Görmez: 'Dünya bize, biz de birbirimize emanetiz'
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez 2015 yılı kutlu doğum haftası etkinliklerinin basın tanıtımında konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Dini değerleri insanların duygularını istismar ederek güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürmek, hakikati sadece kendinde görmek, hedefine ulaşmak için her yolu mübah saymak, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim almak, din ve vicdan özgürlüğü ile bağdaşmaz" dedi.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle hazırladığı etkinliklerin Vera Yıldızpark'taki tanıtım toplantısında konuştu.
Önemli bir haftanın başlangıcını idrak ettiklerini belirten Görmez, çeyrek asır önce "Hz. Peygamber'i Anmaktan-Anlamaya" şiarıyla başlatılan Kutlu Doğum Haftası geleneğine değindi. Görmez, 2011, 2012, 2013 ve 2014'te yapılan etkinlikleri anımsatarak, bu yıl ki Kutlu Doğum temasının belirlenmesinde İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıların esas alındığını söyledi.
Görmez, Batı dünyasının İslamofobik dalgalarla hızla çok kültürlülükten uzaklaşmasına ve Batı'da yaşayan millet varlığı ile Müslüman kimliğinin karşı karşıya kaldığı ciddi sorunlara vurgu yaptı.
İslamofobyanın ancak yüksek bir bilgi, kültür, hikmet ve marifetle, derin bir şefkat ve merhametle ortadan kaldırılabileceğine inandıkları anlatan Görmez, tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin bir umut adası olmaya devam etiğini ifade etti.
Görmez, Anadolu insanının, asırlar boyunca başka inanç ve kültürden insanlarla huzur ve güven içinde bir arada yaşamanın en anlamlı örneklerini verdiğini anımsatarak, "Bütün bunlarla birlikte bugün ülkemizde de insanlar, birlikte yaşama ahlakını ortaya koymada zaman zaman ciddi zaaflar gösterebiliyor. Etnik, ideolojik, mezhebi ve meşrebi farklılıklar, bazen çatışma nedeni olarak görülebiliyor. Farklı görüşlere tahammül ve anlayış göstermek, ne yazık ki kimi zaman zayıflayabiliyor. Her geçen gün insanların birbirlerini daha az anladığını hatta anlayamaz hale geldiğini, üzülerek müşahede ediyoruz. Kin ve nefret yerine merhamet ve adaleti, düşmanlık ve husumet yerine dostluk ve kardeşliği, riyakarlık ve gösteriş kültürü yerine içtenlik ve samimiyeti ikame etmek, zedelenen insan haysiyet ve onurunu yüceltmek için daha çok çaba göstermeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
- Bu yılın teması: "Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı"
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Türkiye'de ve dünyada yaşanan tüm olumsuzluklardan yola çıkarak, bu yıl Kutlu Doğum Haftasında "Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı" üzerinde durmayı gerekli gördüklerini söyledi.
Etkinliklere yurt dışında başlayacakları bilgisini veren Görmez, daha sonra İstanbul'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımıyla programlar tertip edileceğini anlattı.
Görmez, "Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku" konusunda bilimsel bir sempozyum gerçekleştireceklerini aktararak, "Resul-ü Ekrem Efendimiz, bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O rahmet elçisi ki Medine'ye hicretle önce ensar ve muhacir arasında benzeri görülmemiş bir kardeşlik bağı tesis etmiş, ardından yeryüzünün ilk toplumsal sözleşmesi olarak nitelendirilmeyi hak eden 'Medine Vesikası'nı düzenlemiştir. Bu sözleşme ile farklı din ve kültüre mensup insanların aynı toplum yapısında huzur ve güven içinde bir arada yaşamalarını temin edecek hukuki zemini oluşturmuş ve bunun mümkün olabileceğini bütün dünyaya göstermiştir" ifadelerini kullandı.
- "BM bile hiçbir zaman iyilik ve adalette birleşemedi"
İslam coğrafyasının içinde bulunduğu sıkıntılara, Batı'nın medeniyet tasavvuruna değinen Görmez, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da yaşanan trajedilere dikkati çekti.
Görmez, uluslararası sözleşmelerin ve kurumların kendilerine atfedilen görevleri yerine getirmediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Her ne kadar farklılıklardan kaynaklanması muhtemel çatışmaların önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler imzalanmış, bu amaçlar doğrultusunda uluslararası kurum ve kuruluşlar ihdas edilmişse de bütün bu girişimler, dünyamızdaki farklılıkların tamamını kuşatmadığı ve dini, ahlaki ve kültürel alt yapı ile desteklenmediği için barış, huzur ve kardeşlik yolunda istenen neticeler bir türlü alınamadı. Bütün bu amaçlar için kurulan Birleşmiş Milletler bile hiçbir zaman iyilik ve adalette birleşemedi. Üzülerek ifade edelim ki modern zamanlarda insanlık, dinler ve Peygamberler aracılığıyla tüm zamanları ve insanları muhatap alan, bütün inanmış yüreklere duyurulan çağlar üstü hikmet ve hakikatlerden uzak düşmüştür. İnsanlık, manevi değerlerden uzaklaştıkça hırs, kin, nefret, gaflet ve vahşetin sarmalında maalesef insanlığından da uzak düşmektedir."
- "Şiddetin her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalı"
Görmez, İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala, düşünceye, kültüre ve medeniyete saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının temel ilkelerini özetledi.
Kadın, çocuk, şehir, doğa, adalet, hoşgörü, kavramlarının yer aldığı temel ilkeleri sıralayan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün insanlık, Adem ve Havva'nın çocukları olmaları hasebiyle birbirini insanlık ailesinin fertleri olarak görmeli, kardeşliğe yakışır davranışlar sergilemeli ve her türlü ayırımcılığa karşı çıkmalıdır. Dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun her insanın canının, haysiyetinin ve malının dokunulmaz olduğu bilinmelidir. Özel hayatın mahremiyetine saygı duyulmalı, hiç kimsenin namus, şeref ve iffetine el ve dil uzatılmamalıdır. Hiç kimsenin, ikinci sınıf insan muamelesi görmesi, aşağılanması, küçümsenmesi, kendisiyle alay edilmesi asla kabul edilemez. Kadına karşı her türlü şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık tamamen reddedilmeli ve önlenmelidir. Allah'ın lütfettiği en değerli emanet olan çocuklar, cinsiyet ayrımcılığından, bedenen ve ruhen her türlü şiddet ve istismardan korunmalıdır. Yeryüzü her şeyden önce bizden sonrakilerin bize bir emanetidir. Kimden gelirse gelsin, hangi amaçla yapılırsa yapılsın ve kime karşı olursa olsun şiddetin her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalıdır. Mezhepçilik, meşrepçilik, hizipçilik, ırkçılık taassubunun, insani değerleri tükettiği ve insan onurunu yok ettiği gerçeği görülmelidir. Dini değerleri insanların duygularını istismar ederek güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürmek, hakikati sadece kendinde görmek, hedefine ulaşmak için her yolu mübah saymak, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim almak, din ve vicdan özgürlüğü ile bağdaşmaz."
- "Kavgada alimler de taraf oldu"
Görmez, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Dünyada yükselen Şii-Sünni gerginliğinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın aktif sorumluluk alıp almayacağı merak ediliyor. Kutlu Doğum'un miladi takvime göre belirlenmesine de tepkiler var, bu iki konuda neler söyleyebilirsiniz?" şeklindeki sorularına Görmez, şu yanıtı verdi:
"İslam Dünyası'nda mezhep eksenli meydana gelen çatışmaların ne kadarı mezhebi, ne kadarı siyasi, ne kadarı ideolojik, ne kadarı çıkar ve güç çatışması. Bunları birbirinden ayırmak gerekiyor. Kimliği ifade eden unsurlar devreye girdiği için bir mezhep çatışması rengine büründüğünü, hepimiz büyük bir üzüntü içerisinde müşahede ediyoruz. Çatışmaların başladığı günden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı, dünyadaki bütün İslam bilginlerini İstanbul'da toplamıştır. bu konuda İslam bilginleri arasında bir ağ oluşturulmaya başlandı. Üzülerek belirtmek isterim ki bu kavgada alimler de taraf oldu. Ülkelerin alimleri taraf oldu."
Kutlu Doğum Haftası'nın miladi takvime göre belirlenmesini de değerlendiren Görmez, insanların etkinliklere katılımının daha çok olması için böyle bir inisiyatif alındığını söyledi.
Görmez, sadece Türkiye'de değil, yakın coğrafyada da bunun benimsendiğini aktararak, "Bu sıradan bir doğum günü değildir. Mevlid Kandilimizi yine idrak etmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla bu geleneğin tuttuğunu ve devam ettiğini, devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna herhangi bir dini gerekçeyle itiraz etmenin doğru olmadığını düşünüyorum" dedi.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle hazırladığı etkinliklerin Vera Yıldızpark'taki tanıtım toplantısında konuştu.
Önemli bir haftanın başlangıcını idrak ettiklerini belirten Görmez, çeyrek asır önce "Hz. Peygamber'i Anmaktan-Anlamaya" şiarıyla başlatılan Kutlu Doğum Haftası geleneğine değindi. Görmez, 2011, 2012, 2013 ve 2014'te yapılan etkinlikleri anımsatarak, bu yıl ki Kutlu Doğum temasının belirlenmesinde İslam dünyasının içinde bulunduğu sıkıntıların esas alındığını söyledi.
Görmez, Batı dünyasının İslamofobik dalgalarla hızla çok kültürlülükten uzaklaşmasına ve Batı'da yaşayan millet varlığı ile Müslüman kimliğinin karşı karşıya kaldığı ciddi sorunlara vurgu yaptı.
İslamofobyanın ancak yüksek bir bilgi, kültür, hikmet ve marifetle, derin bir şefkat ve merhametle ortadan kaldırılabileceğine inandıkları anlatan Görmez, tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin bir umut adası olmaya devam etiğini ifade etti.
Görmez, Anadolu insanının, asırlar boyunca başka inanç ve kültürden insanlarla huzur ve güven içinde bir arada yaşamanın en anlamlı örneklerini verdiğini anımsatarak, "Bütün bunlarla birlikte bugün ülkemizde de insanlar, birlikte yaşama ahlakını ortaya koymada zaman zaman ciddi zaaflar gösterebiliyor. Etnik, ideolojik, mezhebi ve meşrebi farklılıklar, bazen çatışma nedeni olarak görülebiliyor. Farklı görüşlere tahammül ve anlayış göstermek, ne yazık ki kimi zaman zayıflayabiliyor. Her geçen gün insanların birbirlerini daha az anladığını hatta anlayamaz hale geldiğini, üzülerek müşahede ediyoruz. Kin ve nefret yerine merhamet ve adaleti, düşmanlık ve husumet yerine dostluk ve kardeşliği, riyakarlık ve gösteriş kültürü yerine içtenlik ve samimiyeti ikame etmek, zedelenen insan haysiyet ve onurunu yüceltmek için daha çok çaba göstermeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
- Bu yılın teması: "Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı"
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Türkiye'de ve dünyada yaşanan tüm olumsuzluklardan yola çıkarak, bu yıl Kutlu Doğum Haftasında "Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Ahlakı" üzerinde durmayı gerekli gördüklerini söyledi.
Etkinliklere yurt dışında başlayacakları bilgisini veren Görmez, daha sonra İstanbul'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılımıyla programlar tertip edileceğini anlattı.
Görmez, "Hazreti Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku" konusunda bilimsel bir sempozyum gerçekleştireceklerini aktararak, "Resul-ü Ekrem Efendimiz, bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O rahmet elçisi ki Medine'ye hicretle önce ensar ve muhacir arasında benzeri görülmemiş bir kardeşlik bağı tesis etmiş, ardından yeryüzünün ilk toplumsal sözleşmesi olarak nitelendirilmeyi hak eden 'Medine Vesikası'nı düzenlemiştir. Bu sözleşme ile farklı din ve kültüre mensup insanların aynı toplum yapısında huzur ve güven içinde bir arada yaşamalarını temin edecek hukuki zemini oluşturmuş ve bunun mümkün olabileceğini bütün dünyaya göstermiştir" ifadelerini kullandı.
- "BM bile hiçbir zaman iyilik ve adalette birleşemedi"
İslam coğrafyasının içinde bulunduğu sıkıntılara, Batı'nın medeniyet tasavvuruna değinen Görmez, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya'da yaşanan trajedilere dikkati çekti.
Görmez, uluslararası sözleşmelerin ve kurumların kendilerine atfedilen görevleri yerine getirmediğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Her ne kadar farklılıklardan kaynaklanması muhtemel çatışmaların önlenmesi adına uluslararası sözleşmeler imzalanmış, bu amaçlar doğrultusunda uluslararası kurum ve kuruluşlar ihdas edilmişse de bütün bu girişimler, dünyamızdaki farklılıkların tamamını kuşatmadığı ve dini, ahlaki ve kültürel alt yapı ile desteklenmediği için barış, huzur ve kardeşlik yolunda istenen neticeler bir türlü alınamadı. Bütün bu amaçlar için kurulan Birleşmiş Milletler bile hiçbir zaman iyilik ve adalette birleşemedi. Üzülerek ifade edelim ki modern zamanlarda insanlık, dinler ve Peygamberler aracılığıyla tüm zamanları ve insanları muhatap alan, bütün inanmış yüreklere duyurulan çağlar üstü hikmet ve hakikatlerden uzak düşmüştür. İnsanlık, manevi değerlerden uzaklaştıkça hırs, kin, nefret, gaflet ve vahşetin sarmalında maalesef insanlığından da uzak düşmektedir."
- "Şiddetin her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalı"
Görmez, İslami referanslardan hareketle, özü insana, inanca, kutsala, düşünceye, kültüre ve medeniyete saygıya dayalı birlikte yaşama ahlakının temel ilkelerini özetledi.
Kadın, çocuk, şehir, doğa, adalet, hoşgörü, kavramlarının yer aldığı temel ilkeleri sıralayan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün insanlık, Adem ve Havva'nın çocukları olmaları hasebiyle birbirini insanlık ailesinin fertleri olarak görmeli, kardeşliğe yakışır davranışlar sergilemeli ve her türlü ayırımcılığa karşı çıkmalıdır. Dini, dili, ırkı, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun her insanın canının, haysiyetinin ve malının dokunulmaz olduğu bilinmelidir. Özel hayatın mahremiyetine saygı duyulmalı, hiç kimsenin namus, şeref ve iffetine el ve dil uzatılmamalıdır. Hiç kimsenin, ikinci sınıf insan muamelesi görmesi, aşağılanması, küçümsenmesi, kendisiyle alay edilmesi asla kabul edilemez. Kadına karşı her türlü şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık tamamen reddedilmeli ve önlenmelidir. Allah'ın lütfettiği en değerli emanet olan çocuklar, cinsiyet ayrımcılığından, bedenen ve ruhen her türlü şiddet ve istismardan korunmalıdır. Yeryüzü her şeyden önce bizden sonrakilerin bize bir emanetidir. Kimden gelirse gelsin, hangi amaçla yapılırsa yapılsın ve kime karşı olursa olsun şiddetin her türlüsü reddedilmeli ve karşı durulmalıdır. Mezhepçilik, meşrepçilik, hizipçilik, ırkçılık taassubunun, insani değerleri tükettiği ve insan onurunu yok ettiği gerçeği görülmelidir. Dini değerleri insanların duygularını istismar ederek güç devşirmeye ve çıkar sağlamaya matuf bir araca dönüştürmek, hakikati sadece kendinde görmek, hedefine ulaşmak için her yolu mübah saymak, körü körüne itaat kültürüyle iradeleri teslim almak, din ve vicdan özgürlüğü ile bağdaşmaz."
- "Kavgada alimler de taraf oldu"
Görmez, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Dünyada yükselen Şii-Sünni gerginliğinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın aktif sorumluluk alıp almayacağı merak ediliyor. Kutlu Doğum'un miladi takvime göre belirlenmesine de tepkiler var, bu iki konuda neler söyleyebilirsiniz?" şeklindeki sorularına Görmez, şu yanıtı verdi:
"İslam Dünyası'nda mezhep eksenli meydana gelen çatışmaların ne kadarı mezhebi, ne kadarı siyasi, ne kadarı ideolojik, ne kadarı çıkar ve güç çatışması. Bunları birbirinden ayırmak gerekiyor. Kimliği ifade eden unsurlar devreye girdiği için bir mezhep çatışması rengine büründüğünü, hepimiz büyük bir üzüntü içerisinde müşahede ediyoruz. Çatışmaların başladığı günden itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı, dünyadaki bütün İslam bilginlerini İstanbul'da toplamıştır. bu konuda İslam bilginleri arasında bir ağ oluşturulmaya başlandı. Üzülerek belirtmek isterim ki bu kavgada alimler de taraf oldu. Ülkelerin alimleri taraf oldu."
Kutlu Doğum Haftası'nın miladi takvime göre belirlenmesini de değerlendiren Görmez, insanların etkinliklere katılımının daha çok olması için böyle bir inisiyatif alındığını söyledi.
Görmez, sadece Türkiye'de değil, yakın coğrafyada da bunun benimsendiğini aktararak, "Bu sıradan bir doğum günü değildir. Mevlid Kandilimizi yine idrak etmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla bu geleneğin tuttuğunu ve devam ettiğini, devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna herhangi bir dini gerekçeyle itiraz etmenin doğru olmadığını düşünüyorum" dedi.