FETÖ'cü eski tetkik hakimi örgütün sırlarını anlattı

Eski Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Özdemir ve eski tetkik hakimi Cansız hakkında, FETÖ silahlı terör örgütüne üyelik suçlamasıyla iki ayrı iddianame hazırlandı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca eski Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Kenan Özdemir ve eski tetkik hakimi İbrahim Cansız hakkında, FETÖ silahlı terör örgütüne üyelik suçlamasıyla iki ayrı iddianame hazırlandı.

Özdemir hakkında hazırlanan iddianamede, 1989'da hakim adayı olarak göreve başladığı, Adalet Bakanlığı müsteşar yardımcılığı görevinde bulunduğu ve 2014 Ocak ayından itibaren ihraç edilene kadar Adalet Bakanlığı Yüksek Müşaviri olarak görev yaptığı hatırlatıldı.

FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Özdemir hakkında FETÖ üyesi olmak suçlamasıyla soruşturma başlatıldığı belirtilen iddianamede, Özdemir'e yönelik incelemede FETÖ'nün örgüt içi haberleşme programı ByLock'u kullandığının tespit edildiği anlatıldı.

Özdemir'in ByLock'u 12 Ağustos 2014'te kullanmaya başladığı ifade edilen iddianamede, bu tarihten sonra çeşitli kereler FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle meslekten ihraç edilen ve hakkında soruşturma açılan kişilerle program üzerinden veya telefonla görüşmeler yaptığı kaydedildi.

İddianamede, Özdemir hakkındaki ifadelere de yer verildi. Buna göre, eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Mustafa Kemal Özçelik'in, Özdemir'in de aralarında bulunduğu kişilerle örgütün sohbet toplantılarına katıldığını söylediği anımsatıldı.

Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin de ifadesinde, FETÖ'nün, terör örgütleriyle mücadele kapsamında 2002 yılında silahsız terör örgütü tanımını içeren yeni kanun tasarısının kanunlaşmaması için çaba harcadığını, Kenan Özdemir'in de bu konuda kulis yaptığını belirttiği bildirildi.

İddianamede, Özdemir hakkında, sadece FETÖ/PDY üyeleri ve yöneticilerinin büyük bir gizlilik içinde kullandığı ByLock isimli kriptolu haberleşme sistemini kullanması ve aynı suçtan yürütülen soruşturma kapsamında ifadesi alınanların beyanları karşısında atılı suçtan kamu davası açılmasını gerektirecek yeterlilikte şüphenin oluştuğu kaydedildi.

Özdemir'in hakkında beyanda bulunan kişileri tanıdığını ancak aleyhine beyanları kabul etmediğini belirttiği aktarıldı.

Özdemir hakkında, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olduğuna dair kamu davası açmaya yetecek derecede şüphe oluşturan delil elde edildiği belirtilen iddianamede, Özdemir'in, eylemine uyan kanun hükümleri kapsamında silahlı terör örgütü üyeliğinden 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.

Öte yandan Özdemir hakkında, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği bildirildi.

İTİRAFÇI OLDU

Eski HSYK tetkik hakimi Cansız hakkında hazırlanan iddianamede de Cansız'ın 21 Kasım 2016'da "etkin pişmanlık hükümlerinden" yararlanmak için tekrar ifade verdiği belirtildi.

Buna göre Cansız, ifadesinde, FETÖ mensuplarıyla tanışmasının ortaokul yıllarında olduğunu, lise yıllarında terör örgütü mensuplarıyla ilişkisini kestiğini ancak Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmasıyla birlikte FETÖ mensuplarının kendisine ulaştığını, üniversite 1 ve 2'nci sınıflarda bu kişilerin evlerinde kaldığını, amcasının kızı ile nişanlanmasına FETÖ'nün sıcak bakmaması üzerine kaldığı evden ayrıldığını anlattı.

Cansız, 2000 yılında yapılan hakimlik sınavda başarılı olduğunu, referans olarak o dönem Personel Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Kahraman'a gittiğini, mülakatta da başarılı olunca 10 Ağustos 2000'de hakimlik adaylığı stajına başladığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Staja eğitim merkezinde başladığımda en son Manisa Hakimi olduğunu bildiğim Yavuz Aydın isimli kişi de stajyerdi. Yanıma gelerek benim fakültede Beykoz'da kaldığımı bildiğini, ismimi de o tarihte bölge imamı olan İhsan Ata'dan aldığını belirterek 'görüşelim' dedi. Ayrıca tetkik hakimi Muzaffer Bayram'dan söz ederek onunla da tanıştıracağını söyledi. Yavuz Aydın, yine kendisi gibi hakim adayı olan Yılmaz Erdem ve Kerim Kırım ile aynı evde kalıyordu. Yılmaz Erdem en son Mersin hakimi, Kerim Kırım ise İstanbul Anadolu Hakimi idi. Bu şekilde sistemli ve periyodik olmamakla birlikte bu üçünün evine zaman zaman gitmeye başladım. Evlerine gittiğim bir gün Muzaffer Bayram da geldi. Kendisiyle orada tanışmıştık. Anladığım kadarıyla o dönem staj yapan hakim adaylarının sorumlusuydu. Yani hakim adaylarının ağabeyi olan Yavuz Aydın Muzaffer Bayram'a bağlıydı."

HSYK'nın 2010 yılı yaz kararnamesini geciktirmesi üzerine Ahmet Kahraman'ın girişimleriyle Adalet Bakanlığı tetkik hakimliğine geçtiğini, burada da tetkik hakimleri Mustafa Babayiğit, Hüseyin Ayanoğlu, Mustafa Değirmenci, Mehmet Sel, Mesut Çeken ve Yunus Önal ile iki haftada bir toplandıklarını ifade eden Cansız, aidatları Mustafa Babayiğit'in aldığını, bu dönemde Alp Aziz Bacak, Mustafa Kemal Özçelik ve Erol Mutlu'nun da FETÖ ile bağlantı kişilerden olduğunu öğrendiğini belirtti.

"Bakanlık içinde cemaat mensubu olmadığı düşünülen çok az sayıda insan vardı." ifadesini kullanan Cansız, 17-25 Aralık süreci sonrasında HSYK kanununda ve Genel Sekreterliği bünyesinde yapılan değişiklik nedeniyle doğan ihtiyaçtan HSYK'ya tetkik hakim olarak gittiğini anlattı.

İfadesinde kararname taslaklarını hiç kimseye sızdırmadığını, kararname içinde işlem ya da değişiklik yapma imkanı olmasına rağmen kötü niyetli bir iş yapmadığını savunan Cansız, şunları kaydetti:

"HSYK üyelerinden cemaat mensubu olarak bilinen hiç kimseyle hiç bir zaman ve hiç bir yerde görüşmüş değilim. Rasim İsa Bilgen ile görüşmelerimizde kendisinin cemaat mensubu olduğunu söylediği HSYK üyeleri Ahmet Berberoğlu, Teoman Gökçe, Nesibe Özer, Ahmet Hamsici, Resul Yıldırım'dır. Birol Erdem'in cemaate ihanet ettiği yaygın bir şekilde cemaat içinde konuşulurdu."

"Ahmet Can" ismini eskiden yargı imamı olarak duyduğunu, Rasim İsa Bilgen ile yapılan sohbetlerde Pensilvanya'daki FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den sohbet notlarını getirdiği söylenen "Kartal ağabey" diye anılan kişinin Yargıtay üyesi olduğunu duyduğunu belirten Cansız, bu isimlerin dışında Yargıtay imamı ya da HSYK imamı diye bir isim duymadığını ifade etti.

BYLOCK'TA KOD ADI "COŞKUN"

Şüpheli Cansız, 2016 kararnamesini ByLock üzerinden İbrahim Okur'a gönderdiği iddialarını reddederek, Okur ile özel bir ilişkisi bulunmadığını, sadece bayramlarda arayıp tebrik etmesi dışında görüşmeleri bulunmadığını öne sürdü.

ByLock programını 2014 yılı yaz aylarında telefonuna indirdiğini belirten Cansız, ifadesini şöyle sürdürdü:

"Özellikle kararname döneminde çok yoğun çalışmam nedeniyle sohbet toplantılarına gitmem aksıyordu. Bu nedenle bir sohbet sırasında Rasim İsa Bilgen ByLock isimli bir uygulamadan söz etti. Bunun Android marketten indirilebildiğini ve oradan sohbet toplantılarındaki şekilde paylaşımların yapılacağını söyledi. Bu şekilde o programı telefonuma indirdim. Android markette görünen simgesi telefonumda vardı. Herhangi bir farklı ara yüz kullanılmıyordu. Programı telefonuma indirdim. Rasim İsa Bilgen kendisini 'Rıdvan' ismiyle, Mesut Çeken ise 'Murat' ismiyle kaydettiler. Bana da 'Coşkun' ismiyle kaydolmamı Rasim söylemişti. Bu şekilde kayıt yapıldıktan sonra karşı tarafa davet gönderip onun kabulü halinde iletişim sağlanabiliyordu. Yapılan paylaşımlar genellikle Fethullah Gülen'in sohbetleri gündem adı altında oluyordu. Burada hükümeti eleştiren ve cemaate yönelik yoğun o dönemdeki operasyonlarla ilgili değerlendirmeler genellikle oluyordu."

"İLETİŞİM, TELEGRAM'DAN SÜRDÜ"

Kamu görevini yürütürken kurduğu ilişkiler ve yaptığı işlerle cemaat içindeki işlerini hiçbir zaman birbirine karıştırmadığını öne süren Cansız, manevi ve dini duygularla cemaatle irtibatını sürdürdüğünü, karşı çıktığı veya kendisine ters gelen olaylar, uygulamalar olduğunda itiraz ettiğini, bazı dönemlerde cemaat mensuplarıyla irtibatını kestiğini, ByLock'u 4-5 ay kullandıktan sonra telefonundan sildiğini, daha sonra ByLock kullanılmadığı dönemde Rasim İsa Bilgen'in kendisine getirdiği tabletteki Telegram programından iletişimlerinin devam ettiğini anlattı.

FETÖ ile bağının hükümete yönelik operasyonlar ve örgütün seçimlerde CHP ve HDP'ye destek olması nedeniyle giderek zayıfladığını belirten Cansız, "Çalıştığım dönemde vicdanen sıkıntıya girebileceğim bir şey yoktu zira işimi layıkıyla yapıyordum. Manevi olarak içinde bulunduğumu düşündüğüm cemaat içindeki kimliğimi tamamen iş yerinin dışında bırakıyordum. Bugün gelinen noktada geçmişe baktığımda keşke üniversite döneminde kopardığım o bağımı cemaat ile daha sonra yeniden tesis etmeseydim diye düşünüyorum. O anlamda pişmanım." şeklinde beyanda bulundu.

İddianamede, hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma açılan başka şüphelilerin Cansız'ın Gülen Cemaati mensubu olduğuna yönelik ifadelerine de yer verildi.

Cansız'ın ByLock kullandığı, ışık evlerinde kaldığı, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirterek, itiraf içeren beyanlarda bulunduğu, örgütün finans kaynaklarından Bank Asya'da yatırım hesabı açtırdığı, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne kadar tam bir gizlilik içinde örgütün hiyerarşik yapılanması içinde yer alarak bağlı olduğu Rasim İsa Bilgen'den aldığı her talimatı sorgulamaksızın yerine getirdiği aktarılan iddianamede, Cansız'ın örgütsel bağını inkara yönelik bir kısım savunmalarının dosya kapsamıyla uyumlu olmadığı kaydedildi.

İddianamede, Cansız'ın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapılanması içinde bilerek ve isteyerek yer alarak, bu örgütün üyesi olduğu belirtilerek, ilgili kanun hükümleri uyarınca silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.