Hollanda ile çalkantılı dönem kapıda
Hollanda'da yapılan seçimlerin ardından koalisyon hükümetini oluşturması beklenen partilerin neredeyse tamamı, Türkiye ve ülkedeki Türk kökenlilere karşı olumsuz tavırlarıyla dikkati çekiyor.
Hollanda seçimlerinin sonuçları en az 4 partili bir koalisyonu zorunlu kılıyor. 33 milletvekili çıkaran Başbakan Mark Rutte'nin liderliğindeki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) birinci olsa da tek başına hükümet kuramıyor.
İslam ve yabancı karşıtı aşırı sağcı Özgürlük Partisinin (PVV) ikinci olduğu seçimlerde, 19'ar milletvekili ile AB yanlısı Demokratlar 66 (D66) ve son zamanlarda İslam karşıtı söylemlerde bulunan Hristiyan Demokrat Parti (CDA) üçüncülüğü paylaştı.
Bu sonuçların ardından koalisyon senaryoları gündeme geldi. Rutte liderliğindeki liberal VVD'nin, Hristiyan Demokrat CDA ve AB yanlısı D66 ile hükümet kurmak isteyeceğine kesin gözüyle bakılıyor ancak gerekli 76 sandalyeye ulaşabilmek için dördüncü bir partiye ihtiyaç duyuluyor. Bu durumda, GL, PvdA ve CU'den biriyle hükümet kurulması gündeme gelecek.
Muhtemel hükümet senaryolarına dahil edilen partilerin Türkiye tavırları ise dikkati çekiyor. Türk bakanların konuşmalarına izin vermeyerek Türkiye karşıtı bir tavır takınan Rutte, aşırı sağla aynı söylemi kapsamında, Hollanda vatandaşı Türk gencine "defol git" demesi, gazetelere "kurallara uymuyorsan ülkeyi terk et" ilanı vermesiyle biliniyor. Rutte, ilişkilerin düzeltilebilmesi için Türkiye'nin açıklamalarının tonunun düşürülmesini de istiyor.
"AB İLE TÜRKİYE ORTAKLIK ANLAŞMASI FESHEDİLSİN"
Hükümetin muhtemel ortaklarından Hristiyan Demokrat Parti (CDA) lideri Sybrand Buma da, son yıllarda İslam'a karşı tavır alarak geçen sene ülkedeki camilere finansal yardımın engellenmesi için önerge verdi. AB ile Türkiye arasında imzalanan Ortaklık Anlaşmasının feshedilmesi gerektiğini savunan Buma, anlaşmanın ülkedeki Türklerin entegrasyonu yolunda bir engel olduğunu savunuyor. Buma, çifte vatandaşlığa da karşı.
D66, ILIMLI TAVIR İÇİNDE
Demokratlar 66 (D66) lideri Alexander Pechtold ise, son günlerdeki olaylar karşısındaki farklı tutumu ile öne çıkıyor. "Türkiye, hem bizim hem de AB'nin müttefiklerinden biri, komşularımızdan biri. Beraber çalışmalıyız." diyen Pechtold, ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hollanda hakkındaki açıklamarıyla Hollandalı Türkleri etkilediğini, bu tür söylemlere "gerçek demokrasi" ile karşılık verilmesi gerektiğini savundu.
"GÖRDÜKLERİM KAYGILANDIRIYOR"
Yeşil Solun (GL) genç lideri Jesse Klaver de, Hollanda'da yaşayan Türk toplumunda gördüklerinin kendisini çok kaygılandırdığını ifade ederek, "Burada doğan Türkler, Türkiye daha çok onların vatanıymış gibi davranıyorlar. Burada yaşayan herkes Hollanda'ya bağlılığını daha çok göstermeli. Çocukların burada okuyor, burada vergi ödüyorsun. Senin geleceğin burda." diyerek tavrını ortaya koydu.
Sandıkta hezimete uğrayan PvdA'nın lideri Lodewijk Asscher, mevcut hükümetin ortağı olarak, Türk bakanlara karşı takınılan tavrı destekledi. Bakanların gelmesini istemeyen Asscher, "Gerekirse Türkiye ile diplomatik kriz yaşarız, çünkü buna değer." ifadesini kullandı.
CU, TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİNE KARŞI
Hristiyan Birlik (CU) lideri Gert Jan Segers ise, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı. Son yaşanan diplomatik skandalda hükümeti destekleyen Segers, "Türkiye'nin yapmak istediği bütün gücü Erdoğan'ın etrafında toplayıp, ona vererek, azınlıkları takip edip, gazetecileri ve hukukçuları hapse atmaktır. Eğer halen bir şüphe duyanlar varsa, Türkiye AB'ye uygun değil, bu şimdi daha net gözüküyor." şeklinde konuştu.
Öte yandan DENK haricinde SP'den 2, GL'den 2 ve VVD'den de 1 Türk kökenli aday meclise girmeyi başardı. Bu 5 milletvekili sık sık Türkiye karşıtı açıklamalarıyla medyada yer aldı.