Gürsel Tekin'den CHP yönetimine sert sözler
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, partisiyle ilgili bomba açıklamalarda bulundu. Son dönemde kararsızların oy oranının arttığını belirten Tekin, CHP'nin özeleştiri kültürünü kaybettiğini ifade ederek, topluma umut olacak bir çerçeve ortaya koymaktan uzaklaştığını söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, geçmişte yöneticiliğini de yaptığı partisinin, özeleştiri kültüründe son yıllarda yaşanan problemler nedeniyle oy arttıracak ve topluma umut olacak bir çerçeve ortaya koymaktan uzaklaştığını söyledi. Bu durumun toplumda kararsızların oranını artırdığını dile getiren Tekin, “Ne yazık ki iktidar erirken muhalefet yükselmiyor” dedi. Tekin, Hürriyet’e yaptığı açıklamada şu görüşleri dile getirdi:
Kararsızlar partisi önemli oranda arttı
“Bir yıl önce ‘Önümüzdeki dönemde kararsızlar partisi en büyük parti olacak’ demiştim. Araştırmalara göre kararsızlar partisi önemli oranda arttı. 86 bin kilometre dolaşan bir siyasetçi olarak halkın nabzını tutmaya çalışıyorum. Toplum siyasi kurumlara güvenini kaybediyor. Kararsızlar partisinin birinci olması, halkın sorunlarına çözüm için siyasetten umudunu kaybettiği anlamına gelir. Bu bizi siyasetsiz bir noktaya götürür. Siyaset dışı alanın genişlemesine, çok şeyin tetiklenmesine neden olabilir.
CHP özeleştiri kültürünü kaybetti
Ne yazık ki, iktidar erirken muhalefet de yükselmiyor. Halbuki siyaset terazi gibidir. Bir tarafı alçalırken diğer taraf yükselir. Muhalefet bugün zemin kaybediyorsa, o zaman bunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Kendi kendisini denetleyemeyen, özeleştiri yapamayan yapılar sorunlarını tespit edemez ve çözüm üretemez. CHP’nin en güçlü yanlarından bir tanesi, kurulduğu günden bugüne kadar devam eden özeleştiri kültürüdür. Biz kendi organlarımız içerisinde bu değerlendirmeleri yaparız. Bugün ne yazık ki özeleştiri mekanizmalarında yaşanan problemler nedeniyle sorunları tespit etmekte zorlanıyoruz ve oyumuzu arttıracak, topluma umut olacak bir çerçeve ortaya koyamıyoruz.
Bu olaylardan ders alıp kendimizi yenilememiz gerekiyor
Kurultay’da açıkladığımız İkinci Yüzyıl’a Çağrı Bildirgesi ne kadar önemli olursa olsun, bildirgenin içeriğinde yer alanları topluma güven verici bir şekilde anlatamadığımız için beklenen etkiyi yaratmadı. Bu olaylardan ders alıp kendimizi yenilememiz gerekiyor. Hayatın kuralı yenilenmedir, değişimdir, gelişimdir. Değişen koşullara adapte olamayan yapılar gerçeğin sınavını geçemez. Biz bu sınavda başarılı olmak için önce sorunlarımızı doğru tespit edip, çok boyutlu çözüm önerileri sunmak zorundayız.
Her alanda reforma ihtiyaç var
Türkiye’nin her alanda reforma ihtiyacı var. İlk önce çoğulcu, çağdaş, katılımcı, temel hak ve özgürlüklerin teminatı bir anayasa ortaya koymamız lazım. AKP, CHP, HDP, MHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti bütün partiler bu konuda bir araya gelmeli ve Türkiye’ye hak ettiği toplumsal sözleşmeyi sunmalı. Her kesim anayasa yapım sürecine katılmalı, herkes fikrini söylemelidir. Bugün ortaya çıkan bazı tartışmaları çok ilkel buluyorum. Elbette HDP ile anayasa tartışılacak. HDP’nin anayasal tartışmalarına katılması, öneriler sunması Türkiye’de hem birlik ve bütünlüğümüzü güçlendirir, hem demokrasiyi geliştirir, hem de bu ülkenin bütün insanlarına gelecekte bir arada yaşamak açısından umut verir. Sadece HDP değil, hiçbir partiyi dışlama hakkımız yok.
Siyaset son derece kirli
Siyaset son derece kirli. Siyasetin finansmanı çok sorunlu bir mesele. Siyaseti zenginleşme aracı olmaktan çıkartmak, siyasetin finansmanını da etik kurallarla düzenlemek gerekiyor. Yüzde 10 barajını da bu çerçevede kaldırmamız lazım. Aynı zamanda önseçim uygulamasını kurallaştırmak lazım. 80 öncesinde durum böyleydi. Trump 4 sene başkanlık yaptı. Indiana’nın kasabasında bir belediye başkan adayı bile gösteremedi. Bugün Trump’da, Merkel’de olmayan yetki bizim siyasi partilerimizin genel başkanlarında var. Bu sistem yürümüyor. O zaman birlikte değiştirelim.
Z kuşağını anlamadan geleceği inşa edemeyiz
Türkiye ve dünya bir nesil değişimi ile karşı karşıya. Z Kuşağı Biden’ı iktidara taşıdı. Bütün dünyada benzer bir politik deprem yaşanacak. İster muhafazakâr, ister solcu olsun, hepsinin ortak bir özelliği ve tek bir talepleri var. ‘Özgürlüğüme dokunma.’ Gençler fikirlerini özgürce ifade etmek istiyor, başkalarının özgürlüğüne müdahale edilmesini de kabul etmiyor. Hangi siyasi parti olursa olsun yasakçı, sansürcü, baskıcı bir anlayış ile ağzıyla kuş tutsa başarılı olamaz. Türkiye’nin normalleşmek, nefes almak için özgürlükçü bir reform gündemine ihtiyacı var. Bu talebi karşılamak zorundayız. Gençler Türkiye’de de, siyasi partiler içinde de demokrasi istiyor. Kendi tercihlerini yapan, kendi fikirlerini ifade eden, dünyaya açık gençleri 12 Eylül döneminden kalmış siyasi partiler kanunu ile siyasetin içerisine dahil edemezsiniz."