaşı komutanlığı dahil çok sayıda hassas görevi üstlendi. İslam Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Ebul Hasan Beni Sadr’ın yurtdışına kaçmasından sonra Cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Ali Recai’nin bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından din adamlarının cumhurbaşkanlığına karşı çıkan Humeyni’nin, Ali Hameney’in cumhurbaşkanlığı için ikna edilmesinde önemli rol oynadı. İran-Kontra olayının ve İsrail’den silah alımının kilit isimlerinden birisi olan Haşimi’nin Irak savaşının bitirilmesi konusunda Humeyni’yi ikna ettiği de biliniyor.
Haşimi Rafsancani'nin Humeyni’nin son dönemindeki etkisi savaşın bitirilmesiyle sınırlı kalmamış ve Ayetullah Muntazıri’nin Devrim Liderliği vekaletinden azledilmesinin büyük çaplı krize yol açmadan atlatılmasında ve Humeyni’nin ardından Hüccetül İslam Hameney’in devrim lideri seçilmesinde de mihver rol oynamıştı. Haşimi-Hameney ikilisi Humeyni’den sonraki on yıla Cumhurbaşkanı ve Devrim Lideri olarak damgalarını vurmuş, ancak Haşimi’nin özellikle dış dünyayla ilişkileri düzeltme ve ekonomiyi dışa açma çabaları Hameney ile sorunlar yaşamasına neden olmuştu. Haşimi’nin ardından seçilen Muhammed Hatemi’nin yemin töreninde “kim cumhurbaşkanı seçilirse seçilsin Haşimi kadar yakın olmamız mümkün değil” diyen Hameney, Ahmedinejad döneminde fikrini değiştirmiş, Haşimi ile Ahmedinejad arasındaki ihtilaflarda açıkça Ahmedinejad’ın kendi görüşlerine daha yakın olduğunu açıklamıştı.
2009 YILINDAKİ ŞAİBELİ SEÇİM
2009 yılı seçimleri birçok açıdan olduğu gibi Haşimi Rafsancani’nin siyasi hayatı açısından da bir dönüm noktası oldu. Şaibeli seçimin ardından kıldırdığı ilk Cuma namazında, seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle sokaklara çıkan göstericileri destekleyen ve tutuklanan insanların serbest bırakılmasını isteyen Haşimi o günden sonra 30 yıllık Cuma imamlığı görevinden alındı ve namaz kıldırması yasaklandı. Oğlu Mehdi ve kızı Faize seçimlerden sonra 'yolsuzluk' ve 'fitne çıkarma' suçlamalarıyla tutuklandılar ve yine Ayetullah Meşkini’nin ölümünden beri sürdürdüğü Uzmanlar Meclisi (Şura-yı Hubregan) Başkanlığını bırakmak zorunda kaldı.
2013 seçimlerinde yaşlı olduğu gerekçesiyle cumhurbaşkanlığı adaylığı engellenen Rafsancani tüm gücüyle yakın çalışma arkadaşı olan Hasan Ruhani’yi destekledi ve Muhammed Rıza Arif’in adaylıktan çekilmesinde rol oynadı. Ruhani ile birlikte yeniden güçlenmeye başlayan Haşimi, özellikle son Hubregan ve Meclis seçimlerinde desteklediği adayların Tahran’da büyük başarıya imza atmasıyla ciddi bir geri dönüş sağladı. Bu başarının ardından 'artık rahat ölebilirim' diyen Haşimi yine de son dönemlerde 'Hameney sonrası muhtemel gelişmelerin endişesinden hastalandım ve ilaç kullanmaya başladım' diyerek söz konusu dönemin zorlu geçeceğinin ipuçlarını veriyordu.
İRAN'DAKİ İÇ SİYASİ DENGE KALICI OLARAK BOZULDU
Haşimi’nin ani ölümü birçok açıdan İran iç siyasetinde önemli etkiler bırakacaktır. Bu etkilerden birincisi ve en doğrudan olanı İran iç siyasetindeki nisbi dengenin, bir daha toparlanmayacak şekilde bozulmuş olmasıdır. Gelinen aşamada Devrim Muhafızlarının başını çektiği muhafazakâr kanadın Hameney sonrasında istediği ismi lider seçmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı. Zira Rafsancani’nin etkinliğini yakından bilen sözkonusu grubun en büyük endişesi Humeyni’nin ardından yaptığı gibi yeni lider seçiminde de seçim kurulunu domine etmesi ve istediği adayı liderliğe taşımasıydı.
Diğer doğrudan ve kısa vadeli bir etki de Hasan Ruhani’nin muhafazakârlar karşısında tek başına kalmış olmasıdır. Eski Cumhurbaşkanı Hatemi’nin üzerindeki basın ve siyaset yasağı, Yeşil Hareket liderleri Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi’nin ev hapsinde olmaları Haşimi’nin ölümüyle birleşince 'ılımlı' ya da 'reformcu' olarak adlandırılan kesimlerin karizmatik ve etkin liderinin kalmadığı sonucu ortaya çıkıyor. Bu durum özellikle Hasan Humeyni gibi isimlerin yeni dönemde daha fazla sorumluluk almalarına ve sahne önüne çıkmalarına neden olabilir. Nitekim Haşimi’nin naaşının Humeyni’nin Cemaran’daki Hüseyniyesine getirilmesinin ardından tabutun başında yalnızca aile fertlerinin ve Hasan Humeyni’nin olması bu olasılığı güçlendiriyor.
MUHAFAZAKAR BÜROKRASİ, ILIMLI SİYASET
Bu şartlar altında Ruhani’nin ikinci döneminde Hameney liderliğindeki kesimlerle daha ciddi bir şekilde karşı karşıya geleceği yönündeki analizler büyük ölçüde geçerliliğini yitirmiş durumda. Zira bugün için Ruhani’nin önceliği ikinci dönem için Anayasa Konseyi vetosunu aşmaya ve kardeşi üzerinden kendisine yönelen yolsuzluk suçlamalarından kurtulmaya çalışmak. Dolayısıyla 'ılımlı-reformcu' kanadın uygulamak istedikleri politikaları zamana yaymaları mümkün. Yine de Ruhani’nin, vefat haberinin ardından yaptığı açıklamalarda kararlılık mesajı vermesi ve Rafsancani’nin gerçekleştirmek istediği reformları sonuna kadar sürdüreceğini vurgulaması dikkate değerdir.
Öte yandan Haşimi’nin tutumundan ve eleştirilerinden rahatsız olsa da varlığını bir nevi 'sistem için emniyet supabı' olarak gören Hameney’nin bu duruma nasıl bir tepki geliştireceği önem taşıyor. Başsağlığı mesajında oldukça kişisel bir ton kullanması, aralarındaki siyasi görüş ayrılığına vurguda bulunması ve kendisinden Hüccetül İslam olarak bahsetmesi Hameney’in hâlâ kendisine yönelik kızgınlığının geçmediği olarak yorumlanabilir.
Bununla birlikte İran siyasal sisteminin 'muhafazakâr bürokrasi' ve 'ılımlı siyasetçi' dengesi üzerine kurulduğu göz önüne alındığında bu dengenin bariz bir şekilde bozulması kısa vadede Hameney ve DMO komutanlarını rahatlatsa da önümüzdeki dönemdeki etkisi çok daha sıkıntılı olabilecektir. Dolayısıyla Hameney muhtemelen bu dengenin daha fazla bozulmasına izin vermeyecek, Natık Nuri ya da Haşimi Şahrudi gibi 'ılımlı' olarak lanse edilen kişilerden birisini Rafsancani’den boşalan Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi’nin başkanlığına atayacaktır.
Son olarak Hameney, Cenneti ve Musevi gibi isimlerin yaş ortalamasının seksenin üzerinde olması, her an benzer ölüm haberlerinin duyulmasını muhtemel hale getiriyor ve bu durumun nüfusu büyük oranda gençlerden oluşan ülkede ne gibi siyasal ve toplumsal sarsıntılara yol açacağını zaman gösterecek. Kesin olan şey ise karizmatik siyasi liderlerin sahneden çekilmesiyle DMO komutanlarının önünde çekinecekleri bir gücün kalmamış olması.
[Dr. Hakkı Uygur. İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Yardımcısı]